‘Pax-Americana veya Atlantik Güvenlik temelli küresel hegemonya sisteminin artık bittiğini görüyoruz’
‘Trump’ın gelecek olması muazzam bir endişe uyandırıyor’
‘NATO, Ukrayna’yı koçbaşı olarak kullanarak Rusya’nın içlerine girmek istiyordu. Bu plan tutmadı’
“Üçüncü baskı şurada: Ukrayna cephesine ‘provoke edilmemiş savaş’ diyorlar fakat resmen NATO’nun doğuya genişlemesiyle birlikte 1999’dan bu yana kademe kademe gelişmiş bir kriz var. Üye sayısı 32 ülkeye çıktı. Esas olarak Hitler veya Napolyon’un yapmaya çalıştığının yumuşak bir şekilde, NATO’nun Rusya’nın içlerine kadar geldiğini görüyoruz. NATO, Baltık’tan Karadeniz’e çekilen yayın doğusuna geçmek istedi. Rusya’nın zaten Ukrayna’nın, Moldova’nın, Beyaz Rusya’nın veya Gürcistan’ın NATO üyeliğine ‘evet’ diyeceğini, az biraz tarih ve jeopolitik bilen kimse asla düşünmez. Geçen gün ABD arşivleri açıldı ve yepyeni bir belge ortaya çıktı. 1997’de Helsinki’de, Clinton ile Yeltsin görüştü. Yeltsin’in Bill Clinton’a ‘Siz NATO’yu doğuya doğru genişletmek istiyorsunuz. Biz bunu uygun görmüyoruz. Şu an yapabilecek bir şey yok. Bundan memnun olmadığımızı bilin’ demiş. Amerikalılar hep ‘Yeltsin izin verdi’ diyordu.
Yani işin özü, NATO, Ukrayna’yı koçbaşı olarak kullanarak Rusya’nın içlerine girmek istiyordu. Bu plan tutmadı. Benim endişem şu: Zirvede bu kadar karara rağmen Rusya ile savaşa devam kararı, onların aleyhine olacak. Rusya çok daha güçlendi. İzole edilemedi, savaş ekonomisine ve savaş sanayisine geçti. Bugün ABD’nin ürettiği bir mermiyi, Ruslar çok daha hızlı şekilde üretebiliyor. İstatistikler ortada. O yüzden kanaatimce en büyük baskılardan birisi, bu şartlarda Ukrayna’yı ABD seçimlerine kadar devam ettirme endişesi.
NATO zirvesinden birkaç gün önce dünyanın en büyük nüfusuna sahip Hindistan lider, Rusya’yı ziyaret etti. Eski Bağlantısızlar’ın devamı Hindistan’ın arkasında 70’e yakın küresel güney ülkesi var. Hindistan, uluslararası politika açısından büyük bir güç unsuru. Modi gidip Putin’le buluşuyor ve sadece özel görüşme iki saat sürüyor. Savunmadan enerji alanına kadar birçok projeye imza atılmış. Ondan evvel Putin Vietnam’a, Kuzey Kore’ye, Çin’e gitti. Hani izole oluyordu? Aksine Putin, kendi prestijini, son Gazze olaylarıyla birlikte yerlerde sürünen ABD itibarının çok üzerine çıkarttı.
O nedenle bu zirvede, bu konjonktür içerisinde, ittifak üyesi 32 devlet, Avustralya, Güney Kore, Japonya ile birlikte ‘Biz yıkılmadık, ayaktayız. Savaşı devam ettirmeye kararlıyız. Kural temelli dünyayı korumakta kararlıyız’ mesajı vermeye çalıştılar. Fakat bunun içi boş. Orada bir dolu madde var. Bizim medyamızda maddeleri bile doğru okuyamayanlar olmuş. Müesses kanallarda yanlış yorumlar var. Biden’a güldüğüm gibi onlara da gülüyorum. Temel olmayınca yapılan yorumlar da zayıf oluyor.”
