‘Böylesi bir ülkenin savaşa girmesi tam bir facia olur’
“Gazze’de çatışmaların başlamasıyla birlikte özellikle Lübnan dışındaki birçok kişi, yüzünü Hizbullah’a döndü. Fakat Lübnan içerisinden bu olaylara baktığımızda, çok farklı bir durum olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 2019 yılında Suriye’ye uygulanan yaptırımlar, 2020’deki gösteriler ve Beyrut patlaması derken, Lübnan oldukça ciddi bir sıkıntı içerisinde. Bu sıkıntı sadece siyasi sistemin işlememesi değil. Yani Cumhurbaşkanı yok, hükümet kurulamadı. Belki ekonomi, Lübnan tarihinin en kötü durumunda. İnsanlar temel ihtiyaçlara ulaşamıyor. 1970’lerde iç savaş öncesinde de yaşanan da buydu aslında. Toplumsal huzursuzluklar, ekonomik sorunlar zirve noktasına ulaşmış durumda. Ekonomik adaletsizlik Lübnan’da her zaman vardı ama şu anda sadece küçük bir üst sınıf ve geniş bir alt sınıf var. Orta sınıf denen şey neredeyse yok oldu. Zaten biraz parası olan yurtdışına gitti.
Sadece ekonomik sorunlar da değil. Suriye iç savaşının etkisiyle ortaya çıkan bu sığınmacı meselesi var. Mesela en son 1.5 ay önceki ziyaretimde Lübnan’da Lübnanlı'dan çok Suriyeli gördüm. Sokaklardan tutun Filistin mülteci kamplarına kadar her yerde Suriyelilere rastlıyorsunuz. Lübnanlı yok. Devlet yok. Trafik lambaları işlemiyor. Her taraf çöp. Çöpler toplanmıyor. Küçük bir üst sınıf var fakat çok lüks dairelerde yaşadıkları halde, paraları olduğu halde su bulamıyorlar. Sular tankerlerle taşınıyor. Elektriği özel şirketlerden almak zorunda kalıyorlar. Böylesi bir ülkenin savaşa girmesi tam bir facia olur.”
‘Bu koşulların Hizbullah da farkında’
‘Potansiyel iç savaş tehdidi var’
“Bunun sadece İsrail ile girişilecek bir çatışma değil, uzun dönemde iç savaşa evrilme riski de konuşuluyor. Siyasi ve ekonomik meseleler, üst sınıfın ülkeyi terk etmesi, ülkede ciddi bir Suriyeli sığınmacının olması... Bunlar arasında muhtemelen pek çok Suriye’de savaşmış, cihatçı gruplarla bağlantılı insanlar da olabilir, ki Filistin mülteci kamplarına, 1969’daki antlaşmadan dolayı Lübnan ordusu giremiyor. Ve buralarda ciddi bir hareketlenme de var. Gazze meselesi olmadan önce, bir kampta 15-20 gün çatışmalar ortaya çıktı. Filistinli mülteci kampları, Irak işgalinden beri El-Kaide bağlantılı grupların üslendiği yerler. 2007’de Lübnan ordusuyla çatışmışlardı.
Bunlar olası bir İsrail ile doğrudan çatışma senaryosunda harekete geçebilirler. Potansiyel iç savaş tehdidi var. Hizbullah da bunun farkında. Eski kitlesel desteğine sahip değil ama Hizbullah’ın silahlarını korumasının temel sebebi de, İsrail’e karşı mücadele. Yani bunu göstermezse, Hizbullah’ın silahlı varlığı da sorgulanabilir. Ama çok geniş çaplı bir savaşa girerse de tek kendisini değil, bütün Lübnan’ı ateşe atabilir. Yani Nasrallah, iki uç nokta arasında bir pozisyon belirlemeye çalışıyor kendisine.”
‘İsrail’le sınır çatışmalarının nasıl gelişeceğine İran değil Hizbullah karar verir’
“Gazze’deki çatışmayı başlatan Hamas saldırısının profesyonelliği ve İsrail’e verdiği zararın büyüklüğü düşünüldüğünde herkesin aklına, Hamas’ın tek başına hareket etmediği, arkasında İran veya Hizbullah olduğu fikri geldi. Ben de öyle düşündüm ama bu bağlantının seviyesi nedir, krizin devamında işin içine ne kadar girecekler? Aslında Nasrallah’ın ilk konuşmasında dikkat çeken bir detay vardı. Daha önce İranlı liderler de bunu söyledi. ‘İşin içinde kısmen varız ama çatışmadaki esas aktör Filistinliler’ dedi. Filistinlileri aslında onurlandırdı. İkinci konuşmasında ise, benzer bir şekilde İran’ın rolüne değindi. İran’ın direniş eksenine verdiği role değindi. Cepheyi genişletme meselesinden bahsetti. Biz cepheyi genişletme denilince ilk başta İsrail kara harekatına başlayınca, Lübnan tarafından cephe genişler diye düşündük. Ama Nasrallah burada, cepheyi genişletmek deyiminden anladığının ‘Suriye-Irak-Yemen’de direniş gruplarının devreye girmesi’ gerektiğini vurguladı. İran’a teşekkür etti ama bu grupların İran’a bağlı olmadığını, kendi kararlarını aldıklarını belirtti. Türkiye’de de yanlış yorumlanan bir şey var.
