FETHİ YILMAZ’LA YAZI-YORUM

Cem Gürdeniz: Türkiye, Romenlerle birlikte olduğu müddetçe her türlü kışkırtmaya açık hale gelebilir

Yazı-Yorum programında Fethi Yılmaz'ın konuğu olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Karadeniz'deki tehlikeye dikkat çekti. Gürdeniz, "Benim korkum Romanya her türlü kışkırtmayı Amerikan, İngiliz, Alman istihbaratı üzerinden yapabilecek pozisyonda bir ülke. Türkiye, Romenlerle birlikte olduğu müddetçe her türlü kışkırtmaya açık hale gelebilir.” dedi.
Sitede oku
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Radyo Sputnik’te yayınlanan Yazı-Yorum programında Fethi Yılmaz’ın konuğu oldu. Gürdeniz, Balyoz Kumpası, Kabotaj Bayramı’nın önemi, Karadeniz’deki NATO tehlikesi başlıklarını değerlendirdi.
Balyoz Kumpası hakimi Ömer Diken’in Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden aldığı 13 yıl 4 ay hapis cezası Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından onandı. Diken, FETÖ’nün yargıda etkin olduğu dönemde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı yapmıştı. Balyoz Kumpası ile yüzlerce asker hedef alınırken, Ömer Diken’in kararıyla 163 asker bir günde tutuklanmıştı.
Yargıtayın kararını değerlendiren Gürdeniz, şöyle konuştu:
“FETÖ, hepimizin bildiği CIA, Mossad bunların oluşturduğu kolektif Batı’nın enstrümanı, operasyon araçları. Hakimler, savcılar Türkiye’de bir örümcek ağı gibi, Komünizmle Mücadele Derneği adı altında kurulmaya başlayıp sonra 12 Mart, 12 Eylül her türlü Amerikancı darbeyle palazlanarak toplumun, devletin, hükümetin, akademinin, medyanın her yerine girdiler. Amerikan, NATO donanmalarını Karadeniz’e çıkarmayan, Akdeniz’de kendi çıkarlarını koruyan bir tutuma giren donanmanın amiralleri olarak, fikir yaratıcıları olarak zaten hedef alınacağımızı biliyordum. Bir gecede 53 amiralin 18’ini tutukladılar. Dünya tarihinde çok nadirdir ve milletin kılı kıpırdamadı. İktidar zaten ortaktı, muhalefetin de kılı kıpırdamadı. Türk tarihinin herhalde bundan daha kara, daha iğrenç bir safhası olmaz diye düşünüyorum.”
Kabotaj Bayramı’nın önemine değinen Gürdeniz, “Esasında Balyoz Kumpası, Türkiye’nin denizcileşmesi, Kabotaj, bunların hepsi birbirleriyle bağlantılı” dedi ve şöyle devam etti:

“Kapitülasyonlar önce Fatih Sultan Mehmed daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’dan itibaren neredeyse 20 devlete verilmiş muazzam bir haktı. Sen gel burada vergi ödemeden ticaret yap, benim kara sularımda denizaltları aç, istediğin gibi tersane kur. Düşünebiliyor musun? Senin balık filolarını yabancılar yapıyor, sen de bunu teşvik ediyorsun. İttihat ve Terakki bu beladan kurtulmak istedi, ilan etti kabotajı. Ama bunu sürdürecek olanağı yoktu. Ne gemisi, ne milli tersanesi vardı. O yüzden kapitülasyonların dışavurumunda en önemli alan kabotaj hakkıdır. Türk kara sularında ulaşım, taşımacılık yapamaz. Yani Türk kimliği esastır. Bu da denizdeki egemenliğinin, sahipliğinin en üst seviyede manifestosudur.”

Amerika’nın kabotaj kanununu hatırlatan Gürdeniz, “1920’den bu yana dürbün değiştirmediler. Kendi iç sularında başka bayraklı gemilerin ticaret yapması mümkün değil. Amerika’da yapılmış bir ticaret gemisi, diyelim ki arıza yaptı ve Türkiye’ye geldi. Geminin sacının yüzde 20’si Türk teli olursa geminin bayrağını değiştiriyorlar, bu kadar katılar. Bizimkiler utanmadan kabotajı eleştiriyorlar” dedi.

