‘ABD ordu üzerinden Pakistan’da safları sıkılaştıracak. Çok tehlikeli bir oyun bu’
Dr. Barış Adıbelli’ye göre, Ortadoğu’da Netanyahu’nun istidği süreç gerçekleşiyor. Gazze savaşının yayılması alemetleri eşliğinde Kızıldeniz ve İran-Pakistan gerilimine atıf yapan Adıbelli, sonuncusu kısa sürede dindirilse de ABD’nin Pakistan ordusu üzerinden planlar yaptığı değerlendirmesinde bulundu
Sitede okuOrtadoğu’da 7 Ekim saldırısıyla başlayan İsrail-Filistin gerilimi, çatışmaların bölgesel savaşa dönüşmesi kaygıları eşliğinde devam ederken, İran’dan şaşırtıcı bir hamle geldi.
İran yönetimi geçen hafta Mossad ile bağlantılı olduğu iddiasıyla Irak’ın kuzeyinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Erbil kentindeki hedefleri, Kirman’daki terör saldırısını üstlenen IŞİD’e yönelik olarak da Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’de Heyet Tahrür üş-Şam bölgesini vurdu. Hemen ardından da Pakistan’ın Belucistan bölgesinde ABD bağlantılı Cundullah’ın devamı olan Ceyş ül Adl örgütü hedef oldu. İslamabad yönetimi bu saldırıya İran içlerini vurarak misilleme gerçekleştirdi.
Ortadoğu krizi Yemen’deki Ensarullah’ın hamleleriyle giderek dinamik bir sürece evrilmişken, İran’ın doğrudan bu şekilde harekete geçmiş olması hem ABD hem de İsrail’e yönelik mesaj olarak algılandı.
Ortadoğu’daki krizi, İsral-Filistin çatışmasının yankıları ve İran’ın hamlelerini Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.
‘Netanyahu’nun başından beri istediği bir süreç gerçekleşiyor gibi’
Dr. Barış Adıbelli’ye göre, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun arzuladığı çatışmaların yayılması senaryosu yavaş yavaş gerçekleşmeye başlamış görünüyor. Adıbelli, çatışmaların üç ana ekseninin Lübnan, Kızıldeniz ve Suriye’nin oluşturduğunu belirtirken, buna kısa süreliğine İran-Pakistan geriliminin eklendiğini vurguladı. Adıbelli meselenin artık Gazze’yi aştığı görüşünde:
“Birkaç ay önce dünya sadece Gazze odaklı Hamas-İsrail çatışmasını konuşurken şimdi üç farklı yerde ortaya çıkan birbirleri ile bağlantılı bir süreç var. Bir tarafta Kızıldeniz’de Husiler, diğer tarafta Lübnan-Hizbullah denklemi. Ve nihayetinde İran-Suriye var. Bir de bunun dışında geçici olarak bir Pakistan-İran çatışması denendi. Yoklandı gibi… Üç ana eksende çatışmalar sürüyor. Fakat bu olay bence Gazze savaşını aştı. En başından beri ABD’nin ve bölgenin istemediği çatışmanın Ortadoğu’ya yayılması senaryosu, yavaş yavaş gerçekleşiyor gibi. En son İran’ın yine Devrim Muhafızları üyesi 5 danışmanı Suriye’de öldürüldü. İsrail, Suriye’de oldukça baskın bir sürece girişti. Yani Suriye’deki saldırılarını artırdı ve ciddi manada kayıplar da verdirmeye başladı. İran’ın da BM Sözleşmesi’nin meşru müdafaa hakkı veren 51’inci maddesini kullandı ve kullanıyor. Süreç artık Gazze’yi aştığı için kimse Gazze’yi konuşmuyor. İnsanlar Kızıldeniz’e odaklandı. Dolayısıyla Netanyahu’nun başından beri istediği bir süreç gerçekleşiyor gibi. Netanyahu sürekli barış planlarını reddediyor. En son iki devletli formülü de reddetti. Yine Hamas’ın ara verme teklifini reddetti. Netanyahu’nun kafasındaki herhalde çatışmaların bölgede farklı bir sürece gitmesi ve İsrail’in aradan sıyrılıp çıkması. Bu tehlikeli bir oyun.”
