Kısacak meteotsunami olarak adlandırılan meteorolojik tsunami ile taşkınlara neden olan deniz kabarmaları, son yıllarda daha fazla görülmeye başlanan meteorolojik olaylar arasına girdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Turan Beşiktepe, meteotsunamilerin, atmosfer basıncındaki hızlı değişiklikler sonucunda su kütlesinin yer değiştirmesiyle ortaya çıktığını belirtti.
Meteotsunamilerin dalga özellikleri, boy ve yükseklikleri ile frekansları açısından depremlerde oluşan tsunami dalgalarıyla aynı özellikleri gösterdiğini söyleyen Beşiktepe, şiddetli fırtınaların belli bir açıdaki hareketlerinin meteotsunamileri tetiklediğini anlattı.
Akdeniz ve Karadeniz'in, meteotsunamilerin yaşanma sıklığının en çok arttığı bölgeler olduğu bilgisini paylaşan Beşiktepe, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu denizlerde gelgitin genliği oldukça düşük olduğundan meteotsunamilerin oluşturduğu deniz seviyesi oynamaları hemen hissedilebiliyor. Deniz suyu sıcaklıklarındaki artışlar nedeniyle güçlenen deniz ve atmosfer etkileşimleri, hava kütlelerinin hareketlerinde kararsızlık ve ani değişimler yaratıyor. Bunlar da meteotsunamileri oluşturuyor. Açık denizdeki birkaç santimetrelik dalga, kıyıya 3-5 metre büyüklüğünde geliyor ve kıyıya ulaşmadan fark edilmiyor. Rüzgar dalgalarına göre frekanslarının yüksek olması ve genliklerinin kıyıda en yüksek seviyeye ulaşmasıyla etkileri daha şiddetli oluyor. Geçen kasım ayında Giresun'da meteotsunami özellikleri gösteren dalgalar görüldü ve Karadeniz sahil yolunu etkiledi. Trabzon ve Hopa'da da benzer olaylar yaşandı, bu, iki bölgenin de meteotsunamiden etkilenebilecek sıcak noktalar olabileceğini gösteriyor. Havanın kötü olduğu dönemlerde yaşandığı için bunları rüzgarın etkisiyle oluşan dalgalarla karıştırıyoruz."
'Rip akıntısına neden olabiliyorlar'
Beşiktepe, Marmara Denizi'nde sıcak noktanın Tekirdağ, Akdeniz'de ise Alanya olduğunu, Ege'de çok sayıda körfez bulunduğu için dalgaların liman rezonansına girerek taşma yaptıklarını ve böylece direkt etki oluşturmadıklarını bildirdi.
Özellikle son 10 yılda Akdeniz'de görülen meteotsunamilerin sayısında çok fazla artış olduğuna dikkati çeken Beşiktepe, meteotsunamilerin, kıyının yapısına göre farklı sonuçlar doğurarak akıntıyı çok hızlandırabildiklerini ve rip akıntısına neden olabildiklerini hatırlattı.
Deniz kabarmalarında rüzgarın esme yönü, suyun taşınması ve basıncın düşmesinin önemli etkenler olduğunu anlatan Beşiktepe "İklim değişikliği rüzgarların şiddetini artırdı, deniz-atmosfer etkileşimini değiştirdi, bu nedenle 20 yılda bir olan meteotsunami ve deniz kabarmaları 5 yılda bir görülmeye başladı. Önümüzdeki dönemde de her 2 yılda bir, 20 sene sonra ise sürekli göreceğiz" dedi.
'Uyarı sistemlerinin geliştirilmesi ve halka zamanında bilgi verilmesi önemli'
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Erenoğlu ise "Okyanuslar, atmosferden gelen ısıyı emiyor, bu da genişlemelerine ve deniz seviyesinin yükselmesine neden oluyor. Buzulların erimesiyle okyanuslara daha fazla su ekleniyor. Bu iki faktör, meteotsunami ve deniz kabarması gibi olayların daha sık ve daha şiddetli olmasına neden oluyor" diye konuştu.
