‘Henüz Avrupa’yı sarsan çiftçi direnişi ile karşılaşmış değiliz’
“Almanya ve Avrupa’daki durum, neoliberal ekonominin geldiği ve tıkandığı nokta sebebiyle yaşanıyor. Askeri ve militarist Keynesçi dönemin açıldığı yönünde yorumlar var. Problem şu: AB’de tarım sektöründe çok büyük sübvansiyonlar var. Bunun bir kısmını Türkiye’de de tanıyoruz. Bu zaman zaman üretim yapılmaması için sübvanse edilen bir sektör. Fakat şimdi başka bir şey oluyor. Son birkaç haftadır İspanya’da, Polonya’da, Fransa’da, Almanya’da, Belçika’da, İtalya’da çok ciddi çiftçi isyanları var. Bu sessizliğe alışmış Avrupa, özellikle de Almanya insanları şaşırttı. İnsanlar ‘neler oluyor?’ demeye başladı.
Kaba hatları ile problem şu: Büyük şirketler, AB’nin aldığı ön koşul, rapor bildirimi vb. ek yüklerden etkilenmiyor. Fakat bu küçük aile işletmeleri ve küçük çiftçilerin üretimde bulunduğu bir sektör. Onlar, AB bünyesinde ‘iklim değişikliğiyle mücadele’ adı altında tarıma yönelik alınan yeni kararlara karşı çıkıyorlar. Örneğin sera gazlarını frenlemek, nadasa bırakılan toprak yüzdesi gibi birçok karar alınıyor. Bu kısıtlayıcı kararları, özellikle küçük ölçekli işletmeleri vuruyor. Onlar da ellerindeki bir veya iki traktörleri ile sokağa çıkmaya başladı. Henüz çok büyümedi olaylar. Tek bir ölüm var o da Fransa’da. Ama süper marketleri, belediye ve hükümet binalarını gübreledi çiftçiler. Bunlar pek görülmüş şeyler değil. Ana akım medyada isyanı andıran bu çıkışları tam sonuçlarıyla göremiyoruz.Fakat arka tarafta bir şeyler oluyor. Macron mesela derhal bazı kararlar aldı. Avrupa Birliği de nadasa bırakma süresini uzattı. Sübvansiyonlardaki bazı yükleri ertelediler. Güney Amerika ülkeleri konusunda geri adım attılar.
Avrupa’yı sarsan bir çiftçi direnişi ile karşılaşmış değiliz henüz. Daha ilk adımlarda bile hükümetler geri adım atmak zorunda kalıyor. Çünkü çok ciddi bir sektör. Herkes biliyor ki sera gazları ve iklim değişikliğine yol açan kirlilik, esas olarak sanayiden ve hizmet sektöründen kaynaklanıyor. Çok modern sektörler. Tarımın payı yüzde 10-11 civarında.”
‘Ukrayna’dan yapılan tarım ürünleri ithalatı da bir etken’
‘Sendikalar güçleniyor. Almanya’nın ve Avrupa’nın alışmadığı bir şeyle karşı karşıya geleceğiz’
“Korumacı önlemler gündeme er ya da geç gelecek. Nereden bakılırsa bakılsın şu anda ‘aşırı sağ’ dediğimiz, bir tepkiyi dile getirmesi açısından, içinde bazı faşist akımları da barındıran bir çıkış var. Le Pen’i biliyoruz Fransa’da. İtalya’da hükümet oldular. Almanya’da bıraksan hükümete girecekler. Almanya gibi bir ülkede, faşizmle ve Nazi Almanyası geçmişiyle sorun çıkarmayan parti, ülkenin ikinci büyük partisi. Neresinden bakılırsa bakılsın bu bir şeye işaret ediyor. ‘Aşırı sağ’ denilerek anlatılan kesim, iktidara göz kırpıyor. Son dönemde, özellikle İsviçre’den gelen bazı medya yorumlarında şu var: Klasik Avrupa sağı, neden bu aşırı sağ denilen grupları, yani AFD ve Le Pen gibi grupları, fazla saldırıda bulunmadan entegre etmek istemiyor? Evet böyle bir ortam ve arayış var. Ama Almanya için çok ilginç bir şey var. Yüz binlerce insan sokağa çıktı. Bunlar sanıldığı gibi AFD’den nefret eden insanlar değildi. Öyle sunuldu ama işin aslı öyle değil. O eylemin altında başka bir sol hissiyat yatıyor. Ortada yeşil bir hükümetin önlemleri var. Ve buna insanlar itiraz etmeye başladı.
Sosyal demokrasinin ve sendikacılığın doğduğu bu coğrafyada, sendika üyeleri sendikalarından ayrılıyordu. Sendikalar kan kaybediyordu. Son bir-iki yıldır bu iş tersine dönmüş durumda. Eski kayıplar telafi edilemedi ama sendikalara üye olma eğilimi belirdi. Almanya’daki büyük bir haber programında ‘Evet, sendikalar güçleniyor’ diye verilmek zorunda kaldı. Emek sektöründe ciddi sorunlar ortaya çıkacak. Çünkü işçilerin satın alma güçleri yıllardır geriliyordu. İnsanlar reel gelirlerinde sürekli kayıp yaşıyor. Üstelik Alman ekonomisinde 2 milyona yakın boş alan var. Sendikaların gücü artıyor. Pazarlık gücü artıyor. Dolayısıyla biz, Almanya’nın ve Avrupa’nın alışmadığı bir şeyle karşı karşıya geleceğiz.”
‘Toplumun neoliberalizme tepki göstermeye başladığını görüyoruz’
“Bugün insanlar, 130 belediyede toplu taşıma kullanarak bir yere gidemezler. Benim bulunduğum kentte de öyle. Metro ve tramvaylar çalışmıyor. Kamuya ait şirketlerin işlettiği otobüsler de çalışmıyor. Özel şirketlerin bir-iki otobüsü var. Büyük alanlara gidiş-geliş yapan birkaç metroda hareket var. Fakat ulaşım kabiliyeti düşmüş durumda.
Günlerdir grevler sürüyor. Dün mesela havalimanları binlerce uçuşu iptal etmek zorunda kaldı. Kontrol görevlileri greve gitti. Bunlar bilinen şeyler değildi. Pek fazla tanık olmuyorduk. Şimdi yavaş yavaş emek sektöründe hareketlenme başlıyor. Hepsinin altında, neoliberalizmin ‘maliyetleri düşürme’ adı altında reel geliri düşürücü eylemlerine toplumun tepki göstermeye başladığını görüyoruz. Ve burada aşırı sağ sahneye çıkar.”