‘ABD ve AB’nin Kızıldeniz harekatı başarılı olamadı. LNG gemileri tamamen Ümit Burnu’na kaydı’
“Amerika Birleşik Devletleri, Kızıldeniz’den çekilmedi. Aralık ayında Prosperity Guardian harekatına başlayan Amerikalılar aynı operasyonu sürdürüyor. Şubat ayında da Avrupa birliği Aspides Harekatı’nı başlattı. AB operasyonu da sürüyor. Şu anda aktif olarak İtalya, Fransa ve Yunanistan’ın birer gemisi bölgede. Nihayetinde tabii şunu söylemek mümkün: Kızıldeniz’de şu anda kanıksanmış bir durum var. Herkes kanıksamış durumda. Ben dahil konuyu yakından tekip edenler ilk başta ‘Babülmendep ve Kızıldeniz, dünya deniz ticaretinin yüzde 15’inin geçtiği bir nokta. Mısır’ın Süveyş Kanalı’ndan elde ettiği yıllık gelir 10 milyar dolar. Buranın aksamasından herkes rahatsız olur ve uluslararası tepki oluşabilir’ demiştik.
Fakat geldiğimiz noktada rakamlara bakarsak farklı bir tablo var. Kasım 2023 tarihinde standart bir konteynerin taşınma fiyati 1289 dolar iken, 29 Ağustos itibariyle bu fiyat 5 bin 182 dolara çıkmış. Konteyner fiyatları dört kata yakın artmış. Kızıldeniz’deki gemi trafiğinde de yüzde 68 düşüş var. 2023 yılının kasım ayında Kızıldeniz’den günlük ortalama 368 gemi geçiyordu. Şu anda bu 202’ye düşmüş durumda. Ayrıntılı bir şekilde bakalım. Hangi gemi tipindeki gemi trafiği Ümit Burnu’na yönelmiş? İlginç veriler ortaya çıkıyor. LNG ve LPG taşıyan gemiler, yüzde 100 oranında Babülmendep’i terk edip Ümit Burnu’nu kullanmaya başlamış. Araç taşıyan gemilerde trafik yüzde 96 oranında Ümit Burnu’na yönelmiş. Konteyner taşımacılığında da yüzde 66 düşüş var Kızıldeniz’de. Tabii bu LNG ve LPG trafiğindeki düşüş, Doğu Akdeniz’i etkilediği için bizi de yakından ilgilendiriyor. Enerji denklemi değişiyor. Türkiye’nin Exxon ile, Shell ile çeşitli enerji anlaşmaları var. İster istemez Doğu Akdeniz’den gaz çıkacağında veya Kıbrıs’ın güneyinde gaz çıkacağında, piyasası Asya’ya da geçemeyeceğine göre, en yakın pazar olarak bu gazın Türkiye’ye yönelmesi beklenir. Uluslararası enerji kartellerinin Türkiye ile anlaşma imzalamasının da bu hadise ile ilgili bir faktör olduğunu düşünüyorum.
Fakat sonuç olarak ABD ve AB bir deniz güvenlik harekatı icra ediyor ve bu harekatların başarısı, deniz güvenliğini etkileyen tehdidin bertaraf edilmesiyle yahut tolere edilebilir seviyeye düşürülmesiyle ortaya çıkar. Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla eğer harekatlar başarılı olsaydı, deniz trafiğinin tekrar Kızıldeniz’e dönmüş olması gerektiğini söyleyebilirim. Harekat başarılı olamadığı gibi Avrupalı konteyner firmaları, kendi aralarında koalisyonlar kurdu. Ortak taşıma yaptı. Herkesçe kabullenilmiş bir durum var şu an itibarıyla.
‘Husiler Kızıldeniz’de 83 gemi vurdu. Bu gemilerin yüzde 37’si Yunanistan ile alakalı’
“Önümde Lloyd Intelligence raporu var. Sosyal medyada bu konuyla ilgilenen birisi paylaşmış. Şu zamana kadar 83 gemiye Kızıldeniz’de taarruz edilmiş. Bu gemilerin yüzde 37,7’si doğrudan veya dolaylı olarak Yunanistan ile alakalı. Bakarsak 83 geminin 56’sı, AB ülkeleriyle alakalı. Ve hiçbir şekilde Çin ve Amerikan gemisi yok. Bir Çin gemisinden bahsediliyor ama o da Çin şirketine kiralanmış Yunan gemisi. Türkler, Ruslar ve Çinliler çok rahat bir şekilde Kızıldeniz’i kullanabiliyor. Yine istatistiklerde öne çıkan bir husus da, ham petrol taşıyan gemilerin sayısında önemli bir azalma yok diğer gemilere kıyasla. Husilerin son dönemde ham petrol taşıyan gemileri hedef almamasının sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum. Zira ham petrol gemileri zarar alınca deniz kirliliğine neden oluyor. Husilere karşı şu anda uluslararası kamuoyunda ciddi bir sempati var. İsrail’in Gazze’deki harekatına yönelik somut tepki kim veriyor? Herkesin aklına Husiler geliyor. Sosyal medyayı ve stratejik iletişimi çok iyi kullanıyorlar. Örnek alınacak bir iletişim stratejisi var.
