ABD Başkanı Joe Biden’ın 31 Mayıs’ta İsrail’e mal ederek duyurduğ ‘ateşkes için yol haritası’ BM Güvenlik Konseyi’nden çıkarılan kararla ‘uluslararası topluma mal edildi’. Konsey’deki oylamada 14 ülke lehte oy kullanırken, Rusya Federasyonu ‘çekimser kaldı’. Ancak İsrail’deki Netanyahu hükümeti, Biden’ın ortaya koyduğu ateşkes aşamalarının kendi pozisyonlarıyla tamamen örtüşmediğini belirtirken, kararı ‘memnuniyetle karşıladığı’ belirtilen Hamas’ın da askeri ve sivil kanatları arasındaki farklar dikkat çekiyor. Kararın nasıl olup da uygulanacağı meçhuliyetini koruyor.
Gazze için yeni ateşkes çabalarını Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Dr. Gökhan Çınkara ile konuştuk.
‘Gazze sahasında yeni bir gerçeklik yaratma peşindeler’
Dr. Çınkara’ya göre İsrail’in artık adil bir ateşkes beklentisi yok. ABD’nin de İsrail tezlerinden tamamen kopmadığını ve sahadaki adımlarıyla bunu belli ettiğini kaydeden Çınkara, İsrail’in artık Gazze’de yeni bir gerçeklik yaratmak ve statükoyu reddetmek niyetinde olduğunu vurguladı:
“Şu anda küresel siyaseti en çok meşgul eden olay bu. Ukrayna-Rusya gerginliği bence ikinci plana düştü. Temel meselemiz, İsrail ve Hamas arasında nasıl bir anlaşmaya varılacağı. İki taraf arasında tabii ciddi bir boşluk var. Nedir bu boşluk? İlk olarak İsrail, 7 Ekim’den sonra Gazze’ye operasyon başlatırken, Hamas’ın askeri ve siyasi kapasitesini Gazze’de tamamen ortadan kaldıracağını söyledi. Operasyonun stratejik hedefini bu şekilde kodladılar. Hamas ise 7 Ekim’i, uzun süren bir işgal sürecinin bir sonucu olarak yaptığını öne sürdü. Hamas liderlerine bakarsanız, bu retorik onlarda devam ediyor. Ve onlar yeniden bir ateşkes yapmak istiyor. İsrail ve Hamas arasında biliyorsunuz irili ufaklı çatışmalar oluyor ve günün sonunda herkes ‘statükoya’ dönmüş oluyordu. Hamas bunu bekliyor şu anda. İsrail’in orada kalıcı olarak var olmadan geri çekilmesini ve Gazze’de yeni bir düzeni kendilerinin inşa etmesini bekliyor Hamas. İsrail’in şu anda böyle bir beklentisi yok. Gazze sahasında yeni bir gerçeklik yaratma peşindeler. Zaten Philadelphia Koridoru’nun kontrol edilmesi ve ABD’nin oraya geçici de olsa liman gibi bir şey yapması, bunların göstergesi.”
‘Bu rehinelerin İsrail’e gelmesi, Netanyahu’nun tezlerini haklı çıkartan bir gelişme yarattı’
İsrail’in başarılı rehine kurtarma operasyonunun Netanyahu’nun savaş yanlısı tezlerini güçlendirdiğine dikkat çeken Çınkara, diğer yandan rehinelerin sağ salim ele geçirilmesi sebebiyle Hamas içerisinde bir iç karışıklık olma ihtimalinin kuvvetli olduğu değerlendirmesinde bulundu:
“Unutulmaması lazım ki geçen hafta İsrail bir rehine kurtarma operasyonu yaptı. Nuseyrat’ta ciddi bir sivil insan katliamı yaşandı. Çok önemli bir olaydı. Bu bence ateşkes anlaşmalarının yönelimini belirleyecek olan bir gelişmeydi. Onun nasıl olduğu konusunda da okuduklarım beni ikna etmedi. Bu tamamen bir İsrail başarısı mı? Yoksa Hamas aktörleri içinde bölünme mi var? Yahya Sinvar’ın elini zayıflatmak isteyen bir ekip buna dönük bir hamle mi yapıyor? Yoksa ABD’nin İsrail’i masaya oturtma sürecinde Netanyahu’nun elini güçlendirmek istemesi durumu mu var? İnsanın aklına birçok soru geliyor. Ama günün sonunda bu rehinelerin İsrail’e gelmesi, Netanyahu’nun tezlerini haklı çıkartan bir gelişme yarattı. Netanyahu ne diyordu? ‘Anlaşma yapmam, askeri operasyonla rehineleri kurtarabilirim’ diyordu. Fakat Benny Gantz gibi savaş kabinesinde yer alan muhalif isimler, ancak ateşkes anlaşmasıyla rehinelerin dönebileceği tezini savunuyordu. Şu anda Netanyahu’nun ve onu destekleyenlerin tezlerinin ön plana çıktığını gözlemliyoruz. Netanyahu’nun temmuzun sonuna doğru bir ABD seyahati olacak. Kongre’de konuşma yapacak. Bu konuşmadan önce bir şeyler olması lazım ki Demokratların da yüzlerini kara çıkarmayacak bir pozisyonla gitmeyi arzu ediyorlar.”
