‘Suriye’yi ve Esad’ı yalnız bırakma çabası, Rusya’yı meşgul etme çabasıyla bağlantılı’
Prof. Dr. Emin Gürses’e göre ABD, İsrail ve İngiltere, Ortadoğu’daki kaostan yararlanarak İran’a yakın grupları tasfiye etmeye çalışıyor. BRICS’in yerel para politikasının Pasifik’te Amerikan hegemonyasına darbe vurabileceğini belirten Gürses, ABD seçimlerine kadar İran-İsrail arasında savaş çıkmasının düşük bir ihtimal olduğunu söyledi.
Sitede okuİran’ın İsrail’e yönelik 1 Ekim’de gerçekleştirdiği balistik füze saldırısının üzerinden iki hafta geçti. ABD merkezli Washington Post gazetesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Amerikan Başkanı Joe Biden’ın, İran’a verilecek yanıt konusunda mutabakata vardığını aktardı. Washington Post’un iddiasına göre İsrail, İran’ın nükleer tesislerini ve petrol sahalarını değil, askeri hedeflerini vurmayı taahhüt etti.
İsrail Başbakanlık Ofisi resmi X hesabı üzerinden Washington Post’un haberini alıntılayarak “Nihai kararı İsrail verecektir” dedi. İsrail yönetiminden gelen bu mesajı üzerine brent petrol varil fiyatı tekrar 74 doların üzerine çıktı.
İsrail ve İran arasındaki gerilim sürerken Pentagon, THAAD balistik füze savunma sisteminin, Amerikan personeli tarafından opere edilmek üzere Tel Aviv’e gönderileceğini açıkladı. THAAD sisteminin balistik füzelere karşı patlayıcı harp başlığı kullanmadığı, mühimmatın kinetik güç ile balistik füzelere çarparak havada imha ettiği belirtildi.
Öte yandan İsrail’in Gazze’de çocukların sığındığı çadırlara yaptığı saldırılar sonucunda en az 20 sivilin öldüğü aktarıldı.
Lübnan cephesinde ise çatışmalar şiddetlendi. İsrail ordusu, daha önceleri sınırdan 30 kilometre kadar uzaklıkta bulunan Litani Nehri güneyindeki köyler için yaptığı çağrıyı, bu defa sınırdan 60 kilometre uzaklıktali Avali Nehri için yaptı. İsrail, 25 köyün boşaltılarak Avali Nehri kuzeyine gidilmesi gerektiğini aksi halde hava operasyonlarında sivillerin zarar göreceğini belirtti.
İsrail Başbakanı Netanyahu, en az 4 UNIFIL personelinin yaralandığı ve 15 tanesinin bir çeşit kimyasal madde veya gazdan etkilendiği olaylar hakkında açıklamalarda bulundu. Netanyahu, UNIFIL’i “uyardıklarını” öne sürerek, çatışma bölgesini terk etmedikleri için zarar gördüklerini söyledi.
Diğer yandan Lübnan’da artan çatışmalar sebebiyle ABD, vatandaşlarına ülkeyi derhal terk etme çağrısında bulundu.
Ortadoğu’daki çatışmaları, bölgesel savaş tehdidini, İngiltere ve Amerika’nın planlarını, İsrail’in doğalgaz sahası hedeflerini ve İran’da rejim değişikliği çabalarını Prof. Dr. Emin Gürses ile konuştuk.
‘İngiltere, Amerika ve İsrail, hava dumanlıyken İran’ın ileri karakollarını tasfiye etmeye çalışıyor’
Prof. Dr. Emin Gürses’e göre İngiltere, ABD ve İsrail, Ortadoğu’da oluşan “puslu havayı” kullanarak İran’a yakın direniş gruplarını ortadan kaldırmayı planlıyor:
“Dumanlı havada işleri görmek için bir çaba var. İngiltere, Amerika ve İsrail, hava dumanlıyken İran’ın ileri karakollarını tasfiye etmeye çalışıyorlar. Barış döneminde bunu yapamazlar. O yüzden bu kargaşayı devam ettirmek zorundalar. Suriye’deki, Irak’taki, Yemen’deki, Lübnan’daki ve Gazze’deki İran yanlılarının hepsini tasfiye etmek için uygun bir fırsat düştü ellerine. Onun için ne kadar kınama vs. dense de devam ediyorlar. İngiltere fark ettiyseniz sessiz duruyor; hiçbir şey demiyor. İngiltere bu işten iki türlü yararlanıyor. Bir, İsrail’in burnunu biraz sürtmek istiyor. İsrail’in ABD’deki finans kapitali, İngiltere’yi tehdit ediyordu. Londra’daki finans merkezindeki kaynakların önemli bir kısmı Frankfurt’a, Polonya’ya veya Çin gibi Asya-Pasifik bölgesine taşınması konuşuluyordu. İngiltere bundan çok rahatsız oldu zira böyle bir şey olursa batabilirler. İngiltere’nin sanayi üretimi doğru dürüst kalmadı; para piyasalarını kontrol ediyorlar. Şimdi burada yaptıkları şey, İran’ın ileri karakollarını ve İran’a destek veren güçleri tasviye etmek. Bu dumanlı havayı kullanarak bunu yapmaya çalışacaklar. Tabii bunu yaparken cepheleri de büyüyor.”
