EKSEN

'Türkiye, BRICS çatısındaki Yeni Kalkınma Bankası'na üyelik başvurusu yaparsa şaşırmam'

Sitede oku
Gökhun Göçmen’e göre Türkiye’nin BRICS yerine BRICS çatısı altındaki Yeni Kalkınma Bankası’na üye olması daha olası. Türkiye’nin NATO üyeliği sebebiyle BRICS ile diplomatik dayanışmasının nasıl olacağı konusunun belirsiz olduğunu belirten Göçmen, Türkiye’nin Yeni Kalkınma Bankası üyeliği sırasında ilişkileri geliştirebileceği kaydetti.
Bloomberg’in “Türkiye BRICS’e üyelik başvurusu yaptı” iddiası, dünyanın gündemine bomba gibi düştü. Türk dışişleri kaynaklarından herhangi bir açıklama yapılmazken, Kremlin Sözcüsü Peskov da “Türkiye’nin ezelden beri ilgisi var” dedi.
Diğer yandan Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Çin’i ziyaret etti. Sekiz yıl aradan sonra ilk defa bir Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı’nın gerçekleştirdiği ziyarette kritik mesajlar verildi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin yanı sıra üst düzey askeri yetkililerin de yer aldığı görüşmelerde Çin, Tayvan ve Güney Çin Denizi hakkında sert mesajlar verdi.
Bloomberg’in “Türkiye, BRICS’e başvurdu” iddiasını, Türkiye’nin NATO üyeliğinin BRICS eksenindeki olası etkilerini ve Jake Sullivan’ın Çin ziyaretini, gazeteci ve yazar Gökhun Göçmen ile konuştuk.

‘Bloomberg iddia etti ama resmi bir açıklama yok’

Bloomberg’in haberinin iddia olduğunu ve henüz resmi bir açıklama yapılmadığını vurgulayan Gökhun Göçmen’e göre Kremlin Sözcüsü Peskov da kendisine sorulan sorulara net bir yanıt vermiş değil:

“Öncelikle şunu söylemek lazım: Türkiye’den dışişleri kaynaklarına sorduğumda henüz resmi bir açıklamanın yapılmadığını ve söyleyecek bir şeylerinin olmadığını iletmişlerdi. Fakat eskiden de bu işleri yakından takip edenler ‘Reuters’a konuşan Türk yetkili’ muhabbetini hatırlar. Sanırsam o yetkili şimdi Bloomberg’e geçmiş. Son dönemdeki Çin-Türkiye haberlerini de Bloomberg’den duymuştuk. Böyle bir haber geçildi, resmi açıklama yok. Ama Türkiye’nin ilgisini göz önüne alırsak, BRICS’e üyelik için başvuruda bulunulması şaşırtıcı olmayacaktır. Ancak detayları yine de beklemek gerekiyor. BRICS ile BRICS çatısı altında bulunan Yeni Kalkınma Bankası farklı şeyler. Belki de yetkili, BRICS derken Yeni Kalkınma Bankası’nı kastetmiş olabilir. BRICS’e üye olmadan bu bankaya üye olunabiliyor.

Yeni bir gelişme var mesela BRICS üyesi olmayan Nijerya, Yeni Kalkınma Bankası üyesi olmuş. Belki Türkiye’nin niyeti bu veya BRICS yetkilileri bu şekilde yölendirmiş olabilir. Türkiye’nin eskiden beri bu bankaya üye olmak istediğini biliyoruz. 2017 yılında dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Yeni Kalkınma Bankası’na üye olmak istediklerini belirtmişti. Bu teknik ayrıntıyı belirtmek lazım. BRICS denilince akla Rusya geliyor. Konu Peskov’a soruldu. Peskov, Türkiye’nin üyelik talebinde bulunup bulunmadığına dair bir şey söylemedi fakat ‘Türkiye’nin öteden beri ilgisinin olduğunu biliyoruz’ dedi. Bu ne evet ne de hayır anlamına geliyor. Yine bir Rus haber ajansı, Bloomberg’i referans göstererek bu haberi takipçilerine sundu.”

‘BRICS’in oyun kurucu aktörleri olan Rusya ve Çin, Türkiye’yi nerede ve nasıl görmek istiyor?’

