EKSEN

‘Başka bir aday Cumhurbaşkanı seçilseydi, Lübnan’a uluslararası fonların gelmesi mümkün değildi’

Gazeteci Nalan Yazgan'a göre savaş ve kriz yorgunluğu yaşayan Lübnan halkı, Joseph Aoun'un cumhurbaşkanı olmasından memnun kaldı. Ülkede hala daha Hizbullah'ın silah bırakma konusunun tartışıldığını belirten Yazgan, diğer yandan yakın zamanda Lübnan'da derin bir siyasi çatışma beklenmediğini de sözlerine ekledi.
Sitede oku
Lübnan'da iki yılı aşkın süredir yaşanan hükümet krizinde önemli gelişmeler yaşandı. Lübnan'ın Genelkurmay Başkanı Joseph Aoun, mecliste yapılan oylamanın ikinci turunda Cumhurbaşkanı seçildi. Siyasi gruplar ve partiler arasındaki anlaşmazlık sebebiyle uzun süredir cumhurbaşkanı seçilemiyordu ve hükümet, geçici hükümet olarak Necip Mikati başbakanlığında faaliyetlerini yürütmeye çalışıyordu.
Joseph Aoun, seçildikten sonra dünya liderlerinin tebrik mesajlarını kabul etti ve hem iç hem de dış siyasete yönelik çeşitli mesajlar verdi. Aoun, özellikle Hizbullah'ın tüm Lübnan'da silah bırakması gerektiğini savundu.
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım ise, İsrail ile yapılan ateşkes ve BM 1701 sayılı karar uyarınca sadece Litani Nehri güneyinde silah bırakacaklarını söyledi.
Joseph Aoun'un karşısındaki bir diğer sınavın ise başbakan görevlendirmesi olacağı belirtiliyor. Necip Mikati ve Navaf Salam iki aday olarak öne çıkarken, Joseph Aoun'un hükümet kurma görevini Uluslararası Adalet Divanı Başkanı olan Navaf Salam'a vermesi bekleniyor.
Lübnan’da iki yıl sonra cumhurbaşkanı seçilebilmesini, yeni Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun’u, olası başbakan adaylarını ve İsrail-Lübnan ateşkesinin durumu ile Hizbullah faktörünü, gazeteci ve yazar Nalan Yazgan ile konuştuk.

‘Joseph Aoun, rüzgari arkasına almış durumda’

Lübnan’da iki yılı aşkın süre sonra cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte halkın her kesiminde umudun hakim olduğunu vurgulayan Yazgan, Joseph Aoun’un adeta rüzgarı arkasına aldığını ifade etti:
“Joseph Aoun’un ismi, Lübnan cumhurbaşkanı adayı olarak çok uzun zamandır anılıyor. Hatta Michel Aoun hala görevdeyken dahi ismi geçiyordu. Fakat o anki siyasi atmosfer bunu mümkün kılmadı. Joseph Aoun üç-dört gün öncesine kadar Lübnan Genelkurmay Başkanı’ydı. Böyle üst düzey bir devlet görevlisinin en az iki sene önce istifa etmesi veya emekli olması gerekiyor siyasi göreve seçilebilmesi için. Ama geçmişte de örnekleri var. Genelkurmay Başkanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na geçenler olmuştu. Bunu biraz feshetmişler. Hatta Meclis Başkanı Nebih Beri, normalde istifası için meclisin üçte ikisinin gerektiğini söyledi. Fakat Cumhurbaşkanı seçimi için de aynı oran gerektiği için gerek olmadığını söylemiş. Bunun yolunu açtılar yani. Pek konuşulmadı bile bu konu. İki sene öncesine kadar Joseph Aoun’un Lübnan Cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün değildi. Hizbullah hala güçlüydü ve Michel Aoun ile ittifakları vardı. Fakat iki yıl içerisinde dengeler, kimsenin hayal edemeyeceği şekilde değişti ve Joseph Aoun, Lübnan’ın 14. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Lübnan’daki arkadaşlarımla konuşuyorum. Şii, Sünni, Dürzi, Hristiyan vs. herkes umutlu. İnsanların tutunmaya, umuda ihtiyaçları var. Çok zor günler geçirdiler. Herkes yeni bir sayfa açıldığı ve her şeyin çok güzel olacağı temennisinde. Joseph Aoun, ABD’nin ve Suudi Arabistan’ın özellikle desteklediği bir adaydı. Ama Joseph Aoun daha önce siyasi olarak pek konuşmamış bir isimdi. Kapalı kutu gibi; herhangi bir siyasi partiye yakınlığı yok. Dürüst ve temiz bir adam olduğundan bahsediliyor. Bunu sadece Hristiyanlar demiyor. Şii arkadaşlarımız da böyle diyor. İsrail’de de olumlu bir yaklaşım var Joseph Aoun’un seçilmesine dair. Rüzgarı arkasına almış durumda.”

