‘Rusya ve Çin geri adım atmıyor’
‘İsrail ABD’yi yanına alıp İran’ı halletmek istedi’
“2012’den beri Netanyahu’nun en büyük kışkırtması buydu. ABD’yi yanına alarak, İran’ın nükleer güç olmasının önlenmesi, İran’dan, Lübnan’dan İsrail’e yönelik hava saldırısı yapabilecek envanterin ortadan kaldırılması amaçlandı. Bunu tek başına yapamayacağını görüyor. 7 Ekim’in büyütülmesi, bu olayın ortaya çıkmasının esas nedeni buydu. Yani İsrail, ABD’yi yanına alıp İran’ı halletmek istedi. İran’ı halletmek, ABD’nin de işine gelir. Şimdi ‘direniş ekseni’ deniyor, eskiden ‘kötülük ekseni’ deniyordu. Şimdi Amerikalı senatörler de ‘direniş ekseni’ diyor. Kim bunlar? Rusya, İran, Çin ve Kuzey Kore. Bu eksenin güçlenmesini önlemek için İran’ın ortadan kaldırılması gerektiğini düşündü İsrail. Rusya zayıflatılacak, Çin kuşatılacak, İran da ortadan kaldırılır, bölünür veya iç savaşa mahkum edilirse, Amerika’ya yardım edilmiş olacaktı.
İşler ters gitti. Niye? ABD, bu saydığım hedeflere erişebilecek gerek ekonomik gerek askeri gücünde gerileme periyoduna girdi. Donanmaları açısından durum vahim. 1 Nisan’da şaka gibi Viyana Sözleşmesi ihlal edildi. 2. Dünya Savaşı’nda bile görülmemiş bir hukuk tanımazlıkla İsrail, egemen bir ülkede egemen bir ülkenin konsolosluğuna saldırdı. Sonra ‘kural temelli dünya’ diyorlar. Aynı dönemde BMGK’de İsrail saldırısı kınansın istendi, fakat ABD bunu bile veto etti. Dolayısıyla İran’ın 14 Nisan’daki saldırısına kademe kademe gelindi.”
‘Artık önemli olan bu füzelerin ne kadar hassas olduğu’
‘ABD, Fransa ve İngiltere olmadan İsrail bunu savunamazdı’
Bunlar niye önlenemedi? Niçin bu seçilmiş üsler önemliydi? Çünkü Nevatim’de önemli bir radar olduğunu biliyoruz. Bu, taktik açıdan önemli bir mesajdı. Yani hepsini engelleseniz 3 tane füze Nevatim’e düşse bile önemli bir sonuç. Çünkü ABD, Fransa ve İngiltere olmadan İsrail bunu savunamazdı. Bunu gördük. Körfez ülkelerinin hiçbiri, ABD’nin yanında durmadı. Eskiden hatırlayın, İran’ın böyle bir tehdidi olduğunda hepsi yanında dururdu. Bu da jeopolitik sonuç. Üçüncü olarak İsrail’in evet çok iyi bir hava savunma sistemi var. Dünyada kilometrekare başına belki de en yoğun savunulan ülke İsrail’dir. Yok yok ülkede. Iron Dome var, Arrow var, Patriot var. Fakat şunu gördük ki, 136’sı İHA olan 300 atış yapıldı. Bu balistik ve seyir füzelerinden bazılarının önlenemediğini görmüş olduk. İsrail’in yenilmezlik ve dokunulmazlık zırhı ortadan kalktı jeopolitik olarak.
İkinci saldırıya emek harcamaya bile gerek yok. O da İsrail’in kendi halkına karşı, kendi onurunu koruması için yaptığı bir şeydi. Zaten ABD ilan etti ‘İsrail karşı saldırı yaptı’ diye.”
