Rusya Devlet Başkanı ve Rus Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Vladimir Putin, Sputnik haber ajansını da çatısı altında toplayan Rus medya grubu Rossiya Segodnya Genel Müdürü Dmitriy Kiselyov ile yaptığı röportajda Rus Stratejik Caydırıcılık Kuvvetleri ile ilgili konulara da değindi. Özellikle halihazırda ordunun envanterine girmiş olan Avangard hipersonik füzelerinden bahseden Putin, bu sistemin aslında Washington’un muazzam fonlar akıttığı Amerikan füze savunma sistemini bertaraf ettiğini söyledi.
Rusya Devlet Başkanı, ilk kez 2018 yılında Federal Meclis’e hitaben yaptığı konuşmada Avangard ve diğer bazı yeni Rus silah modelleri üzerindeki gizlilik perdesini kaldırmıştı. O zamanlar birçok Batılı analist ve askeri uzman buna bir parça şüpheyle yaklaşmıştı, zira bu sistemlerin muharebe yetenekleri fazlasıyla inanılmaz görünüyordu. Ancak çok geçmeden, 2021’de Avangard’larla donatılmış ilk alay muharebe görevine başladı.
Açık verilere göre Avangard füze sistemi iki ana unsurdan oluşuyor: Birincisi, savaş başlığının hızlandırılmasından ve amaçlanan yörüngeye fırlatılmasından sorumlu, silo tabanlı bir kıtalararası balistik füzedir (ICBM). Başlangıç aşamasında savaş başlığının taşıyıcısı olarak Sovyetler Birliği tarafından geliştirilen ve kendini kanıtlamış UR-100N UTTH füzesi kullanılıyor, ancak gelecekte bu sistem, sadece en son ‘ağır’ RS-28 Sarmat kıtalararası balistik füze tarafından taşınacak. İkinci unsur ise süzülen hipersonik savaş başlığıdır. Söz konusu başlık hızlanıp roketten ayrıldıktan sonra uçuş görevine belirlenen hedefe doğru bağımsız olarak uçar ve yerleşik savaş başlığı ile onu imha eder. Her taşıyıcı füzede bu türden 3’e kadar savaş başlığı bulunabiliyor.
Düşman için en tehlikeli olan unsur, sistemin savaş kısmıdır. Neden mi? Şimdiye kadar bir taşıyıcı füze ile yörüngeye fırlatılan dünyadaki neredeyse tüm ICBM’lerin savaş başlıkları (bireysel olarak hedeflenen savaş blokları dahil), muazzam hızlarda da olsa yine de ‘pasif’ bir şekilde, objektif balistik yasalarına uyarak hedefe doğru uçmak durumundaydı. Yani teorik olarak bu füzelerin yörüngeleri hesaplanabilir ve yüksek ya da düşük olasılıkla engellenebilir. Örneğin bu füze savunma sistemlerinin ‘karşı füzeleri’, uçaksavar güdümlü yüksek irtifa füzeleri, savaş lazerleri ile yapılabilir ve hatta avcı uçaklarından ‘havadan havaya’ füzelerle vurulmaya çalışılabilir.
Ancak tüm bunlar Avangard’ın karşısında çalışmıyor. Avangard’ın başlıca özelliği, süzülen hipersonik güdümlü kanatlı savaş başlığı olmasıdır. Prensipte yörüngeye oturtulması da kesinlikle gerekmiyor, atmosferin yoğun katmanlarında onlarca kilometre irtifada ve hatta bir göktaşı gibi plazma bulutuyla kaplanmış bir şekilde yaklaşık 27-28 Mach (32.200 - 33.410 km/saat) hızla uçma kapasitesine sahiptir.
Avangard’ın her savaş bloğu, hedefe doğru ilerlerken hem yanal hem de dikey olarak (birkaç bin km’ye kadar) saparak aktif bir şekilde manevra yapar. Kontrol sistemi, uçuş halinde olan başlığın bile hedef tanımını değiştirebiliyor. Hipersonik hız, öngörülemeyen rota ve önceden tahmin edilemeyen saldırı hedefi, Avangard savaş bloğunun hava savunma-füze savunma sistemleri tarafından durdurulmasını neredeyse imkansız hale getiriyor.
Yine açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre savaş başlığı, 800 kilotondan 2 megatona kadar güce sahip nükleer yük taşıyabiliyor. Ancak teknik açıdan Avangard, üzerinde nükleer bomba olmadan da kullanılabilir. Örneğin, önemli bir hedefe, duruma göre nükleer silahların diğer etkileyici faktörlerini kullanmadan nokta atış yapmak gerekiyorsa. 1.600-2.000 dereceye kadar ısınan ve saatte 30 bin km’nin üzerinde bir hızla uçan başlık, bir tek kinetik darbe ile bile hedefi moleküllere ayırıp, geriye sadece içinden duman yükselen, erimiş bir çukur bırakabilir.