'Ticaret, Yatırım ve Tedarik Zincirleri ile Ekonomileri Birbirine Bağlamak' temasıyla düzenlenen konferansa, Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa, CCPIT Başkan Yardımcısı Li Çingşuang ve DEİK Türkiye-Çin İş Konseyi ve TÜSİAD Çin Çalışma Grubu Başkanı Korhan Kurdoğlu'nun yanı sıra Türk ve Çinli iş insanları, kurum ve şirket temsilcileri katıldı.
Büyükelçi Musa, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ve Çin'in derin kültürel ve tarihi birikime sahip iki büyük medeniyet olarak, tarih boyunca yakın ilişki içinde olduğunu, tarihi İpek Yolu'nda mal mübadelesi temelinde gerçekleşen etkileşimlerin, siyasi ve kültürel ilişkilerin de zenginleşmesini ve çeşitlenmesini sağladığını vurguladı.
İki ülkenin asırlar öncesine dayanan ekonomik ve ticari ilişkilerini bugün de geliştirerek sürdürdüğünü ifade eden Musa, Çin'in Türkiye'nin Asya’daki en büyük, dünyada ise üçüncü büyük ticaret ortağı konumuna geldiğini belirtti.
Musa, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2022’de yaklaşık 45 milyar dolara ulaştığına, Çin'in Türkiye'deki yatırım stokunun 1 milyar doların üzerine çıktığına işaret ederek halen 1200’ü aşkın Çinli şirketin Türkiye'de, 100 kadar Türk şirketinin de Çin’de faaliyetlerini sürdürdüğünü ifade etti.
'Türkiye, Çin'in küresel pazarlara ulaşabilmesi için önemli bir ortak'
Çin'in 6,3 trilyon dolarlık ticaret hacmiyle dünya ihracatının yüzde 15’ini, ithalatının yüzde 12’sini gerçekleştirerek küreselleşmenin öncü gücü haline geldiğine işaret eden Musa, Türkiye'nin ise stratejik konumu, üretim potansiyeli, lojistik imkânları ve tedarik kapasitesiyle bölgesinde ve küresel düzeyde önemli bir ülke olarak öne çıktığını kaydetti.
Musa, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile kurduğu Gümrük Birliği sayesinde 456 milyon AB vatandaşına gümrük vergisi olmadan, 28 ülkeyle imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları ile 480 milyonluk bir pazara da tercihli tarifelerle mal satabildiğine dikkati çekti.
Avrupa, Asya ve Afrika'nın kesiştiği noktada bulunan coğrafi konumu sayesinde yaklaşık 1.3 milyarlık nüfusa 4 saatlik uçuş mesafesinde bulunan Türkiye'nin, büyük pazarlar için etkin ve uygun maliyetli bir merkez olduğunun altını çizen Musa, "Türkiye, Çin’in küresel pazarlara ulaşması açısından da önemli bir ortak konumundadır" dedi.
Sürdürülebilir ekonomik işbirliği için dengeli ticaret
Türkiye ve Çin’in, kendine özgü avantajlı konumlarıyla çok daha büyük işbirliği potansiyeline sahip olduğuna inandığını dile getiren Musa, ikili ticarette Türkiye aleyhine olan açığı gidermek üzere adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Musa, Çin’in dünya genelinde 160 milyar doları aşkın yatırımı bulunduğu ancak Türkiye’nin bu yatırımdaki payının beklentilerin altında kaldığını belirterek "Çinli iş insanlarının Türkiye’deki yatırımlarına hız kazandırmaları ve ihracat çalışmalarımızı kolaylaştırmaları en büyük beklentilerimiz arasındadır" ifadesini kullandı.
Musa, sürdürülebilir ekonomik işbirliği için dengeli bir ticarete ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
İşbirliğini stratejik ve oyun değiştirici alanlara yönlendirmek
Türkiye ve Çin ilişkilerinin 'stratejik işbirliğinden' kapsamlı stratejik ortaklığa doğru bir yön çizmesinin ortak beklenti olduğuna işaret eden Musa, "İşbirliğimizi, stratejik ve oyun değiştirici alanlara yönlendirmek için önümüzde geniş fırsatlar yelpazesi var" diye konuştu.
Musa, Çin'in Türkiye'nin inşa etmeyi planladığı 3. nükleer santral projesine ilgi göstermesinden memnuniyet duyduklarını, iki ülkenin nükleer enerji alanında çok kıymetli ve uzun soluklu bir ortaklığa imza atabileceğine inandıklarını belirterek böyle bir işbirliğinin, siyaseten en üst düzeyde de kabul gördüğünü ifade etti.
