Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve dış politika ile güvenlikten sorumlu yüksek temsilci Josep Borrell ve genişlemeden sorumlu komiser Oliver Varhelyi’nin birlikte açıkladıkları 17 sayfalık rapor, 2019 ve 2020 senelerinde Ankara-Brüksel ilişkilerinde yaşanan Doğu Akdeniz geriliminin sonuçlarını ortadan kaldırmayı ve başta jeopolitik konular olmak üzere taraflar arasında yeni bir angajman yaratılmasını hedefliyor. Fakat raporda Türkiye'ye Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ukrayna Rusya gerilimindeki adımlar ve Hamas-İsrail savaşındaki Türkiye’nin tutumu üzerine eleştirilere yer verildi.
Borrell ve Varhelyi’nin tavsiye niteliğindeki bu raporunun resmileşmesi için 15-16 Aralık'ta yapılacak AB Konseyi’nde 27 üye ülke lideri tarafından onaylanması gerekiyor.
Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan raporu Sputnik’e değerlendiren TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesi ve AK Parti Konya Milletvekili Selman Özboyacı şunları kaydetti:
“Bu benim milletvekilliğinde ikinci dönemim, iki dönemdir Avrupa Birliği Uyum Komisyonu’nda görev alıyorum. Karma parlamento vasıtasıyla Avrupalı meslektaşlarımızı zaman zaman Türkiye’de ağırlıyoruz. Zaman zaman da biz Brüksel’e gidiyoruz. Türkiye için AB’ye girmek bir stratejik hedef. Ama küçük bazı gündemlerin bu ilişkileri tıkaması gerçekten çok üzücü. İlişkilerin sağlıklı yürümesi iki tarafın da kazancı olur. Biz tek taraflı, üst perdeden bakan, adeta bir tahakküm peşinde olan bir anlayışı kesinlikle reddediyoruz. Bu Türkiye'nin son 21 yıllık siyasi duruşunu ters bir durum. Çünkü biz en başta kendi milletimizin ne dediğine bakarak hareket ediyoruz. Bundan önce iktidarlar böyle değildi. Raporun içeriğinde bulunan bazı ifadeler bizce de olumlu karşılandı. İlişkilerdeki son durumun karşılıklı, yapıcı adımlarla olumlu bir havaya evrilmesi bizce de olumlu.”
‘Türkiye’nin de kendi çıkar ve kaygıları var’
Avrupa Komisyonu'nun raporunun tek taraflı olduğuna vurgu yapan Özboyacı “Raporda sürekli Avrupa Birliği’nin kaygılarından, AB’nin çıkarlarından söz ediliyor. Aslında diyaloğun tıkanmasının, kendi tabileri ile ‘kırılgan’ bir hale gelmesinin temel nedeni bu. AB’nin kendi çıkarları ve kaygılarını yansıtarak bir rapor hazırlaması. Tabi ki AB kendi çıkarlarını kendi kaygılarını gözetebilir. Bu çok doğaldır. Siz sadece tek taraflı kendi çıkar ve kaygılarınızı düşünürseniz, bu bizim açımızdan kabul edilebilir bir durum değildir. ‘Tek taraflılık’ ifadesini seçerek kullanıyorum çünkü raporda onlar da bu ifadeyi kullanıyorlar. AB Türkiye'nin çıkar ve kaygılarına saygı duymalı. Bu konularda empati yapıp, belli başlı konulardaki keskin duruşundan vaz geçmeli. İlişkilerin olumlu bir havada seyretmesi bizim de desteklediğimiz bir konu. Sadece kendi çıkarlarınız ve kaygılarınızı ön plana çıkarırsanız, Türkiye'de kendi çıkar ve kaygılarını ön plana çıkarmak durumundadır” ifadelerini kullandı.
