‘İsrail’in bilerek yaptığı tahrik’
“İsrail’in Suriye’de yaptığı, aktif savaş halinde bile uluslararası hukuk çerçevesinde kabul edilemeyecek bir şey. Dolayısıyla herkes; özellikle de İsrail, İran’ın misillemesini bekliyor. Bu biraz da tahrik olabilir. Çünkü tahrik, İsrail’in genel olarak yaptığı bir şey. Önce saldırıp sonra kendilerinin kurban olduğunu iddia edebiliyorlar, ‘Burada var olmak için kendimizi savunmak zorundayız’ diyerek orantısız bir güçle saldırı yapabiliyorlar. Bu iç ve dış politikasının bir parçası. Zaten böyle bir durumda Amerika hemen İsrail’e sahip çıkarak koşulsuz bir şekilde siyasi, askeri ve ekonomik desteğini veriyor.
İsrail dolayısıyla dün geceden beri alarmda. GPS’ler bloklandı; her yerde jammer var. İsrail’deki arkadaşlardan duyduğum kadarıyla İsrail’de konum uygulamalarını açınca doğrudan Beyrut’u gösteriyormuş. Tabii bölgedeki GPS’in çalıştığı yer orası olduğu için de olabilir. Ama Lübnan’da birçok komplo teorisi konuşuluyor. İran bir roket fırlatırsa ve GPS yüzünden Lübnan’a düşerse ne olur, diye komplo teorileri bile var. Tabii onların sistemi farklı. GPS ile atmıyorlar roketi. Ama halk arasında böyle bir şey konuşuluyor. Genel olarak Lübnan’daki durum sakin. İsrail’de sığınaklar açıldı. İnsanlara yiyecek-içecek stoklamaları söylendi. Herkes alarmda.”
‘İsrail’in aksine bu durumlara alışkın olan Lübnan’da herkes sakin’
“Lübnan öyle değil. Güneş de parlıyor. Her şey normal. Sanırım halk bunu alışılmış bir durum olarak görüyor. Lübnan’da gelenektir bu. Her bahar geldiğinde insanlar ‘Bu baharın sonunda İsrail, Lübnan’a saldıracak’ diye konuşur. Ama 2006’dan beri olmadı fakat bu olmayacağı anlamına da gelmiyor. Ortadoğu’da her an her şey olabilir. Zaten bu 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonundan sonra 8 Ekim’de Hizbullah da yeni bir cephe açarak Lübnan’ın güneyinden İsrail’in kuzeyine saldırmaya başladı. O günden beri İsrail’in kuzeyindeki İsrail vatandaşları evlerini terk etmek zorunda kaldı ve hala geri dönemediler. Yollara beton dökülmüş orada hatta geçişin yasak olduğunu belirtmek için. Çünkü İsrail ile Hizbullah hep misilleme olarak çatışmayı devam ettiriyor. Eğer İsrail, Lübnan’da bir sivil hedefi vurursa, Hizbullah da İsrail tarafındaki bir askeri hedef yerine sivilleri hedef alıyor. Tamamen böyle göze göz, dişe diş şeklinde devam ediyor misillemeler.
Dolayısıyla İsrail’in büyük bir bölgesel savaş çıkarmak haricinde Lübnan ile derdi, kuzeydeki vatandaşlarının güvenlik içinde evlerine dönebilmesini sağlamak. Bunun için de ısrarla BMGK’nin 1701 sayılı kararının uygulanmasını istiyor. Ama işin komik kısmı İsrail de ihlal ediyor kararı, Lübnan da. Her iki taraf da ihlal ediyor. Bu, 2006’daki Lübnan-İsrail savaşını sonlandıran karardı. Yani üretilen formül buydu savaşı sona erdirmek için. 2006’da her iki taraf bunu imzaladı. Hem İsrail, hem Lübnan hem de Hizbullah imzaladı. Ama karar birkaç yıl uygulandıktan sonra uygulanmamaya başladı.”
