“Tabii burada birçok bakış açısı var. Önemli olan ihtiyaç ve çözüm önerisi. Siz gündüz vakti üretilmiş olan elektriğin fazlasına sahipseniz, veya zirve saatlerde enerji atmanız gerekiyorsa bunu hidrojene dönüştürebilirsiniz. Elektrolize yöntemi mevcut. Aslında mantık çok basit. İşin daha kullanılabilir olması için ekonomik çözümler geliştirmek gerekiyor. Siz burada elektrikten hidrojen üretebilirsiniz ve hemen kullanmak zorunda da değilsiniz. Depolayabilirsiniz. Amonyak mesela dünyada en çok kullandığımız kimyasallardan birisi ve yapıtaşlarından birisi de hidrojen. Amonyak çok kritik bir bileşen. Tarım için olmazsa olmaz. Doğal gazdan üretiliyor şimdi ve çok ciddi bir emisyon yaşanıyor. Onu da yeşil hidrojenden üretebilirsek sürdürülebilir tarımı da sağlamış oluruz. Hidrojeni sadece hidrojen olarak kullanmaktan bahsetmiyoruz. Başka formları da var. Taşımacılık endüstrisinde göreceğiz. Bunlar yaygınlaşacak. Temiz su kaynakları dışında mesela doğrudan deniz suyundan üretim yapabilecek sistemler üzerinde de çalışılıyor. Siz ne kadar su verirseniz o su tekrar çıkacak.”
“Teknolojik olarak ne yazık ki ülkemizdeki gelişmeler, hidrojen alanında dünya ile rekabet edecek konumda değil. Ama bizim hedefimiz hiçbir zaman ulusal rekabet olmadı. Biz kendimizi uluslararası rekabette konumlandırmak için çalışıyoruz. Elektroliz teknolojisi olgunlaşmış bir teknoloji fakat maliyetleri hala çok yüksek. Maliyetlerin düşmesi senaryosu, elektrik ücretlerinin düşmesinden bekleniyor ve bence bu bir çözüm değil. Biz farklı teknolojilere odaklandık. Teknolojinin daha gelişme potansiyeli yüksek alanlarına yöneldik. Ar-ge merkezimiz de var firmamız bünyesinde. Ar-ge merkezimizde hem ulusal hem uluslararası projeler yürütüyoruz. Hidrojen özelinde iki noktaya odaklandık. Birisi teknolojiyi geliştirmek, rekabet etmek ve bu amaçla yeşil teknolojiye odaklanmak. Diğeri de bu çözümleri endüstriye entegre etmek. Sonuçta bu bir gelecek perspektifi. Vizyonu YEO olarak ortaya koyduk. Bu hiçbir zaman kısa vadeli değil. Bu teknolojiler belki 2030’da daha çok yaygınlaşacak ve biz oraya odaklanmak istiyoruz. Türkiye’nin potansiyeli bu konuda çok önemli. AB’nin 2030 hedefinde 10 milyon ton hidrojen üretim kapasitesi yaratmak ve 10 milyon ton hidrojen almak var. Biz bu anlamda AB’ye kültürel ve coğrafi olarak yakın olduğumuz için şanslıyız. Hem enerji bağımsızlığını yakalamak hem de enerji ihracatını yakalamak için bu fırsatı değerlendirmemiz gerkeiyor. Biz de bugünden itibaren bu alana hazırlık yapıyoruz.”