‘Bildiride İsrail’den bahsedilmiyor. En ağır savaş metotlarını uyguluyorlar ama NATO bunu küresel barışa tehdit görmüyor’
“Gelelim sonuç raporuna... Gördüğüm en önemli olay, Çin’e meydan okunması. Geçmişte Çin’e pek meydan okunmazdı. Ama şimdi resmen Çin’i açıkça tehdit olarak görüyorlar. Rusya’ya yardım ettiğini söylüyorlar. Yani bir şeyin tehdit olması için niyet ve yapabilirlik gerekir. NATO mantığı böyledir. Burada demek ki ikisinin de olduğunu görüyorlar. Niyetten öte artık yardım ettiğini düşünüyorlar. Bu tabii İngiliz ve Amerikan etkisiyle girmiş bir maddedir. Ukrayna Savaşı başlayana kadar, Çin ve AB ticareti, AB-ABD ticaretinin önündeydi. Savaştan sonra bu azalmaya başladı ama buna bile tahammülleri yok. Çin’den de gerekli cevaplar geldi tabii. ‘Çin dünya barışını, istikrarını bozuyor’ diye konuşuyorlar.
Peki bakıyorsunuz, İsrail’den bahsediliyor mu? Hayır. Günde kaç kadın, kaç çocuk öldürülüyor. Adamlar kuzey Gazze’de tek bir Filistinli bırakmadı. Resmen en ağır savaşta uygulanacak metotları kullanıyorlar. Ama NATO, asla ve asla İsrail’in yaptıklarını küresel barışa ve istikrara bir tehdit olarak görmüyorlar. İsrail ayrıca NATO’nun ortağı. Akdeniz Diyalogu’nda yeri olan bir devlet. Ben şaşırdım. İsrail’den bir temsilci de gelebilirdi. Bakın İsrail’in küresel güvenliğe ve refaha olan etkisini şöyle söyleyeyim: İsrail’in soykırım saldırıları sonrası Husilerin başlattığı saldırılar, küresel ticareti allak bullak etti. Bugün Süveyş Kanalı’ndan geçmesi gereken normal trafiğin yüzde 60’a yakını Ümit Burnu'ndan (Cape Town) yani güneyden geçiyor. Bu, gecikmelere ve fiyat artışına sebep oluyor. Daha geçen gün bir rapor okudum. Singapur’da konteyner gemilerinin bekleme süresi, 8 günden 14 güne çıkmış. Sebebi bu dediğim olaylar. İsrail niye bildiride yok? Cevabını veremiyorlar.”
‘Esasında Ukrayna Savaşı’nın temel nedenlerinden birisi, Kuzey Buz Denizi rotası’
‘Tamamen Batıcı olmak, Türk jeopolitiğini feda etmeye eşdeğerdir’
“Otuz iki NATO üyesi, Avustralya, Güney Kore ve Japonya var. Buna rağmen çatlaklar vardı zirvede. Macaristan’ı görüyoruz. Orban bugün Trump ile görüşüyor. Düşünün, adam AB Komisyonu Dönem Başkanı. Daha geçen gün Rusya’ya, Çin’e gitti. Bu en büyük çatlak. Slovakya aynı şekilde. Diğer taraftan Türkiye var. Cumhurbaşkanı’nın son dakikada ‘Türkiye, ŞİÖ’ye üye olacak’ demesi önemli. Esasında sorarlar: O zaman NATO zirvesinde işiniz neydi? Ama bu da NATO’daki çatlak açısından önemli. Kutluyorum bu söylendiği için. Onların kendi evlerinde, anlaşmanın 75. yılında, 1952’den bu yana NATO’nun güney kalesindeki en büyük ülkelerden olan Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girmek istediğini söylüyor. Bu, muazzam bir tokat. Türkiye, Montrö’nün 19’uncu maddesini uyguladı. 24 Şubat 2022’den bu yana, hiçbir yaptırıma katılmıyor ve Rusya ile ekonomik-stratejik ilişkilerini devam ettiriyor. Bundan geri adım atılmıyor. Bu çok önemli.
En büyük endişem, Türkiye’de iktidar değişikliği olursa ana muhalefet partisinin bu rotadan çıkması. Çünkü bu artık devlet rotasıdır. Herhalde ana muhalefet partisi de bunu görüyordur. Onların bazı açıklamalarına inanamıyorum. Son derece tehlikeli açıklamalar. ‘Tamamen AB’nin, NATO’nun kuluyuz. Batı sisteminin ayrılmaz parçasıyız’ demeleri, Türk jeopolitiğini feda etmeye eşdeğerdir. Çünkü bu çöken bir sistem. Feci şekilde çöküyor. Borrell ne dedi? ‘Ukrayna’daki ölümlere çok üzülüyoruz ama silah vermeye devam edeceğiz’ dedi. Bir kanser hastasına en ağır kanserojen maddeleri verip ölümü hızlandırmaya benziyor bu. Ortada Ukrayna kalmayacak. Endişem bu. Çünkü Rusya’nın eli şu anda çok güçlü. İstedikleri kadar silah versinler; Rusya’nın bunların etkisini minimize edecek yeteneği var. Rusya’nın içerisinin vurulmasına, özellikle Romanya-Polonya gibi NATO bölgelerinden izin verileceğini sanmıyorum. Bugün ABD yine ‘Silahların, Rusya’nın içerisinde kullanılmasına açık onay vermiyoruz’ dedi. Zelenskiy bu duruma çok üzülüyor. NATO’daki ve AB’deki bu çatlakların büyüyeceğini düşünüyorum.”
