‘Türkiye’nin pragmatizm üzerinden dış politikaya dönüş yapması durumu var’
“Aslında dikkat ederseniz bu tarihi bir ziyaret. Bundan iki-üç sene önce böyle bir görüşmeden bahsetmiş olsaydık, hayal veya komplo denebilirdi. Ancak Türkiye’nin pragmatizm üzerinden dış politikaya dönüş yapması durumu var. Kendi ulusal çıkarlarını önceleyen bir gelişme olarak değerlendirmemiz lazım. Arap Baharı ile birlikte Türkiye, bölgedeki gelişmeler doğrultusunda, Suriye ile, Mısır ile, Libya ile ilişkilerde ciddi anlamda krizler yaşadı. Ancak son üç yıldır Türkiye artık bu krizlerle bir yere varılmayacağını anladı.
Aslında sadece Türkiye değil. Bölge ülkelerinin hepsi anladı. Bu, Mısır ve Suriye için de geçerli. Artık dışarıdaki güçlerle değil, bölgesel işbirliğine ihtiyaç olduğunu ve bölgedeki ülkelerin ulusal çıkarlarının bu doğrultuda ilerlediğini fark ettiler. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle Mısır ziyareti açısından bakarsak tarihi bir ziyaret. Mısır basit bir devlet değil, Arap dünyasının omurgası, merkezi olarak nitelendirilen bir ülke. Merkezi konumunu Arap Baharı ile birlikte kaybettiği söylense de Mısır’ın ciddi bir tarihi söz konusu. O yüzden Türkiye ile Mısır ilişkilerinin son zamanlarda iyileşmesi, geçtiğimiz yıl içinde karşılıklı büyükelçilerin atanmasıyla birlikte bölgesel gelişmeler ve ikili ilişkiler açısından işbirliğine hazır olma mesajını verdi.”
‘Mısır’ın da diplomatik ilişkilere ihtiyacı var’
“Bir de şunun altını çizeyim. Çok fazla dikkat çekilmedi. Geçen yıl hatırlarsanız Sisi, Türkiye’yi ziyaret edecekti. Daha sonra ziyareti erteledi ve Rusya’ya gitti. Ama daha sonra da Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı olarak Mısır’ı ziyaret etti. Sisi, o esnada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı davet etti. Bu gelişmelere sadece Türkiye’nin isteği ve çıkarları doğrultusunda bakmamak lazım. Mısır’ın da diplomatik ilişkilere ihtiyacı var.
Özellikle Gazze olaylarından sonra birçok dinamik değişti ve değişmeye de devam edecek. Biz belki fark etmiyoruz ama güç unsurları değişebilir. ABD’nin Ortadoğu politikalarına, Körfez ülkelerinin stratejilerine baktığımızda, ciddi bir değişiklik görünüyor. Ama somut olarak dış politikalara ve bölgeye yansımıyor. O yüzden bu açıdan bakarsak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti, diplomatik ilişkileri güçlendirmek açısından önemli.”
‘Mısır ile özellikle Libya ve Doğu Akdeniz’deki enerji ve deniz yetki alanı konularında iş birliğine ihtiyaç var’
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kahire’yi 11 yıl aradan sonra ilk kez ziyaret etti. Bölgesel gelişmeler doğrultusunda önemli. Özellikle Doğu Akdeniz. Bu konular çok tartışıldı. Doğu Akdeniz’de İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye’ye karşı bir blok oluşturmuştu. Türkiye de bu bloka karşı Libya ile birlikte hareket etmişti. Libya ile 27 Kasım 2019 yılında deniz yetki alanı anlaşması imzalanmıştı. Bu açıdan bakarsak ziyaretin Doğu Akdeniz denklemine de etkisi olacak. Yunan basını da buna dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle BAE’ye yaptığı ziyaret sırasında Libya Başbakanı Dibeybe ile de görüştü. Oradan Mısır’a geçti. Çünkü artık Mısır ile özellikle Libya konusunda, Doğu Akdeniz’deki enerji ve deniz yetki alanı konularında iş birliğine ihtiyaç var. Hem Türkiye’nin hem Mısır’ın buna ihtiyacı var.
Libya’daki denklemler farklı biliyorsunuz. Mısır, Türkiye’ye göre çok farklı bir politika izliyor. Hatta Sisi hatırlarsanız Sirte’ye müdahale olması durumunda asker gönderebileceğini ima etmişti. Onun için Libya’da yeni bir denge oluşturulmak isteniyor. Mısır’ın artık Türkiye’nin de desteklediği meşru Trablus hükümetine destek vermesi, Hafter üzerinde etki kurma gibi ihtimaller tartışılır. Hafter üzerinde etki tek başına zor gözüküyor. BAE’nin çok etkisi var orada. Rusya var. Fransa var.”
