EKSEN

‘Bu seçim Macron için siyasi intihar oldu ama koltuk çok sıcak gelmiş olacak ki bırakmak istemiyor'

Baydarol'a göre, Fransa seçimleri Macron için siyasi intihar oldu. Avrupa Birliği'nde çiftçilerin isyanları ile giderek ivme kazanan aşırı sağın Fransa'da da sandıktan birinci çıkmasını değerlendiren Can Baydarol, aşırı sağ olarak nitelendirilen siyasi oluşumların NATO karşıtı söylemler ile dikkat çektiğini ifade etti.
Sitede oku
Fransa'da Avrupa Parlamentosu seçimlerined aşırı sağ olarak nitelendirilen Le Pen'in partisi Ulusal Birlik'in yükselişinden sonra, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron meclisi feshederek erken seçim kararı aldı. Seçimlerin ilk turunda, Le Pen'in partisi Ulusal Birlik yüzde 33,15 ile sandıktan birinci parti olarak çıktı. Sol ittifak Yeni Halk Cephesi İttifakı yüzde 28 alırken, Emmanuel Macron'un partisi yüzde 20 ile adeta dibe çakıldı.
Parlamentodaki 577 sandalyeden 76'sı ilk turda belli olurken, geriye kalan 501 sandalye için seçimlerin ikinci turu 7 Temmuz'da düzenlenecek. Kalan 501 seçim bölgesinde düzenlenecek ikinci turda, ilk turda minimum yüzde 12,5 oy oranına sahip adaylar yarışabilecek ve en çok oyu alan aday milletvekili seçilecek.
Fransa seçimlerini, Le Pen’in ve Ulusal Birlik Partisi’nin yükselişini, Avrupa Parlamentosu seçimlerinin etkisini, Macron’un siyasi geleceğini ve Avrupa’daki 3. Dünya Savaşı söylemlerini, AB Uzmanı Can Baydarol ile konuştuk.

‘Fransa’da çok karışık bir siyasi gelecek ortaya çıktı’

Fransa’da parlamento seçimlerinin ikinci turundan önce siyasi partiler ve bloklar arasında pazarlıkların sürdüğünü dile getiren Can Baydarol, Başbakanlık koltuğunun kritik öneme sahip olduğunun altını çizdi:
“Öncelikle önümüzdeki haftaya yani bu pazar gününe bakacağız. Dar bölgeli seçimle bu işler devam edecek. Sol İttifak Macron ile, Macron da Sol İttifak ile çeşitli yerlerde pazarlık yaparak parlamentonun mutlak çoğunluğunu Marine Le Pen’in başında olduğu aşırı sağa bırakmamaya çalışacak. Bu pazar yapılacak seçim o açıdan önemli. Ama ne olursa olsun Sol İttifak önderliğinde bir başbakanlık olsa dahi bunlar Macron’a karşı. Fransız politikasında ‘Birlikte yönetim’ adında bir model var. Ama bu yönetimde Cumhurbaşkanı, bizdeki gibi mutlak başkanlık olmadığı için daha az yetkiye sahip. Asıl belirleyici olan başbakan. Dolayısıyla Fransa’da çok karışık bir siyasi gelecek ortaya çıkmış vaziyette. Bugün son ittifak hesapları yapılıyor. Kim kimin lehine çekilecek, nasıl bir parlamento kompozisyonu ortaya çıkacak? Bunlar hep ortada.”

‘Bu seçim, Macron’un siyasi intiharıydı’

Can Baydarol’a göre Avrupa’da giderek yükselen aşırı sağcıların en büyük iki özelliği NATO’ya ve AB’ye karşı olmaları. Öte yandan Fransa seçim sonuçlarını da yorumlayan Baydarol, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un siyasi anlamda intihar ettiğini söyledi:
“Burada Fransız politikası ötesinde enteresan olan bir şey var. Avrupa Parlamentosu’nda şu anda aşırı sağın büyük bir ağırlığı olmadığı anlaşılıyor ama giderek artan bir aşırı sağ var. Ve aşırı sağın bütün liderlerinin ortak söylemi, NATO karşıtlığı. Eskiden aşırı sağcılar NATO’cuydu. Şimdi NATO karşıtı söylemlere de yer veriyorlar. Hem AB’ye, hem NATO’ya karşılar. Böyle garip bir durum ortaya çıkıyor. Bütün bunlara kasım ayında yapılacak Amerikan seçimlerini de eklemek lazım. Alışılagelmiş kurumların pek çoğunda gelecekte nasıl bir dönüşüm oluşacağını göreceğiz. Yeni bir paradigma oluşacak. Aşırı sağın yükselmesi, Avrupa’da engellenemez bir durum tabii. Fransa’da bu Macron açısından siyasi bir intihar benim görüşüme göre. Siz kumar demiştiniz. Bence siyasi intihardı bu seçim.”

