‘Trump, Gazze’de birkaç ay çatışma istemeyecektir ama Batı Şeria’ya ve Golan Tepeleri’ne sesini çıkarmayacaktır’
“Her şeyden önce 15 aylık bir çatışma söz konusuydu. 50 bine yakın insanın öldüğü, büyük bir maddi yıkımın yaşandığı ve İsrail’in etnik temizliğe giriştiği büyük bir katliama sahne oldu bölge. Gazze’deki çatışmanın Lübnan ve Suriye üstünde de ciddi etkileri oldu. Ateşkesin devreye girmesi, Filistinliler açısından kanlı sürecin bitmesi açısından olumlu bir durum olarak algılanabilir. Fakat diğer taraftan Gazze’yi yöneten Hamas yok olmasa da ciddi şekilde zayıfladı. Bu maddi yıkımın onarılması, eğer ateşkes süreci kalıcı olursa, nasıl başarılacak? Bu konuda kesin konuşmak mümkün değil. Trump da bu konuda kuşkulu olduğunu belirtti. Gazze’yi güzel bir yer olarak tanımladı, imara katkıda bulunup bulunmayacağı yönündeki soruya ise net cevap vermekten kaçındı. Trump, iktidarının ilk aylarında dünyanın çeşitli noktalarındaki çatışmaların seviyesini düşürme veya tamamen ortadan kaldırma vaadi var. Gazze ateşkesinde de Biden ile ateşkesi kimin sağladığına dair bir rekabet içindelerdi. Trump, bu ateşkesi kendisinin sağladığını düşünüyor. Ateşkeste 42 günlük bir ilk aşama var ve bu ilk aşamada esir takası gerçekleştirilecek. Birtakım askeri çekilmeler de söz konusu. Ben şahsen sürecin bir süre devam edeceğini düşünüyorum Trump’ın durumundan dolayı. Trump, iktidarının en azından ilk aylarında Gazze’de çatışma çıkmasına izin vermeyebilir. Netanyahu da içeride birtakım sorunlar yaşıyor. İktidar ortağı faşist partilerin ciddi baskısı var ve bunu ne kadar savuşturabilecek göreceğiz. İsrail Genelkurmay Başkanı, mart ayında istifasını açıklayabilir deniliyor. Sebebi de 7 Ekim 2023 saldırılarında başarısız olunması şeklinde iddialar var. Burada İsrail başarı mı elde etti yoksa başarısız mı oldu kafa karışıklığı var. Radikal kesimler, etnik temizlik yapılırken Gazze’nin tamamen boşaltılmasını istiyordu. Bu başarılamadı. Diğer taraftan ise Gazze uzun süredir kuşatma altındaydı ve askeri müdahale yoluyla olmasa da Gazze’nin ilerideki yıllarda yavaşça eritileceği bir kuşatma stratejisinin süreceği kesin. Diğer taraftan Batı Şeria tarafında İsrail harekete geçti. Dolayısıyla Trump, Gazze’deki çatışmanın uzamasına izin vermeyebilir fakat aynı anda Batı Şeria ve Golan Tepeleri tarafındaki çatışmalara ses çıkartmayabilir. İsrail, belli bir süre Gazze’yi ablukada tutarak, Batı Şeria’ya ve Golan’a odaklanabilir.”
‘Araplar genelde çatışmalar bittiğinde, kayıpları ve kazançları düşünmeden zafer ilan ediyorlar’
“Burada İsrail mi Hamas mı zafer kazandı tartışmasından çok yakın dönem Arap tarihine bakmak lazım. Arapların şöyle bir özelliği var: Böyle çatışmalar bittiğinde, kayıpları ve kazançları düşünmeden genelde zafer ilan ederler. 1973 Suriye ile İsrail arasındaki ekim savaşı var mesela. Suriye’de başkent Şam’da ‘Savaşı kazandık’ diye kutlama yapıyorlardı. Hizbullah, 27 Kasım 2024’teki ateşkes ile birlikte zafer ilan etti. Bu tuhaf. Ben şunu düşünüyorum: Ateşkes elbette insani açıdan, ölümün durması açısından önemli. Ama ortada, aralarında kadınların ve çocukların da olduğu 50 bin insan hayatını kaybetti. Gazze’nin yarısından fazlası yıkıldı ve yaşanacak bir ev bile kalmadı. Bunları düşününce zaferden çok yas çıkması lazım burada.
