‘Trump iki ay sonra göreve başlayacak. UCM, iki ay sonra böyle bir karara cesaret edebilir miydi?’
“Aslında karar bir yanıyla sürpriz oldu. Bir yanıyla da sürpriz değil. Ortadayım ben o konuda açıkçası. Kararın zamanlaması aslında bir anlamda sürpriz olarak düşünmememiz gerektiğine işaret ediyor. Açıkçası kararın zamanlaması önemli, bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nde demokratlar seçimi kaybetmiş ve yeni başkan Trump henüz 2 ay sonra fiilen görevine başlayacak ve muhtemelen 2 ay sonra mahkeme böyle bir karar almaya cesaret eder miydi? Çok tartışmalı. Evet Biden’a soruyorlar, bir şeyler söylüyor falan ama demokratların aslında bu karara tepkisinin beklenenden en azından şu ana kadar daha düşük olduğunu düşünüyorum. Oysa Cumhuriyetçilerden çok büyük tepkiler var beklendiği gibi. Özellikle bazı senatörler ve Temsilciler Meclisi üyeleri ve diğerleri aracılığıyla.
Zaten biliyorsunuz siz de az evvel bahsettiniz aslında 2002 yılında Amerika’nın kendi askerleri ve görevlileri için çıkartmış olduğu özel bir yasa var ve o yasa halk dilinde Lahey’i işgal yasası olarak biliniyor. Özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne karşı çıkartılmış bir yasa. Dolayısıyla böyle baktığımızda çok da sürpriz olmadığının sonucuna varmamız lazım. Ama karar tabii önemli olmakla beraber bana sorarsanız hukuki açıdan değil, daha çok siyasi ve toplumsal açıdan önemli bir karar. Filistin sorunu bir uluslararası hukuk sorunu değil. Eğer sadece öyle bir sorun olsaydı zaten bu minimum 80 ya da 100 yıl içerisinde tarafların büyük çoğunluğunu en başta Filistin halkı olmak üzere tatmin eden ya da onlara makul gelen bir çözüme ulaşılmış olur. Nitekim bu karar da bir hukuk kurumu tarafından alınmış gibi görünmekle beraber daha çok siyasi bir karar. Bunu olumlu veya olumsuz anlamda bir değer yargısında bulunarak söylemiyorum. Ama siyasi ve toplumsal yönünün ve belki de Filistin’deki ve İsrail vatandaşları üzerindeki psikolojik yönünün bile hukuki yönden daha etkili, daha büyük olduğunu düşündüğüm bir karar bu mahkemenin kararı.
Bu kararın birçok özelliği var; bir defa ilk kez Batılı bir ülke yöneticileri aleyhine alınmış bir tutuklama ya da yakalama emri ile karşı karşıyayız. Herhangi bir yerden bir duyum alarak ya da haberle değil ama bizzat mahkemenin savcısının videosu var gazetecilere basın toplantısında söylüyor; ‘Önemli bir seçilmiş ülke lideri beni aradı ve biz bu mahkemeyi Afrika ve yine kendi ifadeleriyle Putin gibi haydutlar için kurduk’. Dolayısıyla mahkemenin kararlarına da baktığınız zaman esas itibariyle bu yani nasıl isimlendirirseniz isimlendirin ama her ne kadar Amerika bu Roma Statüsüne taraf olmasa da Batılı ülkelerin hoşlanmadığı ülkelere ve onların yöneticilerine ve onların yöneticilerinin işlediği suçlara karşı kurulmuş bir mahkeme diyebiliriz. Her ne kadar Rusya ile ilgili kararın, Putin ve diğer Rus görevlilerle ilgili kararın aslında bir suça dayanıp dayanmadığı çok tartışmalı da olsa bu şeyi koyalım. Ama mesele böyle. İsrail bana sorarsanız Batı’da yer almıyor, Ortadoğu’nun ya da Levant’ın göbeğinde yer alıyor ama şüphesiz siyasi açıdan tamamıyla Batı ittifakının en ortasında, göbeğinde yer alan ülke. Bu açıdan bir defa önemli diye düşünüyorum.”
