EKONOMİ PANORAMA

'Afrika, önümüzdeki 50 yılın taşıyıcı pazarı olacak'

HAGE Grup Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Ali Kalkan, Erdal Kaplanseren'le Ekonomi Panorama'ya konuk oldu.
Sitede oku
HAGE Grup Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Ali Kalkan, değirmencilik ve yem sektöründe Rusya, Endonezya ve Bağımsız Devletler Topluluğu için planladıkları fuarlara değindi:

“HAGE Grup bizim çatı firmamız. Altında 4-5 farklı firma barındırıyor. Hollanda’da, Senegal’de de bulunuyoruz. Aynı zamanda İDMA Uluslararası Fuar A.Ş. de bünyemizde bulunuyor. Medya ajansı şirketlerimiz ve hakemli yayınlarımız da var. HAGE Grup hepsinin çatı firması. Fuarcılık sektörüne hitap edebilecek her şeyi yapıyoruz. Yani yayınlarla destek vermekten tutun, yurt içi ve yurt dışı firmaların stant ihtiyaçları, nakliye ihtiyaçları vs. dahil karşılanıyor. Yani temel olarak yaptığımız iş uluslararası fuar organizasyonları. Türkiye’de, Rusya’da, Afrika’da ve birçok ülkede kendi fuarlarımızı organize ediyoruz. Özellikle İDMA Uluslararası Fuar A.Ş. altında değirmen ve yem sanayisi üzerine, Türkiye’nin güçlü olduğu bir sektördür, dünyanın çeşitli yerlerinde fuarlar yapıyoruz. En büyüğü ise İstanbul’da yapılıyor. Markayı önemli pazarlarda gezdiriyoruz. Bunlardan birisi de Rusya. 2022 yılında İDMA Rusya’yı Moskova’da Crocus Expo Center’da yaptık. 2025 nisan ayında tekrarlıyor olacağız. Daha sonra uzak ülkeler stratejisi doğrultusunda, Türklerin yoğun olarak girmediği pazarlardan Endonezya’ya 2023’te gittik. 2026’da bir daha gideceğiz. Yani sektörün ihtiyaç duyduğu pazarların hepsine sektörü, markayla birlikte taşıyoruz. Bağımsız Devletler Topluluğu da radarımızda. Bu devletlerin birçoğunda değirmen ve yem sanayisi olarak şirketlerimiz etkin bir şekilde var. Özbekistan’ı, Kazakistan’ı, Azerbaycan’ı buraya koyabiliriz. Pazar doygunluk noktasına neredeyse varmış durumda. Tabii Bağımsız Devletler Topluluğu için en önemli ülke Rusya. Moskova merkez olarak görülüyor. Dolayısıyla hepsini bir araya getirebileceğimiz pazar olarak Moskova’yı görüyoruz. Hepsini bir araya getirebileceğimiz yeri orası olarak görüyoruz ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki sektör ilgililerini de Moskova’ya çekmeye çalışıyoruz. Tarihimiz belli: 10-12 Nisan 2025, Crocus Expo Center Moskova’da olacak.”

Türkiye’nin değirmen sektöründeki gücüne vurgu yapan Kalkan, fuarlar aracılığı ile Türk üreticilerin ve markaların tanıtılmasını hedeflediklerini ifade etti:

