21 Kasım 2013'te, ilk başta Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin ‘özgürlüğe giden yol’ olduğunu düşünenlerin yer aldığı gösterilere, ülkenin farklı yerlerinden Batılı ülkeler tarafından desteklenen Nazi sempatizanı grupların da katılmasıyla silahlı çatışmaların merkezi haline gelen ‘Maydan Olayları’ 10’uncu yılını doldurdu.
Batı’nın desteğini saklamadığı protestoların darbeye dönüştüğü olaylar hakkında Sputnik’e konuşan dönemin Ukrayna Başbakanı Nikolay Azarov, Kiev'de 2013 yılında başlayan kitlesel protestoların ABD tarafından düzenlendiğini ve Rusya'yı zayıflatmayı amaçladığını hatırlattı.
Maydan Olayları ve ABD'nin rolü
Kiev'de 2013 sonunda gerçekleşen Maydan protestolarına verdiği destekle ve bu desteğini protestocularla polislere kurabiye ve çörek dağıtarak 'göstermesiyle' akıllarda kalan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, bu olayların 10’uncu yılında ‘Kiev’e yardım eden ABD’nin halka kurabiye dağıtan yüzü’ olarak yeniden hatırlanıyor.
Washington'un Ukrayna'nın kaderiyle ilgilenmediğine dikkat çeken Azarov, “Amerikalılar ana stratejik görevlerini tamamlamak için bir darbe planlıyorlardı. Rusya'nın zayıflamasını en üst düzeye çıkarma göreviyle ilgilenirken, Ukrayna’nın kaderi umurlarında değildi. Darbenin üzerinden geçen 10 yıl, ABD’nin bu görevi tutarlı bir şekilde yerine getirdiklerini gösteriyor” diye konuştu.
Azarov, 2013-2014 yıllarında Ukrayna'da yaşanan protestolar sırasında dönemin devlet başkanı Viktor Yanukoviç’in Batılı ülkelerin temsilcileriyle bir dizi temasta bulunduğunu anımsatırken, ancak devlet başkanına verilen güvenlik garantilerini yerine getirmeyi reddeden Avrupalı politikacıların eylemlerinin kendileriyle yapılan anlaşmaların geçersiz olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Azarov, açıklamasının devamında, “Yanukoviç, o zamanki ABD başkan yardımcısı (Joe Biden) ve diğer Avrupalı isimlerle doğrudan görüştü. Sonunda üç Almanya, Fransa ve Polonya'nın barış anlaşmasının garantörü olması konusunda anlaştı. Üç bakan bize geldi ve müzakerelerde bulundular. Ona (Yanukoviç’e) garantiler verdiler. Bu garantilerin hemen ertesi günü Yanukoviç, hayatından endişe ederek Kiev'den Harkov’a uçmak zorunda kaldı. Harkov’a indikten sonra tüm bu bakanları arayarak geçmeye çalışmasına rağmen kimseyle iletişime geçemedi. Sanki telefonlar kesilmiş gibiydi. İşte garantilerin bedeli. Bunu Avrupalı politikacılara güvenmek isteyenler için söylüyorum. Onlarla anlaşmanın sonu budur” dedi.
Batılı temsilcilerin protestolar sırasında Maydan göstericilerini dağıtmak isteyen Yanukoviç'e baskı yaptığını ve ‘mutlak uluslararası izolasyon ve Lahey'de yargılanma’ tehdidinde bulunduğunu aktaran eski Ukrayna Başbakanı Azarov, sözlerini "Stratejik görev bir 'Rusya karşıtı bir Ukrayna' yaratmaktı ve başardılar" diye tamamladı.
Azarov, Ukrayna'daki 2013-2014 protestolarının komplocuları arasında dokunulmazlıktan yararlanan birçok milletvekilinin de olduğunu vurgularken, “Bu nedenle yetkililer onları tutuklayamadı ve yasadışı faaliyetleri durduramadı. Onlara baskı yapma girişimleri, Kiev'deki Batılı ülkelerin büyükelçilikleri tarafından bastırıldı” ifadelerini kullandı.
