EKSEN

‘Halep'te yaşanan gelişmeler, Türkiye'yi Rusya ve İran ile karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir tuzak olabilir’

Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay'a göre belirli güç odakları, terör örgütü HTŞ'yi Halep'te kullanarak İsrail'in güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Gelişmelerin endişe verici olduğunu vurgulayan Atabay, diğer yandan Halep'teki saldırıların, Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya getirebilecek bir tuzak olabileceği uyarısında bulundu.
Sitede oku
27 Kasım’da İsrail ve Lübnan arasında, ABD ve Fransa’nın arabuluculuğu nezdinde ateşkes anlaşması imzalandı.
14 maddeden oluşan ateşkes anlaşması metnine göre Lübnan'da Silahlı Kuvvetler dışında hiçbir güç silah taşıyamayacak, üretemeyecek veya stoklayamayacak. Lübnan, Hizbullah başta olmak üzere silahlı grupların İsrail'e saldırı gerçekleştirmemesini sağlayacak ve örgütleri silahsızlandırmada rol oynayacak. İsrail 60 gün içinde Lübnan'da işgal ettiği toprakları terk edecek ve buna karşılık olarak Hizbullah da Litani Nehri'nin kuzeyine çekilecek. Anlaşmanın bir diğer maddesine göre ise ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya, anlaşmanın yerine getirilip getirilmediğini gözlemleyecek.
Ateşkes anlaşmasının ardından açıklama yapan ABD Başkanı Joe Biden, İsrail’in ateşkes ihlalleri yaşanması durumunda “meşru müdafaa hakkını kullanmasını destekleyeceklerini” belirtti.
Yine ateşkes anlaşmasının imzalanmasından sonra konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye lideri Beşar Esad’ı hedef alarak “Ey Esad, ateşle oynuyorsun” dedi.
Netanyahu’nun açıklamasından saatler sonra; 28 Kasım’ın erken saatlerinde Heyet Tahrir El Şam terör örgütü (HTŞ), Halep’e yönelik saldırılar başlattı. Türkiye, ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü olarak tanınan ve El-Kaide terör örgütü ile bağları bulunan HTŞ, Halep’in batısındaki köyleri işgal ederek Halep şehir merkezine girdi. Örgütün saldırılarına karşılık Suriye ordusu da karşı harekat başlattığını duyurdu.
Lübnan’daki ateşkesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Beşar Esad ile ilgili açıklamasını, HTŞ terör örgütünün Halep’e yönelik başlatmış olduğu saldırıyı ve bölgedeki gelişmelerin Türkiye’ye olası etkilerini, Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay ile konuştuk

‘Bu yeni ateşkes anlaşması, 2006’dakine göre daha kapsamlı ve açıklayıcı maddeler içeriyor’

Lübnan’daki ateşkesin sonuçlarıyla ilgili konuşmak için henüz erken olduğunu vurgulayan Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, anlaşmanın maddelerinin 2006’daki 1701 sayılı BMGK kararına göre daha kapsamlı olduğunu ifade etti:
“İsrail-Lübnan çatışması sonrası ortaya çıkan bu ateşkes anlaşması, 2006 yılındaki çatışmadan sonra da BMGK’nın 1701 sayılı kararına benziyor fakat biraz daha geliştirilmiş bir anlaşma. O dönem yerine getirilemeyen, uygulanamayan bazı hususları uygulanabilir yahut berrak hale getirmiş maddeler var. 2006 yılındaki çatışma sonrası bu maddeler maalesef yerine getirilemedi. Hizbullah, Litani Nehri’nin güneyini terk etmedi. Lübnan ordusu da burada otorite tesis edemedi. Beklenen olmadı. Oradaki BM Barış Gücü de tam görevini yerine getiremedi ve Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını sağlayamadı. Lübnan’da yeterli bir devlet otoritesi henüz tesis edilebilmiş değil. O dönemde de benzer sıkıntılar vardı. Şimdi geldiğimiz noktada yeni ateşkes anlaşmasına bakarsak aslında Hizbullah hem büyük oynamaya çalıştı hem de büyük kaybetti gibi görünüyor. Anlaşma metnine bakarsak durum böyle. Ama bu uygulanabilir mi uygulanamaz mı bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz. Belki maddeler havada kalacak. Bunu göreceğiz. Silahsızlandırmaya ilişkin daha detaylı maddeler var. Lübnan ordusu dışında kimsenin silah taşıyamayacağı, silah üretip depolayamayacağı gibi maddeler var. Var olan silah üretim atölyelerinin de ortadan kaldırılacağından bahsediliyor. Lübnan’da seçim olur veya var olan yönetim bunu yapabilirse, o zaman Hizbullah’ın varlığı Lübnan’da sona erer. Ama olur mu olmaz mı bilemiyoruz.”

