‘Amerika Trump’laştı'
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ABD uzmanı Şanlı Bahadır Koç'a göre Amerika, Trump'a yaklaştı. ABD halkının artık Donald Trump vizyonuna daha yakın olduğunu ve Trump'ın yeni dönemine toplumun yüzde 60'ının umutla baktığını aktaran Koç, diğer yandan Trump'ı bekleyen çeşitli zorluklar olduğunu da sözlerine ekledi.
Sitede oku5 Kasım’da başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri’nin 47’inci Başkanı olarak törenle yemin etmek üzere Washington D.C.’ye büyük bir konvoy ile geldi.
Seçim süreci boyunca ABD’de artan yaşam maliyeti, enflasyon, yasadışı göçmen krizi, Ukrayna’daki çatışmalara verilen doğrudan desteğin maliyeti, ABD’nin dünyadaki imajının gerilemesi ve enerji fiyatlarındaki artış sebebiyle Joe Biden yönetimini sıklıkla eleştiren Trump’ın, yemin konuşmasında hangi konulara atıf yapacağı merak konusu oldu.
Trump, başkan seçildikten sonra henüz koltuğa oturmadan Grönland’ı ve Panama Kanalı’nı ABD kontrolü altına almak istediğini, diğer yandan Meksika ve Kanada’nın da birer “Amerikan eyaleti” olabileceği yönünde çeşitli açıklamalarda bulunmuştu. Trump, son olarak Meksika Körfezi’nin adının da Amerikan Körfezi olarak değiştirilmesini önermişti.
ABD’nin 47’nci Başkanı Donald Trump’ın yemin töreni öncesi iç siyasetteki durumunu, vaatlerini, başkanlığa saatler kala giriştiği politikaları, dış politika vizyonunu ve Suriye ekseninde Türkiye’ye yönelik olası tutumunu, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ABD uzmanı Şanlı Bahadır Koç ile konuştuk.
‘Amerika, Trump’a yaklaştı’
Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde, ilk dönemine göre belirli avantajlara sahip olduğunu aktaran Şanlı Bahadır Koç, özellikle Amerikan halkının Trump çizgisine yaklaştığını belirtti:
“Trump şimdi daha tecrübeli fakat tecrübe her zaman insanı yeni durumlara hazırlamayabilir. Hatta insanı olması gerekenden özgüvenli hale getirebilir. Trump, aynı hataları yapmayacağını söylüyor ama bazı problemler var. Önce kendisi açısından iyi etmenlere bakalım. Bir kere Amerika, Trump’a yaklaştı. Amerika Trump’laştı. Yani Trump ilk geldiğinde daha az oy almıştı, kendisi bile inanamıştı. Kadrosu ve ekibi yoktu. Şu anda ise Amerikan toplumu ve bazı Amerikan elitleri, Trump çizgisinde. Amerika bu yola gitti ve Trump da buradaydı. Yani kaza değil bu. Bazı elitler bu gerçekliği kabul etti. Tabii Trump’ın tekerine çomak sokmak isteyenler planlar yapıyordur. Altı ay sonra hatalar başlayınca ortaya çıkabilirler. İlk dakikadan karşı çıksalar kötü görünür. Halkın yüzde 60’ı Trump’a şans verilmesini istiyor. Kendisi oy vermediği halde halkın yüzde 10-20’lik bir kesimi o başkana şans verme eğiliminde oluyor. Trump’ın ‘ABD bu konuda bunu yapmalı’ dediği konularda Amerikan halkı, bu fikirlere yaklaştı. Yani Trump onları ‘eğitti’ diyebiliriz. ABD’nin dertlerini ve problemlerini dile getirdi. Bu problemleri dile getiren kesim azınlıktı ve organize değildi önceden. Trump’ın bir dehası var. Farklı sorunları alıp tek bir potada eritti. Bu, sıradan insanın yapabileceği bir şey değil. Trump’ın şapşallıkları, beceriksizlikleri var tabii. Ama Amerikan toplumu artık Trump’a daha açık. Hatta dünya da daha açık. Dünya ‘MAGA’laşıyor. Yani popülizm ivme kazanıyor. Elitlere karşı ciddi bir tepki var. Neoliberal politikalara, kültürel politikalara, sosyal politikalara tepki var. İnsanlar bu politikalardan rahatsız. Refahın azaldığından ve suçun arttığından şikayet ediyorlar. Dünyada, Trump’a sempati duyan birçok insan var. Avrupa’da Council of Foreign Relations kuruldu. Bunlar birçok ülkede kamuoyu yoklaması yapıyor. Batı dışındaki toplumların Trump’a sempati duyma oranı, Avrupa’ya göre daha fazla mesela. Dünyada Trump’a sempati var. Avrupa’da Macaristan gibi ülkelerde Trump gibi isimler seçim kazandı. İtalya’da Meloni de benzerlik gösteriyor. Amerika, Trump’a daha açık ve istekli.”
