‘AFD dar gelirli ve öğrenim düzeyi düşük insanların yüzde 50’sinin oyunu almış. Burada bir kitle hareketi ve partisi var’
“Almanya’da bir doğu sorunu vardı ama üzerini kapabiliyorlardı. Şimdi 1 Eylül itibarıyla Almanya’da nur topu gibi bir doğu sorunu oluştu. Her tarafta kimlik sorunları serpiştirmeye bayılıyorlardı. Şu anda iki Almanya var çok açık olarak. İkinci Almanya, eski Alman Demokratik Cumhuriyeti topraklarında. Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde 5 milyon üzerinde seçmen sandığa gitti. Bunların 60 yaşının altındakilerinin yüzde 40’ı oyunu AFD’ye vermiş. Yani ‘aşırı sağ’ denilen fakat merkez sağın sağında kalan, içinde açık faşizan kanallar da olan bir parti. Ben daha çok ‘faşizan eğilimli bir parti’ diyorum. Tabi bunu taban için kullanamayız. Bu parti yönetimi ve kadroları için geçerli olabilir.
AFD, 60 yaş altındakilerin yüzde 40’ından fazlasının oyunu almış. Dar gelirli ve öğrenim düzeyi düşük olanların da yüzde 50’si AFD’ye oy vermiş. Burada bir kitle partisi ve kitle hareketi var. İçinde faşistlerin de kendilerine yer bulmak istediği, tuhaf bir yurtseverlik anlayışının geliştiği bir hareket bu. Seçime katılım rekor düzeydeydi. Yüzde 74 seviyesi, halkın ilgisinin çok fazla olduğunu gösteriyor. Bunun sebebi de yaşanan krizler. Daha yakın zamanda üst düzey sanayi kurumlarının yöneticileri açıklama yaptı. Gazetelerde manşet oldu. ‘Felaket’ diyorlar çünkü Alman endüstrisinde açıkça bir resesyon var ve ekonomi daralıyor. Bilhassa sanayide bir daralma var ve bu, ağustosta derinleşti. Bunun neticesinde insanlar giderek yoksullaşacak.
Siyasi kriz geliyor öncelikle. Bu, bugüne kadar görmedikleri bir şey. Tuhaf olan ise, bu ‘aşırı sağ’ olarak tarif edilen AFD’nin yanı sıra Sahra Wagenknecht’in başarısı öne çıkıyor. Sahra Wagenknecht ekibi, altı ay içerisinde yüzde 15-16 bandına çıkabildi. Federal Almanya tarihinde böyle bir örnek yok. Burada ciddi bir sorunla karşı karşıya Almanlar. Bu işi ne yapacaklar? Doğudaki bu sorun büyüyecek gibi görünüyor. Yani şu anda iki Almanya var. Zaten AFD’nin rengi mavidir, Hristiyan Demokratların rengi de siyahtır. Şu anki Olaf Scholz hükümetinin koalisyon ortaklarının 5 milyon Doğu Alman seçmenden alabildiği oy oranı Thüringen’de yüzde 10,4 iken Saksonya’da yüzde 12,5. Yani şu anda Almanya’da hükümette olan partilerin koalisyonu, doğu seçmeninde yüzde 10’lara kadar düşmüş durumda. Başka bir yöne doğru gidiyoruz.”
‘AFD ile Hristiyan Demokratların birlikte davranabileceği yeni bir büyük koalisyon pişiriliyor’
“Şu anda temsili demokrasinin bir temsil sorunu var. AFD hızla birinci parti olma yolunda ilerliyor ama Batı eyaletlerine bakmak lazım. ‘Ama yüzde 70 size oy vermedi’ diyenler var. Ya birdenbire hükümetsiz kalırlarsa ne olacak? AFD adım adım yükseliyor. Özellikle göçmen sorunu etkili oluyor. Göçmenlerin yaşattığı sorunlar ve ana akım medyanın olumsuz manada parlattığı sorunlar, seçmenleri ciddi şekilde korkuttu. Bir de yoksullaşma problemi var. Çarklar eskisi gibi dönmüyor. Almanya’da gazetecilik önemli ölçüde darbe aldı ama medyada söylenen şu: ‘Nereye gidiyoruz? Resesyonun sonu ne olacak?’ Birkaç gündür, yani seçimlerden beri dikkatimi çeken şey şu: Federal Almanya siyasetinin Avrupa’ya ve Türkiye’ye de birazcık verdiği bir şey vardı. Bu, büyük koalisyondu. Yani Hristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokratların, krizin yaklaşması halinde birlikte hükümet kurmalarına verilen isimdi. Bizde de bir büyük koalisyon oldu. AKP’nin FETÖ’cülerle yaptığı koalisyon, bir büyük koalisyondu. Bunu kenarda tutalım.
Almanya’ya dönelim. AFD ile Hristiyan Demokratların birlikte davranabileceği yeni bir büyük koalisyon pişiriliyor. İki tarafın da bazı safraları atması gerekecek bunun için. Hollanda’da yapıyorlar bir şeyler. Geert Wilders biraz geriye çekildi ama pek göstermeden deniyorlar. Avusturya’da da genel seçimler yaklaşıyor. Orada da FPÖ denilen, aslında Marine Le Pen ile AFD’nin kardeş partisi sayılabilecek bir parti ilk sırada çıkacak. Orada da bir şey denemek gerekiyor. Bu eğilim, solu siyasi gündemden süpürüp atmış oldu. Bu nedenle Sahra Wagenknecht’in ve Oscar Lafontaine’in çıkışlarını ciddiye almak lazım. Onlar başka bir yerden gedik açmış oldu. Fakat Almanya’daki bu son seçimler, büyük koalisyon kavramını tekrar masaya getirir. Hristiyan Demokratlar ile onların sağında yer alacak bir hareketin koalisyonunu görebiliriz. Hollanda’daki laboratuvara dikkat etmemiz lazım. Avusturya da dikkatle incelenmeli. Ama tabii Almanya daha büyük; Avrupa’nın hegemon gücü. Fakat bugün hepsi ağlıyor. Özellikle otomotiv endüstrisinde çok ağır bir krize doğru adım adım gidiyorlar. Bunların hepsinin siyasete yansımaları olacaktır.”