Yayından önce çok düşündüm fakat cevap bulamadım. Mısır’ın yıllık 5 milyar dolar kadar zararı var. Mısır bu hadiseye tepki göstermiyor. Demek ki Mısır’ın zararı bir şekilde tazmin ediliyor. Mısır’ın son dönemdeki faaliyetlerine bakarsanız, Çin’in deniz görev gücünün Mısır ziyareti yaptığını görürsünüz. BRICS+ üyeliği gündemde. Rusya ile ilişkileri yakın. Aslında bu olayda Amerikalılar zarar görmüyor. Hatta şöyle bile düşünüyor olabilirler. Nihayetinde Asya ve Avrupa ticareti Ümit Burnu tarafına kayıyor ve oralarda mücadele edecek Amerikan şirketlerinin eli kuvvetleniyor olabilir. Hatta Amerikan şirketleri, AB şirketleri ile rekabet edecek ortam buluyor olabilir. ABD, şu anda kendisini küresel sistemin koruyucu aktörü olarak lanse ediyor. Dünyada da imaj tartışmada olsa bile böyle bir beklenti var. Seyrüsefer serbestisitesi Husiler tarafından engelleniyor ve Amerika’nın askeri gücü, bölgede icra ettiği harekat, bu engeli ortadan kaldırma konusunda başarılı olmuş değil.”
‘Husilere yönelik en sert harekatı İsrail yaptı. ABD, donanmasına İran gemilerine müdahale izni vermiyor. Seçimler bekleniyor’
“ABD’nin ve İngiltere’nin Yemen’e yönelik gerçekleştirdiği hava harekatı hedeflerini inceleyelim. Radar rampası, Husileri taşıyan tekneler vs. vuruldu. Fakat ben hiç füze yapımında kullanılan motorların veya harp başlıklarının bulunduğu lojistik depoların imha edildiğini görmedim. Yemen’e yönelik en ciddi hava harekatı, ağustos ayında İsrail tarafından yapıldı. Hudeyde Limanı’ndaki akaryakıt depoları vuruldu. Burayı tehdit olarak algılıyorsanız lojistiği hedef alırsınız. Bu İran veya Çin üzerinden geliyor olabilir. Bu konuda spekülasyonlar var. Ama neticede bu füzelerin parçaları dışarıdan geliyor ve Husiler lego gibi birleştiriyor. Yani ABD’nin bu lojistik ağını kesmesi gerekiyor.
Öte yandan Husiler de her gemiye taarruz etmiyor. Ciddi bir hedefleme yapıyorlar. İstihbarat kaynaklarının olduğunu görüyoruz. Bölgede düzenli olarak ticari gemi görünümlü İran istihbarat gemileri olduğu söyleniyor. Nisan ayında ABD Kongresi’nde ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı’na senatörler, ‘İran’ın istihbarat sağladığı gemileri niye hedef almıyorsunuz’ diye soruyorlar. Komutan da ‘Bu, politik iradenin aldığı bir karar. Bize bu görev gelire yaparız ama bize bu görev gelmedi’ dedi. ABD net bir tavır sağlayıp istihbarat sağlayan bu gemileri vuracağını da hiç söylemedi. Elbette bölgesel savaş riskleri var fakat Amerikalılar sadece birtakım hava harekatları icra etmekle yetiniyor. Bunun bu şekilde devam etmeyeceğini düşünüyorum. Özellikle ABD seçimlerinden sonra ABD’nin İran’a yönelik dış politikasının şekillenmesi gerekiyor. Yeni başkanın ve İran’a yönelik politikanın sertleşmesi durumunda bunun Husilere yönelik yansıması da olacaktır.”
‘Şu anda Husileri hedef almak dünyada İsrail’e yardım etmek olarak algılanabilir’
“Husiler çok akıllı bir iletişim stratejisi izliyor. Arkalarında küresel bir kamuoyu desteği de var. İsrail’in Gazze’deki katliamı bitince gemileri hedef almayı bırakacaklarını söylüyorlar. Suudi Arabistan’ın, BAE’nin, Mısır’ın pozisyonunu düşünün. Şu anda Husileri hedef almak dünyada İsrail’e yardım etmek olarak algılanabilir. Tabii bu devletler kendi kamuoylarını ne kadar ciddiye alıyor, o da bir tartışma konusu.”