‘Trump, Kongre’ye tam anlamıyla hakim değil’
Donald Trump’ın özellikle Kongre’ye tam anlamıyla hakim olmadığını hatırlatan Şanlı Bahadır Koç, diğer yandan MAGA kanadı ve Elon Musk gibi sermayedarlar arasında çıkar çatışmaları meydana gelebileceğini belirtti. Koç’a göre Trump’ın bir diğer sıkıntısı ise, Çin ile yapmayı planladığı ticaret savaşında atacağı adımların geri tepmesi ihtimali:
“Trump’ın bir de dezavantajlı olduğu durumlar var. Bir kere Kongre’de aritmetik sıkıntılı. Özellikle Temsilciler Meclisi’nde. Orada, Trump’ın istediği bazı şeyleri engelleyebilir veya atamaları geciktirebilirler. Kendi partisine de Kongre’de tamamen hakim değil. Özellikle Senato’da. Oradaki 3-5 kişi karşı tarafa geçse Trump’ı bloke edebilir. Fakat Trump’tan korktukları da gerçek. Orada bir grup var. En az 15-20 kişilik bir ekip var. Bunlar, büyük şirketlerin çıkarlarına, Trump’ın gündemine olduğundan daha yakınlar. Mitch McConnell eskiden Senato’daki Cumhuriyetçi kanada tamamen hakimdi. Şimdi o oran yüzde 30-40 bandına düştü. Yine de güçlü bir ekipler ve bazı kritik konularda Demokratlar ile hareket edebilirler. Trump’ın tabanı ile politikaları ve kadrosu arasında bazı çelişkiler var. Gümrükleri artıracağını söylüyor. Bunu yaparsa malların fiyatları artar. Çin’in 100 dolara sattığı ürüne yüzde 60 gümrük koyarsa, fiyatı 160 dolar olur. Bunu Amerika’da derhal Çin’den daha ucuza satacak bir fabrika veya işletme yok. Bunlar en iyimser tabirle üç yılda kurulur. Televizyon Çin’den gelmesin, Amerika’da fabrikada Amerikalılar tarafından üretilsin istiyorlar. Ama bu düğmeye basınca olmuyor. Sermayedarlar Trump’ın ve politikalarının kalıcı olup olmadığını merak ediyor. Çin’de ucuza üretiyorlar. Fabrikayı, mühendisleri geri getirmeleri gerekecek.