‘Başka bir aday Cumhurbaşkanı seçilseydi, Lübnan’a uluslararası fonların gelmesi mümkün değildi’

Suriye’deki ve Lübnan’daki tüm gelişmelere karşın Hizbullah’ın siyasi gücünü muhafaza ettiğini aktaran Nalan Yazgan, Joseph Aoun’un seçilmesinde de bu siyasi gücün gözler önüne serildiğini kaydetti. Yazgan’a göre Suudi Arabistan’ın ve ABD’nin de desteklediği Joseph Aoun, uluslararası fon sağlayıcılarının da üzerinde uzlaştığı bir isimdi:

“Joseph Aoun, işe hemen başladı. Bugün, hükümetin kurulması için bir başbakan ismi verilecek. Onun üstüne görüşmeler devam ediyor. Sünni bir ismin Başbakan olması gerekiyor. Cumhurbaşkanı zaten Maruni Hristiyan oldu. Meclis Başkanı da her daim Emel Hareketi lideri Nebih Beri. O zaten Lübnan kurulmadan önce doğmuş ve görevini kimseye bırakmamış durumda. Çok güçlü bir figür. Eğer Emel Hareketi ve Hizbullah oy vermeseydi, Joseph Aoun cumhurbaşkanı seçilemeyecekti. Hizbullah, son aylarda çok büyük darbeler aldı. Hasan Nasrallah’ı kaybettiler. Ama tüm bu olumsuz koşullara rağmen Hizbullah, Lübnan’da büyük bir askeri ve siyasi güç olmaya devam ediyor. Şu anki Genel Sekreter Naim Kasım, entelektüel geçmişi olan bir insan. Çok stratejik davranıyor. Koşullara uyum sağlıyor. Hizbullah, hala siyasi arenada manevra yapma yeteneğini gösteriyor. Hizbullah sadece askeri bir direniş değil ayrıca değişen dengelere göre hem kendi hem Lübnan çıkarlarını korumak için hareket ediyor. Fakat Hizbullah her şeye rağmen çok zayıfladı. Suriye’de rejim düştü. Üstüne Direniş Ekseni güç kaybetti.

Joseph Aoun ancak bunlardan sonra seçilebildi. İlk oylamada seçilemedi fakat ikinci oylamada Emel Hareketi ve Hizbullah desteğiyle yeterli sayıya ulaşarak seçilebildi. Seçimden bir gün önce Hizbullah’ın desteklediği aday Süleyman Franjiye; Maruni Marada hareketinin lideri, adaylıktan çekildiğini açıkladı. Joseph Aoun lehine çekildiğini belirtti. Burada bir anlaşmanın olduğunu anladık. Yine de ikinci turda seçilmesi, Hizbullah’ın kendini gösterme isteği. Zaten kazanamazdı fakat başka bir aday Cumhurbaşkanı seçilseydi, Lübnan’a uluslararası fonların gelmesi mümkün değildi. Dolayısıyla hem Riyad hem Washington D.C., bunu bir baskı aracı olarak kullandı. Uluslararası toplumun üzerinde uzlaştığı bir cumhurbaşkanı seçilmesini sağladılar. Hizbullah da bunun farkındaydı.