Türkiye’nin 2017’den beri BRICS’e ve BRICS bünyesindeki Yeni Kalkınma Bankası’na ilgi duyduğunu anımsatan Gökhun Göçmen, burada asıl karar verecek yerlerin Moskova ve Pekin olduğunu işaret etti:
“Türkiye’nin 2017 senesinde böyle bir ilgisi vardı. Daha sonra ilerleyen zamanlarda, yani 2018’de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından bunu duyduk. Erdoğan, Afrika’da düzenlenen BRICS liderler zirvesine katılmıştı ve orada BRICS’i ‘Statüko dışı bir platform’ olarak tanımlamıştı. 2018’e gelinince Türkiye, BRICS’i sadece ekonomik bir platform olarak değil aynı zamanda Batı’nın değerler dayatmasının dışında bir platform olarak değerlendirdi. Son olarak 3-5 Haziran tarihlerinde Çin’e giden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin BRICS dışişleri bakanları zirvesine katılacağını belirtmişti. Moskova’da düzenlenen bu toplantıya Hakan Fidan katıldı. Türkiye BRICS’e nasıl ve hangi çatı altında girmek istiyor? BRICS’in oyun kurucu aktörleri olan Rusya ve Çin, Türkiye’yi nerede ve nasıl görmek istiyor? Olay bununla alakalı.”

‘Hakan Fidan’ın ve Mehmet Şimşek’in farklı öncelikleri olduğunu görüyoruz’

Gökhun Göçmen’e göre Dışişleri Bakanı Fidan ve Maliye Bakanı Şimşek arasında, BRICS temelinde bir görüş ayrılığı mevcut:
“BRICS, Avrupa Birliği’ne hep alternatif olarak sunuluyor. Uzun bir aradan sonra Hakan Fidan davet edildi. Katıldığı bir televizyon programından bahseden Fidan, ‘Yıllarca AB bizi oyaladı’ dedi. Mehmet Şimşek de sanki bir kontra atak yapıyormuş gibi ‘Hayır, Türkiye’nin yönelimi öteden beri Batı’dır’ dedi. Burada iki farklı öncelik görüyoruz. Hakan Fidan’ın ve Mehmet Şimşek’in farklı öncelikleri olduğunu görüyoruz.”

‘Türkiye’nin Batı ile entegrasyonu acaba BRICS ile tezatlık oluşturabilir mi?’

Tıpkı Avrupa Birliği ve NATO gibi BRICS’in de birtakım şartları olduğunu aktaran Gökhun Göçmen, en büyük kırmızı çizginin üye devletlerin birbirini uluslararası platformlarda hedef almaması olduğunu belirtti. Türkiye’nin NATO üyeliği sebebiyle bu konudaki tutumunun Moskova’da ve Pekin’de belirsizlik yarattığının altını çizen Göçmen, diğer yandan Türkiye’nin mevcut koşullar altında AB ile ciddi ticari ortaklıkları bulunması sebebiyle, BRICS yerine Yeni Kalkınma Bankası’na üye olabileceği değerlendirmesinde bulundu:

“Türkiye ve Azerbaycan, Çin ile ilişkileri ilerletti. Hakan Fidan da bunu belirtmişti. Türk dünyasının ve teşkilatlarının Çin ile yakın ilişkileri var halihazırda. Türkiye burada farklı ve özel bir ülke. Batı ile sorunlar yaşanıyor, hatta çevre ülkelere göre köklü sorunlar var. Fakat Türkiye, BRICS’e üye olmak isteyen ülkelerden farklı olarak bir NATO üyesi. NATO da bambaşka bir platform. NATO, kolektif Batı’nın savaş aygıtı ve politika üretim merkezi. Türkiye buralarla çelişkili politikalar üretse de NATO bir karar alınca Türkiye nasıl bir adım atacak? En önemli noktalardan bir tanesi bu. Türkiye’nin Batı ile entegrasyonu acaba BRICS ile tezatlık oluşturabilir mi? Avrupa Birliği’nin kriterleri var da, BRICS’e üye olmanın kriteri yok mu? Elbette var. Burada Putin-Erdoğan dostluğundan veya Türk-Çin hükümetleri yakınlaşmasından öte, oyun kurucu başkentler olan Moskova ve Çin, Ankara’nın standartları karşılayıp karşılamadığına bakacak.

