EKSEN

'Pezeşkiyan’ın Türk olması politikaları etkilemez. İran’da karar alıcı olan Hamaney’dir’

Ramazan Bursa'ya göre, Pezeşkiyan'ın etnik kimliği, İran politikalarında belirleyici bir faktör değil. İran'da güvenlik, ekonomi ve diplomasi gibi konularda karar alıcının Rehber Hamaney olduğunun altını çizen Ramazan Bursa, İran'ın genel anlamda jeopolitik konulara yaklaşımında değişiklik yaşanmayacağını kaydetti.
Sitede oku
İran'ın önceki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 19 Mayıs'ta yaşanan helikopter kazası sebebiyle hayatını kaybetti. İran'da sandıkların 28 Haziran'da kurulması kararlaştırıldı fakat seçimler ikinci tura kaldı. Basında Türk kökenli olmasıyla öne çıkan Mesud Pezeşkiyan, oyların yüzde 54'ünü alarak cumhurbaşkanı seçildi. Muhafazakar kanadın adayı Said Celili ise yüzde 45 oy alabildi.
Reformist Pezeşkiyan, İran'ın farklı bölgelerinde toplumun farklı kesimlerine hitap ederken öne çıktı. Pezeşkiyan'ın ABD ile nükleer müzakerelere geri dönme konusundaki konuşmaları dikkat çekti.
İran'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, Mesud Pezeşkiyan'ın galibiyetini ve Pezeşkiyan sonrası İran politikalarının ne durumda olacağını, gazeteci ve yazar Ramazan Bursa ile konuştuk.

'Ne zaman ki Anayasayı Koruyucular Konseyi, Pezeşkiyan hariç tüm reformist adayları reddetti, o zaman Pezeşkiyan’ın şansı arttı'

Ramazan Bursa’ya göre, Pezeşkiyan’ın zaferi şaşırtıcı değil. Bursa’nın değerlendirmesine göre, diğer reformist adayların reddedilmesi, Pezeşkiyan’ın şansını artıran önemli faktörelerden birisi oldu:
“Pezeşkiyan’ın galibiyeti şaşırtıcı değildi. Mesut Pezeşkiyan aday olacağını ilk ilan ettiğinde, kazanmak için değil seçime katılımı artırma noktasında adaylık başvurusu yapacağını söylemişti. Başvuru sürecinde çok güçlü isimler vardı. Eski Meclis Başkanı Said Celili, Ruhani’nin yardımcısı İshak Cihangiri gibi isimler vardı. Bu isimlerin adaylık başvurusu yaptığı süreçte Pezeşkiyan biraz daha geri plandaydı. Ne zaman ki Anayasayı Koruyucular Konseyi, Pezeşkiyan hariç tüm reformist adayları reddetti, o zaman Pezeşkiyan’ın şansı arttı ve kazanma ihtimali güçlendi.”

‘Başvuran kadınlar oldu lakin onlar da reddedildi’

İran’daki adayların incelenme sürecini anlatan Bursa, anayasadaki bazı maddelerin muğlak olması sebebiyle Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin birçok adaylık başvurusunu veto edebildiğini belirtti. Bursa’ya göre bu veto uygulamaları hukuksal olmaktan ziyade dönemsel siyasi gelişmelerle alakalı:
“2021’de Reisi seçildi. O dönem de seçimler için Pezeşkiyan başvuru yapıyor fakat adaylık başvurusu veto ediliyor. O dönem Ali Larijani de aday olacaktı o da veto edilmişti. İran anayasasında cumhurbaşkanlığı ile ilgili maddelerde bazı muğlak ifadeler var. ‘Siyaset adamı’ olmak, ‘devrimin ilkelerine bağlılık’ gibi birtakım ifadeler var. Fakat bunlar çok muğlak ifadeler. Bunlar aslında aday belirleme sürecinde, Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından keyfi olarak, ülkenin stratejik hedefleri çerçevesinde günün şartlarına göre yorumlanmaya fırsat veren ifadeler. Mesela bugüne kadar, son seçim dahil birçok kadın kişi adaylık için başvurdu. Hepsi reddedildi. Bu seçimde de Anayasayı Koruyucular Konseyi Sözcüsü, ‘Kadınların da adaylık başvurusu yapabileceğini’ söyledi. Başvuran kadınlar oldu lakin onlar da reddedildi. İran’da kadın hukukçuları, ‘siyaset adamı’ ifadesinin ‘siyaset insani olmak anlamına gelir, cinsiyet yoktur’ anlamına geldiğini ifade eder fakat neticede bunun üzerinden kadın adaylar reddedilir. Devrimin ilkelerine bağlılık üzerinden yorumlar var. Bundan hareketle Pezeşkiyan 2021’de reddedilmiş olabilir ama bu yıl izin verilebilir. Bu tamamen dönemseldir. Hukuki görmemek icap eder.”