‘İran misilleme yaparsa bu en çok İsrail’in ve daha da çok ABD’nin işine yarayacak’
“Aslında İsrail bir bahane arıyor bu savaşı daha da derinlere götürmek için. Yani Beyrut’u vurdu. Beka’da, Balbek’te birçok hedefi vurdu. Güney Lübnan’dan çıkarak başka yerleri vurdu, suikastlar düzenledi. Buna rağmen Lübnan savaşa ortak olmadı. Yine kararlı ve kontrollü bir şekilde misillemeler yaptı. İsrail devamlı tahrik ediyor. Ama Hizbullah, İsrail saldırmadıkça saldırmayacağını söylüyor. Şimdi İran da işin içinde. İran da cevabı direkt olarak mı verir yoksa direniş ekseninin yani güney Lübnan’daki Şii’ler yoluyla mı cevap verir? Herkes bunu bekliyor. Ama İsrail’de bayağı bir panik var.
İran misillemeyi yaparsa bu en çok İsrail’in ve daha da çok ABD’nin işine yarayacak. Çünkü ABD’de seçimler yaklaşıyor. Her ne kadar hem Joe Biden hem de Donald Trump İsrail yanlısı olsa da, bu en çok Biden’ın işine yarayacak. Bütün medya onun arkasında duracak. İşte ‘Zavallı İsrailliler, Ortadoğu’da etrafı sarılmış yaşıyor. İsrail bu savaşı kazanamazsa varlığını kaybedecek’ diyecekler. Daha dün John Kirby yine desteğini ifade etti. Çok güçlü bir destekle İsrail’in arkasında durduklarını söyledi. Dolayısıyla bölgesel bir savaş çıkarsa bu Biden’ın işine yarayacak. O yüzden de bu tahrik hareketleri devam ediyor ve sanki bir bahane arıyor İsrail.”
‘Hizbullah da her ne kadar savaşa girmek istemiyor olsa da bölgeden çekilmeyi kabul etmiyor’
“BMGK’nin 1701 sayılı kararı 2006 savaşını sona erdiren formüldü. Ateşkesin imzalanması, çatışmalara son verilmesi gibi maddeler vardı. En önemlisi Lübnan’ın güneyinde sadece Lübnan askerinin ve BM Barış Gücü askerlerinin konuşlandırılmasıydı. Lübnan-İsrail sınırında mavi hat var. Değişik ülkelerden askerler BM Barış Gücü olarak görev yapıyor. Fakat çatışmaya dahil olmuyorlar, bir şekilde caydırıcı unsur olarakduruyorlar. İhlalleri not alıyorlar. Gerçekten de sembolik olarak oradalar. Fiili güçleri yok. Bu 1701 sayılı karara göre Lübnan Litani Nehri’nin güneyinde sadece Lübnan askeri ve BM Barış Gücü olabilir. İsrail ordusu o dönem Lübnan’ın güneyini işgal etmişti. İsrail askeri çekilecek ve Lübnan ordusuna devredilecekti ve Litani Nehri’nin güneyinde Hizbullah dahil hiçbir güç kalmayacaktı. Ama Lübnan ordusunun donanımı yetersiz. Litani Nehri’nin güneyini koruyacak durumda değil. Dolayısıyla orası Hizbullah kontrolünde. İsrail de orada Hizbullah’ın tünelleri olduğunu iddia ediyor. İsrail ormanları yaktı, fosfor bombaları gönderdi. Sürekli bombalıyor. İsrail’in kuzeyinde yaşayanlar bölgeden ayrıldı ve dönemiyor diyoruz ama Güney Lübnan’daki siviller de köylerini terk etti. Durum aynı.
Her gün uyandığımda 10-15 bildirim alıyorum. 6 saat içinde o kadar bombalama, füze saldırısı oluyor. Aktif, sıcak bir savaş devam ediyor. İsrail, Lübnan’ı 1701 sayılı kararı uygulamadığı gerekçesiyle BM’ye şikayet etti. Ama İsrail de ihlal ediyor. İsrail diplomatik yollarda çözülemezse, askeri yönteme başvuracaklarını söyledi. Hizbullah da ‘Çıkmayacağız’ diyor. Hatta Hasan Nasrallah, ‘Litani Nehri’ni güneye taşımak, Hizbullah askerini buradan çıkarmaktan daha kolay’ demişti. Hizbullah savaşa girmek istemiyor olsa da bölgeden çekilmeyi kabul etmiyor. Lübnan ordusunun da orayı koruyacak bir donanımı yok. Dolayısıyla büyük bir soru işareti var. Tampon bölge mi kurulacak? Kim ne yapacak? Ve BM Barış Gücü içinde Türkiye’den de birlikler var. Özellikle Denizciler var.”