‘Süveyş Kanalı’nı ve Kızıldeniz’i kapatsanız da ABD’ye zararı yok. Ama hegemonyasını muhafaza etmesi lazım’
Ortadoğu’daki çatışmaların altında ABD-Çin ticaret savaşının yattığını belirten Adıbelli, ABD’nin ana ticaret rotasının Asya-Pasifik olduğunu anımsattı. Ancak Adıbelli Washington’ın hegemonyasını korumak için Kızıldeniz krizine müdahale etmek durumunda kaldığı değerlendirmesinde bulundu:
“Mesele üç ana eksende gözüküyor ama gerçekte altına bakınca farklı. Örneğin Kızıldeniz’de İsrail’e yönelik Husi saldırısı, toplu meşru müdafaa ve ABD-İngiltere dünya ticaretini koruma mevzusunu aştı. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki Deniz İpekyolu ticareti, AB ile birlikte daha fazla zarar görmeye başladı. Amerikalılar herhalde bu bölgede Süveyş Kanalı’na ve Kızıldeniz’e en az bağımlı ülke. Yani ABD’nin umurunda değil. Neden? ABD’nin ana ticaret ekseni, Asya-Pasifik ülkeleri ile. Yani ticaret rotası, Pasifik Okyanusu’nda. Yani ABD’nin Batı kıyılarındaki limanlar önemlidir ve Asya-Pasifik ülkeleri ile ticareti daha yoğundur. Dolayısıyla buradaki deniz trafiği kesilse veya kesilmese de ABD için çok önemli değil. Süveyş Kanalını ve Kızıldeniz’i kapatsanız da ABD’ye hiçbir zararı yok. Burada bir ticareti yok. Ama ABD’nin bölgedeki enerji aktörlerinden olması, müttefiklerinin varlığı ve dünya deniz ticaret yollarındaki hegemonyasını muhafaza etmesi, Amerika için önemli.
‘Kızıldeniz’deki mesele Çin’e zarar vermeye başladı’
Kızıldeniz’deki krizin giderek Çin ve AB’ye zarar vermeye başladığını belirten Adıbelli, Avrupa’nın ABD’den ayrı kendi misyonu için kolları sıvadığını anımsatırken, Ensarullah hareketinin Çin ve Rusya gemilerine serbest geçişle ilgili çıkışına atıfta bulundu. Diğer yandan Adıbelli, Çin yönetiminin BM Güvenlik Konseyi kararının ABD ve İngiltere’ye Yemen’i vurma misyonu vermediğini anımsatarak Pekin’in bunu yasadışı görmesini de vurguladı:
“Gün geçtikçe bu Çin’e zarar vermeye başladı. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Mısır’dayken Husilere sert bir çağrıda bulundu; ‘Artık bu meseleyi kapatın çünkü bu bizim ticaretimize de zarar vermeye başladı’ dedi. Husiler derhal ‘Rus ve Çin gemilerine dokunmuyoruz. Meselemiz Çin değil’ yanıtını verdi. Karmaşık bir şekilde karşılıklı bağımlılık var. Sadece Çin’in gönderdiği gemiler geçmiyor. Avrupa Birliği’nin Çin’e gidip gelen gemileri de bu ticarete dahil. Dolayısıyla Avrupa Birliği de oraya güç gönderecek ama ABD-İngiltere ikilisine katılmayacaklar. Çin bir şey daha söyledi. Son çıkan BM Güvenlik Konseyi kararının hiçbir şekilde Yemen’e saldırıları meşru kılacak bir yetki vermediğini dile getirdiler. Baktığınız zaman da öyle bir şey yok.