Protestolarla başlayıp hükümeti deviren darbeye dönüşen kanlı Maydan Olayları’nın tüm sürecine şahitlik eden dönemin başbakanı Azarov, açıklamasını şu şekilde sonlandırdı:
“Kafamızı karıştıran ve eylemlerimizi etkisizleştiren asıl sorun, tamamı milletvekili olan ve anayasaya göre dokunulmazlıktan yararlanan komplocunun tutuklanmasıydı. Burada anayasanın bu (dokunulmazlık) maddesini aşmamız gerektiği aşikardı. Geçici kararlar alarak ülkedeki huzursuzluk sırasında Ukraynalı yetkilileri eylemleri yüzünden tutuklayabilir, sonrasında düzen yeniden sağlandığında, dokunulmazlığın kaldırılmasını yasal olarak yani Verkhovna Rada (Meclis) aracılığıyla sağlayabilirdik. Ancak milletvekillerinin yardımcıları dahi gözaltına aldığında Batılı ülkelerin büyükelçilikleri konuya müdahale etti ve tutuklular serbest bırakıldı.”
Yeni 'Maydan' yaşanır mı?
AB’ye üyelik süreci ütopik olarak görünen, ABD’nin büyük askeri, mali, ‘kurabiyeli’ ve sözlü desteğine rağmen Rusya’ya karşı saldırısı da başarısızlığa uğrayan Kiev yönetiminin, özellikle Ortadoğu’daki çatışmalarla birlikte Batı’dan yardım alma alışkanlığını daha fazla sürdürmesi gittikçe zor ve yorucu hale gelirken, uluslararası haber ajansı Bloomberg, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in, ülkede devlet başkanının devrilmesi için yeni bir ‘Maydan’ ortaya çıkmasından korktuğunu yazdı.
Ajans, Zelenskiy'in bu tür bilgileri Ukrayna istihbaratından ve Kiev'in müttefiklerinden aldığını söylediği aktarırken, son zamanlarda Batı medyasında, Ukrayna'nın yönetici çevreleri arasındaki anlaşmazlıklar aktif olarak gündeme getiriliyor.
Yeni Maydan tehdidi ile ilgili iddiayı değerlendiren Rusya Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodin, Telegram kanalında yaptığı açıklamada, Zelenskiy'in gelecek korkusundan dolayı kişisel güce tutunduğunu ve Ukrayna'daki seçimleri iptal ettiğini hatırlatırken, böylece yeni bir Maydan'ın kaçınılmazlığını yaklaştırdığına inanıyor.
Volodin, “Zelenskiy yeni Maydan'dan korktuğunu açıklıyor. Gelecekten korktuğu için görevinin verdiği kişisel gücüne sarılıyor. Ukrayna halkının desteğini kaybederek hayatta kalabilmek için seçimleri iptal ediyor. Böylece kaçınılmazlığı daha da yakınlaştırıyor” dedi.
Ukrayna AB'ye yakınlaştı mı?
AB’ye üyelik sloganlarıyla başlayan Maydan Olayları’nın, aradan 10 yıl geçmesine rağmen ülkeyi AB’ye ne kadar yakınlaştırdığı ise şüpheli görünüyor.
Ukrayna’da Batı'nın kalkınma vektörünü benimseyenlerin ‘Avrupa’ya entegrasyon’ meselesinin hazır ve bitmiş olduğunu düşünerek organize ettiğine inanılan Maydan süreci, ABD ve AB ülkelerinin liderleri tarafından doğrudan desteklense de, Batı’nın ülkenin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusundaki eylemleri ‘tavsiye’ ve ‘vaatlerin’ ötesine geçmiyor.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Ukrayna ve Moldova ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasını, Gürcistan'a ise aday ülke statüsü verilmesini tavsiye ettiği 8 Aralık tarihli raporunda, Ukrayna'nın AB yolunda reformlarda ciddi ilerleme kaydettiğini iddia ederken, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise Ukrayna'ya Avrupa Birliği (AB) üyeliği ile ilgili yanlış söz verildiğini, bu ülkenin AB üyeliğinden çok uzakta olduğunu vurguluyor.
Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto, Ukrayna'da ifade ve basın özgürlüğü bulunmadığına, seçimlerin yapılmadığına değinerek bu koşullar altında Kiev'in AB'ye kabul edilmesinin absürt olacağına dikkat çekiyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Avrupalı liderlerin Kiev'in Avrupa Birliği (AB) üyeliğine ilişkin söylemlerinin yoğunlaştırılmasını ‘oyun’ olarak nitelendirirken, Türkiye’nin uzun zamandır bu oyunu oynamaktan vazgeçtiğini hatırlattı.