Yas tutmaları lazım. Haberlerde gördüm. İnsanlar çocuklarını kaybetmiş, o esnada silahlı Hamas militanları havaya ateş açarak zafer kutlaması yapıyor. Bana çok mantıklı gelmiyor. Belki onlar direniş devam ettiği için zafer algısına sahip ama burada da bir çıkmaz var. Filistin meselesi, 15 aylık savaşla sınırlı bir mesele değil. Çok eski bir tarihi var. Edward Said söylerdi bunu: İsrail zaman zaman çatışmayı yükseltir, zaman zaman da düşürür. O zaman da barış-ateşkes süreciyle inişli çıkışlı çatışmalar başlatır. Asıl mesele şu: Bundan sonraki süreçte ne olacak? İsrail, ateşkese uyup geri çekildi diyelim. Hamas, Gazze’deki yıkımı ortadan kaldırıp, Gazze’yi imar edebilecek mi? Düzgün bir yönetim kurabilecek mi? Veya El-Fetih ile birliktelik kurup uzun zamandır Filistin’de yapılamayan seçimleri yapabilecek mi? Direnişin askeri tarafına da bakabiliriz. Bu çatışma, İran ve Hizbullah faktörlerini denklemin dışında bıraktı. Bundan sonra Hamas’ın orada silah üretebilmesi, silah getirebilmesi veya asker toplayabilmesi ciddi bir İsrail kuşatması altında olacak. Mısır önemli burada. Mısır, geçen sene İsrail’den doğalgaz alıp satıyordu.
Yüzde 30 artırmış aldığı gaz oranını. Arabulucu gibi gözükse de İsrail ile ticari ilişkisi var. Bölgedeki tüm aktörlerin böyle bir ikiyüzlülüğü var. Filistin meselesini iç siyasette kullanırlar fakat gerçek bir destek verilmesi gerektiğinde vermezler. Filistinlilerin bunu da düşünmesi lazım. Bu, Filistinlilerin milli meselesi. Arapların ve Müslümanların sorunu olmaktan öte bir şey. Filistinliler, kendi güçlerini iyi analiz etmeli. Birliktelik nasıl kurulabilir? İki devletli çözüm artık mümkün mü? Diplomatik ve askeri hamleler neler olabilir? Mesela şunu merak ediyorum: 7 Ekim 2023’te o saldırıyı yaparken neyi düşündüler? İran da işin içindeydi tabii. İsrail’i çok cepheli bir savaşa sürüklemek istediler. Denediler. Geçtiğimiz 15 ayda bunun başarısız olduğunu gördük. Bunu tekrar mı edecekler bir veya iki yıl sonra? Bunun neticesi yok. Aynı şeyleri yaşayacaklar. Filistinliler ölmeye devam edecek. Su ve elektrik olmadan kötü şartlarda yaşayacaklar. Ve bir süre sonra terk edecekler bölgeyi. Belki Trump’ın da açıkça söylemediği şey bu. Belki Filistinliler orayı terk edince, İsrail’e gidip yardım edecekler.”
‘Artan Körfez etkisiyle birlikte Suriye ve Lübnan da İsrail ile masaya oturabilir’
“Gazze’deki çatışmaların sonucunda Lübnan’da yeni bir siyaset dizayn edildi. Buna paralel bir şekilde Suriye’de Esad iktidarını kaybetti ve kimsenin beklemediği bir aktör Şam’da yönetim kurdu. Körfez ülkeleri bağlamında şunu net şekilde görüyoruz: gerek Suriye, gerek Lübnan’da İran’ın nüfuzu vardı. Bu nüfuz ortadan kalktı. Bu boşluğu kimler doldurabilir? Suudi Arabistan, aklıma gelen ilk ülke. Yeni Suriye hükümetinin dışişleri bakanı ilk ziyareti Riyad’ya yaptı. Sonra tekrar gitti. Mısır ile gerilimli gözükse de ilişkiler toparlanır. Mısır ve Suudi Arabistan çok ayrı düşünülecek aktörler değil. Oraya BAE’yi de koymak lazım. Lübnan tarafına bakarsak, oradaki Başbakan bir hukukçu. Hakim. Nevaf Selam’ın ailesi, meşhur Beyrutlu, Sünni, zaim aileden gelen birisi. Dedesi eski Beyrut Belediye Başkanı, amcası eski Başbakan. Dolayısıyla Selam ailesi eski Arap milliyetçisidir fakat 1967’den beri de Suudilerin desteklediği en önemli aktördür Lübnan içerisinde. Selam ailesinin bu bağlantısını düşünürsek, Suudiler Lübnan’da da etkili olacak. Fakat Hizbullah’ın gücü ne kadar kırıldı? Bunu tam bilmiyoruz. Hizbullah’a 5 tane bakanlık verilecek deniliyor fakat arkasında Suudi Arabistan’ın olduğu Lübnan Kuvvetleri gibi bir Maruni Hristiyan yapıyı kabinede göreceğiz. Onlar da 4 tane bakanlık alacak diye iddia ediliyor. Hizbullah ve Emel’in toplamı 5 bakanlık. 5 Şii bakanlık var.