Yalnız ABD çok büyük bir kurnazlık yaptı. Biliyorsunuz karar alınınca resmi olarak yayınlanması bir süre bekliyor. Hemen toplantı sonrası karar metni yayınlanmıyor. Bu arada ABD bu süreçte Güvenlik Konseyi’nin çağrısını öyle bir yorumladı ki, sanki Yemen’e müdahaleye izin veren bir süreç varmış gibi lanse etti. ABD ve İngiltere Yemen’i bombaladı. Bunu daha önce Kosova’da ve Afganistan’da gördük. Önce saldırıyor, sonra Güvenlik Konseyi kararı geliyor. ABD’nin bu eskiden önce NATO ile birlikte operasyonu yapıp arkasından Güvenlik Konseyi’nden karar çıkarttığı günler yok. O kolaylık yok Amerika’ya. Dolayısıyla şu anda Yemen’deki Husilere yapılan saldırılar, uluslararası hukuka göre meşru değil. Çin de bunu belirtti.”
‘Belucistan İran’a da Pakistan’a da bela olan bir bölge’
Adıbelli, İran ile Pakistan arasında Belucistan odaklı kısa süreli krizin işaret ettiği olguları da değerlendirdi. Meselenin iki ülke arasında tarihsel arka planına atıfta bulunan Adıbelli, krizin kısa sürede yatıştırılmış olmasına dikkat çekti:
“Haftaya İran’dan bir heyetin ve hatta dışişleri bakanının, Pakistan’ın başkenti İslamabad’a gideceği söyleniyor. Şimdi birincisi İran, meseleyle ilgili hassasiyetini daha önceden Pakistan’a ilettiğini söylüyor. Ama tabii bu Belucistan çok karmaşık bir coğrafya. Bir kısmı İran’da bir kısmı da Pakistan’da. İngiltere’nin hediye ettiği bir coğrafya. Tarih boyunca da Belucistan zaman zaman bağımsız olmuş. En son 1947’den sonra bir küçük bağımsızlığı var. İşin ilginç yanı, Pakistan da kendi topraklarındaki Beluç militanlarla ilgili İran hakkındaki endişelerini dile getiriyor. Karşılıklı bir bilek güreşi var aslında. Dolayısıyla İran da meşru müdafaa bağlamında saldırı yaptı. Pakistan da misilleme olarak benzerini yaptı. Aslında mesele çözüldü. Mesele buydu: İran bu saldırı kararını verdiğinde İran başkentini, Hindistan Dışişleri Bakanı ziyaret ediyor. Pakistan şunu soruyor: ‘Bizdeki terör hedeflerini, adresleri Hindistan mı verdi?’ diyor. Şunu biliyoruz: Belucistan’ın Pakistan tarafındaki gruplarına Hindistan gizli servisinin ve İran’ın destek verdiğini biliyoruz.
İki ülkeye de bela olan bir bölge. Sınırın Pakistan tarafındaki bölgeye İran’ın ve Hindistan’ın destek verdiği, sınırın İran tarafındaki bölgeye ise Pakistan’ın destek verdiği iddia ediliyor. Belucistan hem İran’a hem Pakistan’a karşı. Hatırlarsanız bir Lal Mescidi olayı vardı. Burada dini meselelerin finansmanını Suudi Arabistan gerçekleştiriyordu. Cundullah ve Ceyşul Adl, ikisi de aynı örgüt. Bunların başı İran tarafından yakalandı ve idam edildi. IŞİD Horasan diye bir örgüt var Afganistan’da. Ne idüğü belirsiz, hayalet bir örgüt olduğu ve kamplarının bulunduğu söyleniyor. Suriye’de sahada yakalanan bütün militanlar o kamplarda eğitiliyor. Çin sınırında. Dolayısıyla bu Afganistan’da Taliban’ın ve öteki yapıların müdahale etmediği bir yapı. Uzak duruyorlar. Bunun arkasındaki güç bilinmiyor.”
