‘Lübnan’ın güneyi ve Beyrut’un güneyi zaten Gazze olmuş’
‘Herkes Lübnan’a konsantre oldu ama Gazze’de katliam devam ediyor’
‘İsrail artık BM Barış Gücü personeline dahi hiçbir mazereti olmadan saldırıyor’
“İsrail ve Lübnan sınırı arasında Mavi Hat denilen bir hat var. BM Barış Gücü askerleri ki bunlar birçok ülkeden geliyor, orada İsrail ve Lübnan arasında tampon görevi görüyor. Orada 2006 yılında BMGK’nın 1701 sayılı kararı uyarınca orada Hizbullah’a veya İsrail’e ait hiçbir ekipman veya asker olmaması gerekiyor. Sadece UNIFIL personelinin ve Lübnan ordusu güçlerinin bulunması gerekiyor. UNIFIL bu kuralın ihlallerini de raporluyor. Herkes ‘BM’nin kendisine faydası yok’ diyor. Fakat oradaki askerlerin ateş etme yetkisi yok. Onlar çatışmaya giremezler. Çok zor durumda olurlarsa, BMGK karar çıkarırsa, o vakit kendilerini korumak için geri ateş edebilirler. Tabii bu da çok büyük bir skandala sebep olur. Onlar varlıkları ile ihlalleri önlemeye çalışıyor. Görev tanımlarında çatışmaya girmek yok. İhlalleri engellemek için rapor yazıyorlar. UNIFIL Sözcüsü İtalyan Andrea Tinetti bizim on yıllık komşumuz. Yakın arkadaşım. İrtibat halindeyiz. Daha önceleri neler yaptıklarını sormuştum. İstatistikler var ellerinde. Mesela İsrail, Lübnan hava sahasını kaç kere ihlal etti? Kaç saat boyunca ihlal etti? Bunları da raporluyorlardı. Çatışmalar şimdi o bölgeye yaklaştı.
Geçen hafta Hizbullah, ‘UNIFIL’in arkasına sığınan İsrail askerleri Lübnan’a girdi. Biz yanıt veremedik çünkü aralarında UNIFIL askerleri vardı, onlara zarar vermek istemedik’ dediler. Şimdi bu haftaya geldik, İsrail askerleri ilerledi. Doğrudan dibindeler UNIFIL’in. Daha önce sözlü uyarıda bulundular. İsrail ordusu şimdi UNIFIL kulelerini vurdu. Dün kimyasal kullanıldığı söyleniyor. Maskeleri olduğu halde 15 UNIFIL askeri rahatsızlanmış. Bir asker de keskin nişancı tüfeğiyle vuruldu. Kimin vurduğu belli değil. Bir mermi isabet ediyor oradaki askere. Tüm BM çok tepkili. Hatta BM personelinin emniyetinin garanti altına alınması gerektiğine dair açıklama yayınladılar. BM tesislerinin bir dokunulmazlığı var sonuşta; diplomatik olarak oradalar. Oranın giriş kapısının kırılması ve İsrial ordusu zırhlı araçlarının gelmesi kabul edilemez ve uluslararası hukuka aykırı bir durum.
Gazze’de de daha önce BM’nin UNRWA ajansı bombalanmıştı. İsrail, oraları vurduktan sonra ‘Bunlar HAMAS mensubu’ demişti. UNIFIL’de bir sürü milletten insan var. Oranın sözcüsü de İtalyan. Onlar da Hizbullah mensubu mu? Bunu mu kullanacak İsrail? Artık sadece sivillere değil, BM’ye de hiçbir mazereti olmadan, ‘Önümden çekil’ der gibi bir tavırla saldırıyor ve Lübnan’da ilerlemeye çalışıyor. Bunun uluslararası hukukta bir yaptırımı olmalı ama kim ne diyecek? Şiddetle kınansa dahi bu sözler bir işe yaramıyor. Herkes bir yıldır kınıyor. Oradaki UNIFIL askerlerinin hayatları tehlikede ama bütün bunlara rağmen mevzilerini terk etmiyorlar.
