‘Tayvan bir ülke değil. Egemen bir devlet değil’
“Belki tekrar olacak ama kamuoyunda pek bilinmiyor. Tayvan bir ülke değil. Tayvan’ın egemen bir devlet olduğunu düşünenler var fakat Tayvan’ın BM’de sandalyesi yok. Yalnızca 11 ülke Tayvan’ı bağımsız ve egemen bir ülke olarak kabul ediyor. En çok destek veren ABD dahi, Tayvan’ı bir ülke olarak kabul etmiyor. Gayrı resmi temaslar kuruluyor veya ofisler aracılığı ile iletişime geçiliyor. Tayvan, 1800’lü yıllardan bu yana, özellikle Kahire Antlaşması ve sonrasında, Çin’in parçası kabul ediliyor. Fakat 1949’da bir devrim yaşandı. Bir iç savaş oldu. Buradaki milliyetçi parti yani Kuomintang taraftarları Tayvan’a kaçtı. Muhalefete düştü Kuomintang. Tarihin bir cilvesi şu anda Çin ile iyi ilişkileri savunuyor. Bu Kuomintang taraftarları, anakaranın karşısındaki Tayvan’a çekiliyor 1949’da ve gerçek Çin’i temsil ettiklerini iddia ediyorlar.
800 milyonluk anakara karşısında avuç içi kadar bir ada, gerçek Çin’i kendilerinin temsil ettiğini söylüyor. Bu kulağa garabet gibi gelse de, o dönemin anti-komünist ABD siyaseti ile uyumlu. O dönemler gerçekten de tek Çin’i, Milliyetçi Çin’in temsil ettiğini söyleyip BM’de sandalye veriyorlar. Fakat uzunca bir mücadele ve diplomatik girişimlerden sonra 1971’de Çin, BM’ye üye oluyor. 1979’da da ABD, tek Çin olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıyor. Fakat sürpriz olmayacak şekilde ABD, Kongre’den ‘Tayvan İle İlişkiler Yasası’ gibi yasalar geçirerek, verdiği sözleri ihlal ediyor.”
‘William Lai döneminde Tayvan’da yasama ile yürütme arasındaki işler daha da zorlaşacak’
“Seçimlere dönelim. Tayvan’da üç parti yarıştı. Bunlardan bir tanesi iktidardaki Demokratik İlerleme Partisi’ydi. 2000 yılından beri iktidardalar. ABD yanlısı bir çizgi izliyorlar. Bunların adayı da Lai Çing-te idi. Kamuoyunda ‘William Lai’ olarak da biliniyor. Kendisi, Demokratik İlerleme Partisi’nin ‘Yeni Dalga’ hareketine mensup. Yani daha şahin bir ABD yanlısı tutumu var ve bağımsızlığı talep ediyor. Ayrılıkçı bir tutumu da var. Demokratik İlerleme Partisi’nin karşısında ise esas olarak iki parti vardı. Bunlardan birisi, ülkenin kurucu partisi olan fakat şu anda muhalefette bulunan Kuomintang partisi. Bir diğer parti ise, Tayvan Halk Partisi. Daha yeni bir siyasi parti fakat ciddi miktarda oy aldılar.
Şimdi baktığımızda seçimlere, partiler ne kadar oy aldı? Demokratik İlerleme Partisi, 5 milyonun biraz üzerinde oy aldı. Muhalefete düşen Kuomintang ise 4 milyonu aşkın oy aldı. Tayvan Halk Partisi ise 3 milyon 690 bin oy aldı. Yani bakıldığı zaman aslında ABD yanlısı ve ayrılıkçı Demokratik İlerleme Partisi’nin oy oranı yüzde 40. Çin ile görece daha iyi ilişkileri savunan ama tabii Çin ile hemen birleşelim demiyorlar, yani ticaret anlaşmalarını ve iyi ilişkileri savunan iki muhalefet partisinin toplam oyu yüzde 60. Dolayısıyla Demokratik İlerleme Partisi aslında muhalefetin bölünmüşlüğü sayesinde kazanabildi. Demokratik İlerleme Partisi, 2000’de de iktidara böyle gelmişti. Evet, Demokratik İlerleme Partisi seçimleri kazandı. Ama ABD’ye benzer bir seçim sistemi var. Parlamento seçimleri de oldu. Demokratik İlerleme Partisi, parlamentoda çoğunluğu kaybetti. Yani parlamentoda Kuomintang’ın 52 sandalyesi, Demokratik İlerleme Partisi 51, Tayvan Halk Partisi’nin 8 sandalyesi mevcut. Yasama ile yürütme arasındaki işler daha da zorlaşacak.”