‘O seçimde Hasan Ruhani, Uzmanlar Meclisi için adaylık başvurusu yaptı fakat veto edildi.’

Aday başvurularının veto sürecine dikkat çeken Ramazan Bursa, İran’ın eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de Uzmanlar Meclisi adaylık başvurusunun bu yıl yapılan parlamento seçimleri sırasında reddedildiğini anımsattı:
“Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi bilirsiniz. İran’da yakın dönemde seçimler gördük iki tur halinde. Fakat Reisi hayattayken İran’da 1 Mart’ta parlamento seçimleri yapıldı. Katılım çok düşüktü. O seçimde Hasan Ruhani, Uzmanlar Meclisi için adaylık başvurusu yaptı fakat veto edildi. Bir isim düşünün ki iki dönem cumhurbaşkanlığı ve 23 yıl aralıksız Uzmanlar Meclisi üyeliği yapmış. Fakat ona da ‘Seçilme yeterliliğin yok’ denildi ve veto edildi. Bu da bir örnek olsun.”

‘İran’daki muhafazakar cephe birbirine düştü’

Ramazan Bursa, İran’da muhafazakar cephenin adeta ikiye bölündüğünü ve Ghalibaf ile Celili destekçilerinin seçimin kaybedilmesi sebebiyle hem birbirlerini hem de Anayasayı Koruyucular Konseyi’ni suçladıklarını aktardı:
“Pezeşkiyan’ın seçilmesi üzerine İran’daki muhafazakar cephe kendi içinde tartışmaya tutuştu ve birbirlerine düştüler. Bunlar Ghalibaf ile Celili ve onların destekçileri arasında yaşanıyor. Eğer Celili çekilseydi, Ghalibaf’ın kazanacağını söylüyor bir grup. Diğer grup da Ghalibaf çekilse Celili’nin kazanmış olacağını söylüyor. İlaveten muhafazakarlar, Anayasayı Koruyucular Konseyi’ni de suçluyorlar. Konsey, altı isme onay verdi. Beş isim muhafazakar, biri reformist. Dolayısıyla Anayasayı Koruyucular Konseyi bu kararla muhafazakar cepheyi beşe böldü, reformist cepheyi ise yekpare bıraktı. Bunun üzerinden bir eleştiri var. Muhafazakar cephenin durumu bu.”

‘Pezeşkiyan halkın her kesimine bir mesaj iletti’

Ramazan Bursa, bir siyasetçi olarak Pezeşkiyan’ın gerek Türk, gerek Kürt seçmene hitap edebildiğini vurguladı. Bursa’ya göre yoksullara ve kadınlara da hitap edebilen Pezeşkiyan, muhafazakar kanattaki bölünmeden de faydalanarak Ghalbaf destekçilerinin oylarını da topladı:
“Pezeşkiyan’ın söylemlerine bakarsak, halkın tüm kesimini kucaklayacı bir üslup geliştirdiğini görürüz. Kendisi Türk ve Türklüğü ile alakalı vurgu yapıyor. Mesela ‘Annem ve babam Türk. Evde Farsça konuşmayı yasakladım. Çocuklarımla Türkçe konuşuyorum’ diyor. Diğer yandan Kürtlere mesaj veriyor. Kürt bölgesine gidip çok akıcı bir Kürtçeyle konuşma yapıyor. Annesinin Kürt olduğu iddiaları da yanlış. Annesi Türk. Kendisinin ifadesi var hem anne hem babasının Türk olduğuna dair. Peki nereden biliyor Kürtçeyi? Mahabat’ta Kürtlerin arasında yaşamış gençliğinde ve Kürtçeyi öğrenmiş. Dolayısıyla Kürt bölgesini de iyi biliyor. Orada Kürtçe konuşurken ‘Biji Kürdistan’ diyor. Sonra çıkıp ülkedeki Sünnilere mesaj veriyor. ‘Sünnilerin içerisinde çok liyakatlı tanıdıklarım oldu fakat bunlar devlette yetkilendirilmedi. Bu yanlış’ diyor. Kadınlara mesaj veriyor. Ekonomik projelerle halkın tüm kesimine mesaj veriyor. Aslında Türkiye’de Türklüğü üzerinden gündeme geldi Pezeşkiyan ama halkın her kesimine bir mesaj iletti. Reformistler, Kürt Sünniler, Beluci Sünniler ve halkın diğer kesimleri ve hatta ikinci turda Ghalibaf destekçisi muhafazakarlar, Pezeşkiyan’ı tercih etti.”