‘ABD ordu üzerinden Pakistan’da safları sıkılaştıracak. Çok tehlikeli bir oyun bu’
Pakistan’da 8 Şubat’ta düzenlenecek seçimlerin yaklaştığını anımsatan Adıbelli, Batı destekli Navaz Şerif’e yolsuzluklar nedeniyle getirilmiş olan siyasi yasağının kaldırılmasına dikkat çekti. Pakistan’da ordunun rolü ve 1950’lerden bu yana ABD ile derin ilişkilerine vurgu yapan Adıbelli, tehlikeli bir oyun oynandığı görüşünde:
“Pakistan’da durum kötü, zaten seçimlere gidiliyor. Pakistan’da gerçek yönetici güç ordudur. Ordu Yeşil Kuşak projesiyle 1950’den bu tarafa yönünü Amerika’ya çevirmiştir. Ordu o çizgiden sapmış değil. ABD, Pakistan’daki tüm darbeleri meşru görmüştür. Başbakan idam ettiklerinde bile! Biraz ‘yerli ve milliyim’ diyen Imran Han’dan hemen kurtuldular. Londra’dan Navaz Şerif getirildi, üzerindeki yasak kaldırıldı. Şimdi seçime girecek. Navaz Şerif’in Batı ile ilişkileri çok ilginçtir. Batı ile arası iyidir ama İslami hassasiyeti yüksek, bu tür gruplara el altından destek verdiği söylenen bir lider. O sebeple önümüzdeki dönem sanki ABD’nin Pakistan politikasında da önemli değişiklikler olacak. Pakistan Genelkurmay Başkanı da yakınlarda Amerika’daydı. Hatırlarsanız Imran Han, Moskova’yı ziyaret etmişti Ukrayna operasyonu sırasında. Aynı esnada Pakistan Genelkurmay Başkanı AB’ye gitti ve ‘Rusya, derhal Ukrayna’dan çıkmalı’ çağrısı yaptı. Ordu ayrı hükümet ayrı konuşuyordu.
Pakistan ordusunu takip etmek lazım. Pakistan’da bir kaos var. Ordunun adı yine geçiyor. Dolayısıyla ben ABD’nin ordu üzerinden Pakistan’da safları sıkılaştırmaya başlayacağını düşünüyorum. Çok tehlikeli bir oyun bu. Pakistan bir nükleer güç.”
‘Şangay İşbirliği Örgütü’nün başı biraz ağrıyacak’
İran-Pakistan krizinde Çin’in de tepkilerine dikkat çeken Adıbelli, Rusya’nın vaktiyle Şanghay İşbirliği Örgütü’nü genişletme yerine derinleştirme önerisine atıfta bulundu. Adıbelli son krizde Çin ve Rusya’nın tepkilerine dikkat çekti:
“Fakat Çin çok büyük bir tepki koydu. ‘Şangay İşbirliği Örgütü üyelerisiniz, kendinize gelin’ dedi. Bu noktada tansiyon düştü. Rusya zamanında şunu söyledi; ‘Şangay İşbirliği Örgütü’nü genişletmeyelim ama derinleştirelim’ dedi. Genişletmenin sıkıntılı olduğunu biliyorlar. Altı üye ile devam edip örgütü güçlendirmeyi teklif ettiler. Hatta caydırıcı güç olarak askeri acil müdahale yapısı, terörle mücadele birimi vs. kurmaktan bahsettiler. Fakat Çin genişlemeden yanaydı. Tıpkı AB’nin Kıbrıs sorununda yaptığı gibi. Pakistan ve Hindistan arasındaki sorunu çözmeden, Pakistan ve İran arasındaki mezhepsel sıkıntıları çözmeden genişlediler. Şimdi Şangay İşbirliği Örgütü’nün başı biraz ağrıyacak. Şangay İşbirliği Örgütü anlaşması diyor ki, iki üye arasında askeri problem çıktığı zaman, önce diyalog mekanizması üzerinden örgüte danışılacak diyordu. Yani ‘Birbirinizle konuşmadan önce bize haber verin, biz çözelim’ diyorlardı. Bunu atladılar. Dolayısıyla Çin ve Rusya bu olayda tepkili biraz.”