‘Rusya düşmanı gelenekten gelen AFD, Rusya karşıtı politikaları eleştiriyor ve Rusya ile müzakereyi savunuyor’
‘Fransa ve Almanya’nın yönetilemez bir hal alması, tüm kıtayı olumsuz şekilde etkiler’
“Hristiyan Demokratların başındaki Friedrich Merz, Blackrock çıkışlı bir milyoner. ‘Bizim yangın duvarımız yok’ dedi. Yani ‘AFD ile konuşmayız, Sarah Wagenknecht ile konşmayız’ demiyor. Tam tersine konuşacağını söylüyorlar. Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi olmaz. Almanya’nın yönetilemez bir hale gelmesi, tüm Avrupa’yı karıştırır. Aynısını Fransa için de söyleyebiliriz. Belki de Macron hissettiğimiz şeyi yapmaya çalışıyor. Belki de sağ içi yakınlaşmayı deniyor. Le Pen ile müzakere ihtimaline sıcak bakmaya başlıyor. Tabii ben Almanya’dan bakınca böyle bir şey görüyorum. Çünkü Fransa ve Almanya’nın yönetilemez bir hal alması, tüm kıtayı olumsuz şekilde sallar. Deprem gibi olur. Alman siyaset sınıfı buradan ders çıkarabilecek durumda mı onu merak ediyorum. 1 Eylül’de açık bir şekilde Almanya’nın iki eyaletinde iktidar partileri gömüldü. Demek ki büyük sürprizler de gelebilir.
Batı Almanya için ‘buna benzemez’ diyorlar. Doğu Almanya aşağı yukarı ülkenin üçte biri. Bu iş böyle kalmaz. Ülkede çok fazla azınlık da var. Her yere kimlik ekerseniz, size de kimlik ekilir. Bu doğu kimliği de sorun olacak bir süre sonra. Hatta Türkiye’deki doğu sorunundan Kürt sorununa evrilme gibi burada da adı farklı olan, ‘Biz Almanız ama farklıyız’ diyen kimlik ve ulusal sorun çıkabilir. 3-4 milyon Türkiye kökenli insan var. Bunların 10 yıl sonra ‘Biz 5-6 milyonluk azınlığız, hak istiyoruz’ deseler ne yapacaklar? Yani camdan bir sarayda oturuyorsanız dışarı taş atıp durmayacaksınız çünkü bunlar size geri döner. Almanya’nın ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu gözlemliyorum.”
‘Galiba ülkenin derin güçleri, Almanya’nın yönetilemez hale gelmesinden korkuyor’
“Almanya’da erken seçim gündemde. Bu Atlantik köprüsü bunları zorluyor olabilir. İktidar koalisyonu toplamı yüzde 10’lara düştü. Batı Almanya’da da ciddi darbe aldılar. Normal şartlarda Almanya’da erken seçimler sık sık yapılır. İstisnai bir durum değildir. Dolayısıyla 22 Eylül’de Brandenburg adlı bir doğu eyaletinde seçimler var. SPD, Yeşiller ve Liberal Hür Demokrat Parti burada ciddi bir darbe daha alırlarsa direnmeleri çok zor olacak. Ülkenin galiba çok derin güçleri, bu büyük ekonomik ve siyasi gücün yönetilemez hale gelmesinden korkuyor. Çünkü bu, 5-6 milyon nüfuslu Avrupa ülkelerindeki gibi olmaz. Erken seçim gündeme gelebilir. Mesela dün Hristiyan Demokratlardan seçilen bir eyalet milletvekili kadın siyasetçi ‘Biz neden AFD ile konuşmayalım? Konuşuruz’ dedi. Bu bir adım. Zaten Friedrich Merz’in açıklamasından bahsettik. Buradan bir şey çıkabilir. Bu iş bir yere gidecek.
Sorun şu: En büyük korkuları, Sahra Wagenknecht ittifakının gerçekten sol ve sosyal demokrat çizgi izlemekte ısrarcı olması. Bu yeni bir durum. Bu topraklar, bu dil ve bu kültür, sosyalizmin ana vatanı. Sosyalizmi, tarihi anavatanından silmiş olduklarını düşünüyorlar. Bu ortadan kalkarsa ne olur? Bundan 35 yıl önce Alman Demokratik Cumhuriyeti batıyordu. Fakat o devlet, Avrupa’nın çehresini değiştirmişti. Bu konuda yakında yayınlanacak bir kitabımız var. Sosyalizmsiz bir Almanya’nın daha kolay yönetilebileceğini düşünüyorlardı ama yapamadılar. Bu seçimlerin sonucunda Almanya, yönetilemez bir hal mi alıyor? Bunun işaretleri mi var? Doğu sorunu nereye evrilir? Bunlar artık Avrupa siyasetinin gündemidir.”