‘Bush 2003’te Irak’a özgürlük getirmekten bahsetti. Şimdi Netanyahu’nun aynı sözleri İran’a karşı kullandığını görüyoruz’
Netanyahu’nun İran’a yönelik söylemlerinin, George W. Bush’un Irak’a yönelik söylemlerine paralellik gösterdiğine dikkat çeken Emin Gürses’e göre İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki üsleri, İsrail'in güvenlik politikasına uygun biçimde kullanılıyor:
“İsrail bu sabah Hamas gruplarını Gazze’de bombalamış. Beyrut’u da bombalıyorlar bir yandan. Orada Sünni Müslümanların ve Hristiyanların olduğu yerleri bombalamıyorlar dikkat ederseniz. Beyrut’ta üç bölge var. Kuzeyde Sünniler, tam merkezde Hristiyanlar, güneydoğusunda ise Şiiler çoğunlukta. Oralarda Hizbullah’a yakın ekipler var. Orayı vuruyorlar. Bu bilgiler nereden geliyor? 1917’de Osmanlı ordusu geriye çekilirken Akdeniz’den İngiliz kuvvetleri gemilerle bombalıyor, güneyden de 200 bin kişilik İngiliz ordusu geliyordu. Burada tasviye işini beraber yapıyorlar. Bu füzeler atılıyor da hepsini İsrail engelliyor sanmayın. Doğu Akdeniz’de Amerikan ve İngiliz üsleri var. Kıbrıs’taki üsleri beraber kullanıyorlar. Bu üsler milletin bildiği gibi değil. O üsler 1960 antlaşmasına göre İngiliz toprağı. O yüzden buraları istediği gibi kullanabiliyorlar. Türkiye’nin engel olması konuşuluyor fakat Kıbrıs’taki o üsler İngiliz toprağı. Türk veya Rum toprağı değil. Antlaşmaya Makarios da Dr. Küçük de imza atmış. İngilizler bir de ayrıca mektup almışlar o antlaşmanın yanı sıra. Onun için bölgede İran yanlısı gruplar tasviye edilene kadar bu savaş sürecek. Ondan sonra İran’a sıra gelir mi? Netanyahu, ‘İran’ı özgürleştireceğiz’ diyor. Bu bize Bush’un söylediklerini hatırlatıyor. 2003’ten sonra ‘Dünyayı diktatörlerden temizleyeceğiz’ demeye başladılar. Şimdi de Netanyahu İran’ı özgürleştirmekten bahsediyor. Kimin oğlunun resimlerini görüyoruz? Şahın’ın büyük oğlunun resimlerini. Diğer çocuklar intihar etmişti. Şah’ın karısı Amerika’da yaşıyor. Kendisi Fas’a kaçtı, Fas’ta yaşıyor. Bazı Yahudi kuruluşların temsilcileri onları öne çıkarıyor. İran’daki en büyük korku, Şah ailesinin göreve gelmesidir. Bunu Amerikalılara kim akıl olarak veriyorsa tam bir tuzak kurmuş. Şah’tan bıkmış insanlar İran’da.”