‘Avrupa’da artan milliyetçi oylar, Amerikan vassalı olmaya ‘Yeter’ diyen bir mesaj içeriyor’
“Avrupa’ya bu sene içerisinde iki-üç kere konferansa gittim. Gördüğüm şuydu: Bütün meydanlarda AB bayrağı, Ukrayna bayrağı ve LGBT bayrağı vardı. Manası şu: ABD, ‘Ben ne düşünüyorsam senin devlet sistemin de bunu düşünmek zorunda’ diyor. Burada üç mesaj var; jeopolitik, psikolojik ve sosyal. ‘Seni dönüştüreceğim. Dikte ettiğim woke kültürünü benimseyeceksiniz, jeopolitik çıkarlarıma hizmet edeceksiniz’ diyor. ABD bunu dayatacak güçte mi? Değil. Sorun burada. Avrupa, kendisi acıyı görmeden, yaşamadan bunu anlayacak durumda değil. Yılların beyin yıkaması var. Yılların müesses nizamı var. Japonya, Almanya gibi... Ben 1990’lı yılları hatırlıyorum. Soğuk Savaş’ın bittiği günlerde, 150 bine yakın Amerikan askeri vardı. Her gittiğimiz yerde Amerikan üsleri vardı. O üsler hala duruyor. Japonya aynı şekilde. Ben Japon Deniz Kuvvetleri komutanıyla görüşürken, arkasında Amerikan Deniz Kuvvetleri komutanının resmi vardı. O zaman ben, bu ülkelerin tamamen ABD işgali altında olduğuna kanaat getirmiştim.
Bu AB Parlamentosu seçimlerinde milliyetçi oyların öne çıkması, sadece ekonomik sıkıntılar ve göçmen kriziyle alakalı değil. Aynı zamanda ‘Yeter, ABD vassalı olmayı bırakın’ mesajı içeriyor. Ben böyle okudum. Macron’un durumunu düşünelim... ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ diyen adam, ‘NATO, Ukrayna için savaşa gitmeli’ diyebiliyor. Fakat aynı adam NATO zirvesinde bir tane konuşma yapmadı. Niye? Aklı parlamentoda. Koalisyon hükümeti kurulacak mı? Onu düşünüyor. Sağcısı, solcusu var mecliste. Fransa, saydığım ülkeler arasında en acınacak durumda olanı. Ülkenin geleceği açısından ciddi endişeler görüyorum. Onlar da görüyor. Avrupa Birliği’ndeki bazı ülkelerin, önümüzdeki yıllardan itibaren Amerika ile ilişkilerde arayı açabileceğini ve Macaristan’ı takip edebileceğini düşünüyorum.”
‘Biz Almanya’yı gözümüzde büyütüyoruz ama jeopolitik akıllarını Amerikalı neoconlar yönetiyor’
“Almanya, ABD tarafından kurulmuş, işgal edilmiş, muzaffer bir devletin tüm dayatmalarını yaşayan bir ülke. ABD bundan vazgeçmiyor. Fransa farklı bir durumda. Halbuki Almanya’yı kurtaran Sovyetler’di. Amerikalılar değildi. 25 milyon insan öldü Stalingrad’dan Berlin’e kadar. Almanya ve ABD ticari ilişkileri de çok iç içe geçmiş durumda. O yüzden Amerika, Almanya’yı eyaleti gibi görüyor. O yüzden ABD, Scholz’a, ekibine, Yeşiller gibi tamamen Atlantikçi kafalara ‘Sizden bir daha Helmut Kohl çıkmaz. Sizi aynı Ukrayna’yı yakaladığım gibi yakalamışım. Kendi jeopolitiğim için sizi elimden geldiğince kullanacağım. Şimdi size Tomahawk füzelerini getiriyorum. Sana emrediyorum, Patriotları Ukrayna’ya vereceksiniz’ diyor. Bunlar da tıpış tıpış yapıyor. Bunun cevabını Alman kamuoyu verecek. Bu hükümet veremez. Bakın, Kuzey Akım boru hatları imha edildi. Her biri en az 3-4 milyar dolarlık projeler. Bunlar imha olduktan sonra Alman Deniz Kuvvetleri soruşturma bile açmıyor. Alman deniz yetki alanında büyük bir altyapı imha ediliyor. Burası, Alman vergi mükelleflerinin parasıyla yapılmış. Soruşturma bile açmıyorlar. Rezillik. Bundan daha güzel vassal örneği olabilir mi? Neymiş, Almanya, AB’nin demir çekirdeğiymiş. Öyle değil. Ekonomisi çok iyi olabilir ama o ekonomiyi milli güce transfer edemiyorsanız siz bir hiçsiniz. Almanya, jeopolitiğini tamamen teslim etmiş durumda. Bazen Türkiye’de biz Almanya’yı gözümüzde çok büyütürüz. Evet teknolojileri iyi, çalışkan insanlar. Ama jeopolitik akılları ABD’de neoconlar tarafından yönetiliyor.”
