ABD kontrolündeki müşterek AB dış politikasının dünyayı ‘kötüler’ ve ‘iyiler’ olarak ikiye böldüğünün altını çizen Philippot, “Bugün Fransız diplomasisi, uyumlaştırıcı bir faktör rolü oynayan AB aracılığıyla tamamen NATO ve ABD'ye tabi kılınmıştır. AB, giderek ortak bir dış politika dayatırken, Çin ve Rusya gibi iki gücün düşman olduğuna ve bizim de aynı şekilde düşünmemiz gerektiğine inanan Washington'un tüm stratejik çıkarlarını benimsedik” ifadelerini kullandı.
ABD’nin, Avrupalılara Amerikan filmlerine benzeyen basit bir siyah-beyaz dünya resmi empoze ettiğine dikkat çeken Fransız siyasetçi, Sputnik’e verdiği demecini şu şekilde sürdürdü:
Bir tarafta kötülerin olduğu kamp ile iyi ve özgürlerin yer aldığı kamp hakkındaki Amerikan söylemini bile kopyaladık. Bunu daha önce biz söylemiyorduk, hatta Fransız diplomasisi buna gülüyordu. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, iyilerin bulunduğu kamptan bahsettiğinde buna gülmüştük. Ve 'Irak'ta savaşa hayır' dediğimizde bunu Almanya ve Rusya ile birlikte söylemiştik - Jacques Chirac, Gerhard Schroeder ve Vladimir Putin ile birlikte.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, ülkesinin Ortadoğu'daki menfaatini ABD’nin yanında gördüğünü ima eden Philippot, Fransa'nın uluslararası meselelerde sesini ve dengeleyici-yönlendirici pozisyonunu kaybettiğinden ve Filistin-İsrail çatışmasında bile tamamen ABD ile aynı çizgide bir pozisyon alarak taşeronluk rolüne soyunduğundan yakındı.