Eski Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Suriye’deki gelişmeleri ve 2003 Irak işgalini değerlendirdi:
“Ben aslında 2003 Irak’ına benzer bir yapı görüyorum Suriye’de. Orada da ilk başta Batı’dan ağır bombardıman oldu. Irak’ta hiç olmadığı halde ‘kitle imha silahı’ yalanının arkasına herkes geçti. Saddam bana bunu demişti. ‘Ne yaparsanız yapın bizi bombalayacaklar’ dedi. Bunu anlatsak bile kimse anlamadı bunları. Maalesef böyle bir şey yaşandı. Şimdi Irak’ta herkes Saddam’ı özlüyor. Üçüncü aydan sonra başladı. Yani 2003 Irak işgalinden üç ay sonra başladı. Düğmeye ya Suriye ya Irak olarak basılacaktı. Önce Irak için basıldı. Eğer istediğimiz gibi olsaydı hem Türkiye’nin Irak’taki çıkarları yüksek olurdu hem de bu kadar insan ölmezdi. Irak Dinarı, dünyanın en değerli para birimiydi. Türkiye’nin para birimi enflasyon dolayısıyla aşağılardaydı fakat Irak Dinarı o dönemler güzel bir para birimiydi. Irak’ın altyapısı ve üst yapısı tamamen tahrip edildi. Ayrıca 2-3 nesil insan eğitimsiz kaldı, savaşla büyüdü. Ben, iki üç dil bilen bakanlarla muhatap oluyordum o dönemde. Şimdi yolsuzluk had safhada. Eğitimsiz kitleler ve sağlıksız insanlar var. Irak işgalinin 20 yıl sonrasında gelinen nokta bu. Tabii bu dışarıdan bir işgaldi. Irak ayrıca bölündü. Neye göre bölündü? Petrol paylaşıldı. Bu petrol haksız yere Iraklıların elinden alınarak yerel otoritelere verildi. Irak, kendi kaynaklarını kullanamaz hale geldi.”
Türkiye’nin bir an önce aksiyon alarak Suriye’de kendisine yönelik tehdit unsurlarını kaldırması gerektiğini vurgulayan Tüzmen, şunları kaydetti:
“Bizim biraz hızlı hareket etmemiz gereken dönemde hala birtakım şeyleri bekler hale geldik. 48 saat içerisinde İsrail, haksız bir şekilde Suriye topraklarını işgal etti ve yüzlerce noktayı bombaladı. Kendince tehdit unsurlarını ortadan kaldırdı. Zaten Gazze’de de, Lübnan’da da işgal yaptılar. İsrail, kurulduğu günden bu yana haksız işgallerle büyüyen bir devlet. Ama herkes seyirci kalıyor. Gazze’de 50 bin kişi öldürüldü, kimsenin sesi çıkmıyor. İşin Suriye tarafına gelelim. Golan Tepeleri, su kaynakları vs. İsrail tarafından ele geçirildi. Bir de 450’ye yakın bombalama yapıldı. Limandaki gemilerden askeri teçhizatlara kadar her şeyi bombalayarak kendilerine yönelik tehditleri yok etttiler. İsrail bunu 48 saatte yapmışken, biz kendimize yönelik tehdit unsurlarını 24 saatte kaldırabilirdik. Şam 8 Aralık’ta ele geçirildi, geldik 20 Aralık’a. Biz hala oyalanıyoruz. Hükmet ortadan kalkmış durumda Suriye’de. Biz hala daha Süleyman Şah Türbesi’ni geri götürmek zorunda kalıyoruz. Fırat hattındaki askerlerimizi tek tek ziyaret ettim. Bakıyorum burada o hareketleri tekrar yapıp bizim için tehdit olan unsurları bir an önce ortadan kaldırmalıyız. Benim önceliğim bu. Neden? Zamanlama çok önemlidir. ABD’den tam bir ses gelmiyor. Ama Cumhuriyetçi Kongre üyelerinden farklı bir ses çıkıyor. ‘Size yaptırım uygularız’ diyorlar. Her geçen dakika aleyhimize gürültü çıkacaktır. Biz ne kadar geciktirirsek bu işi o kadar ses çıkacaktır. Halbuki burada şu anda ABD, bölgede reaksiyon veremez. Bunu 20 Ocak’tan sonra düşünecek. Geçiş sırasında hükmü olmayan bir hükümetin elemanlarını yollayarak bizi oyalamaya çalışıyorlar.”