‘Şu anda aktif, bu konuda kullanılabilecek, Rusya-Çin kadar üretime geçebilecek silahları olduğunu sanmıyorum’
‘Rusya, İsrail’in Gazze’ye uyguladığını Ukrayna’ya uygulasaydı, bugün Ukrayna diye bir yer kalmazdı’
“Ukrayna’ya çok üzülüyorum. Çünkü kuzenlerin savaşı bu. Belki de kardeşlerin savaşı… Rusya’da, Ukrayna’da akrabası olmayan yok. Rusya’daki her üç kişiden en az birinin Ukrayna ile bir ilişkisi var. Vişne Bahçesinde Savaş diye Onur Sinan Güzaltan’ın çok güzel bir kitabı çıktı. Savaşı, Rusya’da pek çok kanaat önderiyle yaptığı röportajlar üzerine yazmış. Çok güzel bilgiler var. Ukrayna’ya, Rusya’nın çok büyük zarar vermediğini görüyoruz. Rusya, İsrail’in Gazze’ye uyguladığını Ukrayna’ya uygulasaydı, bugün Ukrayna diye bir yer kalmazdı. Ukraynalılara çok üzülüyorum. Garibanlara ucu açık bir üyelik sözü verildi. Ne yapılacakmış? 32 ülke tek tek davet edecekmiş. Bu ne demek? 32 ülkenin tek tek davet edeceğini düşünecek olursak belki Macaristan davet etmeyecek. Bir kere şunu da düşünelim: Ukrayna ile ilgili maddeler imzalandı, birçok karar verildi. Bu 32 ülkenin oybirliği ile mi verildi bu karar? Hayır. Bizim Cumhurbaşkanımız açık açık ‘NATO’nun Ukrayna çatışmasının tarafı olmasını istemiyoruz’ dedi. Macaristan ve Slovakya da söylüyor bunu. İspanya mesafeli duruyor. Oybirliği nerede?
Bu aynen ABD demokrasisi gibi. Amerikan demokrasisi deniyor; Amerika’da eğer paranız yoksa, sözünüz geçiyor mu? Aday olabiliyor musunuz? Biden’ın en büyük problemi fon bulmak. Böyle bir demokrasi olabilir mi? NATO da böyle. Herkesin söz hakkı var diyorlar. Nerede bu söz hakkı? 32 ülke ‘Evet, biz NATO’nun Ukrayna’da taraf olmasını istiyoruz’ diyor mu? Demiyor. Stoltenberg’in yaptığı açıklamaları aklım hayalim almıyor. Bu adam bir memur. Neye dayanarak bunu yapıyor? Biden, Blinken, Austin ‘Bunları söyle’ diyor, o da söylüyor. Böyle bir rezillik olabilir mi? Ondan sonra ‘NATO bizim her şeyimiz’ diyen insanlar dolaşıyor.”
