‘İsrail’in bu süreçten çok büyük fayda sağlamak için harekete geçeceğini öngörmek gerekirdi’
‘HTŞ lideri Cevlani ılımlı mesajlar verse de Suriye’nin genelinde vaziyetin çok gergin olduğu anlaşılıyor’
“Şu an itibarıyla Suriye, devlet olmaktan çıkarılmış durumda. Aşağı yukarı Libya noktasına doğru hızla ilerliyor. HTŞ ne asayiş sağlayabilir ne de güvenlik sağlayabilir. Ordu aşağı yukarı dağılmış durumda. Suriye ordusunun teçhizatları, İsrail tarafından yok ediliyor. İsrail ayrıca güneyden Suriye topraklarını işgal ediyor. Bazı haberlere göre Şam’ın 10-15 kilometre güneyine kadar ulaşmış durumdalar. İsrail bir yandan Şam’a doğru bu toprakları işgal ediyor fakat oralar Dürzi bölgeleri. Zaten 1967 savaşında da İsrail, Dürzi bölgesinin güneyini işgal etmişti. Orayı tamamlarken sanki o toprakları da ilhak etmek niyetinde olduğunu gösteriyor. Veya belki de kuzeydeki Dürzi bölgesini bir devlete dönüştürmeye çalışıyorlar. İleride Suriye’de federasyon kurulursa, tamamen İsrail’e bağlı bir Dürzi devleti yapısı ortaya çıkarmaya çalışıyorlar.
İsrail diğer yandan Fırat’ın doğusunda, ta Kamışlı’da Suriye birliklerinin kullandığı üsleri vurdu. Bu arada İsrail, PKK/PYD’nin önünü de açıyor. PKK/PYD’nin denize açılma projesinin artık bizim sınırların ötesinden değil, güneyden bir koridordan açılmasının peşindeler. Kendi açılarından haklılar. Deyrizor’un oradan geçip Tenef üzerinden Dürzi bölgesine bağlanacak bir koridor olabilir. Haberlere göre bu da büyük ölçüde sağlanmış durumda. Türkiye, oralardaki bazı Arap aşiretlerini PKK/PYD’ye karşı harekete geçirerek planı engellemeye çalışıyor ama bence bu çok zor olacak. Her ne kadar HTŞ lideri Cevlani ılımlı mesajlar verse de Suriye’nin genelinde vaziyetin çok gergin olduğu anlaşılıyor. Bu gerginlik, bir iç savaşa uygun görünüyor. Çok kısa süre içerisinde bu yaşanabilir. Irak’ta ABD, İngiliz ve Avrupalı güçler varken böyle bir çatışma süreci engellenemedi. Suriye’deki tüm etnik, dini ve mezhebi gruplar birbirlerine şüpheyle bakar hale geldiler.
Eğer bir anayasa yapım süreci olacaksa bu süreç mutlaka bir federal anayasa esasıyla olacak. Bizim yetkililer, yıllarca Esad hükümetine yeni bir anayasa ile kendisini düzenlemesi konusunda neden telkinde bulundular? Bunu da anlamak mümkün değil. Bunun yanlış bir telkin olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Esad karşıtlığı gözümüzü kör etmiş durumdaydı herhalde. Sonuçta şimdi istenmeyen şeylerle karşı karşıyayız. Şöyle bir noktaya çok yakınız: Fırat’ın doğusuna kadar olan bölgede kendi kontrolümüzdeki topraklar ve sınırlar hariç, kalan bölgelerde bir HTŞ teröristanı ve Fırat doğusunda tamamen bir PKK/PYD teröristanı ile yüz yüze gelmemiz mümkün görünüyor. Sahil bölgesinde bir Alevi/Nusayri devleti ve İsrail sınırında da bir Dürzi devleti senaryosu söz konusu. Bu arada Hristiyan Araplara ne olacağını da göreceğiz.”
‘Türkiye işlerin pek de beklediği gibi gitmeyeceğinin farkına varmaya başlamış gibi gözüküyor’
“Bence Amerika ve İsrail, tarihi bir başarıya imza attı. Aynı Netanyahu’nun Pazar günü akşamı Suriye sınırına doğru gidip bizzat yaptığı açıklamada söylediği gibi, İsrail belki de kuruluşundan bu yana en büyük başarısını elde etti. Çünkü İsrail’e karşı o bölgedeki en ciddi güçlerden birisi her daim Suriye olmuştur. 1967 savaşına giden süreç, 1973 Yom Kippur savaşındaki süreçte vs. Suriye hep ciddi bir güç olmuştur. Siyasal İslamcılar, Suriye’nin İsrail’e karşı tutumunu küçümsüyor. Siyasal İslamcı ve Selefi kafa öyle bir kafadır ki, anlatayım. Hizbullah, bugüne kadar İsrail’e karşı girdiği hiçbir savaşta geri adım atmayan ve İsrail’i geri adım atmaya zorlayan tek Arap örgütüdür. Bir devlet değil. Düzenli ordu ve gerilla taktiklerini birlikte kullanan ve her daim başarılı olan bir örgüt. Sırf Şii diye onların başarılarını da hafife alıyorlar. Siyasal İslamcı kafa ile münakaşanın anlamı yok. Lozan’ın 100’üncü senesi söylemlerine benziyor. İran için ‘Onlar Siyonist ajanı, devleti zaten Siyonistler ayakta tutuyor’ diyorlar. Tartışmanın manası yok.