‘Devrim Muhafızları, İran ordusundan güçlü durumda’
Prof. Dr. Emin Gürses’e göre İran halkı, Şah’ın oğlunu istemiyor. Amerikan seçimlerine kadar İsrail ve İran arasındaki çatışmaların savaşa dönüşmeyeceğini kaydeden Gürses, Netanyahu’nun İran’da rejim değişikliği planı için öncelikle Devrim Muhafızları’nı tasfiye etmeleri gerekeceğini ifade etti:
“Amerikan seçimlerine kadar önemli bir çatışma olmaz. Bu tür şeyler devam eder. Fakat İran’ın zaten o saldırıyı yapma zorunluluğu vardı. Zaten saldırmadan evvel 1 saat önceden haber verdi. İran haber vermeden yapmıyor bunları. İran bunu yapmazsa, içerideki Devrim Muhafızları sıkıntı çıkaracak. Devrim Muhafızları, İran ordusundan güçlü durumda. Bunlar genelde 1980-1988 arasında ölenlerin ailelerinin torunları, çocukları vs. Hala orada çok önemli bir güç onlar. Bunları tasfiye etmeden İran’daki yönetimi tasfiye etmek mümkün değildir. Sonra yönetimi tasfiye etmek için Şah’ın oğlunu gösterirseniz halk yönetime destek verir. Şah’ın oğlunu istemezler. İran’a gidenler bunu bilir. Burada büyük bir Şah karşıtlığı var. İran’da Şah ailesinden birinin gelmesi mümkün değildir. Gelirse İran bölünür zaten.
Tabii öyle bir niyetleri varsa, İran’ı birkaç parçaya bölmek istiyorlarsa Şah ailesini getirip Tahran’da yönetim kurarlar. Belucistan gider, Kürdistan gider, Azerbaycan gider, Hazara bölgesi gider. Bunun altından çıkamazlar. Ama seçime kadar birbirlerine füze atarlar, haber de verirler. Ama kimse İsrail’in bu faaliyetlerini engelleme çabası içinde değildir. İran bundan korkuyor tabii ki. İran yanlısı gruplar tasfiye edilirse sıranın kendisine gelebileceği ihtimalini düşünüyor. İran kendini revize eder. Kavgayı gürültüyü bırakır. Zaten atacağı füzeleri bir saat evvelden haber veren bir yönetim herhalde kavgaların büyümesini istemez. Kavga büyürse, petrol rafinerileri vurulur diyorlarsa, ikame çıkarırlar. Venezüella ile anlaşırlar. Venezüella’nın petrollerini üretir petrol fiyatlarını düşürürler. Petrol fiyatlarının yükselmesi Avrupa’ya zarar veriyor fakat Rusya’yı güçlendiriyor. Fakir fukaraya acıdıkları için değil, Rusya güçlenmesin diye yapıyorlar.”
‘Dolar dışında paraların Asya’da gündeme gelmesi, Amerika’nın çöküşü olur’
BRICS zirvesinin kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gürses, Uzakdoğu Asya’da dolar dışındaki para birimleri öne çıkarsa Amerikan hegemonyasına darbe vurulacağının altını çizdi:
“BRICS zirvesinde güvenlikten ziyade ekonomik ilişkiler konuşuluyor. Libya altına geçeceğini söyledi, Amerika yönetimi devirdi. Irak Euro’ya geçeceğini söyledi, orada da yönetimi devirdiler. Dolar dışında paraların Asya’da gündeme gelmesi, Amerika’nın çöküşü olur. Amerika da ne yapıyor? Ortamı gerginleştirmek için Asya’da NATO kuruyor. AUKUS dedikleri bir şey var. Avustralya, İngiltere, Amerika orada bir askeri pakt kurdu NATO dışında. Ama bunu NATO’nun uzantısı gibi görmek lazım. 1954’te kurulan Güneydoğu Asya Antlaşması gibi bir şey. O da zamanında Çin’in komünizmi Asya’da yaymasını engellemek için organize edilmişti. Onun içinde de Amerika ve İngiltere vardı. Yine oradalar Avustralya ile beraber.”