‘Netanyahu ve Gallant ile ilgili sadece 2-3 tane suç var toplam’
‘UCM kararı, Avrupa içinde çatlak oluşturabilir’
“Fakat yine de bunların tümünü aşan bir önemi var mahkemenin, o da nedir? Az önce söylediğimiz şey; ilk kez Batılı bir ülke yöneticilerinin hakkında yakalama emri yayınlanmış olması. Bu son derece önemli. Bunun herhangi bir Batılı ülke değil İsrail olması ikinci derecede önemli açıkçası ve bu dava yeni de değil aslında. Bu dava çok eskiye dayanıyor. Filistin devleti taraf olabilir mi, olamaz mı? Gözlemci üye, gözlemci devlet statüsü vs. bu tartışmalar devam ediyor. Ama en sonda 2015’te mahkeme bunu kabul ediyor ve Filistin devletinin topraklarındaki Doğu Kudüs dahil Batı Şeria, Gazze Şeridindeki suçlar konusunda taraf olabileceğine karar veriyor.
Dolayısıyla 2015’te başlıyor dava bir anlamda son tartışmalardan sonra ve 2014 Haziranından bu yana olan suçları kapsıyor ve şu ana kadar bir 10 yıldır devam eden bir davadan bahsediyoruz aslında. Tabii ki mahkemenin 2 gün önce aldığı karar sadece aslında kendisinin belirttiğine göre 8 Ekim ile 20 Kasım arasındaki suçları kapsıyor. Ama dava sadece onunla ilgili değil. Şimdi sorunuza gelirsek bu kararın siyasi anlamdaki sonuçları ne olabilir ve Batı kampındaki yarılma… Açıkçası birçok açıdan yani gerek Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa arasındaki bir yarılmayı en azından teşvik edecek, ne ölçüde olacağı belli değil. Şu an tepkilere baktığımız zaman açıkçası Avrupa ülkelerinden çelişkili şeyler geliyor. Bir kısmı aslında hepimizin bildiği ülkeler; Belçika, İrlanda, İspanya gibi ülkeler ve ev sahibi Hollanda ve birkaç ülke daha çok net olarak herhangi bir tartışma belirtmeksizin söz alıyorlar. Ama daha önemli ülkeler diyebileceğimiz tırnak içerisinde yani Fransa’nınki bile biraz ikircikli, kabul eder ama şey yapar gibi… İngiltere’ninki zaten Avrupa Birliği üyesi olmamakla beraber onunki zaten yine öyle.
Doğu Bloku ülkeleri var; o dikkat çekici aslında Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi. Onlar tamamen karşı özellikle Macaristan kraldan daha çok kralcı, Almanya gibi bir tavır alıyor İsrail ile ilgili konularda. Dolayısıyla bu kampın, yani Avrupa’nın kendi içinde de bir yarılma, tartışmalar ve iç çekişmeler yaratma potansiyeli var. Unutmayalım ki aslında ABD taraf olmadığı için aslında bu mahkemenin tırnak içerisinde motor gücü Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleri. Avrupa ülkelerinin tamamı aşağı yukarı neredeyse tamamı Roma Statüsüne taraf. Dolayısıyla böyle bir özelliği var. Hatta bu ülkelerin kendi içinde de tartışmalar yaratabilecektir. Çünkü özellikle yargı erkinin nispeten daha özerk olduğu bazı ülkelerde yargı kurumlarıyla idareler, yönetimler arasında sorunlar ortaya çıkabilecektir. Örneğin bunun bir benzeri, çok benzer değil ama bir şekilde benzeri 2009 Aralık’ında yaşandı. O zaman İngiltere’de bir yerel mahkeme eski, 1 yıl önceki, yani 2008’de İsrail Dışişleri Bakanı olan Tzipi Livni Hakkında tutuklama kararı aldı. Tzipi Livni tam aslında çok da ilan edilmemiş bir karardı ve bundan da İngiltere istihbaratı devreye girdi ve uçağa binecekken haberdar edildi ve İngiltere’ye gitmemesi sağlanmış oldu. Dolayısıyla bu ikircikli tutum hem ülkeler arası hem de aynı ülke içerisinde kurumlar arası bir gerginlik ve iç çatışma yaratıcı bir nitelik taşıyor.”
‘ABD ve İsrail, UCM’ye adeta şantaj ve baskı uyguladı’
“Aynı zamanda bu ülkelerin halkları açısından da tabii halklarla yönetimler arasında esasen mevzu olan Filistin konusundaki açıklığı da daha da arttırabilir. Çünkü nihayetinde bu Filistin meselesinin, özellikle son 13 aydaki gelişmeler Filistin meselesini daha da bir uluslararası sistemin ve uluslararası hukukun samimiyeti konusunda halkları çok daha şüpheci bir konuma getirdi. Dolayısıyla böyle bir özelliği olacağı da şüphesiz. Tabii Amerika’yı da Avrupa’da özellikle bazı ülkeler arasında da bir gerginlik yaratacaktır. Burada tabii Almanya da önemli, belki onun üzerinde durmak lazım. Almanya da biliyorsunuz İsrail konusunda neredeyse kraldan çok kralcı diyebileceğimiz tutumlar alan bir ülke. Fakat Avrupa Birliği’nin de en büyük ekonomik gücü şu anda şüphesiz. Dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden birisi. Sosyal medyada 1-2 gündür bir tartışma var, dalga geçiyorlar.