Şu anda Güney Lübnan’da, güney Beyrut’ta ve Bekaa Vadisi’nde İsrail saldırıları yüzünden büyük yıkım yaşandı. Yeniden inşa için uluslararası fon gerekiyor. Hizbullah da bunun farkında. Dolayısıyla bu seçime engel olmadılar. Zaten 2009’dan beri devam eden bir ekonomik iflas var Lübnan’da. Dış borçlarını ödeyemez hale geldiler. Son savaştan sonra belleri iyice büküldü. Joseph Aoun bu fonları getirebilir gibi gözüküyor. Daha bugün BAE yardımları limanlara gelmeye başladı mesela. Joseph Aoun herkes tarafından alkışlanıyor. Lübnan’da Cumhurbaşkanı daha sembolik görevde. Asıl karar yetkisi fazla olan Başbakan. Parlamenter sistem yani. Yeni bir başbakanın seçilmesi de çok önemli. Hem hızlı olması hem kimin seçileceği önemli. Asıl reformları gerçekleştirecek olan başbakan. Cumhurbaşkanı 26 ay sonra seçildi. En son Mayıs 2022’de genel seçim oldu ama hükümet kurulamadı. Geçici hükümetle devam etmek çok zor Lübnan için. Gerekli kararlar alınamıyordu. Başbakan çok önemli. Rüzgar hazır arkaya alınmışken reformların gerçekleştirilmesi önemli.”

‘Hizbullah sadece Litani Nehri güneyinde silah bırakmaktan bahsediyor, Joseph Aoun ise tüm Lübnan’da silah bırakmalarını istiyor’

Hizbullah’a Tahran’dan ulaşan lojistik koridorunun 8 Aralık’ta Şam’daki rejim değişikliği ile ortadan tamamen kalktığını aktaran Nalan Yazgan, Lübnan’daki yeni tartışmanın Hizbullah’ın tüm Lübnan’da mı yoksa sadece Litani Nehri güneyinde mi silah bırakacağı konusu üzerinden şekillendiğini belirtti:
“Bir de İsrail ile ateşkes mevzusu var. Burada iki ayrı değerlendirme mevcut. Joseph Aoun, Cumhurbaşkanı seçildikten sonraki ilk konuşmasında bunu belirtti. Beyrut’ta ‘Ordu, halk, devlet’ yazılarıyla panolar donatıldı. Bu daha önce Hizbullah’ın bir sloganıydı ama ‘Ordu, halk, direniş’ şeklindeydi. Bunu şimdi ‘ordu, halk, devlet’ olarak değiştirmeye çalışıyorlar. Lübnanlılar bu konuyu tartışıyor sosyal medyada. Hizbullah’ın Genel Sekreteri Naim Kasım, ‘Ateşkeste çok açık belirtiliyor. Biz, Litani Nehri’nin güneyinde yani Birleşmiş Milletler’in 1701 kararlı sayısına uyarak, Litani Nehri güneyinde silah bırakıyoruz. Oradan askerlerimizi ve teçhizatımızı çekeceğiz fakat bu tüm Lübnan için geçerli değil’ diyor. Joseph Aoun ise ‘Çift başlılık olmaz, devletin tek ordusu olur’ diyor. Hizbullah’ın kuruluş nedeni zaten Lübnan ordusunun yetersiz olmasyıdı. Lübnan’da zayıf bir ordu olması, İsrail’in de işine geliyordu. Buradan bir direniş hareketi olarak Hizbullah kuruldu ve ordunun yerine geçti. Bunu tersine çevirmeye çalışıyorlar. ABD ve Fransa, Lübnan ordusuna eğitim, yardım ve teçhizat konusunda vaatlerde bulundu. Eğer Lübnan ordusu güçlenirse Hizbullah’a gerek olmayacak ve Hizbullah siyasi parti olarak devam edecek diye konuşuyorlar. İran’ın da hiç sesi çıkmıyor şu aralar. Hizbullah’ın tüm yardımı oradan geliyordu. Hizbullah’ın finansmanı ve lojistik köprüsü Tahran-Beyrut koridoru da tamamen yıkılmış durumda. Suriye’de rejimin değişmesiyle o noktalar vuruldu. Hem Suriye-Irak sınır noktaları hem Suriye-Lübnan sınır noktaları kullanılamaz hale getirildi hem İsrail hem HTŞ tarafından. Fiziken yardım gelmiyor Hizbulah’a fakat siyaseten de bir açıklama yok. Dolayısıyla şu anda Hizbullah, silahsızlanmanın Litani Nehri güneyine özel olduğunu belirtiyor. Joseph Aoun ise tam tersi tüm Lübnan’da Hizbullah’ın silah bırakmasından bahsediyor. Çatışma yok, söylemler var. Ben bunun büyük bir polemiğe evrileceğini düşünmüyorum yakın zamanda.”

