Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, Z kuşağı olarak da adlandırılan genç kuşağın, telefon aramalarını tercih etmediğini belirtti:
“Z kuşağı ile ilgili farklı alanlarda olumsuz haberler oluyor. Eleştirmek de istemiyorum özellikle. Ama çalışmalardan ve anketlerden sonra şunu görüyoruz ki tüketim alışkanlıklarımız farklı. Bütün mecraları kullanma açımızdan yetişkinler, orta yaşlılar, çocuklar ve ergenler birbirinden ayrılıyor. Buna göre bir değerlendirme yaptık. Bu anket çalışmasına göre konuşacağım. 18-34 yaş arasındaki bireylerde bu telefon kullanımları araştırıldığında, bunların dörtte biri telefon aramalarına hiç cevap vermiyor ve görmezden geldiklerini söylüyor. Bazıları arama yerine mesaj atıyor veya sesli not gönderiyor. Bazıları, aramaların kötü haber anlamına geldiği yorumunu yapıyor. 35-54 yaş arasını ele alırsak ise, onlarda geleneksel telefon görüşmesinin tercih edildiğini görüyoruz. Sıcak iletişimden söz ediyorlar. Biz de bunu kuşaklar arasında değerlendiriyoruz. Genç yetişkinlere veya Z kuşağına dönersek, bunun biraz fast-food tüketimini çağrıştırdığını söylemek istiyorum. Hızlı, kısa, öz, acele şekilde. Bunu eleştiri gibi iletmiyorum tabii. Bu tercih gibi gözükse de değişen bir dünya var. Hızlı tempoya ayak uydurmaya gerekiyor. Dar vakitlerde yaşamaya alışınca bireyler, aynı anda birçok kişiyle iletişim kurmak istiyor olabilirler.”
Gençlerin işlerini hızlıca halledip daha çok kişiye ulaşmayı tercih ettiğini kaydeden Sedef Koç Bal, şunları söyledi:
“Hızlı bir şekilde işlerini işlerini halledip ilgi odaklarına yönelmeyi tercih ediyorlar. Bunlar hazza yönelik olabiliyor. Yaş ortalaması arttığında şunu görüyoruz: O vakti o kişiye ayırmak istiyor. Kendi duygularını aktarmak istiyor. Karşı tarafın düşüncelerini de değerlendirmek istiyor. Bunu karşılıklı, tam o anda yapmak isteyen bir grup var. Yaş grubu düştüğünde ise aynı anda birçok kişiye ulaşmak daha cazip gelebiliyor. Sosyalliğini artırabiliyor. Ortamlardan geri kalmak istemeyebiliyor. Uzun açıklama yapmayı tercih etmediği için hemen durum bildirir gibi sesli mesaj atıyor, amacına ulaşmış oluyor. Genelde böyle gözlemliyoruz.”
Telefonların birçok sebeple bağımlılık yaratabileceği uyarısında bulunan Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, şunları kaydetti:
“Bir noktada telefona çok fazla çekilince, telefon bağımlılığını konuşuyoruz. Akıllı telefonlarla birlikte sosyal medya, internet ve oyun bağımlılığını konuşuyoruz. Z kuşağı telefon aramalarını ve iletişimi kısa ve öz yapıyor ama bu, telefon bağımlılığı olmadığı anlamına gelmiyor. Belki o içeriklerde daha çok vakit geçiriyorlar. İşin en önemli tarafı denge. Her yaş grubu için önemli. Kişinin hayat kalitesini, sosyal ilişkilerini, mesleki hayatını etkiliyor mu bu telefonlar? Yani hayata zarar verince artık bu araçların hayatımızı kolaylaştırdığını değil, zararlarını gördüğümüzü söylüyoruz.”
Gençlerin telefon aramalarına cevap vermeme sebeplerini araştıran Sedef Koç Bal, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Erişilmek o kadar da cazip gelmiyor anladığım kadarıyla. Veya bir fırsatı kaçırdıklarını düşünmüyor olabilirler. Altında yatan düşüncelere de bakmamız gerekiyor. Tanımadığı bir numara olabilir örneğin. Güvende kalmak için, gerçekten aranıyorsa tekrar bu numaranın onu arayacağını düşünüyor olabilir. Dolandırıcılık vs. de çok yaygın. Ya da acil bir durum varsa kendilerine mutlaka ulaşılacağını düşünüyor olabilir. Bazen de tanıdığı bir numara zamansız arıyor olabilir. Uzun zamandır iletişimde değildir ama telefon çalıyordur. Orada da kötü haber alma korkusu olabiliyor. Telefonu açmamak burada çözüm değil. Durumu da değiştirmeyecektir. Anlık bir kaçınma olabiliyor herhalde.”