‘Türkiye’yi başka yerlerle karıştırıyorlar’
Türkiye’deki anayasa tartışmalarını değerlendiren Gürses uyarılarda bulundu:
“Meclis Başkanı konuşuyor. Türkiye diğer ülkelere benzemez. Batı’dan bakarsanız İspanya’da Basklar ayrı bölgede yaşar. Kuzey İrlanda’da İrlandalılar, İngilizler ile beraber yaşamaz. Sri Lanka’da Tamiller, kendi bölgelerinde yaşar. Türkiye’de Türkler ve Kürtler iç içe geçmiş. Bunları ayırmaya kalkarsanız katliam olur. Bunları ayırmak mümkün değil. Müslümanlık temelinde iç içe geçmişler. Türkiye’de Meclis Başkanı’nın aklı mı gitti, başka yere mi çalışıyor, biri mi dayatıyor ona... Elimizdeki belgeler bakarsak, AK Parti’nin 2002’de iktidara gelişiyle ilgili kitaplar vardı. Birçoğunu toplattılar piyasadan. Ali Bulaç’ın 22 Aralık 2014’te yayınladığı bir kitabını buldum. Partinin nasıl kurulduğunu, ne sözler verdiğini, Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl karşı çıktığını anlatıyor. Amerika’ya her şeyi taviz verince başka taviz verecek şey kalmadı. Tayyip Bey de ‘Zulüm gördünüz’ diyor. Dünyanın her yerinde zulüm görülüyor. İngiltere’de iki dille eğitim olur mu? Kanada’da var diyorlar. Kanada’da Quebec bölgesi zaten Fransız, sömürgecilikten kalma. Orası İngiliz bölgesi değil ki. Kanada kurulurken iki bölgeli kurulmuş. Bunlar bir şeyi karıştırıyor, dünyadan haberleri yok. Biraz tarih okusunlar. Türkiye’yi başka yerlerle karıştırıyorlar. Bu işler iç savaşı körüklemekten başka bir işe yaramaz. Katliam olur. O zaman da yabancı güçler müdahale eder, orayı burayı paylaşmaya çalışır. Ama nasıl SSCB’ye girmeye çalışanlar başarılı olamadı, Rusya’ya girmeye çalışanlar da olamadı... Şimdi Zelenskiy’ye, Rusya ile masaya oturmasını söylüyorlar. Niye? Alman ekonomisi çöküyor. Zelenskiy zaten yarı yolda bırakılmak üzere esir alınmış. O kadar aklı var onun da. Kendi ülkesini sattı; olacağı buydu.”
‘Suriye’yi ve Esad’ı yalnız bırakma çabası, Rusya’yı meşgul etme çabasıyla bağlantılı’
Rusya’ya karşı Ukrayna’nın silahlandırılmasını ve savaşa kışkırtılmasını Ortadoğu’ya paralel şekilde yorumlayan Prof. Dr. Gürses, Rusya’nın Avrupa’da meşgul edilmesi ile ABD’nin Suriye’deki hedeflerine ulaşmayı arzuladığını kaydetti:
“Suriye ile eninde sonunda barışılacak fakat bu karşılıklı anlaşmayla olacak. Bu ekipler bunu yapamayacak. Beceremiyorlar. Biz bir dönem Esad ile bağlantı kurduk. Bir sürü insan devreye girdi. Esad her şeye razıydı. Ama Davutoğlu’nun; Mösyö David’in fantezileri memleketi bu hale getirdi. Hala politikasını savunuyor. Etrafında da savunanlar var. Birkaç profesör var etrafında, ‘Tayyip Bey’e söyleyin, işimize karışmayın’ diyorlar. Türkiye’nin anasını ağlattınız. Bunlar hala piyasada nasıl dolaşıyor? Utanır insan. Tarihe Mösyö David’in fantezileri diye geçecek yaptıkları. Suriye’de asıl mesele şu: Suriye’ye destek vermemesi için Rusya’yı meşgul ediyorlar. Rusya’nın meşguliyeti bu planlamayla beraber yapıldı. Bu kışkırtmalar özel yapıldı. Rusya’nın Kırım bölgesinden çıkarılma girişimi, Ukrayna’nın NATO’ya alınması vaatleri şu anlama geliyor: Rusya’ya donanmasını çıkar demiş oluyorlar. Nereye götürecek? Baltık’ta olmaz. Uzak Asya’da olmaz. Karadeniz’de Soçi tarafına götürmesini istiyorlar. İnsan Karadeniz’i bilmezse orada donanma durabileceğini sanar. Orada dağlar sahilden bin metre çıkıyor. Rus donanması oradan çıkarsa, Haliç’e bağlanmış gibi olur. Ruslar kendileri diyor. Suriye’yi ve Esad’ı yalnız bırakma çabası, Rusya’yı meşgul etme çabasıyla bağlantılı.”
