‘Ortadoğu dizaynında kafalarındaki ajandayı buradan görmek isteyen bir anlayış var Batı’da. Suriye risk altında’
“Biliyorsunuz, Ortadoğu’da bazen 24 saat bile çok büyük bir zaman dilimi. En son Kasım ayında konuştuk ama bir ayda çok şey değişebiliyor. Ortadoğu’nun değişken, kaygan zemini, dinamik ve kırılgan yapısı, jeopolitik konumu; kavgaların ve mücadelelerin çok yaşandığı bir coğrafyaya sebep oluyor. Burada günlük, anlık, saatlik değişimler yaşanıyor. Bundan sonra da yaşanabilir. Çok farklı sürprizlerle karşılaşabiliriz. Buna yetişmeye çalışıyoruz. Suriye sahası özeline bakarsak, Türkiye’nin Suriye politikası, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana. Yani üniter, parçalanmamış bir yapıdan yana. Fakat Suriye sahasına baktığımız zaman bunu sağlayabilmek çok kolay görünmüyor. Çünkü içerideki etnik yapılar, mezhebi kavgalar, geçmişten kaynaklanan husumetler, kaygılar, endişeler vs. mevcut. Bu sebeplerle zorluklar, gerilimler olabilir. Bundan dolayı bir bölünme riski görünüyor. Ama Suriye’nin bölünmemesi Türkiye’nin ulusal çıkarı ve güvenliği açısından çok önemli. Bir çatı altında herkesi kucaklayan bir Suriye oluşumu o yüzden önemli. Fakat Fırat’ın doğusundaki YPG/PKK’nın durumu, hamiliğini üstlenen ABD’nin ısrarcı bir şekilde onu şemsiyesinin altında himaye etmeye devam etmesine bağlı.
Bilemiyoruz 20 Ocak’ta Trump ile bir değişiklik olur mu? Tereddütlerimiz ve kaygılarımız var, takip ediyoruz. Trump’ın yeni dönemdeki tutumunu merak ediyoruz. Arkada bir İngiliz aklı da var tabii. Avrupa’nın da bir bakış açısı var. Öte yandan İsrail’in tutumu da son derece önemli. Nusayrilerin, Dürzilerin durumu da kritik. Bunların hepsi çok karışık görünüyor ve çok aktörlü yapıdan dolayı daha da karmaşık hale gelebiliyor. Çok aktör olunca daha fazla faktör Suriye’nin geleceğine müdahale etmiş gibi duruyor. Arap ülkeleri kendi açısından, Türkiye kendi açısından, İsrail kendi açısından bakıyor. Batı dünyasının da kendine göre bir bakışı var. Suriye coğrafyasının üzerinden Ortadoğu’nun da şekillendirilebilmesini veya gelecekteki Ortadoğu dizaynında kafalarındaki ajandayı buradan görmek isteyen bir anlayış var Batı’da. Suriye, bu anlamda risk altında. Suriye’nin geleceği üzerinden diğer bölge ülkelerine bir sıçrama tahtası, bir dizayn etkisi, domino taşı gibi bakmak eğilimi, Suriye’deki mücadeleyi daha da kızıştırıyor. Suriye’nin başına gelenler de bundan kaynaklanıyor. Bir defa toprak bütünlüğü derken, federatif yapı da toprak bütünlüğüne karşı gelebilir.
Mesela Suriye Federasyonu da bir toprak bütünlüğünü içerebilir. Özerk yapı olduğunda da aynısı olabilir. Güçlendirilmiş yerel yönetimlerle de olabilir. Niye söylüyorum bunu? Sanki böyle bir eğilim var. Toprak bütünlüğü derken üniter diyoruz ama bir yandan HTŞ lideri Ahmed eş-Şera’nın yeni kabinesine bakarsak, ‘yerel yönetimler bakanı’ var bir tane. Bu dikkatimi çekti. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinde ne sorun olabileceği sorulabilir. Merkezi yönetim güçlü olur, yerel yönetimler de olur gibi bir algı da var. Tabii olabilir. Ama sanki Suriye’nin bölünmüş, federatif bir yapıya ihtiyacı olacakmış gibi bir öngörü var da ona yönelik çalışılıyor gibi de bir durum var.”
