Fethi Yılmaz, Radyo Sputnik’te yayımlanan Yazı-Yorum programında, gazeteci Barış Terkoğlu’nun kaleme aldığı ‘Erdoğan’ın ‘görüşmeyin’ dediği lider’ başlıklı köşe yazısını değerlendirdi.
Bülent Arınç’a yakın gazeteci Ömer Şahin’in “Başkan Arınç” kitabında yer alan bilgilerden yola çıkarak kaleme alınan yazıda 2013 yılında Başbakan Yardımcısı olan Arınç’ın dönemin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın görüşme talebine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın karşı çıkması anlatıldı.
2013’te Bakanlar Kurulu sırasında Arınç’ın önüne ‘Joe Biden’ın görüşme talebi’ yazan bir not bırakıldığını belirten Fethi Yılmaz, şöyle devam etti:
“Kitapta şöyle devam ediyor: Arınç, sevinç ve endişe duygusunu bir arada yaşamıştı, Biden sözünü tutmuştu, asıl muhatabı olan başbakan ve dışişleri bakanı dururken aranıyor olması düşündürücüydü. O dönemi hatırlayalım, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı.”
Arınç’ın Biden’ın notu ile ilgili olarak Davutoğlu’na danıştığını ve sonra Başbakan Erdoğan’ın fikrini aldığını söyleyen Yılmaz, Erdoğan’ın bu görüşmeye dair olumsuz bir yanıt verdiğini belirtti. Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Arınç-Biden görüşmesi kabul görmüyor. Bunlar 2013’te oluyor. Ama öncesinde başka bir şey daha var. 22 Kasım 2013’te Bülent Arınç, Beyaz Saray’a Biden ile görüşmeye gidiyor. Görüşme güzel geçiyor, 45 dakika sürüyor. Bazı özel meseleler de görüşülüyor, kendilerinin hayatlarına dair. O dönem Başbakan Erdoğan ile ABD arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Arınç, Beyaz Saray’da şöyle bir konuşma yapıyor: Türkiye ve ABD çatışma içinde değil hemen hemen görüş birliği içerisinde. O dönemin büyükelçisi Namık Tan diyor ki, ‘Sayın Başkanım farkında mısınız, size çok önemli bir mesaj verdi. Arınç da mesajı sordu, Tan, ‘Bölgeye geleceğini söyledi, davet ederseniz size de gelirim demek bu’ diyor.”
Arınç’ın görüşmesinin önemine değinen Yılmaz, şunları söyledi:
“Bakıldığında önce Bülent Arınç’ın çıkması, Özgür Özel’le görüşmesi, seçim sonrası Dışişleri Bakanı’nın Avrupa’ya da ziyaretlerde bulunması, rotayı oraya doğru kırması ancak çok karşılık bulmaması. Sanki akılda şöyle bir soru işareti oluşturdu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye içerisinden önce Özgür Özel’le sonra Bülent Arınç’la Batı ile iletişimi tekrar sağlayabilmek için nokta nokta adımlar mı atıyor bir şekilde?”
Uluslararası Adalet Divanı'ndaki İsrail yargılaması
Yılmaz programda, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail'e karşı açtığı soykırım konulu davaya da değindi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin de bu davaya müdahil olmaya karar verdiğini duyurmuştu. Ancak Türkiye, UAD'nin yargı yetkisini kabul etmiyor. Olağan şartlarda Türkiye'nin UAD davalarına otomatik olarak katılma yetkisi bulunmuyor.
Türkiye’nin taraf olmadığını belirten Yılmaz, doğrudan başvuru yapmanın teknik anlamda mümkün olmadığının altını çizdi:
“Başvuru yetkisi yokken nasıl müdahil olacak? UAD’nin 63. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti ‘1948 Soykırımının Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olduğu için, buna dayanarak UAD’de İsrail’in yargılanmasıyla ilgili davaya da müdahil olabiliyor. Bu neden önemli? Türkiye’nin elinde de birçok delil var ve bunları UAD’de delil olarak sunacak ve İsrail devletini yönetenlerin, başta Netanyahu olmak üzere, ceza alması mümkün hale gelecek.”
Yılmaz, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Netanyahu, genelkurmay başkanı ve savunma bakanı hakkında tutuklama kararı alabileceğine dair haberlerin uluslararası medyada yer aldığını belirtti. Bunun İsrail üzerinde bir baskı oluşturabilmesi açısından önemli olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:
“UCM böyle bir karar alırsa doğrudan bunun İsrail için bir yaptırımı olmaz ama bu üç isim, UAD’ye taraf olan ülkeler nezdinde ciddi bir darboğazda kalabilirler, bundan da ciddi anlamda korkuyorlar.”