Mesela Tayvan’ın çip şirketi bir örnektir. Trump, Amerika’ya fabrika kurmalarını söyledi. Biden da bunu devam ettirdi. 20-30 milyar dolarlık inanılmaz bir yatırım vardı. Fakat çalışacak adam bulamıyorlar. Çelik fabrikası için veya kömür madeni için lise mezunu adamlar çalışabiliyor. Fakat çip fabrikası için bu olmuyor. Nitelikli personeller bir anda gelmiyor. Fiyatlar artarsa faiz artabilir. Faiz düşmezse sonrasında enflasyonist ortam oluşabilir. Hayat pahalılığı ortaya çıkabilir. İnsanlar, hayat pahalılığını düşürmesi için oy verdi. Öte yandan 10-15 milyon yasadışı göçmenden söz ediliyor. Trump, hepsini göndereceğini söylüyor. Ne kadarını gönderecek bilmiyoruz. Bunların önemli bir kısmı tarım sektöründe çalışıyor. Onlar giderse, yerlerine çilek toplayacak Amerikalı var mı? Yoksa, orada da gıda fiyatı artar. O zaman enflasyon ortamı yine oluşur. Diğer yandan tabanda destek gruplarında problem var. Nitelikli insanlara verilen vize konusunda MAGA kanadı ile Elon Musk kanadı birbirine girdi. MAGA kanadı tabana hitap ediyor. Steve Bannon, Trump’ın birinci döneminde stratejist olarak seçilmesinde önemli rol oynadı ve Beyaz Saray’da da önemli rol oynadı. Bu, stratejik bir çatlak mı? Devam edecek mi? Merak ediliyor. Trump’ın işi o kadar kolay değil yani. Amerika kendisine daha sempatiyle bakıyor ama çelişkiler, zorluklar ve engeller mevcut.”
‘Trump, kabadayılığını gizlemiyor’
Şanlı Bahadır Koç’a göre Trump, diğer ABD başkanlarından farklı olarak dış politikadaki sert tutumunu, ideolojik bir idealizme bağlamıyor:
“Trump, Grönland’ı, Panama Kanalı’nı vs. alacağını söyledi. Bu, ‘normal bir devletin’ söyleyeceği şeyler değil. Trump burada biraz kabadayılık yapıyor. Eğer Monroe Doktrini’ni kastediyorsa haklılığı var. Fakat Amerikalılar’da seçkin olma hissiyatı var. Kendilerini tepede görüyorlar. Dünyanın umudu olduklarını, farklı kurallara tabi olduklarını düşünüyorlar. Bu Trump’ta da kısmen var. Ama Obama’dan, Clinton’dan veya neoconlardan farklı. Onlar bunu ideallerle süslüyordu. ‘Her şeyi iyiliğiniz ve demokrasi için yapıyoruz’ diyorlardı. Trump ise kabadayılığını gizlemiyor. Ne kadarı sopa gösterme, ne kadarı oy toplama, ne kadarı ciddi bilmiyoruz.”
‘Putin her istediğini alırsa, o zaman ABD yenilmiş olur. Trump, ABD’nin yenilmediğini gösterecek bir formü arayacaktır’
Donald Trump’ın Ukrayna meselesinde “ABD kaybetmedi” gibi gözükebilecek bir formül arayışı içinde olacağını ifade eden Koç, Ortadoğu’da ise Trump’ın asıl hedefinin İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesi olduğunu kaydetti:
“Trump’ın dış politikasından beklenti nedir? Trump, dış politikada çok fazla vaat verdi. O vaatleri yerine getirecek ekibinin felsefesi ve düşünceleri arasında uçurum var. Buraya parantez açalım. Bu ekibin, dış politika ekibinin tamamında neocon damarı var. Kimisi bu damarı törpüledi. Kimisi ise Trump’la iş yapabilmek için belli noktaları telaffuz etmeme durumu var. Marco Rubio zamanında neoconların adayıydı. Şimdi onlardan nispeten uzaklaştı. Belki fiziken aynı fotoğraf karesine girmiyor ama birçok görüşü onlarla paralel. Tabii buna Amerikancılık görüşlerini ekledi. Belki de Adelson vasıtasıyla atanmış adamlardan birisi. Trump’ın bu isimleri çok sevdiğini düşünmüyorum. Ekipte hala Trump ile ters düşebilecek isimler var. Trump’ın Rusya-Ukrayna özel temsilcisi Kellogg, Rus ekonomisinin zorlandığını ve buraya oynanması gerektiğini söylüyor. Değilse Kagan’ın makalesinde