‘Muazzam bir gösteriydi’
‘Türkiye’de Batı emperyalizminin kutuplaştırıcı etkisi var’
“Tabii Türkiye’deki bunu küçük görmenin temel nedeni şu: Türkiye’de etnik ve dini bölünme had safhada. Sünni-Alevi, Sünni-Şii, Türk-Kürt had safhada. 80 milyonluk bir ülke. Ama emperyalizmin Atatürk sonrası dönemde en büyük başarısı, Türkiye’yi böyle bölmek. Şimdi bakıyoruz İran emperyalizme direnen bir güç olarak ortaya çıkıyor. Siz Sünni olarak somut hiçbir tedbir alamıyorsunuz. Hamas Sünni olduğu halde İran Şii olarak orayı korumaya kalkıyor. Siz Türkiye’den kalkıp bunu küçük görüyorsunuz. 13 bin 800 çocuk ölmüş Gazze’de. Biz askeri veya ekonomik güç olarak, bu işin bayraktarı olarak İsrail’e bir şey yapamıyoruz. İran kalkıp koruyor. Yemen’i etkiliyor. Yemen, İsrail’e giden gemileri durduracağını söylüyor. Gazze’de bir insanlık suçu, bir soykırım var. Bu canlı yayında devam ediyor, hepimiz görüyoruz. Bizimkiler de kalkıyor, ‘İran başarısız’ diyor. Önemli olan bu değil.
Burada ‘kural temelli düzeni’ savunduğunu iddia eden bir gruba ve bu grubun kural tanımayan tetikçisi İsrail’e meydan okuyan bir ülkeye ‘Onlar Şii’ diyorsunuz. Türkiye’nin ciddi sorunu bu. Türkiye laik bir devlettir. Türkiye’yi Graham Fuller gibi, Rusya’daki Dugin gibi stratejistler hep ‘Türkiye Müslüman alemin lideri, Sünni’ dediler. Hayır efendim. Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk tarafından laik bir devlet olarak kuruldu. Laik devlet olma özelliğini kaybedip din temelli devlete dönenlerin sonunu görüyoruz. Buyurun İsrail. İsrail nasıl kurulmuştu? Sosyalist, laik bir devlet olarak. O da Amerika’daki siyonistlerin etkisiyle dinci bir devlete dönüştü.
O yüzden Türkiye bu tuzaklara düşmemeli. Bu direniş ekseni esasında Anglo-Sakson emperyalizminin hegemonyayı kaybetmemek üzere dünyayı ateşe atma sürecine fren koyuyor. Siz fren yapan cephede mi yer almak istersiniz? Yoksa ateşe benzinle gitmek mi? Daha çok mu insan ölsün? Batı Şeria da Gazze de gitsin mi? Türkiye hiçbir zaman saldırganların yanında olmadı. Her daim mazlumların yanında oldu. Bizim de dikkat etmemiz gerekir diye düşünenlerdenim.”
’ABD, Avrasya’daki krizlerin sayısını artırmaya odaklanacak’
“İmparatorluklar çökerken mutlak surette vakumlar oluşturup karmaşa yaratır. ABD’yi bir ada devleti gibi düşünün. İki tarafı emniyete alınmış. Kuzeyinde akrabası Kanada, güneyinde vasalı Meksika var. 1800’lerin İngiltere’si gibi düşünün. Nasıl ki İngiltere kendi gücünü ayakta tutmak için Avrupa’yı sürekli hanedan savaşları, iç savaşlar, darbeler, rüşvetler ile hep parçalı tuttu, ta ki Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya ortaya çıkana kadar, tam 100 yıl Pax-Britannica dönemi öyle geçirildi. Şimdi ABD de dönemin sonuna geldiğini görüyor. Çin aynı 100 yıl önceki Almanya gibi ortaya çıkıyor. Büyük bir kıta gücü ve denize çıkmak istiyor. Rusya yanında olduğunu söylüyor, ŞİÖ ve BRICS ortaya çıkıyor. Hemen Ukrayna-Rusya krizi yaratılıp teşvik ediliyor, NATO’nun genişlemesi arsızca devam ettiriliyor. Rusya’nın müdahale etmesi sağlanıyor.