‘Ziyaretin sonuçlarını zaman içinde görebiliriz’
‘Mısır, Türkiye ile ilişkilerini güçlendirerek bölgede kendisini hissettirmek istiyor’
‘Türkiye artık hiçbir şekilde dış politikada tek aktör odaklı politika izlemiyor’
‘El sisi de Erdoğan hakkında konuşmuştu. Hatta Neo-Osmanlıcı dendi, sömürgeci dendi’
“Peki sonraki süreç ne olabilir? Verilen sözler bilindiği üzere bazen masada kalabiliyor. Bizim o sözlerin sahadaki yansımalarını ve somut adımları görmemiz gerekiyor. Benim Mısır’daki atmosfere ve Arap basınına baktığımda gördüğüm şey şu: Mısır’ın, artık Türkiye ile işbirliği içinde olmak istediği ve bölgesel sorunlarda Türkiye ile hareket etmek istediğini yazıyorlar. Beden dili olarak baktığımızda da Sisi, eşi ile birlikte uçağın kapısında karşıladı Erdoğan’ı. Çok ciddi önem arz eden bir ziyaret olarak algılandı bu Mısır basınında. Tabii Sisi’yi eleştirenler de var. Bazen biliyorsunuz liderler o an sinirle konuşabilir. Fakat devlet farklıdır, liderlerin tutumu farklıdır. Tüm öğrencilerime söylerim: Devletin aklı var, kalbi yoktur. Kalbi olsa devlet ölürdü. Şunu ifade etmek istiyorum aslında.
Biz Türk basınına bakınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını konuşuyoruz. Bir de Sisi tarafına bakalım. Orada da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin konuşmalar var. Hatta Neo-Osmanlıcı dendi, sömürgeci dendi, Türkiye’ye. Bu demeçlerin hiçbiri karşılıksız değildi. İşbirliği nasıl karşılıklıysa, ilişkiler bozulduğunda krizlerdeki açıklamalar da karşılıklıydı. Sanki bugüne kadar Sisi, hiçbir şey dememiş gibi konuşuluyor. Sirte için ‘kırmızı çizgi’ demişti, ‘gireni vuracağını’ söylemişti mesela. Hatta Türkiye-Libya deniz yetki alanı mutabakatı imzalandıktan sonra daha da sert açıklamalar yaptı. BAE için de geçerli bu. Suudi Arabistan için de geçerli. Bütün ülkeler için geçerli.”
‘Keşke Türkiye, ulusal çıkarlar doğrultusunda daha önce harekete geçmiş olsaydı’
‘Şimdi önümüzde önemli bir saha var. Suriye ile normalleşme’
“Şimdi önümüzde önemli bir saha var. Suriye ile normalleşme. Moskova’daki görüşmeleri hatırlayın. Ama bir sonuç alınamadı. Çünkü bazen diplomaside bir gerçeklik vardır. Siz masayı çıkmaz sokağa getirirseniz sonuç alamazsınız. Suriye’nin aşamalı, kademeli bir şekilde Türkiye’ye karşı şart koşabilir. Mesela ‘Normalleşmeyi yapalım, daha sonra Türkiye’nin oluşturduğu güvenli bölgeleri ve TSK’nın varlığını konuşuruz. Onu ikinci aşamaya bırakalım’ denebilir. Bu, bütün engelleri kaldırır. İlişkiler aynı Mısır gibi normalleşebilir. Ama siz tam kilit noktadan başlarsanız, diplomatik süreci kilitleyecek konuyu ortaya getirirseniz, bu, normalleşmeyi istemediğiniz anlamına gelir. Bu Suriye için de geçerli, Türkiye için de geçerli, Mısır için de geçerli. Türkiye artık dış politikada bölgesiyle, çevresiyle, Yunanistan dahil, ilişkileri güçlendirmeye çalışıyoruz sorunlara rağmen.
Bazı sorunlar arka plana itilebilir, zamana ve komisyonlara bırakılabilir. Ama sonuç itibarıyla Mısır ile ilişkimizin iyileşmesi önemli. Suriye ile de ilişkilerin gelişmesi olumlu olur. Esad yönetiminin biliyorsunuz PKK-YPG terör örgütü ile bir mücadelesi söz konusu değil. Mücadele edebilecek bir gücü yok. Eğer bu mücadele alanında bir gücü olsaydı zaten Türkiye orada bulunmak zorunda kalmazdı. O yüzden bölgesel anlamda Mısır ile ilişkilerin normalleşmesi, muhtemelen Suriye ile normalleşme sürecine yansıyabilir. Orada da faktörler var ama. Çok faktör var. Rusya var, İran var, Batı var, ABD var. Çok aktörlü bir saha Suriye biliyorsunuz.”