‘Doğu Akdeniz’de Türkiye kendi hakkını arıyor’
Raporda Türkiye’ye yönelik yer verilen eleştirilere de yanıt veren Özboyacı “Raporda Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerinden, egemenlik haklarına ilişkin durumlardan, Kıbrıs meselesindeki duruşumuzdan, Rusya-Ukrayna savaşındaki tutumumuzdan bahsediliyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye çok haklı bir şekilde kendi hakkı olan aramayı yapıyor. Bizim başka bir devletin toprağında, kara sınırlarında, deniz münhasır alanlarında gözümüz yok. Anadolu'da bir tabir ile ‘Türkiye’nin anasının ak sütü gibi helal olan’ haklarından vaz geçmesini de kimse beklemesin. Türkiye kendi çıkarlarını savunan, kendi kararını kendi verebilen bir ülke. Suriye'de terör ile mücadele noktasında tedbir almak için bazı operasyonlar düzenledik. Buna rağmen her defasında Suriye'nin toprak bütünlüğüne olan saygımızı dile getiriyoruz. Doğu Akdeniz’de de kendi çıkarlarımızdan fazlasına göz dikmiş değiliz. Biz temelde Doğu Akdeniz’de bütün insanlığa yetecek ölçüde bir enerji potansiyeli olduğunu görüyoruz. Gelin bunu hakça hep beraber paylaşalım diyoruz. Ama siz burada Türkiye'nin hakkını kısıtlamaya kalkarsanız, Türkiye'nin kendi hakları çerçevesinde bir sondaj faaliyeti yaptığında bunu yasadışı ilan ederseniz, Türkiye'nin buna sessiz kalmasını bekleyemezsiniz” dedi.
‘Türkiye Kıbrıs konusunda bütün iyi niyetini gösterdi’
Raporda yer alan Kıbrıs eleştirisine de cevap verene AB Uyum Komisyonu Üyesi Özboyacı “Türkiye Kıbrıs konusunda bütün iyi niyetini on yıllardır göstermiştir. ‘Annan planını’ burada hatırlatmama gerek yok. Burada kimin krize yol açtığı çok açıktır. Üstelik 50 yıldan fazla bir süreçte Türkiye aday üyelikten öteye gidememişken, Güney Kıbrıs Yönetimi’nin ne kadar hızlı bir şekilde AB’ye alındığını hepimiz görüyoruz. Türkiye’den bütün bunları bir tarafa bırakıp söylenen her şeye tamam demesi beklenmemeli. Biz burada yıkıcı bir tavırla bunu söylemiyoruz. Biz de yapıcı, olumlu ilişkilerden yanayız ama Türkiye'nin çıkarlarını kaygılarını ön planda tutmalıyız” değerlendirmesini yaptı.
‘Türkiye olmasa tahıl krizini kim çözecekti?’
Raporda Türkiye’nin Rusya- Ukrayna gerilimindeki tutumunun da eleştirilmesine değinen Özboyacı “Rusya Ukrayna meselesinde Türkiye’nin tutumuna ait bir cümleye de raporda yer veriliyor. Unutulmasın ki Türkiye bu dönemde iki taraf ile de görüşebilen ve bu konuda arabuluculuk yapmış en etken ülke. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği sayesinde Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta, insanların en az şekilde zarar görmesi, savaşın bir an önce bitmesi ve dünyanın rahatladığı bir ortama evrilmesi için çaba gösterildi. Özellikle altını çizerek söylemek istiyorum. Tahıl koridoru konusunda Türkiye'nin büyük bir etkisi var. Bu Avrupa'nın gıda güvenliği için önemli bir konu değil mi? Türkiye’de diğer Avrupa ülkeleri gibi Rusya ya da Ukrayna'ya tavır alıp iki devlet ile birlikte görüşmeseydi, acaba bu tahıl koridoru meselesini kim çözebilirdi? Bu tür gerçeklikleri de gözden kaçırmamak gerekiyor” yanıtını verdi.