‘Belucistan Condoleezza Rice’ın da, Bush’un da, önceki yönetimlerin de hedefinde olan bir yer’
ABD’nin Pakistan’la ilgili planlarının uzun vadeli olduğunu, Çin ve Pakistan koridorunun hedef alındığını söyleyen Dr. Adıbelli, Ralph Peters’ın ‘Kanlı Sınırlar’ makalesine atıfta bulundu. O haritada İran ve Pakistan’dan ayrılarak Belucistan adında bir devletin kurulduğunu hatırlatan Adıbelli, ABD’nn bölgeyi karıştıracak planlara rağmen şimdilik güçlü Pakistan istediği için İran ve Pakistan çatışmasını arzulamadığı yorumunu yaptı:
“ABD, uzun vadeli bakıyor. Amerika’nın buradaki birincil amacı Pakistan ile ilişkileri çabucak bir yöne çekmek değil, zamana yaymak. Öncelikle seçimleri bekliyorlar. Seçimler nihayetinde Pakistan’ın sivil bir başarısı olacak. O yüzden Navaz Şerif’e atıfta bulundum. Asker görünmeyen, geride durandır. Görünen sivil liderdir. Navaz Şerif geliyor burada. Navaz Şerif ile ordunun da geçmişte problemleri var. Nasıl bir uzlaşma var bilmiyoruz.
Burada temel hedef, Çin ve Pakistan ekonomik koridoru. Belucistan neden önemli? Pakistan’ı Hint Okyanusu’na bağlayan Gvadr Limanı var; Çin’in de Yunnan bölgesini buraya bağlıyor. İran’ın Belucistan’ı niye önemli? İran’ın da Belucistan’ında Çahabar Limanı var; o da Hindistan için çok önemli. İran’ı Hindistan’a ve Hint Okyanusu’na bağlıyor. Hindistan’ı da Avrasya bölgesine taşıyor. Ralph Peters’ın Kanlı Sınırlar makalesini hatırlayın. ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde 2006’larda Condoleezza Rice’ın Ortadoğu’nun dönüştürülmesi planına paralel olarak yayınlanmıştı. Bir harita vardı. O haritanın doğu ucunda bölünmüş yeni bir ülke vardı: Belucistan. Ortadoğu’yu hep bölüyorlar fakat o haritanın doğu ucu, Pakistan-İran tarafında Belucistan adında yeni bir devleti gösteriyordu. Belucistan her zaman Condoleezza Rice’ın da, Bush’un da, önceki yönetimlerin de hedefinde olan bir yer.
Ben ABD’nin İran’ın üzerine Pakistan’ı salarken, müttefiklerini kaybetmek isteyeceğini düşünmüyorum. Burada bir savaşın sonuçları ağır olur. Pakistan’ın ve Çin’in oynayacağı rol önemli. Bence Amerikalılar çok fazla mavi boncuk dağıtmadan kademe kademe Pakistan’ın yönünü değiştirmek istiyor. Coğrafyada atılan adımın karşılığı hemen geliyor. Çin de hemen karşı adım atıyor. Ben Pakistan’da bunu ordunun ipleri biraz daha eline alması şeklinde görebileceğimizi düşünüyorum. İran ve Pakistan çatışması, ABD senaryoları arasında yok. Pakistan, ABD’ye lazım. Çin konusunda lazım. O yüzden güçlü bir Pakistan lazım. Böyle bir savaşta parçalanmış, Afganistan’a dönen bir Pakistan ortaya çıkar ki bu Hindistan’ın istikrarını bitirir. Bu da ABD’nin işine gelmez. Onun için Amerikalılar burada daha dengeli bir politika izleyecektir diye düşünüyorum.
Bir de Pakistan şu anda kendi mevzuları ile Gazze’yi gölgelemek istemiyor. Gazze meselesinin tek avantajı medyada görünür olması. O insanların başka bir iletişimi yok. Pakistan uzatmak istemiyor. İran’ın da böyle bir niyeti yok. Kirman’daki bombalama olmasa İran’ın böyle bir şey yapacak hali yok. Pakistan da benzer şekilde. Gündeminde zaten yok ama seçime gidiyor, misilleme yapmak zorunda.”