Tahminimce ABD, Avrasya’daki krizlerin sayısını artırmaya odaklanacak. 96 milyar dolar Kongre’den geçerken bir ABD senatörü, ‘Çocuklarımızı yollamak yerine o ülkelere kurşun gönderiyoruz’ dedi. Yani Amerikan çocuklarını öldürmeden, dünyadaki hakimiyetini ve hegemonyasını sadece doların gücünü kullanarak devam ettirmek istiyorlar. Çünkü esasında o 96 milyar doların yarısı Amerika’da kalacak. Askeri endüstriyel komplekse gidecek. Bunu herkes biliyor. Amerikalı vergi mükelleflerinin parasından bu askeri-endüstriyel kompleksi ve paralelindeki kuruluşlar beslenecek. Yine gariban Ukraynalılar ölmeye devam edecek.”
‘Moldova ve Filipinler adeta yeni bir Ukrayna olarak hazırlanıyor’
“Benim korkum, yeni Polonya’nın Romanya olması. Yeni Kırım’ın Transdinyester olması. Yeni Ukrayna’nın da Moldova olması. Şimdi milyarlarca dolarlık silah Ukrayna’ya gidince kaç ay direnebilecekler göreceğiz. Orada enerji biterse Rusya’yı oyalamak için Moldova’daki kazan kaynatılacak. İkincisi, Filipinler gönüllü olarak Ukrayna olarak ortaya çıktı. Bundan 20 yıl önce babası Mariano Marcos’u alaşağı eden ABD, onun oğlunu lider olarak seçti. Bir önceki lider Duterte ABD’ye karşı gelmişti. Daha geçen gün Çin Devlet Başkanı ile görüştüğünde ‘Çok üzülüyorum Çin-Filipinler ilişkisinin gerilmesinden’ dedi. Orada Spratly Adası’nda Filipin gemisi vardı. O gemiye yardım götürenler engelleniyor diye ABD donanmasından yardım istendi. Bu hafta omuz omza tatbikat devam ediyor. Bu tatbikatta 10 yıl önce Çin’den alınan bir tankeri batırıyorlar. Mesaj veriyorlar Çin’e. Böyle ucuz ucuz mesajlarla ‘Filipinler’i hazırladım, yönetimi kontrolümde. Seni burada oyalarım, gücünü eritirim Rusya gibi’ diyor. Ama Pasifik’te durum çok farklı. Mesafeler çok uzun. NATO tipi sistem kurmak zor. Deniz desteğine bağlı bütün harekatlar. Bunu icra edebilecek ABD’nin deniz ticaret filosu yok. Bu gemileri koruyacak eskort gemileri bile yok. Donanmaları çok çok zayıf durumda.
Bu tip küçük kışkırtmalarla, gizli pazarlıklarla, küçük çalı yangınları çıkarıp zaman kazanmaya ve bu esnada ABD’nin ana gücünü konsolide etmeye çalışıyorlar. Tershanelerin, cephane üretim tesislerinin kapasitelerinin artırıması hedefleniyor. Ama zaman aleyhlerine işliyor. ABD’nin oyun kuruculuğu ve güvenilir arabulucu olma özelliği bitti. Hiçbir ülke artık güvenmiyor ABD’ye. Küresel Güney de Çin’e, Rusya’ya ve BRICS’e bakıyor. Ekim ayında BRICS’te 25 ülkenin üye olması bekleniyor. Yepyeni bir sistem, yepyeni bir düzen kuruldu. Yine de ağırlık merkezi Çin olmaya devam ediyor. Çin hegemonyasının Afrika’dan Güney Amerika’ya uzanmasını kırmak için her türlü kışkırtmaya devam edilecek. Ama bu İran-İsrail olayı, ABD’nin prestijini kanaatimce çok düşürdü.”