‘Önceki gün bazı Amerikan senatörleri, Suriye’ye yaptırımların kaldırılmasını önerdi. Bu, HTŞ’ye destek anlamına geliyor’
“Suriye’deki durumu okumak oldukça zor. Ancak bazı göstergeler, Türkiye’nin öncelikle çok dikkatli olmasını gerektiriyor. Çünkü Suriye tam bir belirsizlik içeriyor. Suriye’nin mevcut hükümet yapısının çökertilmiş olması ve onun yerine geldiği düşünülen HTŞ’nin belirsizliği ortada. Heyet Tahrir el-Şam, çok sayıda gruptan oluşuyor. Her grubun kendine özgün düşünce sistemi ve beklentileri olduğu düşünüldüğünde, Suriye’nin geleceği için umutlu bir tablo çizmemiz engelleniyor. Ben bu Suriye konusuna iki açıdan bakmak istiyorum ve ikisi de Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Bir görüşe göre kazanan iki ülke Türkiye ve İsrail. Acaba böyle mi? İsrail de Türkiye de gerçekten kazandı mı? İlk bakışta böyle bir yorum yapılması garipsenmeyebilir belli çevreler tarafından. Fakat işin geçmişine, derinine ve geleceğine dönük değerlendirmede bulunursak durum böyle olmayabilir. Suriye’de yeni bir oluşum ortaya çıkacak. Bu oluşum devlet mi olur? Nasıl bir devlet olur? Bu devlet nasıl yönetilir? Başlangıçta bir yönetim olur sonra değişir mi? Bunlar bilinmiyor. Suriye’ye bugün için hakim olduğu düşünülen grup, yine bu büyük planın kurucuları ve uygulayıcılarının desteğine sahip görünüyor. HTŞ böyle bir desteğe sahip gibi görünüyor.
Önceki gün bazı Amerikan senatörleri, Suriye’ye yaptırımların kaldırılmasını önerdi. Suriye’ye yaptırımların kaldırılması, HTŞ’ye destek anlamına geliyor. Daha birkaç gün öncesine kadar uluslararası planda BM kararıyla terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ, birkaç günde nasıl böyle neredeyse ‘en ziyadeye müsaadeye mazhar’ grup haline geldi. Bu ne kadar sürer? Bu, büyük olasılıkla İsrail’in de şu anda desteklediği bir durum. Peki İsrail’in ve ABD’nin desteklediği, Rusya’nın da el altından desteklediği bu grup yönetmeye başladığı zaman, ilk zamanlarda bu düzeni kurmaya çalışanların istediği yönde hareket etse bile, sonradan değişirse ne olacak? İsrail acaba şöyle bir sıkıntı duyabilir mi? HTŞ’nin bugünkü tutumunu değiştirmesi demek, bugün onu destekleyenlerin desteğini yitirmesi anlamına gelir. Peki HTŞ o desteği kaybederse yerine kimin desteğini koyabilir? İran’ın. Zira İran tüm bu olanlarda en çok kaybeden ülke görünümü veriyor ki bu yanlış değil. Ama gelecekte İran, ülkesini kaybedebilir. İran gibi çok eski bir uygarlığın ve belli güçlere sahip bir ülke, kollarını kavuşturup yok edilmesinin sırasını bekler mi? Bunu kim düşünebilir? O zaman İran geçmişte Suriye’ye verdiği Hizbullah desteğini, daha güçlü şekilde HTŞ’ye vermeye çalışabilir. Çalışabilir diyorum zira bunu zaman gösterecek. Böyle bir şey ortaya çıktığı zaman, İsrail’in kazanıp kazanmadığı belli olacak. Peki Türkiye’ninki o zaman belli olmayacak mı?
O da büyük ihtimal o vakit belli olacak. Zira HTŞ, yeni kurulacak bu devlette ABD’nin ve İsrail’in desteğini arkasına almışsa, Türkiye’yi çok rahatsız eden Suriye’deki Kürt yönetimine karşı çıkamaz ve bunu engelleyemez. Bilakis buna destek olma ihtiyacını duyacaktır. O zaman Türkiye ile HTŞ arasında ciddi sorunlar yaşanacağını düşünüyorum. Ancak bütün bunlar ortaya çıkmaya başladığında Türkiye’nin kazanıp kazanmadığı belli olacak. Bugün açısından bakarsak, Türkiye’nin beklentilerinin gerçekleşiyormuş olduğu görüntüsü var. Tel Rıfat ve Münbiç harekatları yapıldı. PYD yetkilileri açıklama yaptı. Bir anlaşma yaptıklarını fakat SMO’nun bu anlaşmaya uymadığını, saldırılara devam ettiğini söyledi. Birkaç Amerikan senatörü, Türkiye’ye karşı tedbir alınmasını öngören bir mektup yazdılar. Sebebi, Türkiye’nin ve SMO’nun PYD/YPG’ye davranışları. Tüm bunları bir araya koyarsak düşünmek gerekir. Doğru yaklaşım budur.”
