Venezüella Dışişleri Bakanı Yvan Gil sosyal medya hesabı X'ten yaptığı açıklamada "Burada ABD Güney Komutanlığı lideri Laura Richardson'ın kendisini Venezüella sağının siyasi lideri ve kendisine hizmet edenlerin komutanı ilan ettiğini, Venezüella'ya karşı ExxonMobil'i desteklediğini ve bir kez daha bölgemizin barış ve istikrarını tehdit ettiğini görüyoruz" dedi.
Bakan bu yorumu Richardson'ın Guyana ile ilişkilerden bahsettiği ve Georgetown'ı 'bölgede çok istekli bir ortak olarak' vurguladığı bir videoya atıfta bulunarak yaptı.
Richardson açıklamalarında Güney Komutanlığı'nın Essequibo bölgesi üzerindeki toprak anlaşmazlığına atıfta bulunarak 'Maduro rejiminin ve Venezüella'nın gerçekleştirdiği demokrasiye karşı atılan adımları' gözlemlediğini belirtti.
Richardson söz konusu videoda, "Guyana ile çok sağlam bir planımız var ve hükümetimizle koordine edilen bu planı sürdürüyoruz. Bu plan benim komutamdaki kişilerin ziyaretlerinden ve sahip olduğumuz taahhütlerden, tatbikatlardan ve konuların değişiminden oluşuyor" şeklinde detay verdi.
Nicolas Maduro yönetimi, ExxonMobil'in eylemlerinin ABD tarafından Guyana ile "'suç ortaklığı' içinde teşvik edildiğini çeşitli vesilelerle kınadığını vurgulamıştı.
Bu bağlamda Maduro, ExxonMobil ve Güney Komutanlığı'nın tartışmalı bölgenin enerji kaynaklarını 'yağmalamak' amacıyla Essequibo bölgesinde askeri bir çatışma çıkarmaya çalıştığını belirtmişti.
Guyana hükümeti sınırları belirlenmemiş bölgedeki petrol sahalarını ihale etmeye karar vermiş ve ABD'li ExxonMobil, Fransız TotalEnergies ve Fransız SISPRO Inc ile sondaj sözleşmeleri imzalamıştı. Ayrıca Nijerya merkezli International Group Investment Inc, ABD merkezli Liberty Petroleum Corporation ve China National Offshore Oil Corporation (Cnooc) da listede yer alıyordu.
Akabinde Maduro ve Guyanalı mevkidaşı Irfaan Ali, St Vincent ve Grenadinler'de 14 Aralık'ta bir araya gelmiş, Venezüella ve Guyana'nın 'hiçbir koşulda birbirlerini doğrudan ya da dolaylı olarak tehdit etmeyeceği ya da birbirlerine karşı güç kullanmayacağı' konusunda anlaşmışlardı. Ayrıca taraflar, iki devlet arasındaki herhangi bir anlaşmazlığın 17 Şubat 1966 tarihli Cenevre Anlaşması da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak çözüleceği konusunda mutabık kalmıştılar.