‘Netanyahu’nun geçici ateşkesi kabul etmesinin sebebi uluslararası tepkiler ve içerideki tepki’
‘Hamas’ın elde ettiği bir başarı yok’
“Burada başarı yok Hamas açısından. Filistin halkı açısından, bu kadar insanın hayatını kaybetmiş olmasına rağmen, bu meselenin gündeme gelmesi durumu var. Fakat Hamas’a bakarsak, başarı olmadığı ortada. Bunu hesaplamış olmaları gerekiyordu. Eğer hesapladılarsa, bu kadar kaybı göze almış olmaları kabul edilebilir bir şey değil. Eğer kaybı hesaplamadılarsa, bu yine kendi açılarından olumsuz bir şey.
Hasan Nasrallah’ın konuşmalarını hatırlayalım. ‘Bu tamamen Hamas’ın kararıdır, üstelik bu saldırıyı gizli tutarak yaptılar’ dedi. Yani diyor ki Nasrallah, ‘Kime danıştınız? Hangi beklentiye girdiniz?’ diye sorguluyor. Ortadoğu’da bir İslami direniş ekseni var. İsrail-Filistin bağlamında da var bu. Dolayısıyla Hamas’ın tek başına böyle bir şeye kalkışmış olması, bu sorumluluğu tamamen kendisine yüklüyor. Artısı-eksisi kendisine yazılabilir ama artısının ne olduğu konusunda henüz bir sonuç göremiyorum. Dolayısıyla, bence Hamas burada bir hata yaptı. Bu sonucu göze alarak yaptıysa hataydı. Eğer hesaplayamadıysa yine hataydı. Dolayısıyla Hamas açısından söylenecek olumlu hiçbir şey söz konusu değil.”
‘İnsanların İsrail’in devlet terörüne karşı çıkması tamamen sivillerle ilgili, Hamas’la ilgili değil’
‘Müzakere masası kurulursa bu İsrail lehine olacak gibi duruyor’
“Filistin halkı açısından gerçek başarı, bir müzakere masası kurulması olabilir. Ben ileride bir masa kurulacağını da düşünüyorum. Ama şöyle bir şart var; Netanyahu veya İsrail önce inandırıcı bir başarı hikayesi yazarsa, bunu yapacaktır.
Bir de İsrail açısından bu sefer şöyle bir durumu var, Filistin ve Gazze içindeki diğer örgütler ortalıkta gözükmüyor şu anda. Dolayısıyla bu bile aslında bir ölçü Hamas’ın konumunu değerlendirmek açısından. İsrail, ‘Oradaki bütün silahlı örgütleri yok edene kadar devam edeceğim’ demiyor. Hamas’ı yok edeceğini söylüyor. İsrail, Hamas ile ilgili kararlılık içinde. Bu konuda etkili bir saldırı yapabilmiş değiller. O nedenle bir başarı hikayesi yazarsa Netanyahu, Hamas’ı zapt edebileceği bir anlaşmayla ilgili olarak masaya oturabilir. Ama şu ana kadar İsrail’in Gazze’deki kazanımlarından geri adım atacağı anlamına gelmiyor bu. Filistinliler, biraz daha bir şeyleri kaybetmiş olarak masaya otururlar. Bu durum, bundan sonra bu şekilde devam eder. Bir masa kurulabilir ama bu İsrail’in lehine olacak gibi duruyor.”
‘Meselenin büyümemesi için anlaşamasalar da herkes mutabık’
‘Hamas bu çizgiden çıktı fakat Hizbullah topa girmedi’
‘Bu emperyalist savaşta Hamas da dahil bir takım örgütlerin ihaneti olmasaydı, Suriye bu kadar zayıflamayacaktı’
“Suriye, bu meseleye her zaman ilkesel yaklaştı. Bir takım örgütlerin desteklenmesi, konjektürel olarak İsrail’e karşı bir kart olarak değerlendirilebilir, fakat Suriye’nin Filistin halkı lehine pozisyon aldığını gördük. Esad’ın şu anki konumu da bu. Esad’ın bütün eleştirileri de diğer Arap devletlerinin İsrail’e karşı etkili bir politika yürütememesi üzerine. Duruşu değişmedi. Şu anda zaten Suriye’nin yaşadığı şartlar yüzünden pasif durumdalar. Herkes fırsat bilip Suriye’ye yükleniyor. Mesela İsrail yine Suriye’yi bombaladı. Hamas da dahil bir takım örgütlerin ihaneti olmasaydı bu emperyalist savaşta, Suriye bu kadar zayıflamayacaktı.