İşbirliğinde çarpan etkisi yaratabilecek anahtar kavramlardan birinin “bağlantısallık” olduğunun altını çizen Musa, Türkiye'nin, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni güçlü şekilde desteklediği, Orta Koridor Girişimi'nin onun doğal uyum içinde gördüğünü belirterek "Doğu ile Batı arasındaki dinamiklerin hızla değiştiği bu dönemde Çin’in Avrupa ve ötesiyle bağlarının geliştirilmesi için Türkiye’nin Orta Koridor Girişimi önemli bir fırsat sunmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Dijitalleşme ve bilgi-teknoloji transferi
DEİK Türkiye-Çin İş Konseyi ve TÜSİAD Çin Çalışma Grubu Başkanı Kurdoğlu ise konuşmasında, dünyada ardı ardına yaşanan çoklu kriz ortamında, küresel tedarik ve üretim zincirleri de yeniden şekillendiği, şirketlerin tedarik ağlarını veya üretim üslerini daha yakın coğrafyalara, kendi ülkelerine veya partner olarak gördükleri ülkelere kaydırmaya başladığını belirtti.
Türkiye'nin 2000’li yılların başındaki ekonomik reformlarla birlikte dünya ekonomisiyle hızlı bir entegrasyon sürecine girdiği ve küresel tedarik zincirlerinin önemli bir parçası haline geldiğini ifade eden Kurduoğlu, ancak ihracatının hala potansiyelin altında olduğunu vurguladı.
Kurdoğlu, Türkiye'nin küresel tedarik zincirlerine artan katılımı ile ihracattan elde edilen katma değer artışının hem ulusal hem de sektörel düzeylerde açıkça görüldüğüne dikkati çekti.
Çin’in hem küresel tedarik zincirlerindeki güçlü konumu hem de dijitalleşme ve yeni teknolojiler alanında dünya lideri olma yolunda attığı adımların Türkiye için de önemli işbirliği alanları ve fırsatları sunduğuna işaret eden Kurdoğlu, "Türkiye, Çin’den alacağı yordam bilgisiyle (know-how), akıllı imalat, sağlık teknolojisi, büyük veri ve nesnelerin interneti dahil dijitalleşme konusunda pek çok ortak projeyi hayata geçirebilir" dedi.
Çin’in tedarik zincirlerinde teknoloji ve araştırma-geliştirmeye altyapısına dayanan politikalarıyla küresel ticaretteki ağırlığını artarak süreceğini öngördüklerini ifade eden Kurdoğlu, ülkenin 14. Beş Yıllık Planı’nın ana bileşenlerinden biri olan, dijital Çin vizyonu ve dijital teknolojilerin sanayi ile bütünleştirilmesi fikrinin Türk şirketlerince anlaşılmasının ve bu alanda bilgi ve teknoloji transferini çabasının önemli olduğu kanaatini dile getirdi.
Kurdoğlu, Çin'in 800 milyon dijital kullanıcısı ve 400 milyon orta sınıfı ile ürettiği kadar tüketen bir ülke olarak, Türkiye için önemli bir pazar ve aynı zamanda büyük potansiyel barındıran bir ticaret ortağı olduğunun altını çizerek "Bu ortaklığın geliştirilmesi, Türkiye ve Çin arasında ticaretin dengelenebilmesi ve işbirliği fırsatlarının değerlendirilmesi için TÜSİAD ve DEİK olarak, muhatap kuruluşumuz CCPIT ve Çin’in diğer sektörel kurumlarıyla yakın temaslarımızı sürdürüyoruz" ifadesini kullandı.
Tedarik zincirleri ve kapsayıcı büyüme
CCPIT Başkan Yardımcısı Li Çingşuang ise dünyanın başlıca gelişmekte olan ülkeleri ve yükselen piyasa ekonomileri olan Çin ve Türkiye arasında ikili ticaretin ve karşılıklı yatırımlarının hızla arttığını vurguladı.
Türk şirketlerinin bu yıl ilk kez gerçekleştirilen Çin Uluslararası Tedarik Zinciri Fuarı'na aktif katılımından memnuniyet duyduklarını dile getiren Li, tedarik zincirlerinin sürekliliği ve istikrarının dünya ekonomisinin "kapsayıcı büyümesine" katkı sağlayacağını inandıklarını ifade etti.
Li, DEİK, TÜSİAD gibi muadil kuruşlarla işbirliği için mutabakat zaptı imzaladıklarını, temmuz ayında İstanbul’da Türkiye-Çin İş Konferansı'nın ilkini İstanbul’da birlikte düzenlediklerini, ağustosta da Çin Uluslararası Ticaret Odasının, Çinli firmaların Türkiye’ye ziyaretini organize ettiğini aktardı.
İki ülkenin dünyada tedarik zincirlerinin durumunu ele almasının ikili işbirliğine önemli katkı sağlayacağına inandığını vurgulayan Li, hükümet ile işletmelerin bağlantı noktası görevi gören CCPIT’nin, ekonomileri daha fazla entegre ederek arz ve talebin önündeki engelleri kaldırarak kaliteli Türk ürünlerinin Çin pazarına girmesi, güçlü Türk şirketlerinin Çin’de yatırım yapması ve iş kurmasına katkıda bulunmak üzere çalışacağını vurguladı.