'Türkiye, Romenlerle birlikte olduğu müddetçe her türlü kışkırtmaya açık hale gelebilir'

"Romanya ve Polonya, Amerikalı neo-con’ların muazzam etkisi altında olduğu için, buradan bir kışkırtma olur endişesindeyim" diyen Gürdeniz, Karadeniz'deki tehlikeyi şöyle anlattı:
“Bir kere Ukrayna savaşı artık Rusya’nın galibiyetiyle sonuçlanıyor, bunu görüyoruz. Esasında bu bir savaş değil. Bu kadar uzun zamandır yaşanıyor, Rusların Gazze’de olduğu gibi kayıtsız şartsız bombalama yaptığını gördük mü? Hayır. Ruslar Ukrayna ile iç içe yaşayacaklarını düşünerek çok temkinli davranarak, sabırla bu aşamaya geldi. Öyle bir aşamaya geldik ki, Batı tükendi, NATO tükendi. Hatta en kötüsü NATO şu an yaz periyoduna girdi. Bunlar refah topluluğun subayları olduğu için izne çıktılar. Savaş durumunda böyle bir durum olabilir mi? Oluyor demek ki. Bu koşullarda gerileme başlayacak. Romanya ve Polonya, Amerikalı neo-con’ların muazzam etkisi altında olduğu için, buradan bir kışkırtma olur endişesindeyim. İki yıl evvel Ukraynalılar, Rus harekatına engel olmak için 300-400 civarında 2. Dünya Savaşı’ndan kalma mayınları döktüler. Bunlar teknik hatalar sonucunda sürüklenmeye başladı. Uluslararası Çatışma Hukuku, serbest mayını yasaklar. Onu döken ülke suçludur. Ama Ukrayna, Batı’nın kontrolünde olduğu için kimse buna bir şey diyemedi. Bunların bazıları Boğaz’a kadar geldi. Doğal olarak bunların temizlenmesi gerekiyordu. NATO buna heveslendi ama Türkiye, 19. Maddeyi uyguladığı için izin vermedi. Romenler bunu bir NATO inisitiyafi gibi gösterme peşinde. Benim sıkıntım orada. NATO’nun inisiyatifi değil, üç tane Karadeniz kıyıdaşının (Türkiye, Bulgaristan, Romanya) inisiyatifi olarak bu öne çıkarılmalı. Türkiye bu tuzağa düşmemeli. Bu bir NATO operasyonu değil. Öyle olsaydı o zaman Rusya ile çatışma riskini artırırdın. Ama Romenlerin açıklamalarına bakıyorum, sürekli NATO’yu gündeme getiriyorlar. Çünkü onlar ABD’nin vekili. Benim korkum Romanya her türlü kışkırtmayı Amerikan, İngiliz, Alman istihbaratı üzerinden yapabilecek pozisyonda bir ülke. Onların Kogalniceanu hava üssü, Avrupa’daki en büyük Amerikan üslerinden biri. Dolayısıyla buradan şunu çıkarabiliriz: Türkiye, Romenlerle birlikte olduğu müddetçe her türlü kışkırtmaya açık hale gelebilir.”
Bu durumun Montrö’deki tarafsızlık ilkesine aykırı olup olmadığı sorusuna ise Gürdeniz, şu yanıtı verdi:
“Ortada fiziki bir tehdit var: Dolaşan mayınlar. Bunların bulunması lazım. Bunlar neticede NATO’nun savaş gemileri statüsündeler. Benim korkum, Romenlerin bunun üstüne gitmesi. Bulgarlar Rus düşmanlığı konusunda çok temkinli, ama Romenler sınır tanımıyor. Siz 19. Maddeyi uyguluyorsunuz, ‘Tarafsızım’ diyorsunuz, hava sahasına kalkıp savaş uçağını gönderiyorsunuz. Buna da dikkat edilmeli.”