Suriye’deki İslami Cihat, Hamas ile aynı konumu almadı. Ya da Filistin Halk Kurtuluş Cephesi zaten bir sosyalist örgüt olarak hiçbir zaman böyle yapmaz. Hamas, Ortadoğu’daki birçok başkentte, daima kendi ilkelerini satacak bir örgüt olarak görülüyor. Boşuna değil İsmail Haniye’ye yapılan eleştiriler. Haniye’ye eleştiri yapılmış bu ateşkes açıklamasıyla ilgili. Çok çarpıcı bence: ‘Biz Lübnan İslami Direniş hareketine teşekkür ediyoruz. Yemen’e, Irak’a teşekkür ediyoruz.’ Kim bunlar? Hizbullah, Husiler, Şiiler. Nerede diğer başkentler? Yani bu örgütlerin meseleye yaklaşımı, sürpriz sayılır aslında. Bunu Hamas için değil, Filistin halkı için yapıyorlar. Suriye de bu direniş ekseninde yer alan önemli bir halka olarak, stratejisini bunun üzerinden yürütüyor. Suriye’nin pozisyonu değişmiş değil. Aynı zamanda bu direniş ekseni olarak bilinen oluşumun sıçrama tahtalarından da birisi Suriye. Suriye, kendi coğrafyasını tüm saldırılara rağmen açmış durumda. Eğer mesele daha ileri giderse, Irak’tan da başka yerlerden de buralara gelen insan gücünü göreceğiz. Önceden de gelenlerin olduğu ve birtakım hazırlıkların yapıldığı da ortada.”
‘Arap başkentleri artık bu meseleden bıkmış durumda’
“Arap başkentleri artık bu meseleden bıkmış durumda Ceyda. Uzun yıllardır bir ilgisizlik söz konusuydu. Şu 50 gündür yaşanan süreç olmasaydı tekrar gündeme gelmeyecekti mesele. Bu, İsrail’in devam eden saldırılarını bitirmeyecekti. Filistinliler hem hayatlarını hem topraklarını kaybetmeye devam edecekti.
Fakat bir yandan çaresizlik söz konusu, diğer yandan da Filistin halkının lehine Hamas gibi örgütlerin böyle çılgınlık yapmaması için, Gazze’de Arap koalisyonu bulunmasını bir formül olarak görüyorlar. ‘Tamam, Filistin devleti tanınsın ki biz de karşımızda devlet muhatabı olduğu için bir düzenleme yapalım’ diyor Sisi. Bu, diğer Arap ülkeleri nezdinde kabul görebilecek bir formül. Hatta ben bunun diğer Arap başkentleri ile istişare olmadan yapıldığını düşünmüyorum. Dolayısıyla evet, Sisi’nin açıklaması genel görüşü yansıtıyor. Peki Filistinliler kaybetti ve kaybedecekler mi? Evet, maalesef öyle. Burada amaç, kaybı ne kadar erken kesebileceklerine dönük adımlar atmak. Bu kadar büyük bir çaresizlik maalesef.”
‘Pratikte, Türkiye’nin İsrail’e karşı adım atmadığı Arap kamuoyunda çok iyi biliniyor’
“Şu ana kadar Türkiye’nin herhangi bir etkili adımı olmadı. Öte yandan Arap başkentlerinin de olmadı. Dolayısıyla, Arap basınına, yapılan eleştirilere baktığımızda, bu sıklıkla vurgulanıyor. Etkisiz kalındığı söyleniyor. Sonuçta pratiğe baktığımızda, insanlar ölmeye devam ediyor ve bunun önüne geçebilmiş değiller. Sebebi de eyleme geçilmemesi. Aynı eleştirileri Türkiye için de yapıyorlar. Son dönemde Erdoğan’ın dozajını artırdığını, haklı ifadeler kullandığını biliyoruz. Ama bunların yetmediğini de biliyoruz. Mesela Katar ve Mısır arabuluculuğunda yapılan ateşkesten bahsediyoruz. Katar ve Türkiye stratejik ortak fakat Türkiye’nin ismi anılmıyor bile. Bu tabii Katar’ın aynı zamanda hem Batı ile hem de Hamas ile olan yakın ilişkilerinden kaynaklanan bir durum. Yani Hamas’ı ikna edebilecek bir konumda olmasından kaynaklanan bir durum.
Şu da çıkıyor ortaya: Katar, hiçbir zaman Hamas ile ilgili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmış olduğu türden açıklamalar yapmadı. Yani ‘Hamas cihat yapıyor’ demedi. O kadar yakın olmasına rağmen böyle bir açıklama yapmadı. Dolayısıyla Katar arabuluculuk konusunda muhatap alınıyor fakat Türkiye maalesef bu şansını kaybetmiş oldu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı da İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği zirvesinde bazı ülkeler yetkilendirildikten sonra ‘İlk durağımız Çin olacak’ dedi. Suudi Arabistan’ın inisiyatif aldığı anlamına geliyor. Burada Türkiye yine yok. Yani bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerinden kaynaklanıyor. Pratikte, İsrail’e karşı atmış olduğu bir adım yok ve bu Arap kamuoyunda çok iyi biliniyor.”