EKSEN

‘Türkiye, Somali Gorgor komandolarını eğitiyor, Eş-Şebab ile mücadeleye de dolaylı katılıyor’

Suat Delgen’e göre, Türkiye-Somali savunma ve ekonomik işbirliği anlaşması değişen bölgesel dinamiklerin eseri. Türkiye’nin Somali’deki etkisine dikkat çeken Delgen, Mısır ile aynı safın tutulduğunu belirtti. Bölgedeki olası deniz görevlerine işaret eden Delgen, Batı’nın sağlayamadığı güvenliğin Türkiye’ye ihale edilmesi riskine işaret etti.
Sitede oku
Gazze savaşındaki ablukayı gerekçe göstererek Kızıldeniz’deki deniz trafiğini etkileyen hamlelerde bulunan Yemen ve Ensarullah hareketinin tartışıldığı bir dönemde Türkiye’nin aynı bölgede dikkat çekici hamleleri bulunuyor. Ankara, Afrika Boynuzu bölgesinde uzun süredir ilişkilerin derinleştiği Somali ile savunma ve ekonomik işbirliği çerçeve anlaşması imzaladı.
10 yıllık anlaşma askeri eğitim ve ekonomik işbirliğinin yanı sıra özellikle deniz güvenliği alanında dikkatleri üzerinde topladı. Anlaşma Türkiye’nin Somali karasularında deniz güvenliği operasyonlarını denetleme yetkisi vermesinin yanı sıra Somali donanmasının yeniden inşası ve eknomik bölgedeki kaynaklardan pay alınmasını da içeriyor.
Türkiye ve Somali arasında imzalanan deniz güvenliği anlaşmasını, Kızıldeniz krizini ve bölgesel denkleme etkilerini savunma ve güvenlik analisti Suat Delgen ile konuştuk.

‘Somali ordusunun da üçte biri TSK eğitiminden geçmiş durumda’

Suat Delgen, Türkiye-Somali ilişkilerinin 2009’a kadar uzandığını anımsatırken, 2011’den itibaren yoğunlaşan ilişkilerin sonucunda 2017’de kurulan askeri üs ve ordunun üçte biri ile Eş Şebab ile savaşın Gorgor komandolarının eğitimine dikkat çekti. Delgen Türkiye’nin bölgede artan rolünün ABD’nin de dikkatinden kaçmadığını vurguladı:

“Türkiye’nin Somali ile ilişkileri, 2009 yılına dayanıyor. O sene deniz haydutluğu ile mücadele kapsamında BM Güvenlik Konseyi bir karar çıkardığından beri Türkiye, deniz haydutluğuyla mücadele için bölgeye gemi gönderiyor. 2011 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız, Somali’yi ziyaret etti. Bu ziyaretten sonra Türkiye, Somali’ye birçok insani yardım yaptığı gibi yatırımlarda da bulundu. Şu anda Mogadişu havalimanı ve limanı, bir Türk şirket tarafından işletiliyor. Türkiye ayrıca Somali’de en büyük büyükelçiliğini kurdu. 2017’de büyük bir askeri üs de kuruldu Somali’ye. Ve Türkiye Somali ordusunun üçte birini eğitiyor. Eğittiği unsurlar da Gorgor Komandoları olarak adlandırılıyor. Eş-Şebab ile mücadelede kullanılan seçkin komando birlikleri bunlar. Rakamlara bakılırsa Somali ordusunun da üçte biri TSK eğitiminden geçmiş durumda. Bugüna kadar TSK’nın Somali’de bulunma maksadı, Somali ordusunun eğitilmesi, Somali’nin kendi güvenliğini sağlayabilecek düzenli bir orduya sahip olması şeklinde özetlenebilir.

Ancak değişen bölgesel dinamikler, bu ilişkinin ruhunu da dönüştürdü. Türkiye, Somali’yi Afrika’ya açılan bir kapı olarak görüyor. Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için daha geniş bir perspektif sunmak için bir bilgi vereyim. Türkiye ve Amerika arasında F-16 krizi çözüldükten sonra ABD Ankara Büyükelçisi Jeff Flake’in kaleme aldığı bir makale var. Orada şöyle bir ifade yer alıyor: ‘Türkiye ve Amerika, Orta Asya ve Afrika’da beraber çalışabilir ve Çin etkisini beraber dengeleyebilir’ diyor. Bu hususu akılda tutmak gerekiyor.”