‘Pezeşkiyan’ın Türk olması politikaları etkilemez. İran’da karar alıcı olan Hamaney’dir’

Türk basınında Pezeşkiyan’ın Türk olması sebebiyle diplomatik ilişkilerin daha da iyiye gideceği yönündeki algının hatalı olduğunu dile getiren Ramazan Bursa, İran’da politikaların karar alıcısının Rehber olan Hamaney olduğunu hatırlattı. Bursa’ya göre
“Pezeşkiyan’ın seçilmesinin etkisi ne olur? Türkiye’de şöyle bir hava var: Mesela Türk kimliği üzerinden Pezeşkiyan seçildi, dolayısıyla Türk-İran ve Azerbaycan-İran ilişkileri gelişecek şeklinde medyada değerlendirmeler yapılıyor. Ben bunu çok isabetli değerlendirmeler olarak görmüyorum. İran anayasası çok açıktır: Cumhurbaşkanı kabinesi, politika belirlemede yetki sahibi değildir. Anayasaya göre ülkenin güvenlik, hariciye, ekonomi gibi alanlarda ana politikaları Rehber yani Hamaney belirleyebiliyor. Yetki Hamaney’de. Hatta belirledikten sonra hükümet bu ana çerçevenin içerisinde görevini yapıyor mu yapmıyor mu diye nezaret de edebiliyor. Eğer o çerçevenin içerisinde hareket etmediği kanaatine varılırsa, Rehber müdahale edebiliyor. Hamaney bu ana çerçeveyi çizdikten sonra bu ana çerçeve, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ne gelir. Buranın başkanı cumhurbaşkanıdır. Buranın hükümet yetkililerinden ve askeri kanattan oluşan üyeleri vardır. Bizim MGK gibi düşünebiliriz. Burada ana çerçevenin içerisi doldurulur. Herkes vazifesini alır. Hükümet ve asker bu şartlar içerisinde vazifesini yapar. Dolayısıyla anayasaya bakarsak Pezeşkiyan’ın Türk olması, ülkenin dış politika ve güvenlik alanlarında koltuğa Türk cumhurbaşkanını oturmasına göre değişeceğini söylemek inandırıcı ve gerçekçi olmaz.”

‘90 milyon insanın ciddi ekonomik sıkıntıda olduğunu unutmamak lazım’

Pezeşkiyan gibi reformist isimlerin nükleer müzakerelere dönmekteki asıl amacının ambargolardan ve yaptırımlardan kurtulmak olduğunun altını çizen Ramazan Bursa’ya göre, 90 milyon nüfuslu İran’ın yaşadığı ekonomik sıkıntıları aşmak için diplomaside çok yönlü hareket etmesi gerekiyor:
“Aslında Pezeşkiyan, seçim kampanyası döneminde reformistlerin geleneksel dış politika söylemi dışında bir şey söylemedi. Rakibi Celili, nükleer müzakerelere şiddetle karşı çıkan bir isim olduğundan, Pezeşkiyan’ın müzakerelerin tekrar başlatılmasıyla ilgili sözleri gündeme geldi. İlaveten İran ciddi bir yaptırım altında. Dolayısıyla reformist kanat, nükleer anlaşma sağlanıp bu ambargonun, yaptırımların kaldırılmasından başka bir çare göremiyor. Çin deniliyor. Çin bugün İran’ın petrolünün en büyük alıcısı. Fakat İran, yaptırımlardan dolayı petrolünü başka ülkelere satamadığından ötürü Çin, normal petrol fiyatının çok çok altına alıyor bunu. İran da bunu satmaya mecbur kalıyor. Diğer taraftan mesela para transferi meselesi var. SWIFT mevzusu. ABD para transferini yasakladığı zaman Çin de Hindistan da buna uyuyor. Nükleer anlaşmaya varıp müzakerelerin başlayıp bir neticeye ulaşması ve yaptırımların kaldırılması seçeneğinden başka seçenek kalmıyor. Mesela BRICS üyeleri içerisinde bu yaptırımlara uymayan ülke var mı? Para transferinde yok, diğer işlerde yok. Dolayısıyla BRICS üyesi olması, İran’a yaptırımların getirdiği zararı telafi etmeye yetmiyor. 90 milyona yakın bir nüfus var. Ciddi ekonomik sıkıntılar var. Asgari ücret de diğer ücretler de çok düşük. Evet yerel parayla ticaret yapma opsiyonu var ve bu doların etkinliğini kırma açısından önemli. Ama 90 milyon insanın ciddi ekonomik sıkıntıda olduğunu unutmamak lazım. Giderilmesi gereken bir mağduriyet var. Çok yönlü hareket etmek icap eder.”