Almanya’ya en oldu, Almanya diye bir ülke yok mu, bu konuda neden sesi, soluğu çıkmıyor diye. Tabii seçim konjonktürü de var ama bir şey açıklamaktan imtina ettiler, o kadar zor duruma düştüler ki. Fakat az önce son dakika bir haber gördüm; hükümet sözcüsü başka bir konu ile ilgili yaptığı bir basın toplantısında Netanyahu ve Galant için UCM tutuklama emri ile ilgili olarak şöyle bir şey demiş; ‘Almanya’da bu temelde, buna dayanarak tutuklamalar yapacağımızı hayal etmekte zorlanıyorum’ demiş. Dolayısıyla bu da ülkenin kendi içerisinde bile nasıl bir çatışma ortamı yaratacağı açık.
Uluslararası sistem açısından özellikle mahkeme için çok özür dilerim kullandığım terim için ama özellikle mahkeme için bu karar aynı zamanda bir namusunu kurtarma kararı oldu. Tabii ne kadar namuslu olduğu ve bunun ne kadar kurtulacağı bir tartışma konusu ama şüphesiz o amaca yönelik. Çünkü unutmayalım ki 2015’ten beri yürüyen bir davadan söz ediyoruz. İkincisi 8 Ekim 2023’ten sonra modern tarihin gördüğü savaş ve insanlığa karşı suçların hatta soykırımın işlendiği ve bunun yaygın olduğu bir manzara içindeyiz ve bunun günümüz internet ve sosyal medyası aracılığıyla tüm dünyaya nerdeyse dakika dakika aktarıldığı bir ortamı yaşıyoruz. Üçüncüsü de mahkemeye Amerika, Batı ve doğrudan İsrail’in, Mossad’ın baskı uyguladığı, şantaj ve tehdit yapıldığı bir ortam ortaya çıktı. Hatta mahkeme başkanı BM Genel Kurulu’nda geçtiğimiz ay sonunda yaptığı konuşmada tabii isim vermedi hangi ülke ve hangi dava olduğunu ama herkes neyi kast ettiğini anladı, baskılardan son derece rahatsız olduğunu ama yine de adalete ve hukuka uygun karar vereceklerini söyledi.
Dolayısıyla bir de tabii ki Lahey İşgal Yasası var Amerika’da. Trump gelmeden önce de böyle bir tavır aldılar. Bir anlamda mahkeme de kendini kurtarmaya çalıştı. Yani bu uluslararası ilişkilerdeki gelişmeler çerçevesinde ne kadar etkili olacak onu göreceğiz. Şimdi Filistin açısından hukuki açıdan hemen bir sonuç getirecek bir şey değil ama şüphesiz siyasi açıdan bir kazanım. Yani Hamas’ın burada kaybettiği bir şey yok, Muhammed Dayf zaten sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kişi. Zaten Hamas’ın kendisi siyasi ve diplomatik olarak tamamen izole edilmiş, marjinalize edilmiş bir örgüt. Dolayısıyla Hamas’a istediğiniz kadar vurun bu UCM kararlarıyla, çok fark etmiyor.
Burada önemli olan İsrail’e vurulması, İsrail’e karşı etkili bir önlem geliştirilmiş olması. Ayrıca bu Filistin açısından şüphesiz olumlu ve bu konuda siyasi olarak en azından ilişkilerini geliştirmesi açısından bir fırsat yaratıyor. Ama asıl önemlisi İsrail açısından olumsuz etkileri var. İsrail’e karşı ilk kez etkili bir önlem var. Üstelik bu etkili önlemin daha da gelişmesi, sürekli bir demokrasinin kılıcı gibi devam etmesi de mümkün. Çünkü unutmayalım ki çok fazla delil var ve bu deliller yalnızca ve yalnızca Netanyahu ve Galant hakkında bu suçlardan dolayı yakalama ve tutuklama emri çıkartılmasını ya da suç isnat edilmesini sağlamıyor. O kadar çok kişi var ki İsrailli askerler arasında. Şunu da unutmayalım bu belgelerin bir kısmı bizzat İsraillilerin kendilerinin paylaştığı, bir yerden uydurulan, montaj yapılan falan şeyler de değil. Dolayısıyla her şey son derece açık ve bunun etkileri bu anlamda devam edecek gibi görünüyor.”