‘ABD ve Fransa’nın bu amaçla çalıştığına dair bilgiler görüyoruz’
‘ABD’nin baskısı ile Fırat’ın doğusu, İsrail baskısıyla Dürziler de otonomi kazanırsa Suriye tek çatı altında fakat federatif şekilde bölünmüş olabilir’
‘Türkiye olarak beklentimiz üniter, parçalanmamış bir Suriye’
“Elbette endişeler olacak. Sahadaki gerçekliğe bakmak lazım. HTŞ lideri eş-Şera, silahlı gruplarla toplantı yaptı fakat orada YPG/PKK yok. Silahsızlandırma vurgusu yaptı. Tek bir çatı altında Yeni Suriye Ordusu veya Savunma Bakanlığı çatısında birleştirmeyi planlıyor. Yeni bir organizasyondan bahsediyor. Toplantıya katılan gruplar, HTŞ ile ortak hareket eden muhalif gruplardı. Bunlarla toplantı yapıldı, bunlar dizaynda bulunacak. YPG/PKK’ya da silah bırakmasını söylüyorlar fakat bu toplantı içinde yok. ABD yaptırım kartını uyguluyor tabii. Biz hep Suriye’nin bölünebileceği öngörüsüyle bakıyoruz, çünkü sahada kartlarını açanların niyet ve maksadını anlamaya çalışıyoruz. Ama Türkiye olarak beklentimiz üniter yapı içerisinde, merkezi yapının bünyesinde bütün bir Suriye’dir. Suriye’nin mevcut bir anayasası var aslında.
Eş-Şera, o anayasanın revize edilerek yeni anayasa hazırlanmasından bahsediyor. Var olan yasaya bakarsak, orada azınlık haklardan, etnik yapılardan bahseden ilgili bölümler de var. Ama tabii bunun anayasada yazmasından ziyade uygulaması önemli. Sahadaki gerçekliğe dayandırmak önemli, yani bunu yapabilmek önemli. Bunu da göreceğiz. Ama sonuçta şöyle bir durum var: Bir mücadele noktası gittikçe kızışacak gibi duruyor. Özellikle 2025 yılı içerisinde Amerika, küresel aktörler, Batı dünyası ve Araplar ayrı bir grup olarak Suriye üzerinde bir gerilim ve çekişme yaşayabilir. Belki şu anda herkes birbirini kolluyor, gözetliyor, tutum ve davranışları anlamaya çalışıyor. Herkes birbirinin ajandasını okumaya çalışıyor. Ama Suriye sahası, Arap ülkeleri için de kritik. Çünkü onların tutumu, Türkiye’yi orada istemiyor. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, BAE vs. bunlar çok sıcak bakmazlar Türk varlığına. Ama onların tutumu ne olur, güçleri neye yeter, bunu bilemiyoruz. Onların da arkasında İngiliz aklı devreye girebiliyor. HTŞ’yi Katar’ın finanse ettiği söyleniyor. Oralarda kimin eli kimin cebinde anlamak bazen zor, bazen de kolay.
Bir ülke olarak kendi ulusal çıkarlarımız, ulusal güvenliğimiz açısından öncelikle YPG/PKK tehdidinin ve varlığının ortadan kaldırılması yönünde bir bakışımız var. Öte yandan bununla birlikte Suriye’de tabii halk iradesinin tecelli etmesi de önemli. HTŞ bugün var. Bütün Suriye sahasını kapsayan bir gücü yok aslında. O bir sembol gibi bir pozisyona geldi. Yakında yeni geçiş hükümeti ilan edilecek. Tüm çevreleri kapsayacağı iddia ediliyor. Göreceğiz. Daha sonra anayasa revize edilecek ve sandığa gidilecek. Tabii o vakit kimler devlet başkanı adayı olacak? Başka aday çıkacak mı? Bunları göreceğiz. Gerilimli geçecektir. Bugün Lübnan’da cumhurbaşkanı seçilemiyor. Irak’ta cumhurbaşkanı meselesini birkaç yıl önce yaşadı. Ortadoğu’da bu tür şeyler yaşanabiliyor. Çünkü adayları beğenmiyorlar. Herkes kendi adayını istiyor. Bunun seçilmesi için uzlaşı sağlamak zor olabiliyor.
Burası Ortadoğu. Dün başka bir medyada izliyorum. HTŞ lideri için cumhurbaşkanı olacağı söyleniyor. 24 saatin çok büyük bir süre olduğunu vurguladım. O gün cumhurbaşkanlığı için inanın herkes kendi tarafını isteyecektir. Türkmenler, Kürtler, Dürziler, Nusayriler adaylar koymaya çalışacaktır. Irak’ta yaşandı bunlar. Lübnan’da cumhurbaşkanı seçilememesinin nedenlerini başında, etnik ve mezhebi temelli bir anayasa yazılması geliyor. Aşiret güçlerinin feodal yapısı bazı bölgelerde halk üzerinde etkili. Bu tür sancılar bu yüzden yaşanıyor. Suriye’deki gelişmeleri de önümüzdeki süreçte göreceğiz.”