‘İsrail akla gelebilecek her katliamı yaptığında, işlemesi istenmeyen bir uluslararası düzen ortaya çıktı’
‘İstediğiniz kararı çıkarın mahkemelerden. İşin sonunda bunu kim uygulayacak?’
“Bakıyoruz bu kararı alan Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’na. Bir konuşması var. ‘İsmini vermek istemediğim bir Batılı lider geldi. Bu mahkeme, Afrikalılar ve Putin gibi haydutlar için vardır’ dedi. Bu mahkeme aslında Batılıları veya Batılıların desteklediklerini yargılamak için değil. Yani Batı, adeta ‘sizin ne haddinize’ diyor. Bu, aslında Küresel Güney’in ve Batı ekseninde yaşamak istemeyen ülkelerin yüzüne çarpılmış acı bir gerçek. Yeni bir düzen arayışında bulunulması gerekiyor. Tam da Güney Afrika’nın başlattığı soykırım davası ve çıkan kararlar, bu gerçeğin kabullenişinin bir habercisi. İşler artık eskisi gibi gitmeyecek. Ama şunu da söylemek lazım. Ben bu meselelere çok fazla pozitif bakamıyorum. Biliyorsunuz Josef Stalin ile Papa arasında meşhur bir diyalog vardır. ‘Kaç tümeni varmış’ diye... İstediğiniz kararı çıkarın mahkemelerden. İşin sonunda bunu kim uygulayacak? Bunu uygulayacak güç, niyet ve istek var mı? Asıl istek burada yatıyor. Kim yapacak? Türkiye mi? İran mı? ABD mi? Suudi Arabistan mı? Hangisi İsrail’e ‘dur’ diyecek durumda?
Ben, uluslararası olaylara realist bakan biriyim. Ulusların kendi çıkarlarını koruması ve öncelemesi mantıklıdır. Böyle de olmalıdır. Ama gözümüzün içine baka baka katliam yapan, insanlık suçları işleyenler, yarın öbür gün Türkiye’nin terörle mücadelesinde insan hakları gibi konuları bizlere satmaya devam edecek. Acı olan bir mesele de bu.”
‘Hamas’a karşı bile mühimmatı tükenen, yeni mühimmatların Batı’dan gelmesini bekleyen bir ülke İsrail’
“İsrail dediğiniz ülke, nüfus açısından çok büyük değil. Askeri endüstri açısından ABD’ye bağımlı yaşıyor. Operasyonlarını sürdürebilmesi için o silah sevkiyatlarına ihtiyacı var. Bakın İran’a, Türkiye gibi NATO’nun en güçlü üçüncü ülkesine karşı demiyorum. İsrail’in karşısındaki, yüzölçümü neredeyse Kadıköy kadar olan bir yerde silahını kendi elleriyle yapmak zorunda olan Hamas var. Hamas’a karşı bile mühimmatı tükenen, yeni mühimmatların Batı’dan gelmesini bekleyen bir ülke. Bu ülke tabii ki Avrupa’dan ve Amerika’dan gerekli baskı geldiğinde geri adam atar. Bu yaşanabilir. Ama maalesef ki ABD’de bunu yapacak bir lider yok. Lider olma ihtimali de yok. ABD Kongresi’ne bakarsanız yüzde 90’ının AIPAC gibi Yahudi lobisi gruplarından para aldıklarını görüyorsunuz. Ortalama 100 bin dolar gibi bir para alıyor Kongre üyeleri. Bütün sistemi kendileri için dizayn ettikleri bir noktada, İsrail’in yalnızlaşmasını nasıl bekleyebilirsiniz? Ne kadar baskı da olsa, sokaklarda protestolar da olsa, kampüslerde eylem yapılsa ve hatta Biden seçim kaybetse bile ne olabilir? Yani bu konu için seçim kaybetmeyi bile göze almışlar. Bugün bakıyorsunuz. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bir karar alması iddiası ortaya çıkıyor. Daha karar kesin alınmış değil. Kongre’de yaptırım konuşuyorlar. Yıllarca bize anlattıkları uluslararası kurumlara bugün yaptırım uygulamayı konuşuyorlar. Antony Blinken her konuda Cumhuriyetçiler ile kavga eder. Bugün gelip ‘Bu partiler üstü bir mesele. Bir araya gelip konuşur, gerekirse yaptırım uygulayabiliriz’ diyor. Bu korkunç bir şey. Daha bu yıl içinde söylediklerini yalanladıkları anlamına geliyor.
Ama bu sadece ABD ve Batı’nın kendi tezlerinin çürümesine yarayacak. Reelpolitik açısından evet, artık dünyanın yüzüne söyledikleri yalanlar eskisi gibi tutmayacak. Türkiye’ye, Brezilya’ya, Güney Afrika’ya söyledikleri lafların içinin ne kadar boş olduğu, küresel kamuoyu tarafından kabullenilmiş bir gerçek olacak. Ama bir yandan da Filistin halkının acıları, bugün bitecek gibi gözükmüyor.”
‘Ortadoğu’da İsrail’in daha da yalnızlaştığını görüyoruz’
“Bu 7 Ekim mevzusu başladıktan sonra ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan çeşitli istifalar duymaya başladık. Bir, beş, on diye büyüyordu istifalar. Bunlar genelde Demokrat arka plana sahip, İsrail’in yürüttüğü operasyonları onaylamayanlardı. Bunlardan birisi ilginç bir şekilde ‘Arap diplomatlarla bir araya gelince, bir daha yüzlerine bakmamamızı ve onlardan bir şey istemememizi söylediler’ ifadelerini kullandı. Belki Arap devletleri pasif kaldı genel olarak ama şöyle bir şey de oldu. Dün, Mısır ve İsrail arasında sınırda çatışma çıktı. Mısır hükümeti istediği kadar pasif bir konum alsın ve sesini çıkarmasın; kendi halkında o kadar pasiflik yok. Düşünün hudut bölgesinde bir askersiniz. Karşınızda, gözünüzün içine baka baka katliamlar yapıyorlar. Bu artık Arap dünyasında da cana tak ettiren bir mesele. O yüzden diplomatlarla konuşan Amerikalı yetkililer ‘Çok yalnız kalırız. İsrail’e destek vermeye devam edersek Ortadoğu’da müttefiklerimizi kaybederiz’ diyor.