Meteotsunami ve deniz kabarmalarının, Türkiye'nin bazı kıyı bölgelerinde daha yaygın görüldüğünü aktaran Erenoğlu, can ve mal kaybına neden oldukları için bu olaylara karşı tedbir almanın önemine dikkati çekti.
Prof. Dr. Erenoğlu, şu bilgileri paylaştı:
"Bu afetler, özellikle kıyı şeridi boyunca yer alan yerleşim yerleri, liman ve marinalar, turistik tesisler ve altyapı tesisleri için büyük risk oluşturuyor. Bunlar önceden tahmin edilmesi zor olaylar. Uyarı sistemlerinin geliştirilmesi ve halka zamanında bilgi verilmesi önemli. Kıyı yapılarına ciddi zararlar verebildikleri için yeni kıyı yapıları inşa edilebilir veya mevcut kıyı yapıları güçlendirilebilir. Can ve mal kayıplarına karşı da halka eğitim verilerek gerekli uyarılar yapılabilir."
Kıyı alanları için planlanan yeni yapıların tasarımında, risklerin göz önünde bulundurularak temel sağlamlığının ve su geçirmezliğinin ön planda tutulması gerektiğini, bu yapıların çevresinde deniz duvarı ve dalgakıranlar inşa edilmesi gerektiğini kaydeden Erenoğlu, "Bunlar, afetin şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir. Yapının içinde ve çevresinde uyarı sistemleri kurulmalı. Bu sistemler, afeti önceden haber vererek insanların ve mallarının korunmasını sağlayabilir" ifadesini kullandı.
'Her denizin ve kıyının kendi yapısına göre önlemler alınmalı'
İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu da değişen iklim koşullarından kaynaklı aşırı durumların daha fazla yaşandığını, bunların en büyük etkilerinin kıyılarda görüldüğünü vurguladı.
Meteotsunami ve deniz kabarmalarına karşı alınacak önlemlerin çok ciddi mühendislik altyapısı gerektirdiğinin altını çizen Gazioğlu, "Gelecek olan dalga enerjisini sönümlendirecek, gözle görülmeyen batık dalga kıranların hızlı bir şekilde yapılması lazım. Yakın zamanda Akdeniz'de bu uygulamalara başlamamız gerekiyor" tespitini dile getirdi.
Çalışmaların ciddi oşinografik modellemelerle yapılması gerektiğine değinen Gazioğlu, şunları kaydetti:
"Mühendislik uygulamaları yapılmalı. Seçilecek malzemenin şekli bile burada önemli çünkü biyoçeşitliliğin de bu işten faydalanması gerekiyor. Bir yosun türü olan kelpler kullanılabilir. Bunlar hem dalga enerjisini ciddi şekilde emebilir, suyun daha yavaş akmasını sağlayabilir hem de biyodizel üretiminde kullanılabilir. Her denizin ve kıyının kendi yapısına göre önlemler alınmalı."
Gazioğlu, tedbir alınmazsa Akdeniz'deki plajların 5-10 yıl içinde yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu, Marmara Denizi'nde ise İstanbul'un Avrupa Yakası kıyılarının etkilenebileceği uyarısında bulundu.
Karadeniz'de yaşanan meteotsunamilerin, sahil yolunu ciddi şekilde etkilediği ve bu sorunun yola daha fazla dolgu yapmakla aşılmasının mümkün olamayacağı görüşünü paylaşan Gazioğlu, denizin içinde ve hızla derinleşen yapısına uygun çözümler üretilmesi gerektiğinden bahsetti.
Prof. Dr. Gazioğlu, sözlerini, "İklim değişikliğinin etkisiyle denizler her sene 2 milimetre yükseliyor, eskiden çok az tekrar eden hava basıncı değişimleri çok fazla yaşanıyor. Ekstrem olayları çok daha fazla göreceğiz, çünkü denizler soğuyamıyor" diyerek tamamladı.