“Uzaya gitmeden önce başlayan deneylerimizin ilk kısmı, uzaydaki örneklerimizle birlikte tamamlanmış oldu. Geçtiğimiz hafta, NASA’dan bize tüm örneklerimiz geldi. Tabii bu örnekleri toplayabilmek için NASA’da çeşitli değerlendirmelerden ve kurullardan geçtikten sonra, hem Azerbaycan hem de diğer iki astronot çalışmalarımıza katılma beyanında bulundu. Toplamda üç astronotla aslında Türkiye’nin uluslararası uzay misyonuna dönmüş oldu. Böylelikle üç farklı astronotumuzun farklı zamanlarda, farklı şartlar altında kan örneklerini topladık. Tabii örneklerin buraya kadar gelebilmesi için hem Uluslararası Uzay İstasyonu’nda, hem Houston NASA’da hem de Transatlantik transferinde özel koşullar altında saklanması, bozulmadan taşınması gerekiyordu. Alper Bey dünyaya gelmesiyle beraber iki gün içinde Türkiye’ye döndü ama örneklerin bize ulaşması iki hafta sürdü. Tüm şartlar göz önüne alınarak iki hafta içerisinde uygun şartlarda örneklerimizi teslim aldık ve analizlerimize başladık.”
“Evet aslında ilk hedefimiz kanserdi. Biz, kanser-imunoterapi alanında Türk tıp tarihindeki ilk genetik tedavileri başlatan ekiplerden biriyiz. Bu kapsamda uzayın etkisini araştırabilmek için oradan alacağımız genetik mesajları keşfedip, Nobel ödülü kazanmış bir CRISPR gen mühendisliği sistemimizde inceleyeceğiz. Bu sistemle beraber ‘asker hücreleri’ olarak bilinen T hücrelere, yani hastalıkları yenmemizi sağlayan hücrelere uzaydaki bu mesajları yükleyerek, kanseri uzay ortamında daha iyi yenip yenemeyeceğimizi araştırmış olacağız. Bu hem dünyadaki yeni kanser tedavilerinin anlaşılmasında hem de gelecekteki uzay misyonlarında astronotların genetik faktörlere göre seçilip seçilemeyeceği konusunda rehber niteliğinde olacak bu çalışma.”