Baktığımız zaman tankın önünde duran Rachel vardı Amerikalı. Tanklar onu ezip geçmişti kameraların önünde. İsrail ordusu zırhlı araçlarla kapıları kırıp girdi. Kuleleri vurdu. Keskin nişancı atışı yaptı. Kimyasal kullandılar. Yani UNIFIL’in çekilme durumu olabilir. Ama UNIFIL’in ateş etme yetkisi yok. En fazla yapabilecekleri şey mevzilerini terk etmemek. Onların da en büyük kozu mevzilerini terk etmemek. Ama önümüzdeki günlerde neler olacağını, buna ne kadar dayanabileceklerini göreceğiz. Çatışma var ama geri atış yapamıyorlar. Sürekli onlara karşı bir şiddet uygulanıyor. Çekilmeleri ihtimal dahilinde. Değilse çok sayıda BM askeri hayatını kaybedebilir. Hem diplomatik açıdan hem uluslararası hukuk açısından zor bir durum.”
‘Hem İsrail hem de Hizbullah BMGK 1701 sayılı kararı ihlal etti’
‘Hizbullah lider kadrosuna darbe yedi ama savaşmayı sürdürüyor. Rıdvan Kuvvetleri özellikle oldukça aktif’
“Hizbullah çok büyük darbeler yedi hem maddi hem de manevi anlamda. Kimse Beyrut’un, Dahiye’nin bombalanacağını düşünmüyordu. Dahiye’nin bir kısmı dümdüz oldu. Sekiz-on katlı binaları yerle bir ettiler. Sığınak delici bombalar kullandılar. Hizbullah’ın hem siyasi hem askeri yönetiminin önemli isimlerini suikast ile öldürdüler. En önemlisi Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi oldu. Bu en büyük moral kaybı oldu.
Tabii Hizbullah’ın 100 bin askeri var. 20 kişilik komuta kademesinden 16-17 kişinin ölmesi etkiler fakat tamamen sarsmaz. Rıdvan Kuvvetleri mesela güneyde birebir İsrail ile çarpışıyor. Bunlar aktif. Hizbullah’ın özel kuvvetleri denilebilir. İsrail’in Hayfa şehrine füze attılar. Mavi Hat’tan sızarak İsrail’e girdikleri, yakalanınca geri döndükleri söyleniyor. Hizbullah’ın lideri olmasa dahi aktif savaşı sürdürebiliyorlar. Mevcut lider de şu anda özellikle açıklanmıyor. Bu İsrail için yeni bir hedef olacaktır. Psikolojik açıdan bu suikastlar, İsrail için büyük başarı oluyor. Lider de açıklanmıyor.
İran’dan gelen bazı komutanlar oldu ama onlar daha önceden de geliyordu. Ne zaman Hizbullah’tan üst düzey bir isim suikasta uğrasa yanında İranlı bir komutan da oluyordu. Operasyonlarını koordineli olarak yürütüyorlardı. Görünen o ki gölge yönetim var ve kamuoyuna açıklamıyorlar. Hizbullah’ın işleyişi devam ediyor. Tabii Hizbullah’ın kapasitesi de bu bombardımanlar sonucunda çok zarar gördü. Füze rampalarının yarısının yok edildiğini iddia ediyor İsrail. Bu rakam ne kadar doğru bilemeyiz ama zarar gördüklerini biliyoruz. Lübnan güneyinde tüneller de var. İsrail, kara harekatında uzun zamandır pek yol alamadı. Çok da kayıp verdi. Zaten böyle olması bekleniyordu. Bu yüzden İsrail bir yıla yakın bekledi kara harekatını yapmadan önce ama fazla yol alamıyorlar.