‘İsrail bu anlaşma ile aslında hedefine bir nevi ulaşmış oluyor’

UCM’nin tutuklama kararı sonrası Netanyahu’nun Trump’ın karşısına eli kuvvetli çıkmak istemiş olabileceği değerlendirmesinde bulunan Ünal Atabay, diğer yandan Lübnan’daki ateşkesin kağıt üzerinde de olsa İsrail’in amaçlarıyla uyumlu olduğunu kaydetti. Ateşkesin hemen ertesi gününde Suriye’de terör örgütü HTŞ’nin başlattığı saldırılara dikkat çeken Emekli Kurmay Albay Atabay, Netanyahu’nun ateşkes gecesi yaptığı “Ateşle oynuyorsun Beşar Esad” açıklamasını hatırlattı:
“İsrail bu anlaşmaya niye yanaştı? İsrail bu anlaşma ile aslında hedefine bir nevi ulaşıyor. Çünkü anlaşma maddeleri uygulanırsa, amacı olan Litani Nehri’nin güneyinin boşaltılmasına ulaşmış oluyor. Silahsızlandırma da amacı İsrail’in, o da maddelerde var. Güvenli alan oluşturmuş oluyorlar. Ama bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz. Anlaşma çok uzun soluklu gitmeyebilir. Burada kritik konu şu: Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Gazze’deki yaptığı katliamlar sebebiyle tutuklama kararına çarptırıldı. Bu karara rağmen yeni Trump yönetimi, bölgedeki İsrail-Arap barışını veya İsrail’in güvenliğini dizayn ve tanzim edebilecek durumda olabilir mi? Çünkü Trump, Netanyahu ile yürümek ister mi? Ayağında UCM’nin prangası varken ister mi? Bunu kenara koyalım. İkincisi, Trump’ın savaşları, çatışmaları sona erdirme gibi söylemlerine bakabiliriz. Bunlar tabii çok kolay yapılabilecek işler değil. Söylem ve eylemin uyumu gerekiyor. Barış meselesi de onlarda zorla barış gibi görünüyor. Barışa zorlamak da bir nevi çatışma demek. Liberal barış diyorlar buna. Tabii bu kolay değil. Ama ilkesel olarak ortaya koymaya çalıştığı bir fikir var. Bunu, İsrail’in buradaki güvenliğini sağlamak adına nasıl yapacak? İsrail, güvenliğini çatışma ile mi sağlayacak? Yoksa Trump’ın sunacağı yeni bir barışa zorlama parametresi ile mi sağlayacak? O yüzden Netanyahu da bu çatışma ortamını, Trump’ın inisiyatifinden önce kendisi sonlandırıp hem UCM’den tutuklanması istenen kişi hem de savaşı sonlandırmış kişi olarak Trump’ın karşısına çıkmak istiyor. Bu yüzden ateşkes anlaşmasına imza attı. Bu ateşkes anlaşmasından sonra Netanyahu, ‘Ey Beşar Esad, ateşle oynuyorsun’ dedi. Yani Suriye sahasına gözünü dikti. Bundan sonra İran’a ve Suriye’ye gözünü dikmiş oldu. Bunun yansıması ne olacak göreceğiz. Herhalde terör örgütü HTŞ’nin Suriye’de başlattığı çatışma ortamı da bunun yansıması olabilir diye düşünüyoruz.”

‘HTŞ adlı terör örgütü üzerinden İsrail’in güvenliği sağlanmak isteniyor’

Halep’e yönelik HTŞ terör örgütünün saldırısının hazırlıklarının aylar önce başladığına dikkat çeken Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, Ukrayna istihbaratının bu işe müdahil olduğuna dair çeşitli haberlerin yazıldığını belirtti. Atabay’a göre Irak ve Suriye’deki İran yanlısı grupların Lübnan ile temasını kesmek isteyen İsrail, terör örgütü HTŞ’yi kullanarak adeta bir tampon bölge oluşturuyor olabilir:

“Yaşananlar beklenmedik şeyler değil sahayı takip edenler açısından. Tesadüf de değil. Ekim ayının başından itibaren bölgede Ukrayna’nın bazı istihbarat gruplarının İdlib’te temasları olduğu yönünde bilgiler vardı. Özellikle HTŞ’ye silah ve mühimmat vermesinin karşılığında, buradan çeşitli savaşçı grupları Ukrayna’ya paralı asker olarak götürme planları vardı. Bu planların uygulandığı yönünde bilgiler var. Son dönemde gece görüş cihazı gibi teçhizatlar verildiği yönünde bilgiler var. Bunları dikkate alınca, Halep’e operasyon yapılacağı da konuşuluyordu. Halep’e operasyon, Suriye sahasında yeni bir denklem yaratılmak istendiğinin işareti. Netanyahu’nun ‘Ey Esad, ateşle oynuyorsun’ dedikten sonra düğmeye basıldığı görülüyor. Amerika ve İsrail’in bu Halep saldırısının arkasında olduğu yönünde iddialar var. Rusya’nın sıkıştırılması amacını taşıdığı yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Neden? Çünkü İran destekli milis grupları, Irak sahasında başlar ve Suriye’de devam eder. Oradan da Lübnan’a uzanır. İran destekli milis kuvvetlerinin böyle bir koridoru var. Lübnan’daki Hizbullah ile organik bağları var. İsrail, Lübnan’daki Hizbullah’ı geriletti. Bir zaiyat verdirdi. Yöneticilerine, lider kadrolarına yönelik suikastlar ve saldırılar yapıldı. Hizbullah’ın silahlı gücü azaltıldı. Bunun lojistik desteği, İran destekli milis gruplardan oluşuyor. Bunlar da Irak ve Suriye sahasından geliyor. Bu bağın koparılması isteniyor İsrail’in güvenliği için. Maalesef bu HTŞ mevzusunu sosyal medyada bilen bilmeyen herkes konuşuyor.

Türkiye, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile terör örgütü olarak tanıdı. HTŞ ayrıca Birleşmiş Milletler’in, ABD’nin ve AB’nin de terör örgütü listesinde. Ama tabii ABD hem terör listesine koyuyor hem de görüşüp koruyor genelde. Böyle bir dünyadayız maalesef. HTŞ’nin 40-50 bin militanı var. Onlara eklemlenen başka militan grupları da var İdlib’te. Bunların lojistik desteği, finans kaynağı, mühimmat desteği kolay mı ciddi bir eğitim almadan? Nereden geliyor bu silah-mühimmat desteği? Kim sağlıyor? Hangi yollardan geliyor? Bunlar soru işreti. Kolay mı oradan Halep’e veya başka istikamete hareket etmek kolay mı? Ortada denklem yaratılmaya çalışılıyor. Bunu okumak gerekiyor. İran destekli milis grupların Suriye’den Lübnan sahasına olan bağını koparmak ve Suriye’den tasfiye etmek istiyorlar. HTŞ’yi kullanarak, Fırat’ın batısında yeni bir alan açmak, bir duvar oluşturmak ve İran destekli milis grupların Lübnan sahasına ulaşmasını engellemek istiyorlar. HTŞ adlı terör örgütü üzerinden İsrail’in güvenliği sağlanmak isteniyor. Demek ki İsrail’in de HTŞ ile temasları var bu senaryoya göre. Olabileceği ortaya çıkıyor.”

‘Halep'te yaşanan gelişmeler, Türkiye'yi Rusya ve İran ile karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir tuzak olabilir’

ABD ve İsrail’in özellikle Suriye’deki İran destekli grupları tasfiye etmeyi arzuladığını ifade eden Atabay, Halep’te yaratılan çatışma ortamıyla Türkiye’nin de bir tuzağın içine çekilmeye çalışıldığını vurguladı:

“Burada bir diğer amaç da Rusya’yı sıkıştırmak. Neden? Rusya-Ukrayna savaşında karşılıklı el yükseltme durumu var. Füzelerin atılması gibi bir durum var. Suriye’deki denklemi, Rusya’nın aleyhine değiştirmek veya Rusya’yı sıkıştırmak istiyorlar. HTŞ’nin Halep’e açtığı cephe bu bağlamda da okunabilir. Bir diğer konu da Türkiye’nin Beşar Esad ile görüşmesinin önüne geçmek için engel oluşturmak adına da bu hamle yapılmış olabilir. Neden böyle düşünüyorum? Önemli bir husus var çünkü. HTŞ Halep’e girdi. Halep saldırısına, Suriye Milli Ordusu ‘Biz de bir başka istikametten bu fırsattan istifadeyle girelim’ derse, bu bir tuzak olabilir. Bakın buna heyecanlanıp Halep’e girdiğimiz an, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu buraya gelirse, Türkiye Rusya ve İran ile karşı karşıya kalır. ABD’nin istediği tam da budur. O zaman İsrail ve ABD’nin planı işlemiş olur.