‘Blinken, Türkiye’nin çok da arzu ettiği mesajlar getirmiyor olabilir’
‘Türkiye, Suriye’de öncelikle ülkenin tümüne hakim, merkezi bir yönetim kurulmasına odaklanmalı’
‘Türkiye’nin önümüzdeki dönemde, özellikle Suriye’deki son gelişmeler ışığında, içeride çok ciddi sorunlarla karşılaşabileceğini düşünüyorum’
“Suriye’de HTŞ’den rahatsız olabilecek çeşitli grupların Türkiye’ye yönelik göç etme riski bulunuyor. Şu anda ve çok kısa süreceğini düşündüğüm bir dönemde, Türkiye’nin olabildiğince çok sayıda Suriyeli sığınmacının ülkesine dönmesini sağlayacak her adımı atması gerekiyor. Bunun için çok fazla vaktimiz yok. Çok fazla vaktimiz olmadığı gibi, o dönem geçtikten sonra başka göçler yaygın şekilde başlayabilir. Suriye’den İsrail saldırıları dahil çeşitli nedenlerle çok farklı grupların ve hatta Türkiye’den ayrılmış Suriyelilerin de Türkiye’ye dönmek isteyebileceğini düşünüyorum. İnşallah bu defa geçmişteki gibi açık kapı siyaseti güdülmez. İnşallah yanılıyorumdur fakat önümüzdeki dönemde Türkiye içinde çok ciddi bir ayrışma ve çatışma riskiyle karşı karşıya kalabiliriz. Bir tarafta Kürt kökenli vatandaşlarımız değil zira onlar Kürtçü değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamaktan memnunlar. PKK’nın ortaya çıkardığı ayrışmanın onları sıkıntıya soktuğunu her hareketleriyle belli ediyorlar. Ben 2000-2004 yılı arasında yaklaşık iki senemi, Doğu’da ve Güneydoğu’da geçirdim. O dönem bakanlıktan ayrılmıştım. Av ve Yaban Hayatı Başkanı olarak doğal yaşam çalışmalarına katılıyordum. Hala daha orada çok fazla dostum var. Daha Hendek Çatışmaları başlamadan bana gelip, bu hazırlıkları ve çok rahatsız olduklarını anlattılar. Sırf bunu anlatmaya geldiler.
Hendek Çatışmaları sürecini ve buna nasıl göz yumulduğunu hatırlıyorsunuzdur. Abdullah Öcalan’ın meclise davet edilmesi ve birtakım şeyler var şu anda. DEM Parti’nin eş başkanları ne zaman bir konuşma yapsalar, bu konuşmanın içerisinde onlarca kez ‘Kürt halkı’ ve ‘Halklar’ sözü geçiyor. Ve bir türlü bu kişiler, tam olarak ne istediklerini ve ‘Kürt sorunundan’ neyi kastettiklerini anlatmıyorlar. Bir şeyi anlamamız lazım. Türkiye Cumhuriyeti, dışarıdan desteklenen, fişeklenen çok sayıda isyanla karşılaşmıştır kurulduğundan bu yana. Aynı olay gördüğüm kadarıyla yine kurgulanıyor. Bu oyun tekrar oynanmaya çalışılıyor. İçeride de bilerek veya bilmeyerek; deneyimsizlikten veya başka herhangi bir sebepten, bu oyuna adeta gönüllü olarak katılmaya çalışıyor gibi davranan kurumlar var. Tüm bunları dikkate aldığımızda ben Türkiye’nin önümüzdeki dönemde, özellikle Suriye’deki son gelişmeler ışığında, içeride çok ciddi sorunlarla karşılaşabileceğini düşünüyorum. Bunların önlenmesi için şimdiden önlem alınması lazım.”