Mesela bunlar, Mısır’ın da İsrail’e karşı ciddi mücadele etmediğini söylüyor. Oysa ki 1973 savaşında Mısır’ın girişimiyle İsrail, birkaç günde neredeyse yok olma seviyesine gelmişti. Ancak ABD’nin yaptığı yüklü silah ve cephane takviyesi ile durum dengelenebildi. Fakat görmezden geliyorlar. Bir tek onlar mücadele etti sanıyorlar. Bunu tartışmanın manası yok. Üstelik Mısır Sünni. Veya diğer devletleri ele alın. Ürdün, 1948 savaşında İsrail’e saldıran üç devletten birisi. Mısır ve Suriye başarısız olurken, Ürdün birlikleri feci şekilde başarılı oldu. Batı Şeria’dan İsrail’i süpürüp Doğu Kudüs’ü de ellerine geçirdiler. Ama bunu anlatamazsınız. Bugünden bakarlar tarihe. Bugünkü Ürdün devletine işbirlikçi diyorlar. Ama bu duruma nasıl gelindi?
Bu kafa inanılmaz bir kafa. Dış politikaya böyle bir kafa hakim olduğunda bütün devletlerle sizi düşman etmek için sebep bulurlar. Çin ile Doğu Türkistan üzerinden, Suriye ile sekülerlik üzerinden, Mısır ile İhvan üzerinden, BAE ile çeşitli meselelerden vs. kavga ederler. Bu kafanın dış politika üretme ve dengeli diplomasi yürütme ihtimali yoktur. Bu kafa yapısı, Türkiye’nin dış politikasında etkili olmaktan uzaklaştırılmıştı. Fakat son zamanlarda bunların sesi çok çıkmaya başladı. Sanki Suriye konusunda özellikle Türkiye’nin dış politikasında ektili oluyorlar. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın attığı Tweet’e bakarsak, Türkiye işlerin pek de beklediği gibi gitmeyeceğinin farkına varmaya başlamış gibi gözüküyor. Fakat süreci bundan sonra nereye götüreceklerini bilemiyoruz. Kolay bir süreç değil.”
‘ABD etkisiyle yeni anayasa yapılan ülkeler yönetilemez hale geldi. Irak’ta da, Bosna Hersek’te de aynısı yaşandı’
“Tüm söylemlerin, iç politikaya yönelik veya iç politika hamlelerine yönelik birtakım amacı olabilir. Dış politikaya bakarsak şunu söyleyebiliriz: Biz, izlediğimiz politikalarla, doğrudan veya dolaylı olarak Suriye’nin bölünmesi için elimizden geleni yapmış olduk. Ondan sonra da ‘Suriye’nin bölünmesine izin vermeyeceğiz’ diyoruz. Allah bilir yüz defa yazmışımdır. Eğer biz, Suriye’ye yeni bir anayasa dayatır, üniter yapıdan çıkartır, Esad yönetimine baskıda bulunur ve uzlaşmazsak, bunun sonu Suriye’nin parçalanması olur diye yazdım defalarca kez. Aynen de böyle oldu. Şunu mu bekliyorsunuz: Beşar Esad gitsin, herkes İsviçre’de daha medeni şekilde kucaklaşsın. Alevi, Sünni, Dürzi, Kürt, Türkmen, Arap, Hristiyan vs. kucaklaşarak demokratik anayasa içinde beraber mi yaşamayı mı konuşacak? Bilhassa ABD ve İsrail gibi çok tehlikeli devletlerin damarlarında dolaştığı Ortadoğu’da, böyle bir şeyin mümkün olabileceğini düşünebilir misiniz?
En yakın örnek Irak. 2003 yılında Irak’a bu havalarla gelmemişler miydi? Irak halkı alkışlarla, çiçeklerle karşılayacaktı Amerikalıları. Ardından demokratik Irak süreci başlayacaktı. Yeni anayasa yapılacaktı. Ne oldu? Irak’ın içinden çıka çıka bir Kürt yönetimi çıktı. İran nüfuzu çıktı. İran, Amerika’nın stratejik hataları üzerinden ileri karakollar sahibi oldu hem Irak’ta hem Suriye’de. Ama gelişmeleri bize demokrasi adı altında sattılar. Belki de psikolojik bir harekattı bu. Başlangıçta herkesin aklını çelmeye yönelikti. Ardından kötü niyetli kişilerin Irak’ta çatışmaya sebep olduğu bahanesini sunabileceklerdi. Fakat neticede Irak yönetilemez bir ülke haline geldi. Her yerde etnik kotalar var. Cumhurbaşkanı her daim Kürt, Başbakan Şii, Parlamento Başkanı Sünni olacak. Peki bunun içinde Iraklılık bilinci nasıl gerçekleşecek? Bu kadar ağır etnik ve mezhebi kotaların içinde ulus kimliği gelişebilir mi? Aynısını Bosna-Hersek’te yaptılar, orası da yönetilemez hale geldi.
Buralarda denenmiş ve başarısız olmuş modellerin Suriye’de işe yarayacağını düşünmek için ancak Selefi veya siyasal İslamcı olmak lazım. Tabii onlar demokratik Suriye mi bekliyordu, yoksa ‘Lanet’ dedikleri laik-seküler Baas yönetiminin gitmesini ve İslami yönetim kurulmasını mı istiyorlardı? Bunu da bilmiyoruz. Muhtemelen ikinci seçenek doğruydu. Fakat o da artık mümkün değil. Etnik yapılar buna izin vermeyecek. Suriye’nin doğusunda küçücük etnik yapı ile YPG, bölgede etnik temizlik yaparak hakimiyet kurdu. Devlet kurmaya çalışıyor. Tam manasıyla bir facianın eşiğindeyiz.”