‘Savaş sonrası senaryoya dair, aktörler arasında bir mutabakat yok’
Çınkara’ya göre İsrail’in ateşkes derken kastettiği şey, Gazze’deki direniş cephesinin belinin kırılması, İsrail çıkarlarına göre bir siyasi yapı oluşturulması ve buna göre yerel yönetimin dizayn edilmesi gibi sadece İsrail’in bölgedeki işgalini kalıcı hale getirecek adımları içeriyor:
“Peki, İsrail ateşkesten ne anlıyor? İsrail, ateşkes derken tamamen 1982’deki FKÖ’nün ekarte edilmesi gibi bir durum istiyor. Gazze’de istedikleri senaryo da aynı. Onlar çıktıktan sonra Gazze’de yönetici olacak kişiler için yeni bir liste oluşturulduğu konuşuluyor. Bahreyn, BAE, Mısır ve İsrail istihbaratları dahil olmak üzere katılmış. Orada yerel unsurlardan, kendilerince güvenilir unsurlardan bir polis teşkilatı oluşturmak istiyorlar. Sivil güvenlik boşluğunu bir an önce tesis etmeyi, insani yardım ve para akışının tekrar sağlanacağı bir ortam yaratılmasını istiyorlar. İsrail, FKÖ’nün tamamen Gazze’ye dönmesini istemiyor. ABD ve Suudi Arabistan bunu istiyor. BAE ise bence İsrail ile aynı düşünüyor. Muhammed Tahvan gibi bir figürle oradaki süreci yönetmek istiyorlar. Yani savaş sonrası senaryoya dair, aktörler arasında bir mutabakat yok. Katar ise bir mutabakat oluşturulması gerektiğini söylüyor. Hamas eskisi kadar baskın olmasa dahi Hamas’ın da orada bulunması gerektiğini ve diğer aktörlerle geniş çaplı yönetim oluşturulmasını savunuyor. Suudiler ve BAE bunu kabul etmiyor. Burada Mısır biraz arabulucu şu anda. Her tarafa olumlu yaklaşıyor, idare etmeye çalışıyor. Neticede sınır komşusu. Onlar da Hamas olmadan Gazze’de istikrar sağlanamayacağını düşünüyor.”
‘Onların anladığı ateşkes, İsrail’in kuvvetlerini geri çekmesi’
Hamas ve İslami Cihad’ın yaptığı toplantının önemine vurgu yapan Dr. Çınkara, Gazze cephesinin ateşkes anlayışının İsrail’in tamamen geri çekilmesi olduğunu belirtti. Çınkara’ya göre bu fikir pek gerçekçi değil çünkü İsrail’in artık barışmak veya işgali sonlandırmak gibi bir niyeti yok:
“Ben, Netanyahu’nun biraz da İsrail’in bu küresel siyasette ve kamuda aşınan imajını tamir etmeye çalıştığını düşünüyorum. ABD de kendisi açısından İsrail ile çok yakın görünmenin Arap devletlerinde yarattığı dengesiz algılayışın önüne geçerek, Arap tezlerini savunur bir pozisyona geçme tavrı takınıyor. Arap devletlerinin dışişleri bakanlarıyla görüşüyorlar. Blinken bugün Katarlı mevkidaşıyla görüştü. Ama temel tezler açısından çok büyük bir değişiklik yok. Hamas’ın işinin çok kolay olmadığını düşünüyorum. Hamas’ın şu anda iç çatışmaları var. Lübnan ekibi, Katar ekibi ve Gazze ekibi arasında fikir ayrılıkları mevcut. Ortak bir anlayış bulmaya çalışıyorlar. İsmail Haniye ve İslami Cihad liderinin görüşmesi önemliydi. Onlar da bu işe son noktayı verip, ortak bir cephe oluşturarak ateşkes sürecini ilerletmek istiyorlar. Ama onların anladığı ateşkes ise, İsrail’in kuvvetlerini geri çekmesi ve orada tekrar Hamas ile İslami Cihad’ın yönetimi devralması. Ama İsrail bu meseleye o şekilde yaklaşmıyor. Eskisi gibi kısa süreli bir barış niyetinde değillr.”