UNIFIL askerleri çekilirse ne olur peki? İzleyip göreceğiz bunu. Bu konuda konuşmak zor. Ama çatışmaların ağırlığı sürerse geri çekileceklerini düşünüyorum. Orada kalıp ölmeleri de pek iyi olmaz. Ne kadar dayanacaklar bilmiyoruz. Ama Hizbullah’ın kurucuları da daha önce suikastla öldürüldü. B planları hep vardı muhtemelen ve bunu işletiyor olabilirler. Operasyonları da sürüyor.”
‘Hizbullah’ın zayıflamasını fırsat bilen ABD, Lübnan'da baskıyla bir cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışıyor’
“Lübnan’da iki yılı aşkın bir süredir cumhurbaşkanı yok. En son parlamento seçimleri de 2022 Mayıs ayında yapılmıştı. Seçilmiş bir hükümet de yok. Seçilen parlamenterler de hükümeti kuramadı. Seçimden önceki, başbakanlığını Necib Nikati’nin yaptığı vekil hükümet devam ediyor. Sisteme göre parlamenterler yani milletvekilleri seçiyor cumhurbaşkanını. Ve cumhurbaşkanının da Maruni Hristiyan olması gerekiyor. Orada Hizbullah’ın desteklediği ve desteklemediği isimler var. Josef Aoun var mesela. O da güçlü bir adaydı. Lübnan’da cumhurbaşkanının Maruni ve soyadının Aoun olması gerekiyormuş gibi bir şaka yapmıştım. Daha önce de Aoun vardı. Mişel Aoun cumhurbaşkanıydı.
Yani siyasi olarak Lübnan uzun zamandır karışık durumda. 7 Ekim’den önce de siyasi karışıklık vardı. Hizbullah’ın zayıflamasını fırsat bilen ABD, baskıyla bir cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışıyor. Mikati bunu söyledi. 1701 sayılı kararın uygulanmasını istediklerini söyledi. Tabii ki uygulanacağını söylese de bu uygulanacak anlamına gelmiyor. Otoritesi zaten çok güçlü değil. Mutlaka Hizbullah ile anlaşmaları gerekiyor. Eğer Hizbullah buna razı olmazsa başka şeyler olur. Bunlar ince dengeler. Hizbullah’ın onayı olmayan biri Lübnan Cumhurbaşkanı seçilse dahi, Mikati’nin verdiği söze rağmen Hizbullah Litani Nehri kuzeyine çekilmeyebilir. Burada hala Hizbullah büyük bir aktör. Yönetim kadrosunu kaybetse bile büyük bir güç. Hizbullah’ın onayının olmadığı bir cumhurbaşkanı seçilebileceğini düşünmüyorum. Seçilse de verimli olmayacaktır.
En son Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım bir konuşma yapmıştı. Hizbullah’ın medya yüzü gibi birisi. Entelektüel bir insan. Açıklamasında, ‘Kardeşimiz Nebih Berri’ye güveniyoruz. Bu konuyu halledeceğini düşünüyoruz’ dedi. Topu Nebih Berri’ye attı. O da Emel Hareketi’nden, Şii bir hareket. Hizbullah’ın güçlü olduğu yerlerde güçlüler. Ara sıra kavgaları olsa da kardeş diyebiliriz. Emel Hareketi lideri ve Lübnan’ın ezelden beri Meclis Sözcüsü Nebih Berri. Ağırlığı olan birisi. Amerikalı ve Fransız yetkililerle görüşmeler yapıyor. Ateşkes olması için çaba gösteriyor. Hizbullah da ateşkes olmadan hiçbir şey konuşmayacaklarını söyledi.
Dolayısıyla Hizbullah ateşkes için bastırıyor. Ben bunun yakın zamanda olabileceğini düşünmüyorum. İsrail ordusu Beyrut’u birkaç gündür vurmuyor olsa da Lübnan’ın güneyinde ilerliyordu. Hizbullah daha önce Gazze’de ateşkeste ısrar ediyordu. İsrail’e saldırmayı bırakacaklarını söylüyorlardı. Şimdi ise Lübnan’da ateşkes istiyorlar. Bu da önemli bir değişim.”