Tabii Şii kimliği ve İran-Hizbullah ilişkisinden dolayı, Hizbullah’ı doğrudan İran’ın maşası gibi algılıyor insanlar. İran ne derse Hizbullah yapacak sanıyorlar. Ama Hizbullah sadece silahlı bir örgüt değil. 1990’lardan beri Lübnan siyasetinde bir aktör. Bu konumunu da koruması gerekiyor. Birçok aktörle temas kuruyorlar. Ve bir Arap kimlikleri var. Şii kimlikleriyle birlikte bir Arap lideri Nasrallah. Yani bunları yan yana koyarsak, İran’la ilişkilerine rağmen, Hizbullah’ın İran’ın her dediğini yapacak bir aktör olmadığını söyleyebilirim. Kendi ülke içindeki pozisyonlarını düşüneceklerdir.”
‘Nasrallah’ın rasyonel hareket ettiğini söyleyebiliriz’
‘Birçok Arap liderine verilmeyen önem, Hizbullah lideri Nasrallah’a veriliyor’
‘Lübnan ordusu diye bir şey yok. Lübnan çatışmaya girdiğinde, bunu yönlendirecek aktör Hizbullah olur’
“Bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek ona da bakmak lazım. Krizi yönetmek için Nasrallah’ın zaman zaman konuşması hem Hizbullah’ın hem Lübnan’ın müdahilliğini şekillendiriyor. Aralarda tehditlerde bulunması, kitlesini tutması ve belki de bu konuşmalar ile desteği genişletmesi söz konusu olabilir. Bunların hepsi Hizbullah’ın stratejisinin parçası olabilir. Şuna bakmak lazım; bundan sonra ne kadar konuşacak ve ne diyecek? Ama krizi yöneten bir lider olarak piyasaya çıktığını da söyleyelim. Lübnan bir devlet ama Cumhurbaşkanı zaten yok. Parti liderlerinin hiçbiri müdahil olmadı.
Hatta ilk günlerde güney sınırının korunması için Velid Canbolat, emekli olsa da Hizbullah’ı işaret etti. Lübnan ordusunu öne sürmedi. Bu da var. Bazen duygusal şekilde yazanlar var. ‘Hizbullah savaşa girmeli, Lübnan girmeli’ diyorlar. Lübnan diye bir yer yok. Hizbullah kendi girdiğinde, Lübnan ordusunun bu işin içine girmesi mümkün değil. Zaten Nasrallah da söyledi, ‘Doğrudan veya dolaylı tehditler geliyor’ dedi. Lübnan ordusuna Amerika tehditte bulundu. Lübnan ordusu zaten ABD desteği ile ayakta kalıyor. Silah, teçhizat vs. veriyorlar. Yani Lübnan ordusu diye bir şey yok. Lübnan çatışmaya girdiğinde, bunu yönlendirecek aktör Hizbullah olur.”
‘Hizbullah, bu silahlı gücüyle çatışmaya dahil olursa, muhakkak İsrail’e zarar verecektir ama…’
“Hizbullah’ın kendi silahlı gücü hakkında resmi bir açıklaması yok. Paylaşılan rakamlar genelde Batılı veya İsrailli kaynaklara dayanıyor. Hizbullah gücünü artırmış olabilir mi? Olabilir. Hizbullah’ın özellikle Suriye iç savaşından sonra hem savaş kabiliyetini hem teknolojik olarak kullandığı silahları geliştirdiğini söyleyebiliriz. Zaman zaman da sınır çatışmalarında dronlar, füzeler vs. görüyoruz. Hizbullah, bu silahlı gücüyle çatışmaya dahil olursa, muhakkak İsrail’e zarar verecektir. Belki ABD dahil olursa onlara bile zarar verebilecek bir kapasitesi vardır.
Ama bu savaşın ne zaman biteceği ve sınırları belli değil. Dolayısıyla çok riskli. Bu silahlarla ne kadar süre savaşabilir Hizbullah? Bunun lojistiğini ne kadar sağlayabilir? Lojistik büyük ölçüde İran ve Suriye üzerinden geliyor. İsrail’in son 10 yılda Suriye’deki hava saldırılarına bakarsanız, temelde bu sevkiyatı kesmeye odaklandıklarını görüyoruz. Dolayısıyla uzun süreli bir savaşta dışarıdan destek kesilince, güçlü bir örgüt olsanız bile çatışmayı ne kadar sürdürebilirsiniz? Bunların hepsi sorgulanır. Ama elinizdeki bu kapasitenin yüzde 10’unu kullanarak, bir askeri ve siyasi fayda sağlayabilirseniz, Hizbullah açısından en faydalı olan bu.”
‘Çatışma büyüdüğünde Hizbullah sadece İsrail ile çatışmayabilir’
“Maruniler, Lübnan Kuvvetleri gibi güçler var. Samir Caca var. Caca İsrail ile eskiden beri bağlantısı olan bir adam ama son dönemde Suudilerin desteklediği bir lider. Dolayısıyla çatışma büyüdüğünde Hizbullah sadece İsrail ile çatışmayabilir. Radikal milliyetçi Maruni gruplar, cihatçılar vs. olabilir. Hizbullah o vakit hem İsrail ile hem içeride bir savaşa girmek zorunda kalır. O zaman Hizbullah kendisini bitirir. Bunu sadece Hizbullah değil İran da istemez.
Şu anda Lübnan siyasetine yön veren, İsrail’e de Hamas hariç saldırı düzenleyebilen tek örgüt Hizbullah. Gazze’deki mesele ne kadar sürecek bilmiyoruz ama İsrail eğer Hamas’ı tamamen ortadan kaldırırsa, sonraki hedefleri Hizbullah olacaktır. Bu ne zaman olur bilmiyorum ama bölgede İsrail’e karşı silah kullanabilecek her oluşum ortadan kaldırılıyor. Saddam gitti, Esad zayıfladı. Dolayısıyla Hizbullah’ı hedef alabileceklerini düşünüyorum. Gazze’de bunları yapan, Hizbullah’a neler yapmaz? Uluslararası hukuk tanımayan insanlar, Lübnan’a saldırabilir.”