BRICS’in kazandığı küresel önemi Sputnik’e değerlendiren Mumbai Üniversitesi Orta Avrasya Çalışmaları Merkezi öğretim üyesi Pramod Rai, birliğin 2024 yılında dünya topraklarının yüzde 45'ini, küresel nüfusun yüzde 46'sını, küresel GSYH'nin yaklaşık yüzde 46'sını, küresel ticaretin en az yüzde 25'ini, dünyadaki doğalgaz üretiminin yüzde 32'sini, ham petrol rezervlerinin yüzde 43'ünü ve küresel petrol ithalatının ise yüzde 38'ini birleştirdiğini vurguladı.
Bir örgüt olarak BRICS’in elbette kapsayıcı ve çatışma içermeyen yeni dünya düzeni inşa etme yolunda evrimsel bir süreçten geçmekte olduğuna dikkat çeken Rai, “BRICS'in mevcut Batı odaklı uluslararası düzeni ortadan kaldıracak radikal bir devrimci adım olması gerektiği yönünde tartışmalar devam ediyor. Benim görüşüme göre BRICS’in, özellikle küresel güney ülkelerinden gelen üyelik arzusunun arttığı güvenilir bir örgüt olarak ortaya çıkmasına rağmen, tam olarak potansiyelini, yeteneklerini ve rasyonelliğini göstermesi için hala yapması gereken çok şey var. Elbette BRICS için en büyük zorluk, işleyişinde tipik batı model ve mekanizmalarını takip etmemek ya da onlara dönüşmemektir. Sadece sayılarla büyümek değil, pragmatizmi göstermek ve sonuç almak şu andaki en büyük hedef olmalıdır” dedi.
BRICS'in 2009'dan bu yana yayımladığı uzun ortak deklarasyonun incelendiğinde, kapsayıcı ve herhangi bir tarafla çatışmadan kaçınan vizyonunun bu yapının neden küresel bir öneme sahip olması gerektiğini açıkça ortaya çıkardığını belirten Rai, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
Ancak hükümet ve liderler değişmeye devam ettikçe, dış politika öncelikleri de değişiyor. Bence parti ve liderlerden bağımsız olarak BRICS'in önemi üst sıralarda kalmaya devam edecektir ki bundan kaçınmak mümkün değil. Avrasya işbirliğinin geleceği aslında yeni çok taraflı-çok kutuplu küresel düzenin doğasına büyük ölçüde katkıda bulunacaktır. Rusya bölgenin vazgeçilmez bir devleti ve etkili bir gücü olmuştur ve elbette daha büyük jeo-ekonomik ve jeo-politik çıkarları için de öyle olmalıdır. Çin halihazırda bölgedeki ticari programlarını ve politikalarını harekete geçirdiğinden, Hindistan da bölgedeki hamlelerini hızlandırmalıdır. Ancak elbette Avrasya kara kütlesinin ana paydaş ülkeleri, yaklaşan küresel düzen hakkında net bir vizyona sahip olmalıdır. Batı'nın kritik önemi hala devam etse de Avrasya'nın geleceği büyük ölçüde Rusya, Hindistan ve Çin gibi ülkelere bağlı. Bu ülkelerin atacağı adımlar bölge ve Batı sonrası uluslararası düzen üzerinde derin etkiler yaratacaktır.
Rai, geçtiğimiz günlerde başkent Moskova'daki Rusya Devlet Beşeri Bilimler Üniversitesi'nde düzenlenen BRICS Fütüroloji Forumu'na katıldığını ve burada İranlı katılımcılarla çok ilginç görüşmeler yaptığını aktarırken, Mumbai, Moskova, Bandar Abbas, Tahran, Astrahan gibi ticari merkezler arasındaki ticari bağlantıyı kolaylaştırmak ve artırmak adına müşterek endişelere sahip olduklarını, kolay ve erişilebilir ticaret yollarının eksikliğinin Hindistan, İran ve Orta Asya Cumhuriyetleri gibi ülkeler için büyük bir engel teşkil ettiğini kaydetti.
Öte yandan beklenen sonuç ve bunu elde etmek için gereken pragmatizmin henüz yakın olmadığına inanan Rai, demecini şu şekilde sonlandırdı:
İran, Hindistan, Rusya ve OAC gibi ülkeler Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’nun (INSTC) vizyon ve misyonunu daha hızlı ve verimli yollara taşımalıdır. Rusya-Hindistan ilişkilerinin özel ve ayrıcalıklı stratejik ‘ortaklık’ olarak adlandırıldığını gördüğümüzde, tek eksik tarafın bu güvenilir ortaklar arasında canlı ekonomik alışverişlerin olmaması olduğunu görüyoruz. Chennai-Vladivostok Deniz Koridoru, Hindistan-Rusya ikili ticaretini başka bir düzeye taşıyarak oyunun kurallarını değiştirecektir. Bu deniz yolu yaklaşık 5 bin 600 deniz milini (10 bin 300 km) kapsamaktadır. Hindistan'ın Körfez'den enerji ithalatı temel olarak deniz yolu üzerinden gerçekleştiğinden, önerilen Chennai-Vladivostok Deniz Koridoru Rusya ve Hindistan arasındaki ticari boşluğu kesinlikle dolduracaktır.