EKSEN

‘Müthiş bir ağ var. USAID CIA’in dünya çapında oluşturduğu bir suç ortaklığı’

Sedat Aral’a göre Trump ve Musk’ın önayak olduğu tartışmalar USAID’in CIA’in dünya çapında bir suç ortaklığı olduğunu ortaya serdi. Liberallerin USAID meselesini ‘hayır işine’ çevirmeye çalıştığını belirten ‘bağımsız’ diye sunulan ABD devleti fonlu medyanın işlevine dikkat çekti.
Sitede oku
ABD Başkanı Donald Trump’ın Elon Musk başkanlığında yeni kurduğu Hükümet Verimliliği Departmanı’nın (DOGE) federal bürokrasideki tasfiyeleri büyük tartışma kopardı. Havacılıktan sağlık bakanlığına uzanan tasfiyelerde en dikkat çekici tartışmalar ise ABD devletinin rejim değişikliği operasyonları ve dünya hegemonyasını tesis etmekteki en önemli ideolojik aygıtı olan ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) oldu. Ajans ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesine sokulurken binlerce çalışanına da ‘kapı gösterildi’.
Demokratlar, yaşananları ‘darbe’ olarak nitelendirirken, Trump yönetiminin Cumhuriyetçi tabanı Amerikan devletinin dünyaya saçtığı paraların şaşkınlığında.
Cumhuriyetçiler, Amerikan devletinin dünya çapındaki STK imparatorluğunun pek çok ülkedeki istikrarsızlaştırıcı rolünden ziyade paralarının pek çok ülkede Demokratların ‘woke ideolojisine’ hizmet etmesiyle alakadar görünüyorlar. USAID’ın Amerikan askeri stratejisinde de yeri olan rolleriyle ilgilenmiyorlar. Neoliberalizmin turbo motoru haline gelmiş icraatları tuhaf biçimde ‘radikal sol ve marxizm’ olarak sunuyorlar. Demokratlar ise USAID’in ‘dünya çapında hayır işleri yaptığını’ iddia ediyor ve Trump yönetimini ‘kurumsal darbeye kalkışmakla’ suçluyorlar.
Bu tartışmalar vesilesiyle USAID’in özellikle son yıllarda tüm dünyaya ‘bağımsız’ diye pazarlanan önde gelen yayın organlarının da Amerikan hükümeti tarafından fonlandığı ortaya serildi. Liberal Politico haber sitesinden BBC bünyesindeki yapıya uzanan bu denklemde Ukrayna’da ‘bağımsız’ diye sunulan medyanın da yüzde 90’ının ABD hükümeti tarafından fonlandığı anlaşıldı.
ABD müesses nizamın dünyada medya finansmanı ile siyasi mühendisliğini Londra’da yaşayan gazeteci ve belgeselci Sedat Aral ile konuştuk.

‘USAID CIA’in dünya çapında oluşturduğu bir suç ortaklığı’

Sedat Aral’a göre ABD siyaseti içindeki bilek güreşi sayesinde dünyadaki liberal medyanın ‘gerçek yüzü’ ortaya serildi. Ancak sosyal medya dışında örneğin Avrupa’da ana akımın meseleyi tartışmaktan kaçındığını dile getiren Aral, “Bu sistemden o kadar çok insan beslenmiş ki...” diye vurguladı:

“Ortada müthiş bir ağ var. Aslında USAID dediğimiz CIA’in dünya çapında oluşturduğu bir suç ortaklığı. Avrupa’da bütün bu gelişmeler hiçbir yerde yayınlanmıyor, doğru düzgün kimse bahsetmiyor, entelijansiya bahsetmiyor. Bu sistemden o kadar çok insan beslenmiş ki… Herkes sanki bilmiyormuş, olmamış gibi davranıyor ortalıkta. Silah ticareti yapıyorlardı, örgütlere paralar dağıtılıyordu, kamplar kurulduktan iki hafta sonra birdenbire silahlı örgütler peydah oluyordu. O kamplara o örgütler nasıl girer? Kampta yerleri oluyordu. Bunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı. Ama bu gizleniyordu. Bağımsız olarak çalışan gazeteciler bunun farkındaydı. Gazetelerden ya da televizyonlardan görevli olanlar buralara dokunmuyorlardı.

Trump’ın buralara dokunması ile birlikte bütün dünyadaki liberal editöryaların nasıl çalıştığı ortaya çıktı. Çok dehşet verici bir şey bu. Bunlar darbeler yapmaya kalkmışlar, insanların sömürülmesine göz yummuşlar. 1991’de, 2003’te Irak savaşlarının neden çıktığını hala kimse bilmiyor, Libya’da yönetim değiştiğinde işin aslını kimse bilmiyor, Ukrayna savaşı çıktığında, Meydan’daki adamlara 5 milyar doların verildiğini kimse bilmiyor. Bizim hayatlarımızla patır patır oynuyorlardı.

İngilizler de ‘Bizim paralar nereye gidiyor’, diye sormaya başladı. Milyonlarca evden televizyon vergisi toplanıyor. İsterseniz evinizde televizyon olmasın, bu her evde ödenen bir vergi. 35 milyon evden alınıyor.”