‘Koltuk çok sıcak gelmiş olacak ki Macron bırakmamakta ısrarcı’

Baydarol, bütün Fransa Macron’a karşı olsa da “koltuk sıcak geldiği” için Emmanuel Macron’un istifa etme ihtimalinin düşük olduğu değerlendirmesinde bulundu. Baydarol’a göre bugün Macron’un gönderilememesinin en büyük sebeplerinden birisi, zamanında Melenchon’un arkasında birleşmeyen Fransa solu:
“Şu aşamada Macron’un istifasını göremiyorum. Koltuk çok sıcak gelmiş olacak ki Macron bırakmamakta ısrarcı. Yüzde 14’ten yüzde 20’ye çekti. Fakat esas sorunu bence bundan önceki seçimlerde Jean-Luc Antoine Pierre Melenchon’un arkasında birleşmeyen Fransa solunda aramak lazım. Orada Melenchon’u sol desteklemiş olsaydı bugün zaten Macron yoktu. Cumhurbaşkanı da Melenchon’du. O zaman neoliberal, hiç sevmedikleri Macron’u destekleyeceklerine, Melenchon’a Fransa halkının büyük çoğunluğu oy atmış olacaktı. Ama şimdi Melenchon’un arkasında birleşmiş olan sol yüzde 28 olarak çıktı sandıktan. Yüzde 28 de yetmiyor. Garip bir durum var. Fransa karışacak. Bunlar, Macron’u başkanlıktan istifa etmeye razı eder mi? Tabii ki bunun zorlaması yapılacaktır kuşkusuz. Aşırı sağ da, aşırı sol da Macron’a karşı. Daha doğrusu Fransa Macron’a karşı. Ama o da koltuğunu bırakmamayı sürdürüyor. Bundan sonra Fransa siyaset gündemi hem AB’deki siyaset işleyişini belirleyecek hem de dünya politikalarında da belirleyici olacak.”

‘AB’yi şimdiye kadar en çok çiftçiler destekliyordu. Şimdi ise Avrupalı çiftçiler AB yanlısı olmayı bırakıp aşırı sağa yönelmeye başladı’

Can Baydarol’a göre Avrupa’da refahın azalmasındaki temel etmen, Amerika ve NATO’nun girişimleri ile Fransa ve Almanya’nın Ukrayna’yı askeri anlamda desteklemesi. Öte yandan AB’nin özünde çiftçilere sağladığı kolaylık sayesinde kırsaldan destek aldığını anımsatan Baydarol, günümüzde kesintiler yaşandığı için artık çiftçilerin de isyan ettiğini ve AB karşıtı bir konum alarak aşırı sağa yöneldiğini kaydetti:
“Unutmayalım, bütün bu hikayelerin arka planında, geçmişte ABD’nin NATO kanalıyla Almanya ve Fransa’yı, Ukrayna’yı desteklemeleri için yaptığı girişimler var. Bu ülkelere silah sanayisine yatırım yaptırtırsanız nereden taviz veriyorsunuz? Refah toplumundan taviz veriyorsunuz. Giderek güvenlik toplumu mantığına gidiyorsunuz. Sosyal refaha ayrılan paylar düşüyor. 1957’de Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulurken ana fikir, silaha harcanan paranın refaha harcanmasıydı. Herkesin kalkınması ve mutlu olmasaydı. Şimdi nereye geldik? 2. Dünya Savaşı’nın kötü koşullarına geldik. Refaha değil silaha para harcıyorlar. Bunlar kaçınılmaz göçmen olgusunu ortaya çıkardı. Bugüne kadar AB’yi en çok çiftçiler destekliyordu. Neden? Çünkü AB bütçesinin çok iri bir bölümü, tarımı desteklemek üstüne kuruluydu. Şimdi tarımdan kesintiler yaptılar. Sağda solda çiftçi isyanları gördük. Şimdi de çiftçiler, AB yanlısı olmayı bırakıp aşırı sağa yönelmeye başladılar.”