UEFA'dan Merih Demiral'a 'bozkurt' soruşturması

UEFA, Avusturya-Türkiye maçındaki gol sevinci nedeniyle Merih Demiral hakkında soruşturma başlattı. Demiral, attığı ikinci golden sonra bozkurt işareti yapmıştı. Yazı-Yorum programında UEFA’nın kararını değerlendiren Fethi Yılmaz, UEFA’nın geçmişte Ukrayna takımlarından Dinamo Kiev’in maçlarda gösterdiği Nazi sembollerine dair herhangi bir uyarıda bulunmamasını hatırlattı.
Yılmaz, bozkurt işareti tartışmalarının Almanya İçişleri Bakanı’nın kullandığı ‘Irkçı ifadelere izin vermeyiz’ cümlesiyle başladığını belirterek, Türkiye’de de belli bir kesim tarafından eleştirildiğini ekledi ve şöyle devam etti:
“Öncelikle bunu bir siyasi partiye mal etmemek gerekiyor. Daha önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanlığı yapan Kemal Kılıçdaroğlu da bu işareti yaptı. Biraz onlara bakmak lazım. Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı’nı okumanızı tavsiye ederim. Orada Mustafa Kemal için ‘Sarışın bir kurda benziyordu’ ifadesini kullanır. Ben Merih’i Türk Milli Takımı’na kattığı değerle ifade ediyorum. Maçta da iki gol atarak Türkiye’nin çeyrek finale çıkmasında en önemli rolü oynadı.”
UEFA’nın geçmişte Ukrayna takımlarından Dinamo Kiev taraftarlarının maçlarda yaptığı Nazi sembollerine, PKK flamalarına sesini çıkarmadığını söyleyen Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı:
“UEFA, Alman İçişleri Bakanı’nın açıklamasından sonra soruşturma başlattı. UEFA’ya şunu hatırlatmak gerekiyor: 2022’de Fenerbahçe ile Ukrayna’nın Dinamo Kiev takımı karşılaşmıştı. Fenerbahçeli taraftarlar Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin lehine tezahüratta bulunmuştu. Bunun üzerine Batı basını kıyameti kopardı. Fenerbahçelilere demediğini bırakmadılar. Peki, bu UEFA neyi görmedi? Dinamo Kiev taraftarı maçlarına doğrudan Nazi sembolleriyle çıkan bir grup. Neo-Nazi Azov Taburu’nun komutanlarından Denis Prokopenko, bu taraftar grubunun başında. UEFA sesini dahi çıkarmıyor. 12 Temmuz 2021’de Fransa’da Olimpik Lyon ile oynadı ve orada Nazizmi savunan taburun bayrakları açıldı. Daha sonra Ukrayna’da kendi liginde siyahi futbolcuya faşist göndermeler yapıldı, Batı basını hiçbir şey demedi. 2006’da Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçında terör örgütü PKK’nın flamaları açıldı, 2007’de Panathinaikos-Galatasaray maçında da oldu. 2010’da aynısı yaşandı. UEFA sesini çıkarmadı. Nazi bayraklarını, sembollerini, Dinamo Kiev taraftarı, UEFA’nın kontrolü altında olan maçlarda sürekli kullanıyorlar. Alman İçişleri Bakanı Merih’in yaptığı harekete ‘ırkçı’ diyeceğine, önce şu hareketlere bir baksın.”

UEFA geçmişte nelere göz yumdu?

2006’da Fenerbahçe, Dinamo Kiev deplasmanına gitti. Dinamo Kiev taraftarları, terör örgütü PKK’yı kastederek, “Kürtler evinizi havaya uçururken biz de sizi sahada ezip geçeceğiz.” pankartını açtı. 2010’da Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi 2. turunda Atletico Madrid’e konuk oldu. Atletico Madrid taraftarı, terör örgütü PKK flamaları ve örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’ın posterlerini açarak, Galatasaraylı futbolculara yönelik ırkçı tezahüratlarda bulundu.
Avrupa basını, Avrupa Birliği ve NATO ülkeleri tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK’ya ait sembollerin kullanılmasını gündeme getirmedi.
UEFA ayrıca yıllar boyunca maçlarda Nazi bayrakları, sembolleri açan Ukrayna ekiplerinden Dinamo Kiev’in Neo-Nazi taraftar grubuna dair de herhangi bir uyarıda bulunmadı.
Dinamo Keiv taraftarı, 2017’de ezeli rakipleri Shaktar Donetsk’in Afrikalı oyuncularına yönelik ırkçı tezahüratlarda bulundu. On milyonlarca kişinin ölümünden sorumlu ve soykırımcı Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler’e ait semboller, maç boyunca sergilendi.
28 Temmuz 2022’de Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçında Fenerbahçeli taraftarların Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin lehine tezahürat yapması ise Batı basınında geniş yer buldu. Batı basını, "hasta Fenerbahçeliler, utanç verici an, Fenerbahçeliler, Putin'in adını haykırdı, Fenerbahçe hem maçı hem de insanlığını kaybetti" gibi başlıklarla bu olayı manşetlerine taşıdılar.
Yorum yaz