Çok kışkırtıcı şeyler görüyorum. Bizim Halep’e girme ihtiyacımız varsa, HTŞ’ye ihtiyacımız yok. Bunu gerçekleştirebilirdik veya öyle planlanabilirdi. Tabii Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olunması gerektiğini her zaman söylüyorum. Bizim PKK ile ilgili bir güvenlik endişemiz var Suriye sahasında. Bunun dışında Halep’i kontrol altına almak, Suriye Milli Ordusu’nun girmesi vs. konuşuluyor. Suriye Milli Ordusu içindekilerin Halepli olduğu söyleniyor. Halepli de var, Deyrizor’lu da var. Ne zaman kriz olsa ‘SMO oradan geliyor, hakları’ diyenler ortaya çıkıyor. Bunlar farklı yerlerden gelen kişilerden oluşan gruplar. Yani biz enerjimizi buraya angaje edersek, YPG rahatlayabilir. Böyle bir senaryo mümkün. Buna çok dikkat etmek gerekiyor. Hatta Suriye Milli Ordusu Halep’e girerse, bunu HTŞ’ye paralel olarak kuzeyden girerek yaparsa, inanın YPG’yi de buraya hemen devreye sokar küresel akıl. Orada yeni bir çatışma ortamı yaratılır. Bunu niye söylüyorum? Biz Türkiye olarak burayı dikkatle takip etmeliyiz. Kendi ulusal çıkarlarımız çerçevesinde burayı gözlemlemek durumundayız. Rusya-Ukrayna sahasına ayar vermek istiyorlar. Rusya’nın sıkıştırılması anlamındaki bir hamle.

İran destekli milis gruplarının tasfiye edilmesi arzusu da yatıyor arkasında. HTŞ’nin birden hareketlendirilmesinin arka planında bunun yattığı düşünüyorum. Halep’in çevresinde kendine özgü bir iç savaş dahi çıkartılabilir burada. Halep’in güney mahallesinde Kürt mahallesi var. YPG ile yakın ilişkilidir. YPG’nin hakimiyeti olan mahalleler var. Burada bir çatışma alevlenebilir. Biz de buna müdahil olduğumuz takdirde, Esad ve Türkiye’nin arası hiçbir zaman iyileşmez. Dolayısıyla İsrail kendi güvenliği açısından bir set oluşturma fırsatı yakalamış olur. YPG-PKK’nın eli serbest kalır. Biz de enerjimizi buraya harcamak durumunda kalırız. Bunlar hesap işi. Sosyal medyadaki belirli grupların onları ‘ılımlı muhalif’ gibi gösterip senaryo çizmesi, Türkiye’nin ulusal güvenliğine zarar getirecek bir sonuç yaratabilir. Bunlara dikkat etmek gerekiyor. Bizim Suriye’deki öncelikli hedefimiz YPG-PKK’dır. Bu budur. Bununla ilgili Türkiye’nin stratejisi, hedefleri ve amaçları ortaya kondu. Fakat Halep üzerinden yaratılmak istenen yeni resmi iyi okumamız lazım.”

‘Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından getirisinin ve götürüsünün hesaplanması lazım’

Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay’a göre Türkiye’nin Suriye’deki olaylara ideolojik açıdan değil, ulusal çıkarlar açısından bakması gerekiyor:
“Şimdi Rusya tarafı da şu anda biraz sessiz ve itidalli bakıyor olaylara. İran tarafının açıklamaları var. Ama Halep’in HTŞ tarafından kontrol edilmesini sağlayan aklı ve gücü bizim sosyal medyada tetikçilik yapanlar anlarsa, Türkiye’nin ulusal çıkarları çerçevesinde daha doğru algılanmış olur. Bu gerçekten de Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından ne getirir, ne götürür hesaplanmalı. Bizim geleceğe dair Suriye sahasındaki beklentilerimiz üzerinden yansıma ne olur? Bu gözle bakmalıyız. Duygusal, mezhepsel, ideolojik, etnik çerçevelerden bakan bir göz yanılır burada. Çünkü çok büyük entrikalar yaratılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla buradaki denklem karmaşık. Buna dikkat edilmesi gerekiyor.”
Yorum yaz