‘Afganistan’daki haşhaş tarlalarına gübre yardımı yapmışlar’

Aral, bugün Amerikan halkının Demokratlar ve liberallerin ‘dünyaya yardım ediyoruz’ diyerek maskelediği milyarlarca doların hesabını sorduğu görüşünde:
“Günlük 1.4 milyar dolarlık bir kayıp var Amerikan bütçesinde. Akıl almaz bir para bu. Bunun nereden geldiği sorgulanmaya başladı. Bir bakıyorsunuz 6 katı fazla para harcanmış. Asıl ‘uyandıran’ noktalardan birisi yardım yapılan yerler. Bakıyorlar Taliban döneminde uyuşturucu üretilen bölgelere gübre yardımı yapılmış. Yani haşhaş tarlalarına gübre yardımı yapılmış.”

‘Trump bazı konularda haksız değil’

Trump’ın federal bürokrasideki tasfiyeleri kendi ajandasına uygun kullandığını belirten Aral, diğer yandan Demokrat ve liberallerin kurduğu sistemin kontrolden çıkmışlık haline işaret etti. Aral’a göre sıra CIA’ya gelebilir:

“Trump’ın da bir planı var, bunu ona göre kullanıyor. Ama Amerika’da da bir değişim söz konusu. Dünyadaki o eskimiş savaşçı görüntüyü üzerinden atmak istiyor. Çünkü Amerika 40 trilyonluk bir borca sahip. Yani sefalet çeken bölgeler var. Trump bazı konularda haksız değil. Demokratlar veya liberaller bu sefaleti sürekli ‘Dünyaya yardım ediyoruz, zavallı Afrika’ bahanesi ile maskeliyor. Ancak Amerika’da Afrika’dan daha kötü durumda olan yerler var. Bu toplumsal reaksiyon baştaki insanları da bir şekilde buna karşı önlem almaya itmeye başladı.

USAID ajans olarak ilk kurbandı, bence sıra CIA’e gelecek. Çünkü CIA sözde kongre kararı ile içerideki medyaya para veremiyor, yani rüşvet dağıtamıyor. Üzerinde yasak var. Ama bunu dünyadaki çeşitli ajanslarla yapıyor. National Endowment for Democracy dedikleri bir vakıf var. Bu NED’in benzeri Avrupa’da da var. Çok büyük ihtimalle CIA o parayı o taraftan geçirip Amerika’ya aktarıyordu. Bu paralarla dünya içinden çıkılamaz hale geldi. Kontrol edilebilir durumda olsaydı Trump bu sistemi devralır kullanırdı. Ama artık kontrolden çıkmış bir sistem. Bakıyorsunuz Romanya’da seçimler iptal ediliyor, yükse yargının bu fonlarla alakası var; Gürcistan’da İngilizce ve Fransızca pankartlar da sorgulanıyor.”

‘Bağımsız medya dedikleri…’

Batılı elitlerin son yıllarda sürekli vurguladıkları ‘bağımsız medya’ söyleminin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Aral, şunları kaydetti:

“Bu ajanslar tabii ki devletlerin çıkarlarını koruyacaklar, tabii ki güvenlik parametrelerini koruyacaklar. Ancak bununla ilgili çok fazla ‘bağımsız medya’ söylemi kullanıldı. Bağımsız medya nereye bağlı bilmiyoruz. Bakıyoruz Romanya’da seçimler iptal ediliyor, kimsenin gıkı çıkmıyor; Ukrayna’da savaş oluyor, gerekçelerini saymıyorlar; Libya’da Kaddafi devriliyor, Libyalılar bile neden Kaddafi’yi devirdiklerini bilmiyorlar; Suriye’de Colani Amerika’nın başına 10 milyon dolar ödül koyduğu adamdı.

Türkiye’de de bir algı yönetimi yapıldı ve bu ilerlemek için yapılmadı. Aslında ne için yapıldığı da belli değil. Çok büyük ihtimalle birtakım karteller bunun üzerinden para kazandılar. Amerika’yı, Avrupa’yı soymanın yolu buydu.”

‘Medyanın durumu vahim halde’

USAID’in El-Kaide’ye yemek yardımı dahil birçok alanda faaliyette bulunduğunu söyleyen Aral, bunların Batı medyası tarafından ‘görmezden gelindiğini’ vurguladı:
“8 ay boyunca El-Kaide milislerine USAID tarafından yemek yardımı yapılmış. Basın bunlardan bahsetmiyor. Bu belgeler bir sürü yerde dolaşıyor. Mesela New York Times’ın bu olaylara erişimi o kadar kolaydır ki. Ortaya çıktığı halde yayınlamıyorlar. Sadece onların görülmesini istedikleri şeyi görmüşler. Medyanın bağımsızlığı gibi bir durum yok. Şimdiki medyada ‘bağımsız medya’ diye söz edenlerin bence oturup iyice düşünmesi lazım. Çünkü doğru değil. Parametreler içerisinde kendi işlerine yarayacak olayları gören bir medya var. Onun dışında yok.”