‘Çin’i memnun edecek bir sonuç çıkmadı ama ABD’yi de tatmin edecek bir sonuç çıkmadı’
‘ABD kasım seçimlerine kadar Tayvan konusu pek gündeme gelmeyecek’
“Ben kasım ayındaki ABD seçimlerinin biraz öncesine kadar Tayvan Boğazı’nda kırmızı çizgilerin aşıldığı bir denklemi beklemiyorum. Bunun iki nedeni var. İlki, ABD’yi cesaretlendirecek, onlara bu cüreti verecek kesin bir tablo ortaya çıkmadı. Çok boyutlu bir seçim sonucundan bahsediyoruz. Demokratik İlerleme Partisi kazandı fakat muhalefetin bölünmüşlüğü ile kazandı. Bu arada Demokratik İlerleme Partisi, seçim dönemi boyunca Çin karşıtı oyları manipüle etmek ve Çin korkusu yaratmak adına her şeyi yaptı. Çin uydu fırlattı, Tayvan’da alarm verildi füze atılıyor diye. Halk sandığa gidecek, seçim yasakları başlamış, böyle bir adım atılıyor. Dürüst bir seçim olmadı. Bunları da hesaba katmak lazım. Ama tüm bunlara rağmen sonuç ne ayrılıkçıları ne de ABD’yi cesaretlendirecek kadar net değil. Bu muhtemelen ABD’de görülüyor.
Tayvan’ı ziyaret eden Amerikan heyetine bakalım. Bir önceki etapta kim gitmişti Tayvan’a ve kıyamet kopmuştu? Görev başındaki ABD Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi gitmişti. Şimdi giden ekibe bakıyoruz. Resmi görevde olmayan eski bürokratlar var. Dozu düşük bir heyet. Bu bir mesaj. Bir de ABD’nin özellikle dikkat ettiği bir husus var. Biden yönetimi artık Çin ile köprüleri tamamen atamayacağının farkında. Bunun ticari, ekonomik nedenleri var. Ortadoğu’daki yanlış politikaları var. Liste uzayıp gider. Ama artık Çin politikasını köprüleri atmaktan ziyade riskleri azaltmak olarak belirlediler ve temelini San Francisco zirvesinde atmaya çalıştılar. ‘Her konuda anlaşamayabiliriz ama bir iletişim mekanizmasına ihtiyacımız var’ dediler. Ki balon hadisesinden sonra o iletişim mekanizmalarını tekrar tesis edebilmek için aylar boyunca dışişleri, maliye ve hazine bakanları Pekin’e gitti. En nihayetinde Şi Çinping kasım ayında San Francisco’yu ziyaret etti ve bir zirve düzenlendi. ABD’nin orada en çok istediği şey, çalışma gruplarının kurulmasıydı. Savuna anlamında da ticaret anlamında da var bu. Ama savunma daha önemli. Çünkü Güney Çin Denizi giderek daha sıcak hale geliyor.”
‘Tayvan’dan ziyade Çin Denizi’ni konuşacağız’
“Tayvan’dan ziyade 2024’te Güney Çin Denizi’ni daha çok konuşacağız gibi geliyor. Saha komutanları arası irtibat kurulmasını istemişti ABD ve bunları aldı. Şimdi bu kadar çabanın ardından, çünkü Tayvan Çin’in kırmızı çizgisi ve tarihte ABD ile Çin arasında ilişki kurulabildiyse, Tayvan meselesinin halledilebilmesi nedeniyle kurulabildi. Yani iki taraf birbirini, Tayvan meselesini hallettikleri oranda tanıdı. Şimdi ABD şunu biliyor: Tayvan hassas bir mesele. Çin köprüleri atmakta ve silahlı çatışmaya girmekte beis görmüyor bu mesele için. Şi Çinping de dile getirdi bunu. Dolayısıyla şimdi 2023’ün ikinci yarısından itibaren inşa ettikleri bütün o mekanizmaları, keskin hatları olmayan Tayvan seçim sonuçları sebebiyle tehlikeye atmayacaktır ABD, diye düşünüyorum. Yanılabilir miyim? Evet yanılabilirim. Çünkü ABD, uluslararası düzende en çok hata yapan devlet. Hataları ile, çılgınlıkları ile meşhur bir devlet. Ama şu anda benim beklentim, kasım seçimlerinin birkaç ay öncesine kadar Tayvan’ın çok gündemde olmayacağı yönünde. Tarafların birbirlerine kaslarını gösterdiği bir pozisyon görmeyeceğiz gibi geliyor.
Tabii ABD Tayvan’ı tebrik etti. Çin kınadı hemen. On ikinci tur silah satışı yapılıyor Tayvan’a. ABD bu pozisyondan vazgeçmeyecek. Çin hemen 5 Amerikalı şirketi yaptırım listesine aldı. Bunlar geleneksel olarak devam edecek. Taraflar pozisyonlarını koruyacak derken, bu pozisyonlara yaptırımlar da dahil. Karşılıklı kınamalar da dahil. Bu seçim sonucu şunu gösterdi: En azından Tayvan Boğazı’nda kıyamet senaryolarının eşiğinde değiliz.”