“Ne zaman girişimci olacaksınız? Türkiye’de daha çok beyaz yakalı girişimciye ihtiyacımız var. Beyaz yakalı olmuş ama ondan sonra da tecrübeli bir şekilde şirketinden ayrılıp, bir probleme odaklanıp o sorunu çözme yolunda adım atacak insanlara ihtiyacımız var. Bu birincisi. İkincisi de, para kazanmak veya zengin olmak için girişimci olmamak lazım. Biz hep fırsat maliyetinden konuşuyoruz. Başarısız bir girişimci, girişimine beş yıl verdikten sonra, sıfırla yine hayatına geri dönmek zorunda kalacak. Çünkü başarma olanı çok düşük girişimcilikte. Siz yine kurumsal bir dünyada kariyer yaparak da hayatınızı iyi bir seviyeye taşıyabilirsiniz. Doğru motivasyonu bulmak önemli. ‘Ben bir problemi çözeceğim, bu problemi çözdükten sonra müşterilerle buluşturacağım, müşteriler bunun için para verecek ve ben bunu büyütmek için gece gündüz çalışacağım.’ Demek lazım. Ve bir gün bu iş büyüdükten sonra da şirketi satmayı değil, birisinin gelip yatırım yapacağını düşünmek lazım. Çıkış noktanızın hiçbir zaman para olmaması lazım. Para kazanma noktasında fırsat maliyetini her zaman göz önünde bulundurmak lazım. Ben girişimciliğe biraz devrimcilik gibi bakıyorum. Sisteme baş kaldırma, ‘Bu iş iyi gitmiyor, değiştirmem lazım’ demek lazım. İçgüdüsel bir yapısı var girişimciliğin. Kuralları sorgulayan girişimciler daha başarılı oluyor. ‘Para kazanmak, kendi patronum olmak’ istiyorum diyerek ego kurgusundan yola çıkanlar da var. Tabii çok iyi bir ekip kurabiliyor olmanız lazım. Etrafınızda doğru insanları toplayabilmeniz lazım. Bunun için çok iyi hikaye anlatabiliyor olmanız, bu hikayeyi pazarlayabiliyior olmanız ve insanları bu yolculuğa ikna edebiliyor olmanız lazım. Bu bence girişimciliğin önemli kısımlarından birisi. Bir yelken yolculuğu gibi görülebilir. O geminin tabii ki bir kaptanı oluyor. Kaptan anlatıyor, ekibi topluyor. Ama sonra ekip üstünde sorumluluğu oluyor. Ve herkes de kendi sorumluluğunu yerine getirirse ve doğru seçilmişlerse, başarıya ulaşabiliyorsunuz. Doğru ekibi kurabiliyor olmak çok önemli.
“Girişimcilik serüveni içinde bir kere başarılı hissediyorsanız, 99 kere başarısız hissetmişsinizdir. Çok ‘hayır’ duyacağınız bir yolculuk. İnsanları her gün motive etmeniz gereken bir süreç. Mental güç, mental sağlık burada çok önemli. Onun için de ben hep ‘Zamanı gelince sizi girişimci ve CEO olarak görmeyen, sizin siz olarak kalabileceğiniz ortamları da sağlıklı tutmanız gerekiyor’ diyorum. Çünkü yeri geldiği zaman da kendiniz olma ihtiyacı duyuyorsunuz. Ben istediğim kadar başarılı olayım, eve geldiğimde o çöp atılacak. Bu önemli bir faktör. Bu sizi yine mütevazı bir kurguda tutuyor. Bu da önemli bir faktör. Yere düştüğünüz vakit de, ki düşeceğiniz zamanlar da olacak, sizi tekrar ayağa kaldıracak insanlar olması da gerekiyor. Tabii başarının tanımını yapmak da önemli. İş hayatında çok başarılı olursunuz ama özel hayatınızda her şeyinizi kaybedebilirsiniz. Başarı tanımları içinde bu bir faktörse, başarısız olmuşsunuzdur. Bence burada kaliteli zaman çok önemli. Bir girişimcinin ‘kaliteli zaman geçirme’ kavramını hayatına sokması gerekiyor. Çünkü sevdiklerinizle çok zaman geçiremiyorsunuz. Çok çalışıyorsunuz. Ama geçirebildiğiniz zamanı kaliteli geçirebiliyor olmak çok önemli. Bizim girişimcilik serüvenimiz içerisinde en çok önem verdiğimiz konulardan birisi, hafta sonunu aileyle geçirmekti. Cumartesi-pazar hiçbir aman çalışmadık. Ben bazen Pazar günleri çocuklar yattıktan sonra e-posta attım birkaç defa. Fakat sonra gördüm ki ekip arkadaşlarımdan pazar günü cevap gelmeye başladı. Beklentim o değildi. Sadece e-postaları göndermek ve cevabını ertesi gün almak istiyordum. Sonra onu da bıraktım. Çünkü şunu fark ettim: Ben e-posta gönderirsem karşı tarafı baskı altında tutuyordum. Onu da yapmamaya karar verdim. Hafta sonu şarj olun, ailenizle keyifli vakit geçirin, hafta içi işe geldiğinizde de zamanınızı en verimli şekilde kullanın diyordum.”