‘Son derece vahim bir Avrupa Komisyonu ve AB yönetim yapısı göreceğiz’

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde öne çıkan aşırı sağcı partilerin grup kurmasının pekala mümkün olduğunu kaydeden Can Baydarol’a göre asıl mesele, Avrupa Komisyonu’yla ilgili. Avrupa Konseyi’nin dönem başkanlığını Macar Başbakan Orban’ın yapması ile birlikte ortaya değişik bir tablo çıktığını kaydeden Baydarol, güvenoylamalarında çıkacak tartışmaların oldukça ilginç olabileceği değerlendirmesinde bulundu:
“Avrupa Parlamentosu’nda aşırı sağcılar elbette grup kurabilir. Aşırı sağ dediğimizde iki tane temel motif var. Birincisi AB karşıtlığı. Yani Avrupa Parlamentosu’nda, AB’ye karşı olanların grubu olur bu. İkincisi de bunların hepsi söz birliği etmişçesine AB ve NATO karşıtı. Dolayısıyla karmakarışık bir algı ortamı oluşmuş vaziyette. Tabii Avrupa Komisyonu, yani AB yürütme organı niteliğindeki komisyonda neler olacağını göreceğiz. Ursula von der Leyen, komisyon başkanlığına devam edebilir. Von der Leyen’in yerine daha mantıklı biri gelebilir ama şunu unutmayalım: von der Leyen, Merkel döneminin yani Hristiyan Demokrat iktidarının savunma bakanıydı. Zaten Avrupa Birliği kurumları biraz da iç politikadaki sivri isimlerden kurtulma yerleridir. Dolayısıyla von der Leyen başa gelecek, yüksek komiser kim olacak? Daha vahimi, Macaristan’ın dönem başkanlığı başlıyor. Avrupa Konseyi’nin başında Orban’ı göreceğiz. Bunu da oraya yazdığınız zaman ‘aman aman’ bir Avrupa Birliği görüntüsü ortaya çıkıyor. Son derece vahim bir Avrupa Komisyonu ve AB yönetim yapısı göreceğiz. Bakalım bu güvenoyu alacak mı? Çünkü ay sonunda Avrupa Parlamentosu’nun yeni yönetime güvenoyu vermesi gerekecek. Eminim ki orada da enteresan tartışmalara tanıklık edeceğiz.”

‘O zaman ister istemez Hitler’in beceremediğini Fransa becermiş olur’

Avrupa’nın artık refah toplumu olmaktan giderek uzaklaştığının altını çizen Baydarol, ilk iki dünya savaşının Avrupa’da başladığını hatırlatarak gidişatın olumlu olmadığını vurguladı. Baydarol’a göre Fransa’nın bir Brexit senaryosuyla AB’den ayrılması, adeta Hitler’in rüyalarını gerçekleştirecek senaryoların önünü açabilir:

“Bundan 15-20 yıl öncesine kadar ‘Değerler Avrupası’ diye bahsettiğimiz, bizde refah toplumu algısını çağrıştıran Avrupa’nın yerinde bambaşka bir Avrupa yer alıyor şimdi. Yine malum bir 3. Dünya Savaşı tartışmaları var. Ben 3. Dünya Savaşı, tekrar AB içinde mi başlayacak diye sordum. Çünkü ilk ikisi malum Avrupa içinde başlamıştı. Bu gidişat pek hayra alamet değil. Fransa’ya gelirsek bir Frexit lafları dolaşıyor. Fransa acaba İngiltere’nin yolunu izleyip AB’den ayrılır mı? Ben buna pek ihtimal vermiyorum şu aşamada. Kim gelirse gelsin çok tercih edilecek bir yol olmayacaktır. Eğer devlet aklı galebe çalacaksa diye bakıyoruz ama bu dönemde devlet aklı yerine başka akılların öne çıktığını görmek gerekiyor. AB’nin kurulmasının arka planı, Fransa ile Almanya’yı barıştırmaktı. Eğer Fransa çekilirse, o vakit sadece Almanya’nın dikte ettiği bir Avrupa Birliği görüntüsüne, diğer ülkeler ne kadar razı olabilir? O zaman da ister istemez Hitler’in beceremediğini Fransa becermiş olur. Bir anlamda böyle ironik bir görüntü olur. Tabii trajik demek daha doğru olur. Velhasıl kelam, zor günler Avrupa’yı bekliyor. Bizim açımızdan da zor günlerin gelmekte olduğunu ayrıca söyleyebiliriz.”

Yorum yaz