‘Ortada bir güç dengesizliği var ve İsrail bunu kendi avantajı için kullanıyor’
“On gün önce farklı şeyler konuşabilir ve Beyrut’un rahatlamış olduğunu söyleyebilirdik. Fakat sonrasında İsrail, Beka Vadisi taraflarında, güney Lübnan’da ve Kuzey Lübnan’da çeşitli araçlara yönelik nokta atışı harekatları başladı. Bunun nasıl devam edeceğini düşünürken, İsrail’in çağrı cihazı-telsiz operasyonu devreye girdi. Bu, Hizbullah dahil kimsenin beklemediği bir durumdu. Bundan sonrasıyla ilgili olarak da görüldü ki İsrail çok kararlı. Yani İsrail’in Lübnan’a yönelik daha çok saldırı yapmayla ilgili hiçbir çekincesi yok.
İki tarafın silahlarına bakmamız lazım. Bir tarafta uçakları, tankları, füzeleri olan, ordu düzeninde hareket eden bir güç var. Diğer tarafta örgüt mantığına sahip, örgüt olarak hareket eden bir güç var. Aslında ortada şöyle bir durum var: İsrail, bunun avantajını kullanarak hava bombardımanlarını yoğunlaştırıyor. Hizbullah da füzeleri kullanarak elinden geleni yapıyor. Kimi zaman Demir Kubbe’yi delmeyi başarıyor. Ama şu anda İsrail’in saldırılarını çok daha fazla ağırlaştırdığını gördük. Çünkü Netanyahu’nun niyeti, Hizbullah’ın bu savaşa girmesi. Ama saydığım gerekçeler sebebiyle Hizbullah’ın taktiksel olarak beklemek istediğini düşünüyorum. Netanyahu’nun isteği şimdilik gerçekleşmiş değil.
Fakat İsrail’in saldırıları, Hizbullah’a gerçekten zarar verdi. Hizbullah’ın Rıdvan Kuvvetleri adında özel bir birliği var. Bunlar, İsrail topraklarına sızıp asker dahi kaçırmıştı. 2006’da bunlar yaşandı. Özel operayon birliğiydi bu. İsrail basınında okumuştum geçen hafta ve inandırıcı gelmemişti. Fakat farklı kaynaklardan da bilgiler gördüm. İsrail, bu Rıdvan Kuvvetleri yönetici kadrosuna ağır darbe vurmuş. Bu, Hizbullah açısından dezavantaj yaratıyor. Hizbullah’ın B Planı olup olmadığını ilerleyen günlerde göreceğiz.”
‘İsrail’in Lübnan’ın güneyini temizleyip tampon bölge oluşturma niyetinde olduğunu söyleyebiliriz’
“Yerel arkadaşlarımız var. Lübnan basınında çalışıyorlar. Gönderdikleri birtakım görüntüler var. Çok ilginç görüntüler. Bilim kurgu filmindeki gibi. Her taraf duman altında. Birtakım yerler eş zamanlı bombalanmış durumda. Ölü sayısı da saldırıların ne kadar arttığını gözler önüne seriyor. Bugün itibarıyla en az 182 ölü var Lübnan’ın resmi açıklamasına göre. İsrail durmayacak gibi. Az önce bir haber daha ulaştı. İsrail, Hadera kentinden kuzeye doğru, yani Lübnan sınırına doğru bölgeyi, eylül ayı sonuna kadar uçuşa yasak bölge ilan etti.
Yani İsrail, hava harekatlarını daha da artıracak ve Lübnan’a saldırılar ağırlaşacak. İsrailli yorumcular, ‘İsrail’in hedefi, Litani Nehri’ne kadar ulaşmak’ diyor. Yani İsrail ile Lübnan arasındaki sınırın oldukça içerisinde. Anladığım kadarıyla İsrail burayı doğal bir sınır olarak görüyor ve hedefi bu. Zaten İsrail’in 198. Hava İndirme Tümeni’ni göndermiş olması da buna işaret ediyor. 20 bin askeri olan bu tümen, paraşütçülerden ve komandolardan oluşuyor. Yani İsrail’in bir hava indirme planı olabilir. İsrail’in Lübnan’ın güneyini temizleyip tampon bölge oluşturma niyetinde olduğunu söyleyebiliriz.