‘Türkiye-Mısır ve Türkiye-ABD normalleşmesinin de bir sonucu diyebiliriz’

Somali’de son olarak ortaya konan deniz güvenliği gündeminin arka planında ise Etiyopya ve ayrılıkçı bölge Somaliland arasındaki yakınlaşmaya işaret eden Delgen, bu noktada Mısır ve Türkiye’nin aynı saflarda yer almasına işaret etti. Delgen, Türkiye ve ABD arasındaki normalleşmenin de imzalanan anlaşmalarda etkili olduğu görüşünde:

“Somali konusu şöyle gündeme geldi: Etiyopya, denizle bağlantısı olmayan bir ülke. Dolayısıyla Etiyopya deniz ticaretini Cibuti üzerinden yapıyor ve Cibuti’ye yıllık 1,5-2 milyar dolar arası bir para veriyor. Etiyopya bunu aşmak için, 1991 yılında Somali’den ayrılığını ilan etmiş ama uluslararası tanınırlığa ulaşamamış Somaliland bölgesiyle ocak ayında bir mutabakat muhtırası imzaladı. Bu muhtıra, Somaliland’ın sahil kesiminde 20 kilometrelik bir bölümün Etiyopya tarafından kullanılmasını ve ihtiyaç halinde bir deniz veya askeri üs kurulmasını da içeriyordu. Buna Mısır’dan, Afrika Birliği’nden ve Türkiye’den tepki geldi. Bu tepkinin sonrasında, 8 Şubat 2024 tarihinde Türkiye ve Somali arasında savunma ve ekonomik işbirliği anlaşması imzalandı. 24 Şubat’ta Somali’den gelen bir açıklama, bu anlaşmanın Somali deniz güvenliğini de kapsadığını barındırdığını belirtti. Türkiye bu açıklama kapsamında Somali’nin karasularına ve münhasır ekonomik bölgelerine; yasadışı balıkçılık faaliyetleri, terörizm, deniz haydutluğu vb. faaliyetlerine karşı koruma sağlayacak. Bunun karşılığında Somali münhasır ekonomik bölgesinden elde edilen gelirin yüzde 30’u Türkiye’ye aktarılacak. Daha sonra 7 Mart’ta bir anlaşma duyuruldu: Türkiye Enerji Bakanlığı ve Somali Petrol ve Maden Bakanlığı arasında, hem karada hem de Somali deniz yetki alanlarında, Türkiye’nin sondaj ve arama yapma faaliyetlerine izin verilmesi yönünde bir anlaşma imzalandı.

Dolayısıyla Türkiye ve Somali ilişkileri çok farklı bir boyuta evrildi. Önceki gelişmelere bakarsak bu hem Türkiye-Mısır normalleşmesinin bir sonucu olduğu gibi, aynı zamanda Türkiye-Amerika normalleşmesinin de bir sonucu diyebiliriz.”

‘Türkiye’ye çok ciddi teveccühü var ve bu anlaşmayı Somali halkı destekliyor’

Suat Delgen’in aktardığına göre Somali kamuoyu, Türkiye ile yapılan anlaşmaya sıcak bakıyor:
“Somali Halklar Partisi liderine sosyal medya bağlantısıyla ulaştım ve bu anlaşmanın yansımalarını sordum. ‘Bizimle birçok ülke bu tür anlaşma imzalamaya çalıştı. Hatta 2023 yılı şubat ayında da Türkiye ile yaptığımız anlaşmaya benzer bir anlaşmayı BAE ile yaptık. Ama parlamento onay süreci sonuçlanmadı. Fakat Türkiye ile yapılan anlaşma çok kısa sürede tamamlandı. Bu anlaşmanın maddelerinin çok açıklığa kavuşmadığı, parlamenterlerin bilgilendirilmediğine dair tartışmalar var. Tabii halkın Türkiye’ye çok ciddi teveccühü var ve bu anlaşmayı Somali halkı destekliyor’ şeklinde bir açıklaması oldu.”

‘Türkiye, Eş-Şebab ile mücadeleye de dolaylı olarak katılıyor’

Somali’de faaliyet gösteren El-Kaide uzantısı terör örgütü Eş-Şebab ile mücadelede Türkiye’nin Bayraktar SİHA desteğ ile yer aldığını vurgulayan Delgen, bunun ‘dolaylı’ bir katılım anlamına geldiğini dile getirdi:
“Şimdi Türkiye, Eş-Şebab ile mücadeleye de dolaylı olarak katılıyor. 2022 yılında başlatılan operasyona ABD destek verdi. Türkiye de Somali’ye TB-2 Bayraktar SİHA göndererek destek verdi. Öte yandan opersayona katılan Somali Gorgor Komandolarını da Türk Silahlı Kuvvetleri eğitiyor. Türkiye bir nevi orada taraf.”