‘Demir çağını aştık, silikon çağının yeni baronları oluşacak’

Aral’a göre medyanın durumunun vahim olduğu bir ortamda sosyal medyanın ortaya çıktığını ancak Elon Musk’ın niyetlerinin de sorgulanması gerektiğini vurguladı.
“Medyanın durumu vahim halde. Sonra sosyal medya ortaya çıktı. Elon Musk da dijital bir feodalizme getirmek istiyor. Çünkü onun da çıkarlarına o uygun gelecek. Demir çağını aştık, silikon çağının yeni baronları oluşacak. Avrupa’daki serbest düşünmenin, Türkiye gibi ülkelerdeki serbest düşüncenin bunu iyi değerlendirmesi gerekiyor ve biraz arınması gerekiyor bunlardan. İngiltere’de küçük yayınlar ‘Bir dakika, ne oluyoruz?’ diye başladılar. Ama ana akım o kadar fazla beslenmiş ki, şu anda Guardian’ın, Times’ın veya başka bir derginin başındaki adamın USAID tarafından oraya oturtulmadığının hiçbir garantisi yok.”

‘Asıl korkunç olan dünya medyasında utanma duygusu kalmaması’

Ukrayna’da ‘bağımsız’ diye sunulan ve fonlandığı anlaşılan medyanın haberlerinin gerçeği yansıtmadığının ortaya çıktığını belirten Sedat Aral, artık yalan haberden bile gocunmayan bir editoryanın hakim olduğunu dile getirdi:
“Robert Kennedy’nin enteresan bir konuşması vardı. Ukrayna’daki yüzde 95 bu vakıftan fonlanıyor. Yazılan hiçbir haber doğru değil. Bütün Batı olarak yanıltılıyoruz. Kazanamayacağımız bir savaşa girmişiz, farkında değiliz’ diyor. Çok enteresan. ‘Kandırılıyoruz ve kandırıldığımızı da biliyoruz’ diyor, en beteri o. İnsanlar haberlere anlam veremiyor. Romanya seçimlerini düşünün veya Viktor Orban’a kazanmasın diye edilen müdahaleyi düşünün seçimler sırasında nasıl bir telaşa girmişlerdi. Aslında artık o kadar kontrol edilemez bir hale gelmişti ki cevap da veremiyorlardı. Bir süre sonra ‘Biz güçlüyüz, cevap vermek zorunda değiliz’ dediler. Batı medyası yalan haber yapıyor, binlerce insan şikâyet ediyor ve adamlar bunu umursamıyor. Yalan haber yapmaya devam ediyor. Asıl korkunç olan dünya medyasında utanma duygusu olan bir editorya kalmadı.”

‘Göçmen meselesini para kaynağı haline getirdiler’

Aynı şekilde USAID ve benzeri STK endüstrisinin göç meselesini ‘gelir kapısına’ dönüştürdüğünü belirten Aral, bu durumun göç alan Avrupa ülkelerinde yarattığı tahribata da dikkat çekti. “Bu hikâye demokrasiyi sıfır noktasına, başladığı yere geri getirdi” diyen aral,, ‘modern köleciliğin’ bile kapısının aralandığı görüşünde:

“Göçlerle birlikte gelen bir para var. Bunların bir kısmı Trump döneminde yargıya gidecek, Avrupa’da da bu olacak. Bu devletlerarası kriminal hale gelmiş. Nasıl Meksika’da, Güney Amerika’da uyuşturucu kartelleri oluşmuş, göç üzerine kartel oluşturdular. Uyuşturucu kullanan ve satanların cezaları düşürülmeye başladı dünyada. Göçü para kaynağı olarak görmeye başladılar.

Bu hikâye demokrasiyi sıfır noktasına, başladığı yere geri getirdi. Bence göç olaylarını bilinçli olarak yaptılar, modern köleciliğe dönüş sağladı bu. Batı toplumlarında kölelik de var. Birtakım yerlere gittiğinizde resmen 16. yüzyıl köleci toplumlar gibi davranan fabrikalar var, gizli gizli çalıştırılan atölyeler var. Kendi ülkelerinde değil, kalkıyorlar Slovenya’da, Hırvatistan’da, İtalya’da yapıyorlar. Aslında bütün hikâye geldiğimiz noktada bunu kölecilikle birleştirdiler, uyuşturucu trafiğini yönetmeye başladılar. Kriminal bir hale gelmeye başladı.

Bugün Avrupa’daki göç hareketlerine bakıyorsunuz, Avrupa’daki insanlar neden isyan etmeye başladı? Çünkü devletten geçinen bir göçmen kitlesi yaratıldı, o göçmen kitlesi birtakım endüstrilerde ucuza çalışmaya başladı, çok da işe yaramayan olursa fabrikada çalıştırıyorlar ya da fabrikada kimsenin yapmayacağı işi yaptırıyorlar. Bu göç olaylarındaki fonlamanın insani düzey ile bir alakası yok. Bir hayır olarak yapmıyorlar. Kendilerine yeni gelir kaynakları üretiyorlar. Yeni bir sektör yaratıyorlar.”

Yorum yaz