‘AB birkaç ülkeden ibaret değil’
Avrupa Birliği’nin birkaç ülkenin gündemi ile hareket etmemesi gerektiğini belirten Selman Özboyacı “Rapordaki olumlu konular; yüksek düzeyli diyaloglarının artırılması, vize serbestliği, gümrük birliğinin güncellenmesi konularında ilerlemenin sağlanması. Biz de bu konulardaki çabayı destekliyoruz. Biz de bu konularda AB ile yol almak istiyoruz. AB’nin bu başlıklardaki iş birliğinin kendi çıkarına olduğunun fark etmesi lazım. Raporda birden fazla yerde ilişkilerin gelişmesinin AB’nin çıkarına olduğunun vurgulandığını görüyoruz. Bu sadece birkaç başlık için değil bütün başlıklar için geçerli. Avrupa Birliği’nin sonunda bunu fark etmesini kıymetli buluyoruz. Birkaç tane ülkenin gündemi bütün Avrupa’nın gündemiymiş gibi Türkiye'ye yaklaşırsanız, Türkiye tabiki de kendi pozisyonunu buna göre şekillendirecektir. Cumhurbaşkanımızın BM’de ‘Dünya beşten büyüktür’ şekilden bir çıkışı var. Ben de bunu Avrupa Parlamentosu’nda ‘AB, birkaç ülkeden ibaret değil’ şeklinde revize ettim” sözlerini kullandı.
‘AB kendi dile getirdiği değerlerle çelişiyor’
Türkiye’nin Filistin konusundaki tutumunun raporda eleştirilmesine ise AK Parti Konya Milletvekili Özboyacı yanıtı verdi:
“Hamas seçimlere girip halkından onay almış bir siyasi partidir. Bugün yaşanan hadiseleri sadece bugünün meselesi olarak görürseniz asla bu konuya objektif bakamazsınız. Acaba orada on yıllarca süren meselenin bu konuda hiç etkisi yok mu? Seçimlerle gelmiş bir siyasi parti, on yıllardır topraklarıyla ilgili mücadele veriyor. Madem bu olayların tek sorumlusu Hamas, İsrail’in hiç sorumluluğu yoksa sormazlar mı? Batı Şeria’da Hamas yok. İsrail orada katliam yapmıyor mu? İnsanlara zulüm etmiyor mu? Demek ki İsrail’in bu politikasının Hamas ile alakası yok. Bugün ‘İsrail’in devlet terörü’ olarak nitelediğimiz şekilde davranmasının altında yatan sebep şu; hastaneleri bombalıyorsunuz, okulları bombalıyorsunuz, mülteci kamplarını bombalıyorsunuz, sığınakları bombalıyorsunuz, hem kiliseleri hem camileri bombalıyorsunuz. İnsan olan, vicdanı olan kimsenin kabul edebileceği bir şey değil. Rusya- Ukrayna savaşında topyekun Ukrayna’nın yanında yer aldınız, her meseleye tepki gösterdiniz, Gazze’de on binlerce masum insanın ölmesi, masum çocuklar öldürülmesi konusunda sizden bir tepki beklememiz hakkımız değil mi? Hamas kötü diyorsunuz da İsrail hiç kötü değil mi? Bu konuda meselenin bu gününe değil, dününe de bakmamız lazım. Cumhurbaşkanımız da ifade etti. Bizim tarihimizde ne sömürgecilik, ne de ırkçılık ne de katliam söz konusu değil. Biz Holokost gibi bir utançla yüzleşmedik. Bu Holokost utancı ile İsrail’e söz söyleyemeyenler bugün Türkiye bu konuda bizimle çelişiyor diyorlar. Siz on yıllardır savunduğunuz insan haklarından, ifade özgürlüğünden, demokrasiden, çocukların kadınların avantajlarından bahsederken İsrail’e tek kelime edememekle bence AB kendisi ile çelişiyor”