‘ABD ne söylediyse hepsini yuttu’
ABD Başkanı Joe Biden’ın barış planının asıl amacının, Amerikan ve Ortadoğu kamuoylarına ABD’nin ciddiyeti ve İsrail üzerinde söz sahibi olduğunu göstermek olduğunu belirten Çınkara, öte yandan Netanyahu ABD’ye davet edilirken Mahmud Abbas’ın çağrılmamış olmasının ters tepeceği değerlendirmesinde bulundu:
“ABD, İsrail’e ciddi olduğunu göstermek istiyor. Refah’a askeri operasyon, kırılma noktalarından birisi oldu. Refah operasyonu, Amerikalılar için bir nevi ‘kırmızı çizgi’ idi. ABD, Netanyahu’nun durmayacağını gördü ve şu mesajı vermek istediler: Diğer ülkelerle ortaklaşa oturup bu barış sürecini ilerletebiliriz. ABD, İsrail’e kendi çizdiği sınırların dışına çıkamayacağını ve ne kadar ciddi olduğunu göstermek istedi. Çünkü ABD ne söylediyse hepsini yuttu. İsrail üzerinde ciddi bir etki yaratamadılar. Nuseyrat’ta en son 270 kişi katledildi. ABD, silahları engellediğini söyledi ama görülen o ki işe yaramadı. İsrail üzerinde kaldıraç etkisi yaratma niyeti var Amerika’nın. Ama süreç biraz da Netanyahu’nun ziyareti öncesi, genel Demokrat kamuoyuna İsrail’i sınırlandıracak ve işleri yeniden yoluna sokacak bir süreç başladığı mesajını vermek üzerine kurulu. Ama bence Netanyahu’yu çağırdılarsa, Mahmud Abbas’ı çağırmaları da gerekirdi bence. Netanyahu’nun gitmesi oradaki birçok Demokrat seçmeni irite edecektir. O yüzden bu tek taraflı şeyin pek de mantıklı olduğunu düşünmüyorum.”
‘BRICS’in durumu için henüz erken diye düşünüyorum’
Dr. Çınkara, BRICS’in önemli bir güç merkezi olmaya gittiğini ancak henüz Ortadoğu politikalarında belirleyici aktör olacak kadar yapılaşmadığı görüşünde. Çınkara’ya göre, Çin’in bölgedeki nüfuzu da olduğundan büyük gösteriliyor:
“BRICS, önemli bir güç merkezi olmaya doğru gidiyor gün geçtikçe. Asya’daki önemli ekonomileri içinde barındırıyor bu yapı. Rusya, Hindistan, Çin var. Brezilya Latin Amerika’da ama Pasifik politikalarına da yakın. Güney Afrika da önemli bir üye. Suudi Arabistan ve BAE de dahil olmaya çalışıyor. Ama İsrail noktasında bence Rusya’nın pozisyonu da çok değişmiş değil. Çünkü İsrail’in Suriye’ye yaptığı askeri operasyonlar artıyor ve bu Rusya’nın izni olmadan mümkün değil. Tabii Rusya konvansiyonel açıklamalar yapıyor. Filistin’de siyasi uzlaşı sağlama noktasında adımlar atıyor. Ama BRICS’ten Ortadoğu’ya yönelik ciddi bir beklentim yok. Çin konusunda da Foreign Policy’de bir analiz çıktı. ABD’nin İsrail yanlısı tutum sebebiyle Ortadoğu’da halk desteğini kaybettiği ve Çin’e duyulan sempatiyi artırdığını söylüyorlar. Fakat bu bana şu an için pek gerçekçi gelmiyor. Böyle bir eğilim vardır tabii. 1960-1970 arasında Sovyetler’e yönelik bir sempati vardı Arap dünyasında. Ama günün sonunda farklı dengeler oluşuyor. BRICS’in durumu için henüz erken diye düşünüyorum.”
‘İsrail, kuzeyi de içerecek bir çatışma haline girebilir’
Hizbullah ve İsrail ordusu arasındaki sınır çatışmasının giderek derinleştiğinin altını çizen Çınkara’ya göre İsrail, savaşı Lübnan’a taşıma konusunda kararlı gözüküyor:
“Geçenlerde bir X paylaşımında ‘Yeni cephe açılıyor’ demiştim. Şu an tabii çok ısındı sular. Hizbullah’ın iki önemli güney komutanı öldürüldü. Çok gündeme geldi. Hizbullah’ın tepkisi de çok yoğundu bugün. İki taraf da oldukça ısındı. İsrail’in kuzey cephesinde bu işi bitirmek istediğini söyleyen askeri analistlerin öngörüsü yaklaşıyor gibi. İsrail’deki askeri uzmanlara bakınca, Gazze meselesiyle eş zamanlı olarak Hizbullah meselesinin de bir an evvel halledilmesi gerektiğini yazanların sayısı çok arttı. İsrail’in kuzeyindeki yerleşim alanları tamamen boş şu anda. Lübnan’ın da güneyi tamamen boş. İnsanlar sürekli uçak sortileri ve çatışma hali yüzünden başka yerlere gitmek istiyor. Lübnan zaten çok karışık bir yer. Bugün bir haber okudum. Lübnan askeri kuvvetler başkanı, ABD’ye gitmiş. Fransa ve Amerika’yı bu işi dengelemeleri için çağırıyorlar. İsrailliler de bu konuda fikrini netleştirmiş gibi geliyor bana. İsrail, kuzeyi de içerecek bir çatışma haline girebilir. Tabii İran’ın rolü burada önemli olacak. Lübnan çok farklı neticeler uyandırabilir bölgesel dinamikler açısından. Ama şu an açısından iki taraf açısından da bir çatışma hali var. İki taraf da tetikte.”