‘Bir tarafta BAE, Etiyopa, Somaliland, diğer tarafta da Eritre, Mısır, Somali, Türkiye denklemi oluştu’

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Etiyopya ve Somaliland anlaşmasının arkasında olabileceğine değinen Delgen, öte yandan Mısır ve Türkiye normalleşmesinin, her iki devletin de Somali’nin arkasında durması ile sahaya yansıdığı yorumunda bulundu:
“BAE zaten bölgede. Mogadişu dışında beş tugay var. Bu tugayların masraflarını BAE karşılıyor. İkincisi, Mogadişu’daki kritik tesisleri koruyan kritik birliklerin masraflarını da BAE karşılıyor. BAE, Somali’de askeri güç olarak etkin. Çünkü BAE şirketi DP World şirketi, Somali limanlarını işletmek istiyor. Hatta bu Etiyopya ile Somaliland arasında imzalanan mutabakat muhtırasını destekleyen güçlerden birisi de BAE. Somaliland’daki Berberya Limanı ile Etiyopya arasındaki yolun kurulması da BAE finansmanına dayanıyor. Şöyle bir eksen oluşmuş durumda: BAE, Etiyopa, Somaliland, diğer tarafta da Eritre, Mısır, Somali, Türkiye. Türkiye başlangıçta taraflar arasında ara bulmaya çalıştı ama Etiyopya-Somaliland muhtırası imzalanınca doğrudan tepki gösterdi. Burada BAE ile Türkiye arasında menfaat çatışması var ama basına yansıyan değerlendirmelerde şu husus daha çok öne çıkıyor: Türkiye’nin bu anlaşmayı biraz da Katar’ın teşvikiyle yaptığı, dolayısıyla Katar işin içerisine girince BAE, Türkiye’den ziyade Katar’a tepki göstermiş oldu.”

‘Bölgede Türkiye-ABD işbirliğinden söz edilebilir. Çin’i rahatsız etmesi muhtemel’

Türkiye gibi bölgesel güçlerin kendi coğrafyaları dışındaki faaliyetlerde büyük güçlerle ortaklığa gittiğinin altını çizen Delgen’e göre Türkiye Somali konusunda ABD ile işbirliği yürütüyor. Özellikle Somali denizlerindeki 30 milyar varil petrolün gündemde olduğunu kaydeden Suat Delgen, Çin’in bu işbirliğinden rahatsızlık duyma olasılığına işaret etti:

“Aslında Türkiye ölçeğinde bölgesel bir gücün, kendi coğrafyası dışında; Somali gibi bir coğrafyada takdir edersiniz ki tek başına oyun kurması çok gerçekçi değil. Çünkü Somali tarihine baktığınızda orada İngiltere ve İtalya etkin. Türkiye ve Somali arasında enerji anlaşmasına bakalım mesela. Amerikan Ticaret Bakanlığı verilerine göre bölgede 30 milyar varil petrol var. Derin deniz sondajı yapmak çok pahalı. Şu anda kimse, bölgede güvenlik olmadığı için böyle pahalı bir işleme kredi sağlamaz. Amerikalı bir şirket var. Coastline Exploration diye. Somali 2022’de petrol kanununda düzenleme yapıyor. Böylece herhangi bir parselde hak alınırsa, sondaj yapılsın yapılmasın Somali’ye ekonomik katkı sağlanması zorunlu kılınıyor. Beş parselde Amerikalılar ihaleyi almış. 2025’te sondaj yapacakları söyleniyor. Ama düşünün: Türkiye buraya girip güvenliği sağladığı takdirde, bölgede sondaj yapmak daha kolay hale gelebilir. Daha büyük çerçevede düşününce, Bab ül-Mendep Boğazı, Kızıldeniz ve Süveyş düşünülünce, Somali gibi bir ülkeyi kontrol etmek ve orada söz sahibi olmak herkesin isteyeceği bir şey. Bölgede doğrudan Amerika’nın da 2013’te Somali’de 5 askeri üs inşası anlaşması ile etkisi var.

Özetlersek bölgede bir Türkiye-ABD işbirliğinden söz edebiliriz. Bu tabii ki Çin’i rahatsız etmesi gereken bir durum. Ben Çinli bir makam olsam, Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini ve ABD ile işbirliği yapmasını, Çin’i kısıtlayacak bir faktör olarak değerlendirirdim.”