‘Amerikan endüstriyel kompleksinin savaşa ihtiyacı var’
“NATO’nun kuvvet hedeflerine bakalım. Rusya olur da Beyaz Rusya ile bir araya gelirse, Çin’den, Kuzey Kore’den ve İran’dan lojistik destek alırsa, gördüğüm kadarıyla NATO’nun bu envantere müdahale edebilecek gücü yok. Bunu nereden görüyoruz? Son üç yıldır NATO zirvelerinde sürekli muharebe gruplarından Tugay’a geçiş, 500 bin kişilik müdahale ordusu vs. konuşuyorlar. Bunlar oturuyor, 32 ülkenin silahlı kuvvet verilerini üst üste koyuyorlar, ‘500 bin kişiyle hazırız’ diyorlar. Böyle bir şey yok. NATO’nun emrinde şu anda hazır olarak 5-6 tane muharebe grubu var. Bunlar da bin kişilik. Tatbikatlarda insanları yığıyorlar, 40 bin kişiye ancak çıkarabiliyorlar. NATO’nun asıl sorunu, gücü oluşturup sürekli olarak bir yerlerde tutamamak. Rusya’nın bugün Ukrayna’ya niye girdiğini hepimiz biliyoruz. Tartışmaya gerek yok. Rusya’nın işi gücü yok gibi yarın Polonya’ya, Letonya’ya, Romanya’ya gireceğini iddia ediyorlar. Öyle bir şey yok. Fakat bu tehdidi canlı tutmak zorundalar. Çünkü Amerikan endüstriyel kompleksinin savaşa ihtiyacı var.
Sıkı durun: 24 Şubat 2022’den bu yana AB ülkelerinin, ABD silah şirketlerinden silah siparişi artışı yüzde 75. Bu bir rekor. İki yılda yüzde 75 artış var. Amerika içerisinde artış yüzde 12. Diğer tarafta LNG var. Amerikan sıvılaştırılmış doğalgaz şirketlerinin dünya piyasalarında ihracat artışı yüzde 60. Rus gazına kısıtlama getirmişlerdi. Bir cinayet işlenince kimin kazandığı sorulur. İşte kimin kazandığı ortada.”
‘Ukrayna bölünse bile NATO üyesi olmasına benim bildiğim Rusya devleti izin vermez’
‘Gerçeği söyleyeyim: Şu anda NATO ülkelerinin Rusya’dan hava ve füze tehditlerini önleme yeteneği yüzde 15 civarında’
‘İngiltere’nin bir ada devleti olarak zafiyetleri olduğunu düşünüyorum’
‘Bunların derdi, Sırbistan’daki dengeleyici jeopolitik kaleyi yok etmek’
“Tabii Batı Balkanlar da geçiyor. Kim var Batı Balkanlar’da? Sırbistan, Kosova ve Bosna-Hersek. Zaten bu üç ülkenin haricinde Balkanlar’da NATO’ya girmemiş ülke kalmadı. Orta Avrupa’da da Avusturya ve İsviçre var. Bunların derdi, Sırbistan’daki dengeleyici jeopolitik kaleyi yok etmek. Sırbistan, Kosova ve Arnavutluk var. Bu üç ülke çok kritikti. Dikkat edin: 1999’da NATO, BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan Sırbistan’ı bombaladı. Binlerce kişi öldürüldü. Tabii, Sırplar gaza getirildi, Müslümanları katlettiler. Bosna-Hersek’te katliam yaptılar. Bu insanlık suçudur, bir soykırımdır. Ama Avrupa Birliği ve ABD, neden bu soykırıma uzun yıllar izin verdi? Bu anında kesilebilirdi. Srebrenitsa Katliamı’nın dün 29. yılıydı. Buna neden BM Barış Gücü ve Hollandalı askerler izin verdi? Önlenebilirdi. Dikkat edin. Burada çok ciddi bir şekilde mevcut fay hatlarını daha da çok harekete geçirmek isteniyor. 1995’te Dayton Anlaşması imzalanıyor, sonra NATO gidiyor Sırpları vuruyor. Yani Müslümanları yok etmeye izin verdiği Sırbistan’a, daha sonra gelip müdahale ediyor. BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan yapıyor bunu. Arkasından o bölge de paramparça oluyor. Kosova ayrılıyor, Arnavutluk NATO üyesi oluyor. Kosova’ya NATO daimi gücü konuluyor. Sırbistan denizsiz bırakılıyor. Karadağ, Sırbistan’ın denizdeki parçasıydı. Onu da kesip NATO’ya aldılar.
Olay, denizle kıta arasında. Sırbistan’ın denize çıkışı engellenmiş oldu ve Sırbistan karaya hapsedilmiş bir ülke haline geldi. Bu jeopolitik oyunda Sırbistan, Ruslar tarafından da kullanılıyor. Sırbistan, Kosova, Bosna-Hersek gibi konularda AB’yi ve NATO’yu sıkıştırmak için bir araç olarak kullanılıyor. Sebebi, Rusya’nın Doğu Avrupa’da sıkıştırılıyor olması. Rusya’nın tek müttefiki Sırbistan, onu kullanıyor. Bu da küresel ve bölgesel barışa hizmet etmiyor. Batı Balkanlar bu yüzden önemliydi. Gördüğüm kadarıyla Bosna Hersek’i NATO’ya almak istiyorlar. Bosna’nın 10 kilometrelik kıyı şeridi var, onu da tamamen NATO kontrolüne almak istiyorlar.”