Kiev ile tam üyelik müzakerelerine başlatılmasıyla ilgili söylemlerin esas olarak Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından ifade edildiğine dikkat çeken Lavrov, “Bazı tavsiyeler hazırlıyor, gönderiyorlar. Aynı zamanda Ukrayna'nın kriterlerin önemli bir kısmını yerine getirmediğini kendileri itiraf ediyorlar. Kiev, Dışişleri Bakanı Dmitry Kuleba’nın ağzından ‘Bizi almak istiyorsanız neden bu kriterlere ihtiyaç duyuyorsunuz? Koşulsuz kabul edin' diyor. Bütün bunları büyük zorlukla algılıyorum. Bana öyle geliyor ki bu, Sovyetler Birliği'nin ortadan kaybolması sonrası AB'nin krizden sonra izlediği çizginin devamı olan bir oyun” ifadelerini kullandı.
AB'ye üyelik sürecinde Türkiye örneği
AB’ye üyelik sürecinin siyasi hale geldiğini, koşulları yerine getirememesine rağmen bir dizi Baltık ülkesinin AB’ye davet edilmesiyle gördüklerine değinen Rusya Dışişleri Bakanı, Türkiye ve Sırbistan’ı örnek verdiği konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“SSCB'nin çöküşü sırasında tüm kriterler de bir kenara atıldı. Baltık ülkelerinin Avrupa Birliği'ne katılımıyla ilgili alınan kararların temelinde tamamen siyasi çıkar vardı. Bunun bir oyun olduğundan kimsenin şüphesi yok. Üyelik konusunda Ankara artık nafile ve faydasız bir işe girmek istemediğine karar verdi. Belgrad da AB'ye katılma yolunda, ‘Ukrayna ve Moldova’nın yanında bizi unutmayın’ diye sorarken, ‘öncelikle Rusya karşıtı yaptırımlara katılın’ yanıtı alıyor. Sözde ‘ekonomik birlik’ olarak reklamı yapılan bu birlik (AB) şimdi tamamen jeopolitik’ oyun sahası haline gelmiş durumda.”
'Ukraynalılar aldatıldı'
Sputnik’e konuşan Rus askeri uzman Andrey Maroçko, Kiev'de düzenlenen Maydan'ı, Ukrayna'yı Batı'nın Rusya karşıtı projesine dahil etmek için bir bahane olduğunu vurgularken, Ukrayna vatandaşlarının Avrupa yolu hakkındaki sloganlarla aldatıldığını söyledi.
AB’ye katılım arzusuyla toplanan Ukraynalıların eylemlerinin hükümeti deviren Maydan olaylarına dönüştüğünü anımsatan Maroçko, “Maydan olaylarından 10 yıl sonra, Ukrayna toplumunun, Ukrayna vatandaşlarının alçakça ve küstahça aldatıldığı gerçeği çoktan ortaya çıktı. Yeni Ukrayna hükümetinin bağımsız olmadığı ve Batı'da yönetildiği belli. Bütün bunlara kimse inanmıyor. Şimdi bunu saklamıyorlar bile. Ne yazık ki, Ukrayna'nın Orta ve Batı bölgelerinden şaşkın insanlar gerçekten daha iyi bir geleceğe inanarak ülkenin Avrupa yanlısı sloganlara inanıyorlardı. Oysa tüm bunların Ukrayna'yı ‘Rusya karşıtlığına’ sokmak için bir bahane olduğu anlaşıldı" ifadelerini kullandı.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, sosyal hesabında, 10 yıl önce Ukrayna'nın Maydan'da ‘Avrupa yolunu seçtiğini’ iddia etse de, meclisin alt kanadı Devlet Duması Başkanı Volodin'e göre, Maydan sloganları ve ABD’nin kurabiyeleri, Ukrayna halkını aldatmak için yalnızca bir araç olurken, 'Kiev’in ulusal çıkarlara ihanet ettiği ve ülkenin egemenliğini Washington'a sattığının' altını çizdi.