BRICS’in her ne kadar belirgin bir tüzüğü olmasa da çok net bir kırmızı çizgi var: BRICS’e üye olan devletler, uluslararası platformlarda birbirini hedef alamaz. Bu çok hayati. İsviçre’deki meşhur Ukrayna zirvesinde bunu gördük. Zirvenin sonunda bir bildiri imzalandı ve bu bildiri tamamen Rusya karşıtıydı. O bildiriye dikkat ediniz, hiçbir BRICS üyesi imza atmadı. Çin katılmadı bile zirveye. Suudi Arabistan, Hindistan ve BRICS’e üye olmak isteyen ülkeler, bildiriye imza atmadı. Ama Türkiye imzaladı. Her ne kadar Türkiye’nin özel ilişkileri olsa da, Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmayan bir ülke olsa bile, BRICS kurumsal çatısı altında Rusya ve Çin, Türkiye’nin nasıl pozisyon alacağını merak ediyordur.

Burada iki bakanın farklı öncelikleri var. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hakan Fidan, Doğu’ya yönelim konusunda daha net duruyor. Çin-ABD rekabetinde Çin’in konumlandırılması açısından daha siyasi bakılıyor. Öte yandan Mehmet Şimşek, ekonominin ve yönelimin merkezinin Batı olduğunu söyledi ve çıkarlar oluştuğu sürece BRICS’e yakınlaşılacağını söyledi. Yani Türkiye’nin Batı merkezli politikaları sürdüreceğinin sinyalini verdi. O da ekonomik pencereden bakıyor. BRICS her ne kadar yeni dünyanın üretim devlerini gördüğümüz bir kurum olsa da, BRICS’in dünya üzerindeki GSYH payı, G7 ülkelerinin ancak yarısından fazla. Tabii bu orta vadede değişecek. Fakat Türkiye’nin halihazırda G7 ile olan ilişkisi daha fazla. Rusya ve Çin, Türkiye’nin büyük ticaret ortaklarından fakat doğrudan yatırımlara ve Türkiye’nin ihracat kalemlerine bakarsak, Batı ülkelerinin hala bir ağırlığı var. Muhtemelen Batı bunu silah olarak kullanacak ve Mehmet Şimşek de bunu bildiği için böyle mesajlar veriyor.

Dün bu haberi gördüğüm zaman ‘Mehmet Şimşek’in bu BRICS üyeliği başvurusundan haberi var mı’ şeklinde şaka yapmıştım. Benim her daim ortayol gördüğüm çıkış, Türkiye’nin BRICS çatısı altında bulunan Yeni Kalkınma Bankası üyeliği olabilir. Bu kesin değil fakat gerçekleşme ihtimali var ve bu durum beni şaşırtmaz. BRICS’e üye olmak zorunda olmadan bankasından faydalanabilirsiniz. Türkiye bu süre içerisinde Rusya ve Çin gibi aktörlerin kafasındaki soru işaretlerini giderebilecek bir alan bulur. BRICS’in de kurumsallaşmaya ihtiyacı var. Türkiye bu süreçte Batı ile ilişkileri gözden geçirebilir. Diplomatik çabaları yürütürken BRICS’i tanıma fırsatı bulacaktır. Bu formülle karşı karşıya kalabiliriz diye düşünüyorum.”

‘Çin, ABD’nin Tayvan’daki bölücülüğü desteklemesi halinde ABD ile ilişkileri keseceği ve Tayvan’a müdahale edeceği mesajını çok sert bir biçimde verdi’

Jake Sullivan’ın Kamala Harris döneminde dışişleri bakanı olmayı hedeflediğini ifade eden Göçmen’e göre ikili görüşmeye Çin’in sert mesajları damgasını vurdu. Gökhun Göçmen, Çin’in Tayvan konusunda bölücülüğün desteklenmesi durumunda askeri müdahale mesajı verdiğini kaydetti:

“Jake Sullivan’ın ziyareti ilginçti. Sekiz yıl sonra ilk defa bir ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Çin’e gitti. Bu ziyaret neden şu anda gerçekleşti? Son günlerde çok duymaya başladık. ABD medyasında şundan bahsediliyor: Kamala Harris başkan seçilirse, dışişleri bakanlığı için adı geçen isimlerden birisi Sullivan. Yani Sullivan’ın attığı bu adım Çin’i tanımak için ve eğer bakan olursa işine yarayacaktır. Yani bunu bir ısınma turu olarak yorumlayanlar var. Öte yandan Biden’ın görev süresi bitmeden önce Çin’i ziyaret etmek istediği ve Sullivan’ın görüşmeyi ayarlamak için gittiğini iddia edenler de var. Yanılmıyorsam ABD yakın tarihinde Çin’i ziyaret etmeyen tek başkan Joe Biden oldu. Sullivan’ın da giderayak görüşme ayarlamaya gittiği söyleniyor. Çin’in ise resmi açıklamalarında şu söylendi: Şi Cinping ve Joe Biden, Bali’de ve San Francisco’da çeşitli mutabakat metinleri imzalamıştı. Askeri iletişim, yapay zeka, iklim değişikliği, ticaret vs. Bu kurulan mekanizmalar sonrası görüşme ihtiyacı vardı. Çin kaynakları, bu görüşmelerin gereği olarak Sullivan’ın Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından davet edildiğinin altını çizdi. Sullivan burada başta Şi Cinping olmak üzere önemli isimlerle görüştü. Wang Yi ile de bir araya geldi.