‘Üç gün önce Mikati’nin rahatça kazanabileceğini söyleyebilirdik’

Lübnan’da başbakanlık için Joseph Aoun’un görevlendirme ihtimali bulunan iki ismin öne çıktığını kaydeden Nalan Yazgan’a göre, Necip Mikati’nin veya Navaf Salam’ın Başbakan olması, mevcut değişim rüzgarı sebebiyle siyasi krize veya çatışmalara sebep olmayacak:
“Joseph Aoun derhal milletvekilleriyle istişarelere başladı. Şu anda Hizbullah’ın istediği ve daha önce de desteklediği, ayrıca geçici başbakan olan Necip Mikati öne çıkıyor. En çok oyu alan da Mikati. Fakat Mikati, eski siyasi sistemin bir parçası olarak görülüyor. Mikati hariç iki aday vardı ilk başta. Fuad Maksumi ve Navaf Salam vardı. Fuad Maksumi dün Navaf Salam lehine çekildi. Üç gün önce Mikati’nin rahatça kazanabileceğini söyleyebilirdik. Üç aday vardı ve oylar bölünüyordu. Fakat şu anda aday sayısı ikiye düştü. Geçici hükümet başbakanı Necip Mikati ve Uluslararası Adalet Divanı Başkanı Navaf Salam arasında bir yarış gözüküyor. Mikati, Lübnan’ın en zengin ikinci iş adamı. En zengini de zaten erkek arkadaşı. Çok zenginler. Lübnan’ın kuzeyindeki Trablusşam bölgesinden geliyorlar. Trablusşam Lübnan’ın en fakir bölgesi ama en zengin insan da orada. Mikati daha önce üç defa başbakanlık yaptı ve Hizbullah’ın onayladığı bir isim. Ama eski sistemin parçası olduğu için buna karşı çıkanlar da var. Joseph Aoun ile yeni bir sayfa açıldığını söyleyerek, başbakanlık için Navaf Salam’ı öne sürenler var. 2019’da birçok protesto olmuştu Lübnan’da. Pandemiye kadar sürmüştü protestolar. O protestoları destekleyenler, daha sonra milletvekili seçilenler, Navaf Salam’ı destekliyor. Fuad Maksumi’nin adaylıktan çekilmesiyle de birlikte Navaf Salam’ın başbakan olma ihtimali iyice yükseldi. Bugün belli olacaktır kimin hükümeti kurmak için Joseph Aoun tarafından görevlendirileceği. Ben hangi isim seçilirse seçilsin problem olacağını sanmıyorum. Aoun rüzgarı arkasına aldı.”

‘Bu senaryoda İsrail’in böyle bir Lübnan’a saldıracağını düşünmüyorum’

Lübnan’da Joseph Aoun’un Cumhurbaşkanlığı sonrası Navaf Salam’ın da Başbakan olarak görevlendirilmesi durumunda İsrail ile ateşkesin devam etmesinin beklendiğini aktaran Yazgan, şu ifadeleri kullandı:
“Ben ateşkes ilk başladığında pek umutlu değildim. Çok ihlal vardı. Hizbullah da bir ihlal yapmıştı. Her an her şeyin olabileceği gerginliği vardı. Fakat cumhurbaşkanının seçilmesiyle yeni bir sayfa açıldı. İnsanlar önüne bakmak istiyor. 20 Ocak’ta Donald Trump, ABD Başkanı olarak koltuğa oturacak. 26 Ocak da ateşkesin son günü. Netanyahu, ‘Bu sadece bir ateşkes, Lübnan’da savaşımız bitmedi’ demişti birkaç defa. Şu anda bakarsak, Lübnan’daki rüzgarın önünü kimse kesmek istemiyor. İsrail de buna dahil. Navaf Salam şu anda Amerika’da yaşıyor. Başbakan olursa Lübnan’a taşınacak. Bu senaryoda İsrail’in böyle bir Lübnan’a saldıracağını düşünmüyorum. Umuyorum ki ateşkes devam edecek. Lübnan’ın kendine gelmeye ihtiyacı var. Kimse dron sesi, bombardıman vs. duymak ve görmek istemiyor. Herkes çok yoruldu.”
Yorum yaz