‘İsrail’in İran’ın stratejik noktalarına zarar verdiği kanaatinde değilim’
“Ortadoğu coğrafyasından bahsettiğimizi unutmamalıyız. Her an her şey gelişebilir. İsrail’in İran’ı ne şekilde vuracağı, nasıl bir saldırı yapacağı veya vuracağı yerleri ne kadar ağır vuracağı ile ilgili Washington ve Tel-Aviv arasında pazarlık olduğu, Amerika’nın baskı yaptığı yönünde haberler vardı. İsrail yönetiminin birtakım şeyleri ölçüp biçtiği konuşuluyordu. Saldırı sonrasında da bu tür söylentilerin yersiz olmadığı görüldü. İki taraf da birbirinin kayıplarını daha çok, kendininkini daha az gösteriyor. Her yer için geçerli bir kuraldır bu. İran’ın ‘hiçbir şekilde etkili olmadı’ açıklamasına da, İsrail ve İsrail yanlısı uydu görüntüleri paylaşanların aktardıklarına da dikkat etmek lazım.
Gazeteci olarak bugüne kadar bu türden haberlerdeki tecrübemize bakarsak, İsrail’in İran’ın savunma sistemlerine büyük zarar verdiğini veya İran’ın stratejik noktalarına zarar verdiği kanaatinde değilim. İsrail gerçek zarar vermek istememiş olabileceği gibi zarar verememiş de olabilir. Bu İran’ın başarısı mı yoksa gerçekten de bu iş çok büyümesin diye, baskıların sonucu olarak Netanyahu’nun imajını kurtarabilmek için yaptığı bir saldırı mıydı? Bunu bilmiyorum. Netice ne olursa olsun İsrail’in çok şiddetli bir saldırı yapmadığını biliyoruz. Veya etkisi çok ağırsa, İran da bunu gizlemeyi iyi biliyor demektir. İsrail resmi açıklamalarına bakarsak, en azından devlete yakın kaynaklara bakarsak, çok büyük zarar verdikleri iddiası yok. Tabii ‘öncelikli hedef buydu’ diyorlar. S-300 hava savunma sistemlerini vurduklarını ve ‘İran’ın çıplak kaldığını’ söylüyorlar. ‘İstersek İran’ı daha ağır vurabiliriz’ mesajı da veriliyor.
Bu saldırının çok aşamalı olduğu iddiası ne kadar gerçekçi? Bunu bilmek mümkün değil ama olasılık olarak kenarda durabilir. İranlılar da cevap haklarını saklı tuttuklarını ve orantılı bir şekilde yanıt verebileceklerini söylüyor. Ama İran basınında da genel olarak İsrail’in İran’ın gücünü dikkate alması şeklinde uyarı babında açıklamalar var.”
‘İran’ın bu noktada nükleer bir adım atabileceğini düşünmüyorum’
“İran’ın şu anda nükleer silaha sahip olup olmadığını sorgulamak lazım öncelikle. Bu konuda çok spekülasyon var. Verilere baktığımız zaman, aslında İran’ın nükleer silaha sahip olmuş olması gerekiyor. Diğer taraftan bu sadece uranyumun zenginleştirilme oranı ile ilgili değil; aynı zamanda başka birtakım teknolojiler de gerekiyor. İran, bu teknolojileri buldu mu yoksa geliştirdi mi?
Bu konuda bir soru işareti var. Hamaney’in buradaki fetvasını hatırlıyorsunuz. Bu tabii ki değiştirilebilir. Zamana göre fetvalar uyarlanabiliyor. İran, nükleer silahın haram olması prensibinden vazgeçmiş gibi görülüyor son saldırılardan sonra. İran’a karşı ‘anlayışsızlık’ gösterildiğini düşünüyor İranlılar. İsrail’in agresif tutumuna karşın hep İran’ın suçlanıyor olması, İranlıları bu noktaya getirmiş durumda. Kendi savunmaları bu. Dolayısıyla İran bundan sonra nükleer ile ilgili bir adım atar mı? Saldırı anlamında da söylüyorum bunu. Ben atabileceğini düşünmüyorum. Bu işin boyutunu çok değiştirir.
Zaten İsrail’in saldırısı ile birlikte ABD, ‘Biz, İsrail’i savunmaya tamamen hazırız. İran saldırırsa bunun sonuçları olur’ dedi. Amerikalılar bir taraftan İran’ın artık saldırmaması gerektiğini düşünüyor. İran, herhangi bir konvansiyonel saldırı yapsa dahi ABD bunu bir gerekçe olarak kullanabilir. Dolayısıyla İran, burada adımlarını daha dikkatli atacaktır. Peki İsrail’e yönelik bir saldırı olmaz mı? Olabilir. Çok yüksek olasılık olarak görmüyorum. İş biraz soğumaya başladı gibi. Zaten saldırı sonrası İsrail ve ABD istihbarat başkanları Doha’da buluştu. Hamas tarafı da olası bir ateşkese açık oldukları yönünde açıklama yaptı. En azından meseleyi soğutmaya yönelik birtakım çalışmalar olduğu görülüyor. Tam da böyle bir ortamda İran’ın, İsrail’e saldırma kararında olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla nükleer çok daha ileri bir aşama olacağı için oradan uzak olduğumuzu düşünüyorum.”
‘Körfez’de bir rahatlama olduğu görülüyor’
“Arap basınına bakarsak, Körfez’de bir rahatlama olduğu görülüyor. İsrail saldırısı öncesinde de Arap ülkelerine İran Dışişleri Bakanı Arakçi ziyaretlerde bulunmuştu. Bunun da bir etkisi var. Bu ziyaretler elbette tehdit ziyaretleri değildi. İran’ın son zamanlarda daha da gelişmekte olan ilişkilerinin bir parçasıydı. Konjonktür de konuşuldu tabii. Oradaki diyaloglar etkili olmuş gibi görünüyor. Burada Ürdün’ü istisna tutabiliriz. Ürdün daima İran’a karşı daha radikal bir tutum içerisinde. Elbette Arakçi, Ürdün’ü de ziyaret etti. Orada da olumlu açıklamalar yapıldı. Ürdün’ün kendisi de İsrail’e karşı sert açıklamalar yapmıyor değil fakat yine de Ürdün, diğer Arap ülkelerinin dışında tutulabilir. Suudi Arabistan’ın, Çin etkisiyle de İran ile deniz tatbikatı söz konusuydu en son. Rahatladıkları söylenebilir.
Körfez ülkeleri muhtemelen İsrail saldırısının karşılık gerektirmeyecek boyutta olması için çaba sarf etti. Bu çabalar da sonuç vermiş gibi gözüküyor. Körfez ülkelerinin rahatladığını söyleyebiliriz. Tabii bir de İran’a çok yakınlar. İran hepsini rahatça vurabilir ve hiçbirinin savunma sistemi yok. İran, buradaki Amerikan varlıklarını da hedef alabilir. Ama daha da önemlisi orada çıkacak bir savaş Hürmüz Boğazı veya ötesini kapatabilir. Öyle bir durumda dünya felç olur. Bunu Körfez ülkeleri İran’ı çok sevdiklerinden değil, kendi çıkarları sebebiyle istemiyor.”