‘Türkiye için, daha önceki deniz haydutluğu görevlerinden daha farkı ve zorlu olacağı da aşikar’

Türkiye’nin Somali ile güvenlik anlaşmasını ve CTF 151 deniz haydutluğuyla mücadele komutasını temmuzda devralacağını da anımsatan Suat Delgen, Türkiye’nin Yemen’deki Ensarullah hareketi ile karşı karşıya gelmesi olasılığını kestirmenin şu an zor olduğunu söyledi. Ancak Delgen’e göre Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zorlu bir deniz haydutluğuyla mücadele görevi bekliyor:

“Önce şunu ifade etmek lazım: BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Mart tarihli, 15631 sayılı bir açıklaması var. Bu açıklamada Husilere yönelik mesajlar var. Bölgede seyrüsefer serbestliğinin sağlanmasından ve tansiyonun düşürülmesinden bahsediliyor. 6 Mart’ta ilk defa insan kaybı yaşandı 6 Mart’ta. True Confident gemisi vuruldu. 2 Filipinli, 1 Vietnamlı oldu. 18 Şubat’ta vurulan bir başka gemi battı. Ensarullah tabii uluslararası toplumda sempati de kazanıyor. 4 Mart’ta bir açıklama yaptılar. ‘Artık Bab ül-Mendep Boğazı’na girecek gemiler, bizim denizcilik işleri otoritemizden izin alacaklar. İzin almayan gemileri vuracağız’ dediler. Ki bunu da yapıyorlar. En son Hint Okyanusu ve Arap Denizi tarafında da Ümit Burnu’na doğru giden gemileri hedef alacaklarını söylediler.

Türkiye’yi etkileyen husus şu: Çıkan tezkereye göre Türkiye, temmuz ayında CTF 151’in komutasını alacak. CTF 151 deniz haydutluğuna karşı kurulmuş, merkezi Bahreyn’de olan bir kuvvet. 2022 yılından itibaren artık BM Güvenlik Konseyi’nin deniz haydutluğuyla mücadele kararı, Somali karasularını içermiyor. Çünkü Somali devleti, karasularının kullanılmasına müsaade etmiyor. Dolayısıyla faaliyetler, Somali karasuları dışında icra edilecek. Türkiye de temmuz ayından itibaren CTF 151’in komutasını aldığında, çok geniş bir bölgedeki faaliyetlerden sorumlu olacak. Tabii Türkiye tek başına değil; muhakkak uluslararası koalisyon desteği de olacaktır. Ama Türkiye, imzalanan anlaşma ile Somali karasularını da kullanma hakkına sahip olduğu için Türk gemileri muhtemelen Somali karasularında da bulunacaktır.

Husi saldırıları sebebiyle deniz haydutluğu faaliyetlerinde de son 15-20 günde ciddi artış gözlemleniyor. Bölgede Arap Denizi’nde Hint donanması var. Hatta üç gün önce bir gemiye müdahale edip rehineleri kurtardılar. Türk kamuoyunun aslında bu anlaşmanın içeriğine dair bir bilgisi yok. Ancak anayasanın 90’ıncı maddesi gereğince bir kanunla uygun bulunması gerekiyor. Anlaşma meclise geldiğinde detayları görebiliriz. Ancak Somali tarafının açıklamaları ve uluslararası basındaki haberlerden anladığımız kadarıyla, Somali’nin deniz yetki alanları 200 mil. Türkiye buradaki her türlü faaliyete karşılık Somali’yi korumak ve her türlü illegal faaliyeti engellemekle görevli. Dolayısıyla Ensarullah ile doğrudan bir karşı karşıya gelme durumu olur mu? Şu aşamada kestirmek zor. Fakat Türkiye için, daha önceki deniz haydutluğu görevlerinden daha farkı ve zorlu olacağı da aşikar.”

‘Avrupa Birliği sağlayamadığı güvenliği Türkiye’ye mi ihale etmeye çalışıyor?’

Suat Delgen, ABD ile Britanya’nın yanı sıra Avrupa’nın da Kızıldeniz’de güvenliği sağlayamadığına dikkat çekerken, bu işi Türkiye’ye ihale etmeyi deneyebilecekleri uyarısında bulundu:

“Somali’de tarihte İngiliz ve İtalyan nüfuz bölgeleri oldu. İtalyan Başbakanı Meloni, Türkiye ile Afrika’da da işbirliği yapabileceğini vurguladı. Bu açıklamadan sonra Türkiye-Somali anlaşması gündeme gelince, insan ister istemez şu soruyu soruyor: Avrupa Birliği sağlayamadığı güvenliği Türkiye’ye mi ihale etmeye çalışıyor?

Avrupa Birliği’nin Kızıldeniz’deki Aspides harekatı da, deniz haydutluğuyla mücadele için Atalanta harekatı da devam ediyor. Husiler daha çok Amerikan gemilerine saldırdıkları için, daha çok ABD gemilerinin angajmanlarını duyuyoruz. Fakat Fransız gemisi de yakın zamanlarda birkaç İHA düşürdü. Fakat harekatın etkinliği ne kadar? Deniz trafiği verilerine baktığımızda, trafiğin büyük bir bölümünün Ümit Burnu’na kaydığını görüyoruz. Dolayısıyla icra edilen harekatın seyrüsefer serbestliğini sağlamadığını söyleyebiriliz.”

Yorum yaz