Geçen kabine 24 kişiydi. 5 Şii bakanlığı Hizbullah ve Emel paylaşacak. Maruni koltuklarda eski devlet başkanı Mişel Avn’ın partisi Özgür Yurtseverler sahipti. 6 bakanlıkları vardı. Fakat onlar son seçimde kötü bir performans gösterdi. Lübnan Kuvvetleri de koltuk sayısını artırdı ve hükümette en büyük payı kaptılar. Özgür Yurtseverler 2 bakanlık alabilecek. Josef Avn çok ilginç bir adam. Cumhurbaşkanı seçildiğinde, 1958’deki iç savaştan sonra Cumhurbaşkanı seçilen Fuad Şiab akıllara geldi. 1958-1964 arasında Lübnan devlet başkanıydı Fuad Şiab. Şiabizm denilen bir politika izlemişti. Devleti, istihbarat örgütleri vasıtasıyla güçlendirmeyi hedeflemişti. Zaimlerle mücadele etmişti. Josef Avn’dan böyle biri çıkar mı? Tabii cumhurbaşkanı yetkileri daha sınırlı şu anda Lübnan’da. Fakat tüm Ortadoğu’da devlet başkanı Hristiyan olan tek ülke Lübnan. Suriye’deki Rum Ortodokslar, Süryaniler vs. Josef Avn’ı ziyaret ediyor. Böyle sembolik bir önemi de var. Yeni kurulan hükümette de dışişleri bakanlığına veto yetkisi istemiş. Eğer Lübnan dışişleri bakanı Batı yanlısı birisi olursa, Josef Avn faktörü de öne çıkar. Hem Suriye’deki Batı yanlısı ‘İslamcı’ yönetimle, hem de İbrahim Antlaşmaları kapsamında İsrail ile ilişki kuran bir Suudi Arabistan var. Lübnan’ın da Suriye’nin de sınır anlaşması yok İsrail ile. Ahmed eş-Şera, İsrail’e yönelik oldukça olumlu açıklamalar yaptı. Askeri gücü yok zaten İsrail’in karşısına çıkabilecek. Peki, Golan’daki işgal meselesini nasıl çözecek? Muhtemelen diplomasiyle çözülebilir. Ekonomik olarak Körfez ülkelerine yaslandığını da düşünürsek, BAE, Şera’nın İsrail ile anlaşma yapmasını isteyebilir.
Lübnan’da da Josef Avn çok kudretli bir devlet başkanı olur, Selam da istikrarlı bir hükümet kurabilirse, Lübnan ve İsrail arasında diyalogun da kapısı açılacak. Tabii önce Lübnan için 60 günlük ateşkesin neticesini görmek lazım. Bir hafta içinde ateşkes bitecek. Hizbullah lideri Naim Kasım, İsrail’in ateşkesi sürekli ihlal ettiğini söyledi. Diğer yandan ‘sabrımızı test etmeyin’ dediler. İsrail dün birkaç çiftçiyi kaçırmış, evleri yıkmış. Orada yaşayanların geri dönmesine izin vermemiş. Dolayısıyla ateşkes sürecek mi sorusu, Lübnan iç dengeleri ile alakalı. Diğer yandan Selam’ın da ayın 27’sine kadar kabine kurması lazım. Pazarlıklar sürüyor. Hizbullah da çatışmayı uzatırsa kârlı çıkmaz. İran ile lojistiği kesildi, Suriye’de rejim değişti. Lübnan’ın durumunu da göz önünde bulundurursak, Hizbullah’ın da içinde yer alacağı bir hükümetin kurulmasını destekleyip ateşkesin sürdürülmesini sağlayabilirler. Neticede para gelecek Lübnan’a. Trump’ın kayınpederi Lübnanlı ve Ortadoğu işlerinden sorumlu.”