Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, bugünkü köşesinin giriş bölümünde, Ayşe Barım olayı nereden nereye? demiş. Oyuncular üzerinden tekel kurulması, dizi sektörünün en vahşi biçimde domine edilmesi, sadece belli oyuncuların önünün açılması, menajeri Ayşe Barım olmayanların yaşadıkları çaresizliklere dair iddialardan, bahsetmiş. Dizi sektöründe sadece televizyon olarak düşünmeyin, dijital platformlar da işin içine girdi. Türkiye, çok ciddi bir dizi ihracatçısı aynı zamanda. Devasa paralar kazanılıyor dizi sektöründe. Haliyle bu durum bazılarının ya da bazı kesimlerin buraya biraz daha el atma ihtiyacı duyuyor. Ahmet Hakan'ın bu yazısını neden söyledim? Yazının devamında, Ayşe Barım geziyle irtibatlanmasından bahsediyor. Ayşe Barım olayı bir anda sektördeki haksız rekabet konusundan çıktı. Gezinin organizatörlüğü konusuna geldi. Olayı bu noktaya getiren getiren Ayşe Barım'ın kendisi değil. Ahmet Hakan, yazısının son cümlesinde, ‘Ayşe Barım hükümet karşıtları açısından asla eleştirilemez bir hale gelmiş oldu’ diyor. 'Hükümet yanlıları açısından ise şeytanın da şeytanı haline gelmiş oldu' ifadesini kullanıyor. Gazeteciler olarak olaya böyle bakamayız. Siyasiler onlar kendi çeperinden kendi analiz dünyasından kimisi olayı sahiplenir kimisi sahiplenmez. Ayşe Barım, gezi davasından hükümeti yıkmaya teşebbüsten tutuklandı. Gazeteci olarak olaya bu açıdan bakacağız.
Savcılık Ayşe Barım’ın Osman Kavala, Çiğdem Mater ve Mehmet Ali Alabora ile irtibat halinde olduğunu belirtiyor. Ayşe Barım’ın konuşma tapeleri verilmiş. Tapelerde, Mehmet Ali Alabora ile bir konuşması var. Gezi sürecinde gezi eylemleri devam ederken bir bildiri yazılmış. Ayşe Barım, Mehmet Ali Alabora ile yaptığı konuşmada, ‘bu bildiri çok sert bunu yayınlamayalım’ diyor. Mehmet Ali Alabora da ‘tamam’ şeklinde karşılık veriyor. Savcı, bu konuşmaları tutuklama gerekçesi olarak görmüş. Firari tanık Mehmet Ali Alabora, bu organizasyonu yapanlardan biri Ayşe Barım. Mehmet Ali Alabora ile her konuşan için biz böyle mi değerlendirmede bulunacağız? Ayşe Barım’ın menajerlik şirketine bağlı olan oyuncularla kaç kere telefon görüşmesi yaptığı da sunulmuş. Ne görüştüğüne dair detay yok. Somut bir olgu mu? Barım, 25 yıldır bu işi yapıyor. Sektörde tekelleşme yapmıştır orasını bilemiyorum. Gerçekten bir somut kanıt sunulur, iddialar bu ete kemiğe bürünür. Hukuki bir zemin kazanır o noktada değerlendirmemizi yaparız. Bugün Ayşe Barım’ın tutuklanma gerekçesi hükümeti yıkmaya teşebbüs. Ağır cezalardaki en yüksek suç görülüyor. Barım, savunmasında ne olduğunu anlayamadığından ve sağlık sorunlarından bahsediyor. Sonuç itibariyle Ayşe Barım, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçu ile tutuklandı. Türkiye, dizilerini ihraç ediyor ve bu alanda oldukça iyi. Geçtiğimiz haftalarda Suudi Arabistan’da Türki oyuncular gitti ve gündem oldu. Ancak görünen o ki buradaki pasta o kadar büyük ki burayı kaptırmak istemiyorlar. Hegemonya anlamında da. Kültürel hegemonyanın el değiştirilmesi süreci gibi görülüyor.