‘Montrö’nün bu bildiriye girmesi önemli ve iyi bir şey’
“Gelelim Karadeniz’e… Karadeniz’de zaten yapacaklarını yaptılar. Yeni bir şey görmedim. General Ben Hodges, Amiral Stavridis vs. yıllarca söyledi. Montrö’nün bu bildiriye girmesi önemli ve iyi bir şey. Montrö’yü dikkat ederek işlerini yapacaklarını söylüyorlar. Benim tahminim, Türk diplomatların başarısı. Değilse bu adamlar bunu hayatta koymaz. Romanya’yı çok öne çıkarıyorlar. Romanya, NATO’ya 2004 yılında girdi. 2023’teki genel sekreter yardımcısı da Romen. Bu mümkün mü? Bunlar bir Hint veya Afrika asıllı başkan yapıyor kendilerine. Onun gibi. Romanya o kadar önemli bir ülke ki, ABD’nin sarsılmaz bir kalesi ve vekili. Romanya’daki deniz üssü Deveselu’ya SM3 anti balistik füze sistemlerini koydular. Kogalinescu hava üssünü, Rammstein’dan sonra Avrupa’daki en büyük NATO üssüne dönüştürme kararı aldılar. İnşaat devam ediyor. Romanya açıkça ‘Ben, ABD’nin Karadeniz’deki koçbaşıyım. Tuna havzası kontrolüm altında. Türk Boğazlarına kuş uçuşu 150 mil uzaklıktayım. Burada Rusya’yı rahatsız edecek, buradan kalkıp uçaklarla Kırım’ı rahatlıkla vurabilecek konumdayım’ diyor. Romanya’yı bu yüzden seçtiler. Ben 2000’li yılların başlarında Strateji Daire Başkanı iken bunlarla birçok toplantıya girmiştim. İnanamamıştım. Çavuşesku’nun katı komünist ülkesinin bir anda bu kadar koyu Amerikancı olacağını düşünmemiştim.”
‘Karadeniz’de bir false flag olabilir, Rusya ve Türkiye karşı karşıya getirilebilir’
“Şu anda tek endişem, Romanya’nın birtakım kışkırtmalar için kullanılabileceği ihtimali. Bir diğer önemli konu da Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’ın üçlü olarak mayın karşı tedbirler görev grubu. Bu grup ocakta oluşturuldu. Şu anda faal ve komutası Türkiye’de. Bu grup bir NATO gücü değil. Karadeniz’e kıyıdaş olan üç ülke oluşturuyor. Aynı Karadeniz Uyum Harekatı gibi. Ama ne demişler? ‘Üç müttefikimizin oluşturduğu bu görev grubunu destekliyoruz’ diyor. Ocak ayında yapılan anlaşmada ne deniliyordu? ‘Savaş devam ettiği sürece NATO ülkeleri, bu gruba sahili olanlar hariç katılamazlar’ diyordu. Niye bunu koydular bildiriye? Savaş biterse, bu mayın tedbirleri karşı grup, NATO ile çalışabilecek mi? Türkiye, Montrö’nün 19. maddesini uygulamış. Montrö’nün sahibi Türkiye, bugüne kadar hiçbir NATO tatbikatına katılmamış. Türkiye, buna izin verecek mi? Bunu da göreceğiz. Bir de bu grubun komutası ocak ayında Rumenlere geçecek. Endişeliyim. Her an bir false flag (yanıltma operasyonu) olabilir, Rusya ve Türkiye karşı karşıya getirilebilir. Neocon’ların en büyük başarısı, Rusya ve Türkiye’yi tekrar karşı karşıya getirmek olur. Türk düşmanı eski İngiliz Başbakanı Gladston’un meşhur bir lafı vardı; ‘Biz Ruslarla Türkleri yıllarca savaştırarak, 18. ve 19. yüzyılda ikisinin de yıpranmasına neden olduk. Almanya’nın yükselişi ortaya çıktı, bu yüzden Ruslarla farklı bir diyaloga girmemiz lazım’ demişti. Durum bu. Türkiye umarım asla bu tuzağa düşmez.