“Değirmen sektörü, Türkiye’nin çok güçlü olduğu bir sektör. Yani un değirmeni ve yem değirmeni. Un işleme ve bakliyat işleme sektörüyle ilgili çok güçlüyüz. Üreticiler açısından çok ciddi zorluklar oldu Ortadoğu’daki savaş durumu ve Ukrayna’daki askeri durum yüzünden. Tahıl sevkiyatı ciddi manada etkilendi. Biz 2022’de İDMA Rusya’yı kararlaştırdığımızda, Tahıl Koridoru Anlaşması’nın imzalanmış olması vesilesiyle fuarı orada yapmaya karar verdik. Şu anki konjonktüre bakarsak tahıl sevkiyatı ciddi sekteye uğruyor. Navlun fiyatlarına negatif yansımalar var. Tabii bizim sektörün asıl parladığı dönem kovid dönemi. Çünkü o süreçte bütün ülkeler anladı ki, sürdürülebilir gıda ve gıda güvenliği bütün ülkelerin güvenliği için çok önemli. Kendi gıda güvenliğini sağlamak için de bütün devletler buğday alanına yatırım yapmaya başladı. Zaten sektörümüz güçlüydü, dünyada söz sahibiydi ve koronavirüs ile pazar iyice genişledi. Değirmen ve yem sektörü olarak hedefimiz, İDMA Fuarları ile üreticilerimizi dünyaya açabilmek. Çünkü dünyada yapılan her iki un fabrikasından birisi Türk üreticiler tarafından yapılıyor ve anahtar teslimi olarak teslim ediliyor. Her ülkede un fabrikası var. Temel tüketim malzemesi. Öyle bir sektör ki, her ülkenin özellikle dolaşılması ve yatırımcıların yerinde bulunması lazım. Biz de markayı yurt dışına taşıyarak üreticilerimizin pazara girme ihtiyaçlarını bu fuarlarla gidermeye çalışıyoruz. İDMA onlar için pazara açılma kapısı. Biz olmadığımız zaman bir tarım veya gıda fuarı içinde kendilerine yer bulma ve pazarı keşfetmeye çalışıyorlar. Tabii yatırımcı faktörü önemli. İDMA fuarlarımızda üreticilerimiz çok daha verimli sonuçlar alıyor. Hedefimiz de yatırım ihtimalinin daha fazla olduğu ülkelerde İDMA sayılarını artırmak. Rusya ile başladık, daha sonra Endonezya, Güney Afrika ve Güney Amerika.”

