Hırvat gazeteci Marjanoviç’in kaleme aldığı köşe yazısında, Batı'nın (Brüksel ve Washington'un) Ukrayna için harcadığı paranın şimdiden 200 milyar doları aşmış durumda olduğuna dikkat çekilirken, bu miktarı İkinci Dünya Savaşı sonrası Marshall Planı ile karşılaştıran Marjanoviç, “Enflasyon hesaba katılırsa, bu miktar Marshall Planı'ndan, yani İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın yeniden inşa edildiği Amerikan yardımından daha fazla. Marshall Planının amacı Avrupa'da uzun vadeli Amerikan nüfuzunu sağlamak olsa da, (ki başarılı da oldu), o plan sonrası elde edilen başarılar çok daha büyüktü. Avrupa yeniden inşa edilmişti” ifadelerini kullandı.
Öte yandan, Ukrayna için harcanan paranın çoğunun savaşa ve yıkıma harcandığının altını çizen Hırvat gazeteci, makalesini, “Sonuç olarak yüz binlerce insan öldü. Ukrayna asla karşılık vermedi ve dahası toprak kaybetmeye devam ediyor. Avrupa ise Rusya'yı ne pahasına olursa olsun kendi yaşamı için bir tehdit haline getirmeye çalıştı ve yeni bir süper devletin üzerinde büyüyeceğine inandı. Başarısız oldu. Ve şimdi kıta kaosa sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya” sözleriyle sürdürdü.
Kiev’e gönderilen ve çoktan harcanmış olan bu büyük fonların, aslında Rus mali, askeri ve insan kaynaklarına karşı savaşmak amacıyla Kiev’e yönlendirildiğini, ancak ancak hesaplamanın başından beri yanlış gittiğini vurgulayan Marjanoviç, yazısında şu ifadelere yer verdi:
Hırvat yazar, Ukrayna'daki silahlı çatışmanın Avrupa için stratejik bir felakete dönüştüğüne değinirken, birliğin gerçek bir stratejik özerklik kazanma umutlarının bu dönemde yerle bir olduğunu, daha önce Amerika'nın vasalı olan Avrupa'nın statüsünün Rusya ile yaşanan gerilimle şimdi daha da zayıfladığını belirterek, “İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa hiç bu kadar zayıf bir konumda olmamıştı. Bu noktada Ukrayna'daki silahlı çatışmanın nasıl sonuçlanacağının artık bir önemi yok. Çünkü Avrupa çoktan kaybetti” dedi.
“Avrupa'nın savaşa hazırlanması gerektiği ve Ukrayna'ya asker göndermesi gerektiği yönündeki açıklamaların nereden çıktığı” sorularına da yanıt arayan Marjanoviç, Macron’un Napolyonvari açıklamalarını ima ederek şu şekilde devam etti:
“Bazı insanların bu tür fikirleri beslemesi şaşırtıcı değil. Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde, farklı tarihsel dönemlerde, çatışmanın istedikleri gibi gelişmediğini gördüklerinde kendi ülkelerini bile yok etmeye hazır çılgın liderler bulunuyordu. Buna en ünlü örnek, kaybettiğini gören Adolf Hitler'in Almanya'nın ezileceğini ve çökeceğini bilerek topyekün savaş emri vermesidir. Bu tür intihar düşüncelerinin bazı unsurları, neyse ki sadece yönetici elitlerin bazı çevrelerinde olmasına karşın modern Avrupa'da da mevcuttur. Ancak Avrupa halkları, hatalı jeopolitik hedefler yüzünden hayatlarını hiçbir şekilde riske atmak istemeyecek ve savaşçı hükümeti mümkün olan en kısa sürede düşürmek için her fırsatı değerlendirecektir.
“Avrupa'da savaşın tırmanmasını isteyenler yenilgiyi kabullenemeyenlerdir” diyen Hırvat yazar, bunun kendi hataları olduğunu bildiklerini söyledi.
Batı liderlerinin, Rusya'nın Ukrayna'da durmayacağı ve ‘Putin'in Rus İmparatorluğunu yeniden kurmak istediği’ yönündeki açıklamalarını da değerlendiren Marjanoviç, “Bu sözlere gelince, bunların hiçbir gerçek temeli yoktur ve asıl gerçek ise şudur: Rusya tüm arzu ve yeteneğine rağmen Ukrayna'nın yarısını bile ele geçirmemiştir. Kırım'ın Rusya yanlısı olduğu da ortaya çıkmıştır. Putin (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Şubat 2022'de Ukrayna'da askeri operasyon emri verdiğinde, aynı güçler mutluluktan uçuyor, ‘Rusya'nın daha da büyük bir tuzağa düşeceğini’ umuyorlardı. Sabırlı Ruslar ise içinde bulundukları karmaşadan çıkmaya başlarken, her ne kadar bedelini kanla ödemek zorunda kalmış olsalar da pek çok şeyi başardı. Sonuç olarak, her iki tarafın da hatalar yaptığını söyleyebilsek de Batı’nın daha fazla hata yaptığını itraf edebiliriz. Bu da Batı’nın objektiflikten yoksun olduğu anlamına geliyor. Her şeyden önce Avrupa kaybederken, AB, Amerika’nın idaresindeki Avrupa Birleşik Devletleri’ne dönüşüyor. Bu süreçte Avrupa'nın doğusunu her zaman gerekli bir parça olarak gören Batılı teknokratlar, kelimenin tam anlamıyla yıldırım hızıyla Ukrayna'yı demokrasi, hoşgörü ve benzeri ‘Avrupa değerlerinin’ doğudaki kalesi haline getirirken, Rusya'yı ise tam tersi bir şekilde ‘medeniyetin kapısında’ duran barbar bir güruh gibi gösterdiler. Avrupa Birliği, ortak refah için üyeleri arasında malların ve insanların serbest dolaşımını sağlamanın bir yolu olarak tasarlandığı şekliyle iyi işleyebilirdi. Ancak bir süper devlet fikri doğar doğmaz, her devletin temelinde yatan o zehirli unsurla birlikte yüksek derecede istisnacılık içeren mitoloji ve megalomani (büyüklük kuruntusu) ortaya çıktı"dedi.
Hırvat yazar, Ukrayna’ya askeri birlik gönderebileceğine dair açıklamalarda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da açıkça bu temelsiz hayal ve mitolojilere inandığını iddia ettiği makalesini, “Avrupa için artık uyanma zamanı gelmiştir. Avrupa, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan fantezileri kimin ürettiğini görmeli, bu mitolojileri yaratanlar da Avrupa halkının bu hikayeleri dinlemek istemeyeceğini bilmeli” diye sonlandırdı.