‘Rusya, Ukrayna meselesini sona getiriyor gibi’
Dr. Barış Adıbelli’ye göre Ortadoğu’da çatışmanın genişleme ihtimali en yüksek bölgesi İsrail’in sürekli saldırılar düzenlediği Suriye. Diğer yandan Rusya’nın Ukrayna krizine odaklandığını ve son dönemde zafere yakın göründüğünü söyleyen Adıbelli,
“Ben olası bir çatışmanın Suriye sahasında olacağına inananlardanım. Çünkü iş giderek Suriye’ye odaklanıyor. İsrail yine Devrim Muhafızları’ndan üst düzey 5 kişiyi öldürdü. Eğer İran ile bir hesaplaşma olursa İran’da değil, Suriye’de sahada olacağını düşünüyorum. Rusya bu noktada Ukrayna meselesinden dolayı geri duruyor. Dikkat ederseniz Suriye sahasında karışmadı bu olanlara. Esad yönetimi de karışmadı. Burada beklenen senaryolar var. Bir süre sonra buraya Rusya’nın tam gücüyle gelip, nokta koyup, İsrail’e ‘Hava sahasına giremezsin, bundan sonra bombalama yok’ deme noktasına gelebilir. Ama şu anda Ukrayna’da da acayip işler var. Rusya, askeri anlamda Ukrayna meselesini yavaş yavaş sona getiriyor gibi. Batı desteği bitti. Ukrayna meselesinin finale yaklaştığını düşünüyorum. Rusya’nın da ana gündemi Ukrayna. O sebeple Gazze meselesinde biraz geride kaldı. Ama dünya basını bir süredir Ukrayna’ya bakmıyor. Sanki orada hiçbir şey olmuyor gibi bir izlenim var ama büyük olaylar oluyor. Ortadoğu’daki çatışma Suriye ve Kızıldeniz arasında olabileceğini düşünüyorum.”
‘Netanyahu’nun keyfi yerinde’
Adıbelli, çoklu krizler eşliğinde Ortadoğu’daki gerilim arttıkça Netanyahu’nun keyfinin yerinde olduğu görüşünde. Adıbelli, İsrail liderinin Trump’ı beklediği değerlendirmesinde bulundu:
“Netanyahu’nun keyfi yerinde. Cephe genişledikçe Netanyahu’nun keyfi yerine geliyor. 2025’e de selam çakmaya başladı. Trump da geliyor, DeSantis çekildi. Netanyahu’nun hayali şu: ‘Ben 2025’e ulaşabilirsem, Trump’a elimi uzatabilirsem, o da elimi tutarsa, ben buradan sıyrılırım’ diyor. Hayali bu. Koltukta kalma süresini uzatmak istiyor. Bu da bir tehdit o bölge için. Yani İran ile Pakistan yarın yeni bir gelişmeye adım atmaz demiyorum. Atabilir de. Asya-Pasifik, 2024’te karışabilir. Anakarada bu çatışmalar başlarsa yarın başka bir şeye dönebilir.”
‘ABD, Taliban ile ne üzerine anlaştı? Ne sözler verildi?’
ABD’nin Afganistan’dan çekilirken Taliban ile yaptığı anlaşmanın detayların hala karanlıkta kaldığını hatırlatan Adıbelli, IŞİD Horasan’ı işaret ederek ABD’nin Asya planlarını anlamak için, bu gizemin çözülmesi gerektiği yorumunda bulundu:
“Afganistan’ı anlamadan bu işi çözemeyeceğiz. ABD, Taliban ile ne üzerine anlaştı? Ne sözler verildi? Bu gizli anlaşmada neler var? Neden kendi eliyle kurduğu devleti yıktı, orduyu tasfiye etti? 2,5 trilyon dolar harcadılar orada. IŞİD Horasan’ı orada niye bekletiyorlar? Niye Taliban müdahale etmiyor? Yani biz bunları daha anlamadık ve anlamlandıramadık. Bunları çözmeden ABD’nin Asya’nın anakarasında yapacağı planları çözmek çok zor.”