Zaten daha önce de İsrail Savunma Bakanı ve Netanyahu’nun açıklamalarında ‘İsraillilerin ülkenin kuzeyine dönmesini sağlayacağız’ demişlerdi. Çünkü Hizbullah ve İsrail arasındaki bu çatışma yüzünden Lübnan sınırında yaşayan on binlerce kişi sınırdan uzaklaştı. Durum buralara kadar gelmiş durumda. Bir taraf çok rahat hareket ederken diğer taraf da bekle ve gör durumunda. Veya yediği darbe sebebiyle komuta kademesini toparlamaya çalışıyorlar.”
‘Bu durumda Hizbullah güç kaybederse, destek derhal Hizbullah’a karşı öfkeye dönüşür’
“Lübnan, İsrail ile çatışmaya hazırlanabilir mi? Bütün olasılıklar bence muhtemel. Gücün ne kadar muhafaza edildiğine ve bunun kimler tarafından yapıldığına bağlı her şey. Hizbullah şu anda hala güçlü. Hizbullah’a yönelik bu saldırılar sonrasında Lübnan kamuoyu içerisinde, ‘İsrail’in yaptığı tam bir düşmanlıktır’ fikirleri güçlendi. Mesela Suriye karşıtı ve pazarlıklara giren bir Lübnan parlamenteri, Hizbullah’a hiçbir zaman sempatik bulmayan Velicullah bile Hizbullah’a desteğini açıkladı. Kimse bu dalganın karşısında duramıyor. Herkes saldırıya uğrayanın Lübnan olduğunu düşünüyor. Ama tabii bu Hizbullah’ın güçlü olmasından da kaynaklanıyor. İsrail de ‘Ben Lübnan’ı değil, sadece Hizbullah’ı vuruyorum’ iddiasıyla hareket ediyor. İsrail’in iddiası bu ve algı yaratılmış durumda.
Bu yüzden Lübnan halkına bakarsak, Lübnan’ın güneyine saldırı olunca ‘Lübnan’a saldırı oldu’ demiyorlar. Onun yerine ‘güneye saldırı oldu’ diyorlar. Ama yarın İsrail Beyrut’u, Trablus’u vs. ağır şekilde vurursa, saldırılar Lübnan’a dönmüş olacak. Bu durumda Hizbullah da güç kaybederse, destek derhal Hizbullah’a karşı öfkeye dönüşür. Bu, Hizbullah’a yönelik Lübnan içerisinde bir hareket de başlatabilir. Lübnan’da Hizbullah’tan hazzetmeyen birçok örgüt ve siyasi parti var. Şu anda seslerini çıkartmıyorlar ve çıkartamıyorlar. Mesela Lübnan’daki kimi siyasi kesimler hiç sesini çıkarmıyor. Falanjistler örneğin. Hizbullah ile zaten düşmanlar. Ortada bir terazi dengesi var yani.”
‘İsrail bu askeri üssü çok sert bombaladı. Bölgedeki siviller de hayatını kaybetti’
‘Lübnan-İsrail savaşı başlarsa ve şartlar çok zorlarsa, Şam’ın Türkiye’nin şartlarını kabullenmeye yanaştığını görebiliriz’
“Bir Lübnan-İsrail savaşı başlarsa ve şartlar çok zorlarsa, Şam’ın Türkiye’nin şartlarını kabullenmeye yanaştığını görebiliriz. Fakat ben onun dışında, sadece böyle potansiyel bir tehlike söz konusu olduğu için Suriye’nin Ankara’nın Suriyeli muhaliflerle ilgili girişimini kabul edeceğini düşünmüyorum. Orada yapılan açıklamalarda veya gazete tahlillerinde hiçbir değişim yok. ‘Erdoğan, her zamanki gibi konjonktürü kullanarak kendi ajandasını uygulamaya çalışıyor’ fikri, Suriyeliler nezdinde değişmiş değil. Hala bu yönde düşünüyorlar. Suriyelilerin ısrarla üzerinde durduğu birtakım noktalar var. Suriyeli yetkililer ve Beşar Esad tarafından bunlar birçok kez dile getirildi. Suriyeliler bu duruşlarını değiştirmiş değil.
Erdoğan'ın mevcut ortamda ‘ortak düşman’ söylemiyle ortak hareket etme vurgusunun şu anda Suriye’de karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Zaten bu yönde bir işaret de yok. Erdoğan’ın söylemleri karşılık bulabilmiş değil. Fakat İsrail ve Lübnan savaşı başlar ve Suriye’ye yayılma riski doğarsa, Türkiye’nin Suriye’nin yanında yer alacağı somut bir adım atılırsa Suriye de artık bunu reddebilecek bir pozisyonda olamaz. O vakit durum değişir. Erdoğan şimdiki konjonktürde bir teklif yaptı fakat önemli olan mevcut durumun nereye gideceği olacak.”