‘Arap ülkelerinin çoğunda Filistin meselesi yok’
Prof. Dr. Gürses’e göre Arap devletlerinin birçoğu için Filistin meselesi ana gündem başlığı değil:
“Buradaki halklarda, yoksullar dışında Filistin meselesi diye bir sorun yok. Arap ülkelerinin çoğunda Filistin meselesi yok. Sadece ‘Bize gelmesinler’ diyorlar. Çünkü onlar 1979 olaylarını ve Kara Eylül’ü biliyorlar. Beyrut’taki Filistinlilerin ne sorunlar yarattığını biliyorlar. Onun için Arap ülkeleri, Filistinlilere yakın durmak istemez. Yoksulların olduğu ülkelerde zorunlu olarak açıklama yapıyorlar. Ama Körfez ülkelerinin orada güvende hissetmesi için İran’ın başkaları ile kavga etmemesi gerekiyor. Kavga olursa Körfez kapanacak çünkü.”
‘İsrail buraları almadan saldırmayı bırakmayacak. Gazze’nin kuzeyini geri vermeyecek’
İsrail’in Gazze ve Lübnan açıklarındaki doğalgaz yataklarını ele geçirmeyi hedeflediğini dile getiren Prof. Dr. Emin Gürses, gerekirse Netanyahu ve ekibinin yargılanabileceğini ama İsrail devletinin bu hedeften vazgeçmeyeceğini belirtti:
“Gazze olayları başladığı zaman bir şey demiştik. Gazze’nin kuzey bölgesinin açıklarında doğalgaz yatakları var. Lübnan’ın güney bölgesinin açıklarında doğalgaz yatakları var. Bu yataklar, İsrail’in doğalgaz yataklarıyla birleşiyor. İsrail buraları almadan saldırmayı bırakmayacak. Çünkü burayı Gazze’ye bırakırsa, Gazze zenginlikte Kuveyt gibi olur. Vermeyecekler. İsrail, Gazze’nin kuzeyini vermeyecek. ‘Bana saldırdılar, kaybettiler, ben kazandım ve aldım’ diyecekler. Uluslararası fatura kesilecekse Netanyahu’ya ve bakanlara kesilecek. Sırbistan’ın yaptığı gibi onları bir yargılarlar. Yargılama sürecinde mi ölürler hapiste mi ölürler bilmiyoruz. Faturayı yükleyecek adamları var. Netanyahu’nun başka şansı yok. Onun için onu seçip oraya koydular. Ama İsrail, Gazze’nin kuzeyini vermeyecek. Karar var diyorlar BM’den. Bu kararlar ne zaman uygulandı ki şimdi herkes konuşuyor? Ta 1967’den beri uygulanmayan kararı şimdi uygulamayı konuşuyorlar.
1967’den sonra Ortadoğu’da neler neler değişti... Mısır kabul etti bunu. Ortadoğu’da Mısır’ın kabul etmesi önemli. Mısır 1979’da İsrail ile anlaştı. Enver Sadat, Knesset’te konuşma yaptı. Ondan sonra öldürdüler onu. Ama Mısır hala dikkatli. Çünkü Mısır, Arap kampında İsrail ve Batı açısından en önemli ülke. Türkiye buralarda arabulucu olamaz. Mısır varken Türkiye’yi kim arabulucu yapar? Bizim Dışişleri ‘Arabulucu olacağız, garantör olacağız’ diyor. Garantör, uluslararası hukuki bir terim. Garantörlük için barış olması, tarafların anlaşması ve sizin de o anlaşmaya imza atmanız lazım. Garantörlük böyle bir şeydir.”
‘Avrupa, Dostoyevski’yi yasaklıyor. Demokratik kapitalizm tartışılıyor’
Batı’nın yasakçı yaklaşımına değinen Gürses, dünyaya dayatılan “demokratik kapitalizm” modelinin tehdit ve baskıyla devam ettiğini vurguladı:
“Önce İran’ın ileri karakollarını tasfiye edecekler ve bunu izleyecekler. Almanya dün, İsrail’in Gazze’de yaptıklarının ‘soykırımla alakası olmadığını’ söyledi. Çünkü onlar da korkuyor. Ama Batı’da halk arasında bir Yahudi karşıtlığı yükselmeye başladı. Eskiden kafalarında takkeyle dolaşan Yahudiler şimdi dolaşamıyor. Avrupa dediğiniz, Dostoyevski’nin tiyatrolarını yasaklıyor. Hitler’i aratır duruma gelmişler felsefi anlamda. Kapitalist demokrasi olur mu, demokratik kapitalist olur mu tartışılıyor. Olmaz kardeşim. ‘Teslim olursan demokrasi olur, teslim olmazsan her tarafa müdahale ederim’ diyorlar.