Aslında Arap liderlerin (Moskova’ya yahut Pekin’e) ziyaretleri de bunun gerçekleşeceği izlenimini veriyor. ABD’nin müttefiklerinin yavaş yavaş azaldığını, Ortadoğu’da İsrail’in yalnızlaştığını görüyoruz. Bu aslında İsrail için bir facia senaryosu. İsrail’in aslında kendisini güvende hissetmesinin tek yolu, kuzeyindeki, güneyindeki, doğusundaki, batısındaki herkesle iyi-kötü bir diplomatik ilişki sahibi olması. Bunu Mısır’la sağladı, Ürdün’le sağladı. Esad’ı devirmeyi başarabilselerdi, Suriye ile de sağlayacaklardı. Bu, İsrail için kritik öneme sahip. Kendi varlığını, ABD’den gelecek düzenli silah paketlerine bağlayan bir ülkeden söz ediyoruz. Ulusal güvenliği için yüzde yüz garanti sağlamaz. Bunun için bütün komşularıyla iyi ilişkiler yürütmesi gerekiyor. Şu anda da Hamas’la yürüttüğü çarpışma sonucunda görüyoruz ki bu ilişkiler aslında çok iyiye gitmiyor.”
‘İsrail-Filistin krizinin çözümü için çok fazla bir şey yapabileceklerini sanmıyorum’
‘Bir Hamas üyesi öldürmek için yüzlerce sivil öldürmekte sakınca görmüyorlar’
“Biz laik Filistin’i seviyorduk, sadece Hamas’a karşıyız’ gibi bir algı, dünyada çok fazla kişiyi ikna etmez. Bu olayın geçmişini az çok okuyanlar, Hamaslı olmayan Filistinlilere de İsrail’in nasıl vahşice saldırdığını, acımasızca katlettiğini bilirler. Hamas’ın pek varlık gösteremediği Batı Şeria’da, hala yerleşimci adı verilen işgalcilerin insanların evlerini yıkmalarına, yakmalarına, arabalarına el koymalarına, eşyalarına çökmelerine, direndikleri takdirde öldürmelerine müsaade ediliyor. Bu durum sürekli devam ettiği takdirde, FKÖ gelip ‘Biz İsrail ile iyi ilişkiler güdelim’ nasıl diyebilir? Karşılıklı güven konseptinin oturması mümkün değil. İsrail böyle yapsa daha iyi olabilir miydi? Elbette. Ama bunun için 60-70 sene geriye gitmek gerekiyor. ‘Hamas olmasa biz çok güzel birlikte yaşayacaktık’ gibi bir düşüncesi mi var İsrail’in? Yoksa ‘Bu insanları yavaş yavaş göndereceğiz. Yerlerine yerleşimcileri getireceğiz’ mi var? Bence ikincisi. Bunu en çok Refah’taki gibi saldırılarda görüyoruz. Bir bakıyorsunuz hastane, bir bakıyorsunuz mülteci kampı vurmuş. Savunmaları da hep ‘İçeride bir Hamas üyesi vardı’ şeklinde. Bir Hamas üyesi öldürmek için yüzlerce sivil öldürmekte sakınca görmüyorlar.
İngiliz gazeteci Piers Morgan’ın yayınları genelde Batı merkez medyasından ayrılıyor. Adam, Filistin yanlısı isimlerin çıkmasına müsaade ediyor, diğerlerinin aksine daha az zaman tanısa da söz hakkı veriyor. O, her programda ‘Asıl sorun Hamas’tır. O sorun çözülürse bu iş çözülür’ diyordu. Artık son raddede ‘Bunun savunulacak bir tarafı yok. Siz açık açık katliam yapıyorsunuz. Biz IRA ile mücadele ederken, Belfast’ın ortasına hava saldırısı mı düzenledik? Terörle mücadele böyle mi olur?’ dedi. Bugün İsrailli yetkililer hala ‘Hamas sivilleri canlı kalkan yapıyor. Biz dünyanın sivil hayatını en çok önemseyen operasyonlarını yapıyoruz’ diyorlar.
Kendimizi kandırmayalım. Türkiye dahil birçok ülke meskun mahal operasyonları yürüttü. Bu operasyonların sonunda sivil ölümler yaşandı. Ama maksimum ölen gösterilse bile bugünkü 40 bin gibi sayıların ortaya çıkmayacağını bilirsiniz. Bir Hamas üyesi ölsün diye, yüzlerce sivilin hayatını tehlikeye atacak saldırılar düzenlemezsiniz. Bu konularla ilgili az-çok bir şey takip eden herkes bunu söyleyebilir. İsrail açıkça o insanların Gazze’den gitmesini istiyor. Hatta bunun için Mısır’a ve Ürdün’e kızıyorlar. ‘Siz bu Filistinlileri neden almıyorsunuz’ diyorlar. Oraya artık kanal mı açılır, toplu konut mu açılır bilmiyorum. Ama şunu söylemek gerekiyor: İsrail, Filistinliler ile birlikte yaşamaya niyetli değil.”