‘BM Barış Gücü ile Türk askerlerinin kalması tezi konuşuluyor’
“Burada konuşulan bir şey var. Sadece Lübnan’da değil, Arap ülkelerinde de… Bölgedeki Türk askerinin mevcudiyetinin artırılması, Hizbullah’ın çıkması ve tampon bölgede BM Barış Gücü ile Türk askerlerinin kalması konuşuluyor. Lübnan’daki bazı arkadaşlarla konuştum, onlar pek olası bakmıyorlar. ‘Hizbullah orayı Türk askerine bırakmaz’ diyorlar. İsrail’deki bazı arkadaşlara da sordum. Onlar da ‘Olabilir’ diyor. Daha sıcak bakıyorlar. Ama bu konuştuklarım karar mekanizmasına dahil insanlar değil. Nabız ölçtüm sadece. Bunlar konuşuluyor. Olur-olmaz bilmiyorum.
Riskleri çok fazla. Çok sıcak bir bölge. 7 Ekim’den önce de oluyordu bu çatışmalar. Diplomat olarak bizim oraya gitmemiz, Litani Nehri’nin güneyine geçmemiz yasak. Orası zaten hep sıcak bölgeydi. Artık tamamen aktif bir savaş var. Başından beri diyorum ama muhtemelen bölgesel bir savaşa dönüşecek bu süreç. Yavaş yavaş ilerliyor. İlk gün de söylemiştim. ‘İsrail, Gazze’yi dümdüz edecek’ demiştim. Tepki almıştım biraz. ‘Yapamaz’ diyenler olmuştu. Hepimiz izledik. Maalesef binlerce çocuk öldü. Salgın, açlık başladı. Açlığın da ötesinde. Gerçekten maalesef Gazze’nin kuzeyini dümdüz yaptı İsrail. Sırada Refah kaldı. İsrail oradaki işini bitirince kuzeye yani Lübnan’a yönelecektir.”
‘Lübnan Gazze’ye dönebilir’
‘Hristiyanlar iç savaşı başlatma yönünde hazırlıklar yapıyorlar’
“Şimdi Hizbullah ortak düşman olarak İsrail’in karşısında Hamas’ın yanında. Ama Hamas Sünni bir grup, Hizbullah Şii. Ortak paydada yani İsrail’e karşı birleşip birbirlerini destekliyorlar. Ama Hizbullah misillemelerinde daha temkinli. Balbek’te, Beka’da suikastlara bile aynı oranda cevap vermemesinin sebebi Lübnan’daki dengeler. Lübnan’da 30 yıl önce 15 gün süren bir iç savaş yaşandı. ‘Artık Lübnan 30 yaşına girdi, yetişkin bir ülke’ deniyor. Ama iç savaş tehlikesi hala geçmiş değil. Lübnan’ın yüzde 40’ı Hristiyan. Tabii bu oran azalmış olabilir. Hala Hristiyan nüfusun varlığı fazla ve güçlüler. Maruni Hristiyanların çoğu İsrail’i destekliyor. Zaten iç savaşın sebeplerinden biri buydu. Gelen Filistinliler ve Hristiyanlar birbiriyle çatıştı. Daha sonra Filistinlileri, Lübnan’ın Hristiyanları katletti. İsrail’in tabii kışkırtması oldu. Buna benzer bir şey olabilir.
Sonbaharda duyumlar almıştım. Lübnan’daki Hristiyanlara silah sevkiyatı yapıldığı söyleniyordu. Lübnan’ın güneyinde genelde Şiiler yaşıyor ama Hristiyan köyler de var. Oradaki Hristiyanlar savaşın bir parçası olmak istemiyor ve İsrail gelirse kendilerine dokunmamasını istiyorlar. Hizbullah’ı sürekli ihbar ediyorlar. Hizbullah, İsrail sızarsa diye EYP döşemiş. Bunu Lübnan ordusuna ihbar etmişler. Bomba etkisiz hale getirilmiş. Lübnan içinde bir birlik yok yani. Eğer Hizbullah, yanlış bir hamleyle Lübnan’ı İsrail’le savaşa sürüklerse, Hristiyanlar iç savaşı başlatma yönünde hazırlıklar yapıyorlar. İç savaş başlarsa zaten İsrail’in hiçbir şey yapmasına gerek kalmaz. İzler ve istediğini elde etmiş olur.”