“Bir markayı yaratırken biz ilk olarak markanın var oluş amacına odaklanırız. Bir markanın var oluş amacı neyse, o markanın kural seti de aslında yolda onunla birlikte şekillenir. Biraz tutarlı olmak, markanın ilk kimliğini netleştirmek gerekiyor. Bu eğer kurucu bir markaysa, kurucunun kendinden getirdiği özellikler de bunu şekillendiriyor. Kurum kültürünü oluşturmak da markanın ekseninde mümkün oluyor. Hepimizin birer marka değeri var. Bugün senin bu platformda radyo programı yapmanı sağlayan şey de senin marka değerin en nihayetinde. Dolayısıyla bir ürün satıyorsak yahut kendi markamızla ilgili iletişim yapıyorsak, karşımızdakinin kim olduğuna, oradan hangi sonuçla ayrılmak istediğimize, bu markanın hangi alanlarda rekabet avantajı yaratmak için hangi özellikleri olduğuna odaklanmak gerekiyor. Sonuçta markaların özgünlüğü ve var oluş amacı onları bir yere taşır.
Teknolojik belli başlı kurallarımız var. Dijitalleşme, teknolojinin bütün iletişimde kullanımı, iş süreçlerinde adaptasyonu vs. Yapay zeka mesela bu alanda en önemli konulardan birisi. Çok yenilikçi bir marka olduğunu söyleyip yapay zekayı dışarıda bırakanların yenilikçi olmadığını hissederiz mesela. Bu sebeple markanın sahiplenip üstüne yapıştıracağı apoletler neyse, onları ifade edecek nişaneler bulmaları gerekiyor. Onların üzerinde konuşmaları gerekiyor. Müşteri deneyimleri ve tüketici deneyimi ile şekillenecek bir süreç, her zaman daha iyi şekillenir. Hitap ettiği kitlenin geri bildirimleriyle şekillenen markalar daha başarılı oluyor.”