‘Gürcistan’a Avrupa Birliği havucunu göstererek oradan yeni bir Ukrayna devşirme hevesine kapıldılar’
“Gürcistan’daki seçimlerin öncelikle bir politik kuram boyutu var. Partiler, meşruiyet, seçim sonuçları, sandık ve şeffaflık boyutu var. Bir de Gürcistan’ın konumuyla alakalı bir jeopolitik boyut var. Ermenistan ve Azerbaycan ile beraber Güney Kafkasya’daki üç cumhuriyetten biri Gürcistan. Bir de en önemlisi emperyalist tahakküm boyutu var. Avrupalılar, seçim sonucu kendilerinin istediği gibi olmayınca; istemedikleri partiler kazanıp destekledikleri partiler kaybedince, iki yalana başvururlar.
Birincisi ‘Rusya seçimlere müdahale etti’ yalanıdır. Sanki Avrupalılar hiç müdahale etmiyormuş gibi davranıyorlar. İkincisi de ‘seçimlere hile karıştırıldı’ yalanıdır. Bu kez de öyle oldu. Gürcü Rüyası Partisi yüzde 54 oy alarak, diğerlerinin iki-üç katı oy aldı ve iktidar konumunu korudu. 26 Ekim’deki seçim dünyadan kaçırılmış, gözlemcilerin ülkeye sokulmadığı, ‘cambaza bak cambaza’ oyunuyla bitirilmiş bir seçim değil.
Gürcistan küçük de bir ülkedir. Ekonomisi, takati bellidir. Çok sayıda yerli ve yabancı gözlemcinin takip ettiği bir seçimdi. Avrupalılar ‘Sınırlar kapatıldı, gözlemci gönderemedik’ diyemez. En önemlisi, Gürcistan’a Avrupa Birliği havucunu göstererek oradan yeni bir Ukrayna devşirme hevesine kapıldılar. Rusya’nın yanı başında olan, Türkiye ve Azerbaycan ile arası iyi, Ermenistan ile arası inişli çıkışlı olan bir ülke.
Avrupalılar, bu Gürcistan’dan 2003’te olduğu gibi, Soros destekli darbeler silsilesi gibi bir şey kotarma çabasına girdi. O dönem 2004’te Ukrayna’da, 2005’te de Kırgızistan’da Soros destekli darbe girişimleri oldu. Tabii köprünün altından çok sular aktı. Avrupa Birliği, ABD emperyalizmi, bunların işgal aygıtı NATO ne kadar çullanırsa çullansın, 26 Ekim’den bu yana gösteriler eylemler ile pek de umduklarını bulamadılar.”
‘Bir Fransız büyükelçisini oraya getirip cumhurbaşkanı tayin ettirecek imkanlara ve güce sahipler’
‘Tiflis dışındaki Gürcistan kendi ekmeğine bakıyor’
“Bir de Tiflis’in dışında bir Gürcistan var. Sosyolojik olarak, demografik olarak, ideolojik olarak, Rusya ile tarihsel olarak bakarsak başka bir Gürcistan var. Tarihsel olarak Rusya’nın Gürcistan üzerinde önemli bir etkisi var. Yükselen Avrasya güçlerinin de Gürcistan üzerinde bir etkisi var. Gürcistan, Azerbaycan ve Kazakistan ile birlikte Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’nin orta koridorunda güzergah olarak çok öne çıkıyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan gibi projelerden dışlanmayan bir ülkedir Gürcistan. Ermenistan ise çok dışlanan bir ülkedir örneğin.
Tiflis dışındaki Gürcistan kendi ekmeğine bakıyor. Gürcistan’da ciddi bir Azerbaycanlı azınlık, ciddi bir Ermenistanlı azınlık vardır. Oradaki insanların günlük dertleri, Tiflis’te fonlanan gazetecilerin, STK’ların, akademisyenlerin, bürokratların gündeminden çok daha farklı. Bölgesel ilişkilerden dışlanmak istemezler. 2008’deki Rusya-Gürcistan savaşından sonra Abhazya ve Osetya, Gürcistan’dan koptu. Buna rağmen Rusya ile ilişkileri dengede tutmak isterler. Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkileri artırmak isterler. Böyle geniş bir kesim var ve seçim sonuçlarında bu insanların büyük bir bölümünün iradesinin Gürci Rüyası’nda toplandığı görülüyor. Bizim anladığımız anlamda anti kapitalist, anti emperyalist olmasalar da Gürcistan siyasi partileri içerisinde halkın yüzde 54’ünün oyunu almış bir partidir.”
‘Batılı oryantalist kafa, kendilerine layık gördüklerini başkasına hak olarak görmez’
“ABD’nin geleneksel bir ikiyüzlülüğü vardır ve bunun maalesef Türkiye’de de alcısı çoktur. Onlar, sınır komşuları olan Kanada ve Meksika ile iyi ilişkiler kurar. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi adı altında en geniş karşılıklı ticareti yapmak isterler. Avrupalılar, Gümrük Birliği içerisinde birbiriyle kaynaşır. İki cihan harbinde birbirini gırtlaklamış olan Fransızlar ve Almanlar bir araya gelsin, adına ‘Fransalmanya’ densin isterler.
Ama bizler, bu coğrafyanın kadim milletleri ve evlatları olan bizler; Avrasya’nın, Ortadoğu’nun, Balkanların halkları olarak komşumuzla iyi geçinmek istersek, onlar gibi gümrük birliği yapmak istediğimizi söylediğimiz anda bizim ne ırkçılığımız, ne faşistliğimiz, ne ulusalcılığımız, ne hayalperestliğimiz kalır. O kadar yüklenirler.
Batılı oryantalist kafa, Emperyalist yaklaşım, Atlantikçi düşünce kalıpları, kendilerine layık gördüklerini başkasına hak olarak görmez. Komşularla iyi geçinmek, onların sadece siyasi değil aynı zamanda ilahi imtiyazının neticesidir. Bizler ise Batıcı kafaya göre komşularımızla iyi geçinmediğimiz gibi, Batı’nın çıkarları uğruna, liberaller böyle istediği için komşularımızla kanlı bıçaklı olmalıyız.
İsterseniz büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e atfen ‘bölge merkezlilik’, ister ‘mazlum milletlerin dayanışması’, ister ‘küresel güney’, ister ‘üçüncü dünyacılık’ deyin; bölgenin bütün devletlerinin ve milletlerinin bu Atlantikçi zihniyete karşı durması gerekiyor. Bölgeyi Afrika’dan Latin Amerika’ya, Kafkasya’dan Orta Asya’ya kadar milletleri birbirine kırdırmak isteyen Batı emperyalizmine karşı durmak gerekmektedir. Önceliğimiz budur. Ülkelerin içinde de, ülkeler arasında da etnik hassasiyetler, mezhepsel meseleler, tarihsel mevzular kaşınarak kırım yapılmak isteniyor. Buna karşı durmak, buna kafa tutmak gerekiyor.”