Çin’in en önemli askeri yetkilileriyle de bir araya geldi. Hepsinde dikkatimi çeken, Tayvan ve Güney Çin Denizi meseleleri sıklıkla vurgulanmış oldu. Filipinler orada bir araçsallaştırılmış ülke haline geldi. Güney Kore ve Japonya ile ilişkiler farklı. Filipinler’in doğrudan sahaya sürüldüğünü görüyoruz. Tayvan meselesi zaten Çin’in ABD ile kurduğu ilişkilerin temelini oluşturuyor. Çin bugün ABD’yi tanıyorsa, ABD Tayvan’ı Çin’in parçası olarak kabul ettiği için. Çin, ABD’nin Tayvan’daki bölücülüğü desteklemesi halinde ABD ile ilişkileri keseceği ve Tayvan’a müdahale edeceği mesajını çok sert bir biçimde verdi.”

‘Filipinler yine Çin egemenliğindeki resiflere girdi’

Filipinler’in ABD kışkırtması ile Güney Çin Denizi’nde yeni bir provokasyon başlattığını aktaran Göçmen, tansiyonun giderek arttığı uyarısında bulundu:
“Güney Çin Denizi’nde verilen mesajlar yeterince etki etmemiş olacak ki Filipinler yine Çin egemenliğindeki resiflere girdi. Sonra uzaklaştırıldılar fakat tansiyon giderek artıyor. Şi Cinping ise genel konuştu ve özel vurgularda bulunmadı. Tıpkı San Francisco’da olduğu gibi iki ülkenin birlikte kalkınabileceğini, dünyanın iki ülke için de yeterince büyük olduğunu söyledi. Aslında Çin ile ABD ilişkilerinin genel çerçevesini çizdi ve Çin’in kalkınmasını hiçbir gücün bastıramayacağı söyledi. Bali ve San Francisco zirveleri sonrası en önemli buluşmalardan biri olarak kayda geçti. Bu ziyaretin çıktılarını da artık zannımca kasım ayındaki seçimlerden sonra göreceğiz. Sullivan gerçekten dışişleri bakanı olursa Çin ile temasları artacaktır diye tahmin ediyorum.”

‘Demokratlar gelse de Cumhuriyetçiler gelse de Beyaz Saray’ın bir devlet politikası var: Çin’i kuşatmak’

Gökhun Göçmen’e göre Çin için seçimi Kamala Harris’in veya Donald Trump’ın kazanması bir fark yaratmayacak çünkü Beyaz Saray’ın devlet politikası, Çin’i kuşatmayı hedefliyor:
“Çin’de medya üzerinde devlet politikalarının etkisi yüksek olduğu için kırmızı ve riskli alanlara pek girmek istemiyorlar. Fakat geçmişe bakabiliriz. Donald Trump seçildiği dönem Çin’de muazzam bir iyimserlik hakimdi. Trump bir iş insanı olduğu için rasyonel davranacağını düşündüler fakat ters köşe oldular. Trump, tarihteki en sert Çin politikalarını başlattı. Aslında Demokratlar gelse de Cumhuriyetçiler gelse de Beyaz Saray’ın bir devlet politikası var. Ve ABD’nin devlet politikası şu: ABD’nin uzun dönemli hegemonyasına meydan okuyabilecek tek ülke Çin olduğu için Amerika, Çin’i baskılamak zorundadır. Ufak farklar olabilir arada. Demokratlar diplomasiyi daha çok kullanabilir. Trump farklı adımlar atabilir. Asya’da göreceğimiz ittifakların değiştiğini görebiliriz. Biden ittifaklara sırtını dayarken Trump bu ittifaklardan çok fazla hazzetmiyor. Belki Çin ile doğrudan masaya oturup daha cüretli açıklamalarla istediğini almaya çalışacaktır. Ben ama ne olursa olsun Washington’un Çin’i kuşatma planlarından vazgeçmeyeceğini düşünüyorum.”
Yorum yaz