dediği gibi Putin her istediğini alırsa, o zaman ABD yenilmiş olur. O vakit Trump’ın ‘iyi pazarlıkçı’ kimliğine yüklenebilirler. Şimdiden yükleniyorlar. Trump bir yandan görüşürken bir yandan da elini güçlü tutmak isteyecektir. Zelenskiy de bu süreçte azarlanabilir. Neticede Rusya da savaşa sonsuza dek devam edemez. Askeri açıdan inisiyatif elinde. Herkes kavgada birkaç saat daha kavga edebilecek gibi gözükmeye çalışır ama birçok kişi kavganın ayrılmasını bekler. Putin inisiyatifi elinde tutuyor ama Trump’ın gelip savaşı durduracak hamleleri yapmasını o da bekliyor. Müzakereler olacaktır. Trump, ‘Geldiğim gibi savaş bitecek’ dedi. Geldi ama bitmedi. Tabii müzakere edilecek ve bir çerçeve çizilecek. Ateşkes olabilir birkaç ay içinde. Bu, Kellogg’un becerisine ve Trump’ın yeteneğine bağlı. Belki mekik diplomasisi uygulanır. Trump’ı eleştirenler, ‘Dükkanı açarsan bu iyi pazarlık olmaz’ diyor. Biraz acı vermekten veya verebilecek gibi davranmaktan bahsediyorlar. Ama diğer yandan Ukrayna’yı NATO’ya almayacaklarını söylemesi lazım. NATO konusunda Ukrayna’ya açık kapı bırakılması benim için sürpriz olur. Ortadoğu’da ise Trump, Suudi Arabistan ve İsrail barışını çok önemsiyor. Oradan Nobel ödülü çıkacağını dahi düşünüyor olabilir. Bu bölgede para da var. Suudiler, Filistin’den bahsediyor. Bakıyorsunuz Trump’ın ekibine, Yahudi kökenli isimler var. Ama Netanyahu’nun da yumuşak karnı, Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarına ABD’nin engel olması. Netanyahu tekrardan Gazze’ye saldıracağını söylerse, Trump onu korumayacağını söyleyebilir. Kolay olmaz fakat ABD’nin elinde çok koz var. BM’de destek çıkmayabilir, silah satmayabilir, UCM kararlarına engel olmayı bırakabilir. Veya Trump bir Tweet ile bizim ekonomimizi yerle bir etmişti. Trump böyle yıkıcı sosyal medya paylaşımları yapabilir.”
‘Tayvan eksenli bir savaşta nükleer silahlar konuşabilir. Trump bu topa girmez’
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik yüksek gümrük vergisi politikalarının geri tepebileceği değerlendirmesinde bulunan Şanlı Bahadır Koç, diğer yandan Trump’ın Biden yönetiminin aksine Tayvan ekseninde Çin ile askeri bir çatışmaya girmeyi arzulamadığını vurguladı:
“Çin konusuna gelirsek Trump’ın ticaret konusunda tam bir şahin olduğunu söyleyebiliriz. Çin’e astronomik gümrük vergisi uygulamaktan bahsediyor. Tabii ne kadarı gerçek, ne kadarı pazarlık için söyleniyor bilemiyoruz. Yüzde 60 gümrük çok yüksek olur. Çin’e yüzde 60 gümrük konulsa sermaye Vietnam’a gider. Çin, tüm parçaları üretip Vietnam’a satıyor. Oradan ABD’ye geliyor. Potansiyel Amerikan işçisine buradan ekmek çıkmıyor. Sadece ABD halkına aynı malı daha pahalıya satmış olacaklar. Bu çelişki nasıl aşılacak? Burası çok kritik. Trump her ne kadar ticaret konusunda şahin olsa da Tayvan için savaşmaz. Yaptığı hiçbir açıklamada Tayvan için savaşabileceğine dair bir mesaj vermedi. Tayvan ekseninde çıkacak bir savaş, Ortadoğu’daki IŞİD ile mücadeleye benzemez. Oralarda birkaç Amerikan askeri öldü. Tayvan eksenli bir savaş, dünya savaşı seviyesine yükselebilir. Uçak gemileri batabilir. Nükleer silah riski var. Trump bu topa girmez. Trump, Tayvan’ı uyaracaktır fakat Çin’in de askeri yola girmemesi konusunda mesaj yayınlayacaktır. Bu, Çin’in de işine yarar çünkü Çin’de bir tedirginlik vardı Nancy Pelosi ziyaretinden bu yana. Trump’ın Çin ile askeri çatışmaya girmesi bu açıdan düşük bir ihtimal olarak gözüküyor.”