Yapay zeka, makineleşme ve otomasyon sonucunda sektörün endüstriyel alanında işgücü kaybı yaşanmasının kaçınılmaz olduğunun altını çizen Muhammet Ali Kalkan, öte yandan işgücünün kendisine farklı sektörlerde iş bulacağını çünkü bu yönde talebin artacağını belirtti:
“Kaçınılmaz bir gerçek var: Mutlak surette otomasyon ile birlikte ilk süreçte insanlar biraz iş kaybına uğrayacak veya alanlar değişecek. Farklı sektörler seçilecek. Fakat fuarcılık sektörü içerisinde biz hibrit çalışma modelini; yani işgücüyle teknolojiyi birleştirdiğimiz modelle daha etkin kadrolar oluşturabiliyoruz. Çalışanlarımız da teknolojiden son derece faydalanabiliyor. Çalışma ve raporlama sürelerini kısaltabiliyorlar, dijital pazarlamayı daha etkili kullanıyorlar ve daha etkin sonuçlar üretebiliyorlar. Fakat endüstri tarafında mutlak surette bir işgücü azalımına doğru gidilecek. Çünkü makineler artık insana çok fazla ihtiyaç duymadan çalışabiliyor. Bu da sektörel değişikliklere yol açacaktır. Yani endüstri tarafında işgücüne ihtiyaç azaldıkça, işgücü de kendisine farklı kanallar bulacaktır. Yazılımcı, hukuksal danışmanlık, finansal analiz alanındaki ihtiyaçlar daha fazla olacağı için hizmet sektörüne kayabilir diye tahmin ediyorum. Otomasyonun üreticiler için bazı avantajları var. Çalışma süresi sınırsız: Makineleri 24 saat boyunca çalıştırabiliyorsunuz. Daha fazla üretim yapabilirsiniz. Daha az fire verirsiniz. Daha az hata payı ile aynı standartlarda ürün çıkartabilirsiniz. Makineler bunu belli bir yazılım doğrultusunda çıkartıyor. Vardiya sorunu yok. Makine 24 saat çalışıyor. Beş kişinin yapacağı bir işin, makine tek başına 24 saat boyunca yapabiliyor. Yatırımcı için çok avantajlı bir durum. Doğal olarak makinenin yapabileceği işlerde makine tercih edilebiliyor. Tabii burada bir yatırım yapılması gerekiyor. Bu yatırımı göze alabilen bütün sanayiciler yatırım yapacaktır.”
Afrika’nın gelecek 50 yıl boyunca en önemli pazarlardan birisi olduğunu dile getiren Kalkan, Afrika’ya yaptıkları yatırımlara değindi. Afrika’da özellikle Fransızca konuşulan Afrika ülkelerinde uluslararası yatırımın pek bulunmadığını ve pazar potansiyelinin yüksek olduğunu ifade eden Kalkan, Senegal’deki girişimlerini anlattı:
“Türkiye özelinde de değerlendirdiğimizde, uluslararası arenada da değerlendirdiğimizde iki önemli geniş pazar görüyoruz. Birincisi Afrika kıtasının tamamı, diğeri Asya-Pasifik. Bu iki coğrafya, gelişmiş ülkelerdeki ana üreticiler açısından henüz keşfedilmemiş pazarlar. Çok ciddi nüfus barındırıyorlar. Nüfus artış oranları, dünyanın geri kalanına göre çok fazla. Afrika özellikle işlenmemiş bakir toprakları açısından, tarım yapılabilmesi açısından çok önemli bir coğrafya. Sanayi de yeni gelişiyor. Bütün Afrika ülkeleri yeni üretime başlıyor. Yeraltı kaynaklarını da yeni keşfetmeye başladılar. Zenginlikleri artıyor, bu arttıkça sanayileşmeye de başlıyorlar. Biz 10 yıldır Batı Afrika ülkelerinde bulunuyoruz. Özellikle Frankafon ülkelerde. Dünyada bir algı var, İngilizce konuşulan Afrika ülkelerine daha çok gidiliyor. Fransızlar haricinde bu Frankafon Afrika ülkelerine çok gidilmiyor. Bu ülkeler Liberya, Sierra Leone, Fildişi Sahilleri, Senegal vs. Bazıları İngilizce-Portekizce konuşur ama yoğunlukla Fransızca konuşulan ülkeler. Bu pazara girmek lazım. Biz 10 yıl önce Senegal’de karar aldık ve üstlenmemizi yaptık. Orada bir şirket kurduk. Çeşitli sektörlerde fuarlar yapmaya başladık. Yaklaşık 8-9 tane profesyonel fuarımız var. Hepsinin dokuzuncu veya onuncu yılları. 20 ile 25 ülke arasında katılımcı alıyoruz. Nedeni de pazarın çok hızlı gelişmesi. Bölgedeki ülkelerde pazar büyüme oranı yüzde 5 ile 7 arasında. Siyasi olarak da stabil bir durumları var. Senegal son derece demokratik bir ülke. Hiç darbe görmemiş şimdiye kadar. Seçimlerle iradeyi tescil ettiren bir ülke. Daha yeni seçimler oldu. Muhalif parti iktidara geldi ve iktidardaki parti seçim sonuçlarını büyük bir olgunlukla kabul etti. Bunlar hep önümüzü açacak evreler. Yatırım hızı her yıl katlanarak, büyüyerek, artarak gidiyor bu ülkelerde. Biz de bunu değerlendiriyoruz. Hem Türkiye hem de uluslararası anlamda tüm dünya için Afrika, önümüzdeki 50 yılın taşıyıcı pazarı olacak. Çünkü her şeye ihtiyaç var. Küçükten büyüğe doğru. Bugün Afrika pazarına girip öğrenmeye başlayan bütün yatırımcılar, yarının güçlü isimleri olacak.”
Afrika’nın sürekli artan nüfusuna ve genç nüfus oranına vurgu yapan Kalkan, bunun özellikle ucuz işgücü arayan üretim sektörlerinin ilgisini çektiğini vurguladı:
“Tüm sektörler için söyleyemeyiz ama tekstil sektöründe işgücü çok önemli. Ucuz işgücünün bulunduğu ülkeler mutlak surette yeni üretim üsleri olacak. Afrika, tekstil ve bunun gibi birçok sektör için önemli yeni üretim üsleri haline gelcektir. Bu avantajdan faydalanmak lazım diye düşünüyorum.”
Yorum yaz