‘Bugünlerde eskiye göre işbirliği daha ön planda’

Türk ve İran ilişkilerinin, Osmanlı döneminden bu yana inişli çıkışlı olduğunu anımsatan Ramazan Bursa, günümüzde işbirliğinin öne çıktığıın vurguladı:
“Şimdi 600-700 yıllık Türkiye ve İran ilişkileri, her daim inişli çıkışlıdır. Çünkü bölgede dost fakat aynı zamanda en ciddi rakip olan iki ülkedir. Bu ülkelerin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişilerin kimlikleri ve kişilikleri üzerinden bu ilişkiler gelişmez. Tam tersine bölgesel ve küresel ilişkiler, Türk-İran ilişkilerinde dönemine göre rekabeti, dönemine göre işbirliğini artırır. Bu ilişkinin tarihsel serüveni böyledir. Dolayısıyla Pezeşkiyan’ın Türk kimliği üzerinden ikili ilişkileri okumak fevkalade hatalıdır. Bugünlerde eskiye göre işbirliği daha ön planda. Son 40 yılda Türkiye-İran ilişkilerinde en ciddi kırılganlık, Suriye meselesinde yaşandı. Astana masası kurulduktan sonra işbirliği gelişti ve problem azaldı. Rekabet değil, işbirliği öne çıktı. İran cumhurbaşkanının Fars veya Türk olmasıyla alakalı değil bu durum. Tamamen bölgesel durumla alakalı. Mesela önümüzdeki dönemlerde bölgesel meselelerin seyrine göre İran’da Türk bir cumhurbaşkanı bulunmasına rağmen ilişkiler sertleşebilir. Kimlik üzerinden ikili ilişkileri değerlendirmek doğru değil.”

‘Bu üç kesim, bir reformistin seçilmesine üzüldü’

Türkiye’de belirli kesimlerin Pezeşkiyan’ın etnik kökeninin Türk olması sebebiyle doğru olmayan analizler yaptığını kaydeden Bursa’ya göre, İran siyasetinin iç dinamikleri bilinmediği için Irak ve Lübnan’daki grupların da hatalı tespitleri olabiliyor:
“Fevkalade hazin ve enteresan bir tespit aktararak bitireyim sözlerimi. Pezeşkiyan’ın seçilmesiyle birlikte Türkiye’deki milliyetçiler, Pezeşkiyan’ın Türk kimliği üzerinden sevinç yaşadı. Bunun üzerinden analizler yaptılar. İkinci bir kesim ise, Pezeşkiyan’ın seçilmesine sevindi fakat bu kesim aynı zamanda İran’ı şii kimliği üzerinden eleştiren, fakat Türk cumhurbaşkanı seçilmesine sevinen bir kesim. Bu tarihle çelişiyor çünkü İran’ı şiileştiren, Şah İsmail’den başlamak üzere Türk hükümdarlardır. Pezeşkiyan’ın seçilmesinden sonra İran’da muhafazakarlar üzüldü sebebi de Pezeşkiyan’ın reformist olması. Irak’ta Haşdi Şabi, Lübnan’da Hizbullah, Türkiye’de İran-İslam inkılabı çizgisini destekleyen kesimler, bir reformistin seçilmesi sebebiyle üzüldü. Aslında bu saydığım üç kesimin de ortak özelliği, İran siyasetini derinlemesine bilmemelerinden kaynaklanıyor.”

‘Pezeşkiyan geçen günlerde Nasrallah’a yazdığı mektupta desteğin artarak devam edeceğini belirtti’

Ramazan Bursa, Pezeşkiyan’ın seçilmesinin İran’ın Lübnan ve Gazze politikalarını etkilemeyeceğini belirtti:
“Pezeşkiyan’ın seçilmesi, Gazze’yi ve Lübnan’ı etkilemez. İran’da politika belirlemede cumhurbaşkanının etkin bir rolü yok. Öte yandan Pezeşkiyan geçen günlerde Nasrallah’a yazdığı mektupta desteğin artarak devam edeceğini belirtti.”
Yorum yaz