‘Türkiye, Şam’a yaptırımların kaldırılması ve PKK’nın gitmesi karşılığında statükonun korunmasını ara formül olarak öne sürebilir’
Şanlı Bahadır Koç’a göre her ne kadar Trump Suriye’den çekilmek istiyor olsa da ekibi İsrail çizgisine yakın ve YPG’yi destekleme politikasının sürmesi gerektiğini savunuyor. Türkiye’nin kazan-kazan formülü bularak Trump ile müzakereye bu şekilde başlaması gerektiğini savunan Koç, şu ifadeleri kullandı:
“Trump’ın bir adamı övmesi, o ülkeye iyi davranacağının işareti değil. Şi Çinping’i övüyor, ‘İyi arkadaşım, çok güçlü ve sıkı adam’ diyor sonra gümrük vergisini dayıyor. ‘Tayyip dostum, çok akıllı ve güçlü adam’ diyor ama dost olacağı garanti değil. Tabii Trump, Suriye’den çekilmek istiyor. Orası kesin. Fazlalıklardan kurtulmak istiyor. Onları, eski dönemin artıkları olarak görüyor. Kârlı görmüyor. Türkiye bana kalırsa önemli bir fırsatı kaçırdı. Dışarıdan konuşuyoruz tabii ama Türkiye son birkaç haftada kriz yaratabilirdi. Amerika’ya rağmen vuracağını söyleyebilirdi. Trump, Türkiye’yi karşısına almak, Türkiye ile kavga etmek istemediğini söyleyecek duruma gelebilirdi. Bence biz Trump’ı beklemekle hata yaptık. Suriye’nin kuzeydoğusunda çıkarılacak kontrollü bir kriz faydamıza olabilirdi. Bu, Trump’a karşı elimize koz verebilirdi. Trump, Suriye’den çekilmek istiyor fakat ekibi İsrail etkisinde. İsrail de ‘Türkiye ile komşu olduk ve Türkiye yeni düşmanımız’ dedi. MOSSAD’ın eski başkanı, ‘İran’ı hallettik, artık derdimiz Türkiye’ demişti. İsrail basınında Türkiye’ye karşı çok ağır ithamlar var. YPG’yi destekleme eğilimi var. Rubio ve tayfası bu çizgiye paralel. Trump’a sormak lazım: Madem seçilmek istiyorsun, neden bu adamları kabineye seçtin? Dış politikada Trump’ın vizyonu ile ekibi arasında çelişki var. Birkaç yıla bu isimlerden kurtulabilir ama bizim bekleyecek lüksümüz yok. Türkiye, Şam’a yaptırımların kaldırılması ve PKK’nın gitmesi karşılığında statükonun korunmasını ara formül olarak öne sürebilir. Zaten otonominin, özerkliğin vs. kabul edilemez olduğu söylenmeli. Zaten YPG rejim ile savaşmadı, SMO ve HTŞ savaştı. Amerika’dan aldığı silahların onlara verdiği bir güç var sadece. YPG, bu sonuç için çaba harcamadığı gibi birçok noktada rejimi destekledi. Bu yüzden Şam’ın bunları dile getirmesi ve bizim de diplomatik arenada bu söylemleri desteklememiz lazım. Trump’a bunları net şekilde anlatmak lazım. Pazarlığı seviyor. Her şeyi, Trump’ın da kazandığını hissedeceği şekilde formüle edip masaya koymak lazım.”